Değişim için protesto hakkını savun!
Dünyanın her yerinden insanlarla birlikte, barışçıl protesto hakkını korumak için bize katıl!
Barışçıl protesto, haktır.
Protesto, değişimin ilk adımıdır ve insan haklarının korunması, geliştirilmesi için olmazsa olmaz bir toplumsal diyalog zeminidir.
İnsanlar, daha adil ve özgür bir yaşam için taleplerini, barışçıl yöntemlerle özgürce ifade edebilmeli ve değişimi başlatabilmeli. Barışçıl protesto bunun en doğal yolu ve tüm dünyada milyonlarca insan bu hakkı savunmak için bir araya geliyor.
Peki, protesto hakkı neden kısıtlanıyor, sansürleniyor, marjinalize edilerek bir suça dönüştürülmeye çalışılıyor? Bunun kabul edilebilir bir nedeni yok. Ancak protesto hakkımızı savunmak için çok fazla nedenimiz var.
Devletlerin protesto hakkını aşındırmaya yönelik genişleyen ve yoğunlaşan çabalarına karşı haklarımızın farkındayız ve duruşumuz net: Farklı görüşlere, seslere, taleplere ve değişime alan açmak için hep birlikte “Protesto Hakkını Koru” diyoruz.
Dünyanın her yerinden yükselen sesimiz sayesinde hükümetlere, protestocuların korunması gerektiği konusunda açık bir mesaj gönderiyoruz: Barışçıl protestoların önündeki gereksiz engelleri kaldırın!
Sen de bize katıl, daha büyük bir hareketin parçası ol!
PROTESTO HAKKINI KORU: PROTESTO HAKKIMIZI NASIL KORUMALIYIZ?
RAPORU OKU (TR)Arka Plan
Seninle, protesto hakkını korumanın ne kadar önemli olduğu ile ilgili bazı örnekler paylaşmak istiyoruz. İşte bir protesto ile başlayan ve toplumsal değişime ilham olan önemli olaylardan bazıları:
2013 yılında Taksim Gezi Parkı’nın yıkılmasını önlemek amacıyla düzenlenen protestolar; 1930’da Hindistan’da İngiliz sömürge yönetimine karşı düzenlenen Tuz Yürüyüşü; 1950’de Güney Afrika’da apartheid’e karşı düzenlenen Ulusal Protesto Günü; 1963’te Siyah Amerikalıların medeni ve ekonomik hakları için Washington’da yaptığı Yürüyüş; 1969’da New York’taki Stonewall ayaklanmaları ve ardından LGBTİ+’ların haklarını talep etmek için yapılan Onur Yürüyüşleri; 1989’da Tiananmen Meydanı’nda ve Çin’in başka yerlerinde yolsuzluğa karşı düzenlenen demokratik reform yanlısı öğrenci protestoları; 1970’lerde ve 1980’lerde Arjantin’deki Plaza de Mayo Anneleri ve Büyükannelerinin haftalık protestoları; 2010’da Tunus’ta başlayan Arap Baharı ayaklanmaları…
Protestolar toplumsal hafızada yer ederek değişimin öncüsü olmalarının yanı sıra daha adil ve eşit bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatan araçlardır. Bugün çalışma koşulları ve sosyal korumalar; artan toplumsal cinsiyet eşitliği; cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının tanınması; geçmişteki insan hakları ihlalleri için adaletin tesis edilmesi; ırkçılık ve ayrımcılık, çevresel yıkım ve iklim değişikliği gibi sorunlara karşı adım atılması değişim için ses çıkaran binlerce kişi sayesinde gerçekleşiyor.
İlk başta yeterince etkili olmadığı düşünülen küçük eylemler bile zaman içinde insan hakları mücadelesini ileriye taşıyan adımlar atılmasını sağlayabilir.
"Harekete geçmenin ve iktidardakilere devredilemez bir hak olan protesto hakkımızı, hoşnutsuzlukları ifade etme ve özgürce, kolektif ve kamuya açık olarak değişim talep etme hakkımızı yüksek sesle hatırlatmanın zamanı geldi.”
