• Güncel Kampanyalar

Değişim için protesto hakkını savun!


İMZACI OLUN

Barışçıl protesto bir insan hakkıdır!

Ben, barışçıl protesto hakkımı özgürce kullanmak isteyen bir insanım. Biliyorum ki dünyanın her yerinde insanlar, protesto hakkını korumak ve değişimi başlatmak için bir araya geliyor. 

Protesto hakkımı özgürce kullanmam, yetkililer tarafından bir tehdit olarak gösterildiği ve engellendiği müddetçe insani taleplerimi ifade etmek ve haklarımızı savunmak için ihtiyaç duyduğum alanı bulamıyorum. Bu durum hem bireysel hem de toplumsal ilerlemenin ve değişimin önünde endişe verici bir engel olarak yer alıyor. Bu kaygıyı taşıyan milyonlarca insan gibi ben de “Protesto Hakkını Koru” diyorum. 

Yetkililerin esas görevi, barışçıl protestoları engellemek ve protestocuları topluma failler gibi yansıtmak değil, protesto hakkını ve protesto yapan insanların güvenliğini sağlamaktır! 

Dünyanın her yerinden insanlarla birlikte ben de barışçıl protesto hakkını korumak için buradayım!


Kriz anlarında insan hakları engellenemez, barışçıl protesto hakkı da bu temel haklardan biridir. Bugün, protestolar bastırılırken bizler, tarih boyunca güçlü bir değişim aracı olan protesto hakkımızı korumak zorundayız.

6 Şubat’ta ve 20 Şubat’ta Türkiye’nin güneydoğusunu ve Suriye’nin kuzeyini yıkıma uğratan korkunç depremlerden kaynaklanan insani krizler önceden beri var olan kırılganlıkları daha da derinleştirdi. Ancak kriz durumlarında insan hakları askıya alınamaz ve protesto hakkı da bu temel haklardan biridir. Çünkü protesto, değişimin ilk adımıdır ve insan haklarının korunması, geliştirilmesi için olmazsa olmaz bir toplumsal diyalog zeminidir. Türkiye yetkilileri ise, depremle ilişkili olarak meydana gelen hak ihlallerini ve hükümetin müdahalede yetersiz kalmasına dair tepkilerini dile getiren kişilere yönelik baskı ve yıldırma politikasını benimsedi. Protesto hakkını aşındırmaya yönelik genişleyen ve yoğunlaşan çabalara karşı herkesi “Protesto Hakkını Koru”maya çağırıyoruz. Sesimizin daha yüksek çıkmasını sağlamak için imzacı ol!  

PROTESTO HAKKINI KORU: PROTESTO HAKKIMIZI NASIL KORUMALIYIZ?

RAPORU OKU (TR)

Türkiye’de deprem sonrası protesto hakkı kısıtlamaları 

Protestoların sembolik mekanı olan Taksim’in uzun yıllardır tüm gösteri ve yürüyüşlere kapatıldığı, Onur Yürüyüşlerinin uzun yıllardır yasak olduğu, protestocuların hedef gösterildiği ve sıklıkla polis müdahalesi sonucu gözaltına alındığı Türkiye’de barışçıl toplanma ve gösteri yürüyüşüne yönelik kısıtlamalar depremin ardından daha da arttı.  

İlk olarak 20 Şubat’ta öğrencilerin, hükümetin Kredi Yurtlar Kurumu’na ait yurtların depremzedelere tahsis edilecek olmasını gerekçe göstererek tüm üniversitelerde uzaktan eğitime geçilmesi kararına yönelik protesto gösterisi Kadıköy Kaymakamlığı’nca yasaklandı. Kaymakamlık açıklamasında yasaklama kararının “devletin ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzene aykırı olabileceği veya hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla” alındığı iddia edildi. Kararın ardından barışçıl bir şekilde Kadıköy’de toplanan öğrencilerden 23’ü düzenledikleri protesto sırasında gözaltına alındı.  

