Taksim'de protesto yasağına son verilsin!


İMZACI OLUN

İçişleri Bakanlığı

Sayın Bakan,  

Size, onlarca yıldır, her kesimden, herkesin taleplerini duyurmak için bir araya geldiği bir toplanma alanı olan Taksim’e yönelik eylem ve gösteri yürüyüşü yasağı ile ilgili olarak yazıyorum.  

Türkiye’de barışçıl protestolar, “önceden ilan edilen alanlar” adı altında, protesto hakkının özüne aykırı olarak gözden uzak alanlara hapsedilmeye çalışılıyor. 2013 yılından beri giderek artan yasak kararları sonucunda 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, Onur yürüyüşleri, 1 Mayıs ve Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi gibi Taksim’de uzun yıllar boyunca barışçıl bir biçimde gerçekleştirilen toplanma ve eylemler tamamen yasaklanmış durumda. Ancak protesto hakkı, tüm insan haklarının korunması için de kullanılan bir haktır. Protesto hakkının kullanımında esas amaç taleplerin görünür olmasıdır. Tam da bu nedenle ihlali, diğer tüm hak ihlallerinin de artmasına veya görünmez olmasına sebebiyet verebilir; hesap verebilirlik ve adalet arayışlarını engelleyebilir.  

Türkiye yetkileri, tarafı oldukları uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve insan hakları standartları gereği protesto hakkını korumakla yükümlüdür. Bu protesto hakkının kullanılmasına gereksiz yere müdahale etmekten kaçınmak, protestocuları şiddetten korumak, hizmetler (trafik yönetimi veya gerekirse tuvaletler gibi) sağlamak ve protestonun barışçıl bir biçimde sürdürülmesi için protestoyu düzenleyici veya katılımcılarla iletişim kurmak anlamına gelir. Protesto hakkının kullanılması ancak uluslararası insan hakları hukukuna uygun ve keyfi olarak uygulanamayacak bir yasa çerçevesinde kısıtlanabilir. Yetkililer mümkün olan en az müdahaleci araçları kullandıklarından emin olmalı ve kısıtlama zarardan çok fayda sağlamalıdır. 

Size, Taksim’de gerçekleştirilmek istenen barışçıl toplanma ve gösteri yürüyüşlerine yönelik siz ve sorumluluğunuz altındaki kaymakamlık ve valilik tarafından alınan yasak kararlarına son vermeniz, kolluk kuvvetlerinin barışçıl protestoculara müdahalesini engellemeniz ve müdahale etmenin kaçınılmaz olduğu durumlarda ancak protestonun barışçıl bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla müdahaleye başvurmanız çağrısında bulunuyorum.  

Saygılarımla 


8 Mart, 1 Mayıs, Onur Yürüyüşleri, Cumartesi Anneleri/İnsanları ve daha nicesi… Onlarca yıldır, her kesimden, herkesin taleplerini duyurmak için bir araya geldiği bir toplanma alanı olan Taksim uzun yıllardır her türlü muhalif protestocuya yasaklanmış durumda. Yasaklama, baskı ve yıldırma politikalarına karşı Taksim’in yeniden barışçıl bir protesto mekanı olması için çağrımıza katıl. Protestonun bir hak olduğunu ve devletlerin bu hakkı gözetmek, korumak ve kolaylaştırmakla yükümlü olduğunu hükümete hatırlatmak için imzacı ol! 

