Uygur kız çocuk ve annesi Çin'e geri gönderilme riski altında


İMZACI OLUN

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud

Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud

Size, 31 Mart’ta Suudi Arabistan’ın kutsal Mekke şehri yakınlarında gözaltına alınan Uygur kimliğine mensup Buheliqiemu Abula ve 13 yaşındaki kızının durumundan ötürü derin kaygı duyduğumu ifade etmek üzere yazıyorum. Buheliqiemu Abula’nın arkadaşlarının aldığı bir mesaja göre polis, Buheliqiemu ve kızına Çin’e sınır dışı edileceklerini söyledi. Buheliqiemu Abula, Kasım 2020’den beri Aimidoula Waili ile birlikte suçlama olmaksızın Suudi Arabistan’da gözaltında tutulan Nuermaimaiti Ruze’nin eski eşidir. Krallık, bu dört Uygur’un sınır dışı edilmesine ilişkin tüm planları durdurmalıdır; aksi halde bu, Suudi Arabistan’ın geri göndermeme yükümlülüğünün açık bir ihlali olacaktır.     

Çin hükümeti, Sincan’da işlenen insan hakları ihlallerini örtbas etmek ve Uygur diasporası üyelerinin ihlaller hakkında konuşmasını engellemek için her yola başvuruyor. Bu amaçla, Çin hükümeti, yurtdışında yaşayan çok sayıda Uyguru yalnızca barışıl aktivizmleri nedeniyle “terörist” veya “aşırılık yanlısı” şeklinde yaftalayarak bu kişilerin Çin’e iadesini talep ediyor. Çin hukuku “terör” ve “aşırılık”ı son derece geniş ve muğlak bir biçimde tanımlıyor ve bu yasalar Uygurlara ve diğer Müslüman etnik azınlıklara baskı uygulamak için kullanılıyor.

Çin hükümetinin Sincan’da dinleri ve etnik kimlikleri nedeniyle Uygurlara ve ağırlıklı olarak Müslüman olan diğer etnik azınlıklara karşı en az, insanlığa karşı işlenen, kişiyi özgürlüğünden ağır derecede yoksun bırakma, işkence ve zulüm suçlarını işlediğini gösteren fazlasıyla kanıt mevcuttur. Kamuoyuna sızan resmi belgeler, yüzlerce tanıklık, insansız hava araçlarıyla kaydedilen videolar ve uydu görüntüleri buna dahildir.

Buheliqiemu Abula, kızı, Nuermaimaiti Ruze ve Aimidoula Waili’nin Çin’e zorla geri gönderildikleri takdirde keyfi gözaltı, işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakılma konusunda somut tehlike altında olacağını öğrenmiş olmak son derece kaygı verici. Bu kişilerin sınır dışı edilmesi, Krallık’ın uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerinin ihlali olacaktır.

Bu nedenle, sizi; Buheliqiemu Abula, kızı, Nuermaimaiti Ruze ve Aimidoula Waili’nin Çin’e sınır dışı edilmesini derhal durdurmaya ve uluslararası anlamda tanımlı bir suç işlediklerine ilişkin yeterli, geçerli ve güvenilir kanıtların bulunmaması halinde bu kişileri derhal serbest bırakmaya çağırıyorum.

Saygılarımla,


Suudi Arabistan'da gözaltına alınan Uygur anne ve kız Çin'e iade edilirlerse keyfi gözaltı, işkence ve zulme maruz bırakılabilirler

Uygur Buheliqiemu Abula ve 13 yaşındaki kızı 31 Mart’ta Mekke yakınında gözaltına alındı. Polis, Kasım 2020’den beri Aimidoula Waili ile birlikte suçlama olmaksızın Suudi Arabistan’da gözaltında tutulan Nuermaimaiti Ruze’nin eski eşi olan Abula ve kızına halihazırda gözaltında tutulan iki Uygur erkekle beraber Çin’e sınır dışı edilebileceklerini söyledi. Dört kişi mevcut durumda Çin’e sınır dışı edilme tehlikesi altında ve sınır dışı edildikleri takdirde Çin’de keyfi gözaltı, işkence ve zulme maruz bırakılabilirler. Suudi Arabistan yetkilileri uluslararası hukuka riayet ederek sınır dışı prosedürünü derhal durdurmalı.  