Süper Lig’in 23. Haftasında oynanan Fenerbahçe - Konyaspor maçı sırasında Fenerbahçe taraftarı hükümeti istifaya çağıran tezahüratta bulundu. Ertesi gün ise Beşiktaş - Antalyaspor karşılaşmasında “Hükümet istifa” sloganı atıldı. Bu gelişmelerin ardından 27 Şubat tarihinde açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Dertleri başka olanlar var, siyaset yapmak isteyen önümüzde seçimler var herkes meydana çıksın siyaset yapsın. Ama spor alanlarını siyaset meydanına çevirmek isteyenler burada devletin, milletin sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyduğu çabaya kulaklarını versinler. Millet seçimde kararını verir, verecektir de zaten. ‘Acaba buradan bir karışıklık oluşturur muyum’ diyenler olabilir. Bizim deprem meselesine gömüldüğümüzü zannedenler, güvenlik meselesinde bizim kalkanlarımızı kaldırmayacağımızı zannetmesinler” ifadelerini kullandı. Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu da ertesi gün yaptığı açıklamada protestolara yönelik “provokasyonlara izin vermeyeceğiz” açıklamasında bulundu. Gelişmelerin ardından Kayseri İl Güvenlik Kurulu, 4 Mart’ta Süper Lig’in 24. haftasında oynanacak Kayserispor-Fenerbahçe maçına Fenerbahçe seyircisinin alınmayacağını duyurdu. Kayseri 2. İdare Mahkemesi, deplasman yasağı için yürütmenin durdurulmasına yönelik başvuruyu önce kabul etti. Ancak aynı mahkeme kısa süre sonra Kayseri İl Güvenlik Kurulu’nun itirazını kabul ederek maça Fenerbahçeli taraftarın alınmamasına karar verdi. 

Yine 26 Şubat’ta depremden üç gün sonra bir sivil toplum kuruluşu olan Kızılay’ın, başka sivil toplum kuruluşlarına çadır satışı yapmasını protesto eden Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri İttifakı üyelerinin İstanbul Kadıköy’deki Kızılay binası önünde gerçekleştirmek istediği protesto da Kadıköy Kaymakamlığı’nca yasaklandı. Yapılan açıklamada yasaklama kararına gerekçesi “devletin ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzene aykırı olabileceği veya hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi” olarak gösterildi. Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri İttifakı’nın bir parçası olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) 110 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Bu kişiler daha sonra serbest bırakıldı.  SOL Parti İstanbul İl Örgütü'nün 2 Mart tarihinde düzenlediği protestoya da polis müdahale etti. Protestoda gözaltına alınan 77 kişi Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Gözaltına alınanlar arasında SOL Parti MYK Üyesi Alper Taş ve İstanbul İl Başkanı Deniz Demirdöğen de bulunuyordu. Gözaltına alınan kişiler ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.  

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 5 Mart’ta Ankara’da düzenlediği basın açıklamasına da polis "Hükümet istifa" sloganı atılması üzerine müdahale etti ve çok sayıda kadın gözaltına alındı. Protestocular daha sonra serbest bırakıldı.  

Son olarak 4 Nisan’da Samandağ'da asbest ve zehirli kimyasal içeren molozların Uzunbağ köyü Manastır Deresi'ne dökülmesine karşı çıkan depremzede ve aktivistlerin başlattığı eyleme jandarma müdahale etti, yaklaşık 20 kişi gözaltına alındı. 

Devletler, yasalarda ve uygulamada barışçıl toplanma hakkının kullanılmasını bilfiil kolaylaştırmakla yükümlüdür. Türkiye hukukunda da yer aldığı gibi, barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının kullanımı devlet yetkililerinin iznine tabi değildir ve bu hak, uluslararası hukuk ve Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerde belirlenen standartlar uyarınca da koruma altındadır. Bir toplanmayı dağıtmak yönündeki her türlü karar ancak son çare olarak ve gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygun olarak dikkatlice alınmalı ve daima gereken asgari seviyeyle sınırlamalıdır. 

Ancak dünyanın dört bir yanında hükümetler, protestolara yönelik kısıtlamaları, protestoların kamu düzenini tehdit ettiğini öne sürerek ve protestocuları “sorun çıkaranlar”, “isyancılar” ve hatta “teröristler” gibi nitelendirmelerle yaftalayarak haklı göstermeye çalışıyor. Yetkililer, protestocuları bu sıfatlarla anarak, muğlak ve aşırı sert güvenlik yasaları çıkarmaya ve bu yasaları kötüye kullanmaya, ağır polis denetimleri uygulamaya ve protestolar öncesinde caydırıcı tedbirler almaya dayalı ‘sıfır tolerans’ yaklaşımlarını meşrulaştırıyor.  

Tüm bu uygulamalara karşı protestonun temel bir hak olduğunu vurgulayarak sesimizi yükseltiyoruz: 

PROTESTO HAKKINI KORU! 

İMZACI OL!  

Barışçıl toplanma özgürlüğüne sahip çıktığını göster! 

"Harekete geçmenin ve iktidardakilere devredilemez bir hak olan protesto hakkımızı, hoşnutsuzlukları ifade etme ve özgürce, kolektif ve kamuya açık olarak değişim talep etme hakkımızı yüksek sesle hatırlatmanın zamanı geldi.”

Agnès Callamard
UAÖ Genel Sekreteri