Agnès CallamardUAÖ Genel Sekreteri
Protesto Hakkı Üzerindeki Kısıtlamalar
Çevresel kriz, artan eşitsizlikler ve geçim kaynaklarına yönelik tehditler, sistemsel ırkçılık ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet gibi bir dizi sorun, toplu halde harekete geçmeyi her zamankinden daha zaruri hale getirdi. Hükümetler, bu duruma, protesto hakkına meşru olmayan kısıtlamalar getiren yasalar çıkartarak yanıt veriyor. Her türden hükümet, muhalefeti bastırmak için giderek artan bir şekilde olağanüstü hâl yetkilerini bahane ediyor. Bu taktik, Covid-19 pandemisinin en şiddetli seyrettiği dönemde Tayland dahil birçok ülkede uygulandı.
Dünyanın dört bir yanında hükümetler, protestolara yönelik kısıtlamaları, protestoların kamu düzenini tehdit ettiğini öne sürerek ve protestocuları “sorun çıkaranlar”, “isyancılar” ve hatta “teröristler” gibi nitelendirmelerle yaftalayarak haklı göstermeye çalışıyor. Yetkililer, protestocuları bu sıfatlarla anarak, muğlak ve aşırı sert güvenlik yasaları çıkarmaya ve bu yasaları kötüye kullanmaya, ağır polis denetimleri uygulamaya ve protestolar öncesinde caydırıcı tedbirler almaya dayalı ‘sıfır tolerans’ yaklaşımlarını meşrulaştırıyor. Protestoları denetlemek için saldırgan taktiklere başvursa da güvenlik güçleri son yıllarda kullandıkları güç miktarını gitgide artırıyor. Coplar, biber gazı, göz yaşartıcı gaz, sersemletici bombalar, tazyikli su ve plastik mermiler gibi sözde az öldürücü silahlar güvenlik güçleri tarafından rutin bir şekilde kötüye kullanılıyor. Uluslararası Af Örgütü, 2000’lerin başından beri devletlerin protestolara müdahalelerinin askerileştirilmesi yönünde bir eğilimi belgeliyor. Buna, silahlı kuvvetlerin ve askeri ekipmanın kullanımı da dahil.
Myanmar’da 2021’deki askeri darbenin ardından yapılan kitlesel protestolarda ordu, barışçıl protestoculara karşı hukuka aykırı öldürücü güç kullandı. Gözlemcilerin bildirdiğine göre, ordunun iktidara el koyduğu tarihten bu yana 2 binin üzerinde kişi öldürüldü, 13 binden fazla kişi yaralandı.
Irk, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, din, yaş, engellilik, mesleki, sosyal ya da ekonomik statü veya göçmenlik statüsü nedeniyle eşitsizlik ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalan kişiler protesto hakkına yönelik kısıtlamalardan da daha fazla etkileniyor ve daha sert baskılara maruz kalıyor. Örneğin kadınlar, LGBTİ+’lar ve toplumsal cinsiyet normlarına uymayan kişiler; farklı türde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, ötekileştirme, sosyal normlar ve mevzuatla karşılaşıyor. Sudan, Kolombiya ve Belarus gibi ülkelerde kadınlar protestolara katıldıkları için cinsel şiddete maruz bırakılırken, Türkiye’de Onur Yürüyüşü yıllardır yasaklanmış durumda.
Uluslararası insan hakları hukuku, çeşitli uluslararası ve bölgesel sözleşmelerde yer alan, birlikte ele alındığında protestoculara kapsamlı bir koruma sağlayan bir dizi hüküm aracılığıyla protesto hakkını korur. Protesto hakkı insan hakları sözleşmelerinde ayrı bir hak olarak sunulmasa da insanlar bireysel olarak veya toplu halde protestolara katıldıklarında, ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarını da içerebilecek çeşitli haklarını kullanmış olurlar.
Protestolar tarih boyunca güçlü birer değişim aracı oldu. Bugün, dünya genelinde hükümetler protestoları bastırırken bizler protesto hakkımızı korumak zorundayız.