Türkiye’de protestolar, “önceden ilan edilen alanlar” adı altında, protesto hakkının özüne aykırı olarak gözden uzak alanlara hapsedilmeye çalışılıyor. İstanbul Taksim, protestoların görünür olmasını engelleme yönündeki çabaların en sembolik örneğidir. Uzun yıllar boyunca din, dil, ırk, ideoloji ve konu gözetmeden yüz binlerce insanın bir araya geldiği ve taleplerini dile getirdiği bir alan olan Taksim ve çevresinde protesto hakkının kullanımı, 2013 yılında 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarının tekrar yasaklanması ve ardından gerçekleşen Gezi Parkı protestolarından sonra giderek kısıtlandı. Mevcut durumda 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, Onur yürüyüşleri, 1 Mayıs ve Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi gibi Taksim’de uzun yıllar boyunca barışçıl bir biçimde gerçekleştirilen barışçıl toplanma ve eylemler tamamen yasaklanmış durumda. Yasaklama kararları İçişleri Bakanlığı, ve bakanlığa bağlı olan kaymakamlık veya valilik tarafından alınıyor. Kararlar çoğu kez toplanma saatinden birkaç saat önce hiçbir itiraza izin vermeyecek şekilde veriliyor. Çoğu zaman karar ile birlikte toplu taşıma sistemleri durdurularak yalnızca protestocuların değil bölgede çalışan veya o sırada Taksim’de işi olan kişilerin de ulaşım hakkı engelleniyor. Biber gazı, tazyikli su, plastik bilyeler ve plastik mermiler gibi daha az öldürücü silahlar giderek artan bir şekilde protestocular üzerinde kullanılıyor. Sadece barışçıl bir biçimde toplanmak isteyen kişiler gözaltına alınıyor ve yargı süreçleri ile karşı karşıya kalıyor.  

Taksim’in protestolara tamamen kapatılması yönündeki ilk aşama, 2013 yılında Taksim’i Yayalaştırma Projesi gerekçe gösterilerek 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının engellenmesi oldu. Aynı ayın son günlerinde başlayan ve Haziran 2013 boyunca devam eden Gezi Parkı protestoları ise Türkiye’de barışçıl protestonun hükümet eliyle kısıtlanması konusunda bir dönüm noktası oldu. Gezi Protestolarının ardından Taksim Meydanı her türlü muhalif eyleme kapatıldı. Taksim Meydanı’nda açıklama yapmak isteyen gruplar polis tarafından Galatasaray Meydanı’na yönlendirildi. Ancak buralarda gerçekleştirilen protestolar da bir süre sonra yasaklandı. Örneğin 2013 ve 2014 yılında Feminist Gece Yürüyüşü ve İstanbul Onur Yürüyüşü İstiklal Caddesi’ni dolduran on binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirildi. Ancak tamamen barışçıl olarak gerçekleşen bu protestolardan İstanbul Onur Yürüyüşü 2015 yılında, Feminist Gece Yürüyüşü ise 2019’da yasaklandı. 90’lı yılların ortalarından itibaren Cumartesi Anneleri ile anılmaya başlanan Galatasaray Meydanı 2018’deki 700. Hafta anma etkinlikleri ile birlikte yasaklandı. Galatasaray Meydanı’nda anma etkinliği düzenlemek isteyen kayıp yakınları defalarca gözaltına alındı. 700. Hafta anmasına dair dava hala devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının ardından 8 Nisan’dan beri Galatasaray Meydanı’nda tekrar toplanmaya başlayan Cumartesi Anneleri her hafta hukuka aykırı şekilde gözaltına alınıyor. 

Protesto hakkı, tüm insan haklarının korunması için de kullanılan bir haktır. Protesto hakkının kullanımında esas amaç taleplerin görünür olmasıdır. Tam da bu nedenle ihlali, diğer tüm hak ihlallerinin de artmasına veya görünmez olmasına sebebiyet verebilir; hesap verebilirlik ve adalet arayışlarını engelleyebilir. Protesto hakkını aşındırmaya yönelik genişleyen ve yoğunlaşan çabalara karşı koymak bu nedenle önemlidir. 

Türkiye yetkileri, tarafı oldukları uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve insan hakları standartları gereği protesto hakkını korumakla yükümlüdür. Bu, protesto hakkının kullanılmasına gereksiz yere müdahale etmekten kaçınmak, protestocuları şiddetten korumak, hizmetler (trafik yönetimi veya gerekirse tuvaletler gibi) sağlamak ve protestonun barışçıl bir biçimde sürdürülmesi için protestoyu düzenleyenler veya katılımcılarla iletişim kurmak anlamına gelir.  

Sen de imzacı olarak, Taksim’in yeniden barışçıl protestolara açılarak, hak taleplerinin görünür olmasına yardımcı ol. Protesto Hakkını Koru!