Ek Bilgi

Suudi Arabistan ve Türkiye’de uzun süreli oturma izni olan 54 yaşındaki Uygur Buheliqiemu Abula iki hafta öncesine kadar eski eşi Nuermaimaiti Ruze ile düzenli olarak iletişim kurabiliyordu. Abula, Ruze’den en son 20 Mart’ta telefon aldı. Ruze, telefonda, kendisi ve Aimidoula Waili’nin Suudi Arabistan yetkililerine “Çin’e geri gönderilmektense ölmeyi tercih ederiz” dediğini aktardı. 46 yaşındaki beş çocuk babası Nuermaimaiti Ruze Çin’den Suudi Arabistan’a ilk kez Haziran 2013’te Umre için gitti, daha sonra Mekke’ye yerleşti ve sponsorluk sistemiyle aldığı oturma izniyle bir restoranda çalışmaya başladı. Uygur Müslüman azınlığa mensup Çinli bir din bilgini olan Aimidoula Waili 2017’den beri Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin hükümeti tarafından şiddetli bir zulme maruz bırakılıyor. 54 yaşındaki dört çocuk babası Waili daha önce Ağustos 2013’te, Sincan’da, fabrikasındaki işçilerin ayaklanma başlattığı iddiasıyla gözaltına alındı. Waili, Uluslararası Af Örgütü’ne, cezaevinde elektroşoka maruz bırakıldığını ve her güç üç saate kadar terlikleri ve iç çamaşırlarıyla buz üstünde durmaya zorlandığını söyledi. 2016’da cezasını tamamladıktan sonra tahliye edildi ve ardından Türkiye’ye gitti. Türkiye’de aldığı oturma belgeleriyle ülkede süresiz kalma hakkı edindi. Şubat 2020’de arkadaşı Nuermaimaiti Ruze ile beraber Umre için Türkiye’den turist vizesiyle Suudi Arabistan’a gitti.

Sincan, Çin’in etnik açıdan en fazla çeşitlilik barındıran bölgelerinden biridir. Bölgenin 22 milyonluk nüfusunun yarısından fazlası, Uygurlar (11 milyon 300 bin civarında), Kazaklar (1 milyon 600 bin civarında) ve dilleri, kültürleri ve yaşam tarzları Çin’in iç bölgelerinde çoğunluğu oluşturan Han Çinlilerinden oldukça farklı olan diğer gruplar dahil olmak üzere ağırlıklı olarak Türki ve Müslüman etnik gruplara mensup kişilerden oluşmaktadır.

Çin hükümeti 2017’den bu yana “terör” ve “dini aşırılıkla” mücadele kisvesi altında Sincan’da yaşayan Müslümanlara karşı geniş çaplı ve sistematik ihlaller işliyor. Bir milyondan fazla kişinin 2017’den beri Sincan’daki gözaltı kamplarında keyfi şekilde alıkonulduğu tahmin ediliyor.

Uluslararası Af Örgütü, Haziran 2021’de, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yüz binlerce Müslüman erkek ve kadının toplu halde keyfi gözaltı, işkence, siyasi telkin ve zorla kültürel asimilasyona maruz bırakıldığını belgeleyen bir rapor yayımladı. Daha önce kamplarda tutulan kişilerin tanıklıkları, Çin yetkililerinin 2017’den beri bölgenin Müslüman etnik gruplarının dini geleneklerini, kültürel pratiklerini ve yerel dillerini kökten yok etmek için başvurduğu aşırı sert uygulamaların ayrıntılarına yer veriyordu. Uluslararası Af Örgütü’nün aynı yıl daha önceki bir tarihte yayımladığı araştırma, gözaltı kamplarında alıkonulan kişilerin çocuklarının genellikle devlet idaresindeki “yetim kampları”na gönderildiğini ve çocukların bu merkezlerde ebeveynlerinden koparılarak fikir aşılamaya maruz kaldığını ortaya koydu.

Uluslararası Af Örgütü Sincan’daki Uygurlar, Kazaklar ve diğer Türki Müslüman grupların yalnızca yurtdışında yaşadıkları, seyahat ettikleri veya öğrenim gördükleri ya da yurtdışında yaşayan kişilerle iletişim kurdukları için gözaltına alındığı çok sayıda vaka belgeledi. Daha da yüksek sayıda kişi yurtdışında yaşamış, seyahat etmiş, öğrenim görmüş ya da yurtdışında yaşayan kişilerle iletişim kurmuş olan kişilerle “bağlantılı” oldukları gerekçesiyle gözaltına alındı.

Uluslararası Af Örgütü, bir kısmının hâlâ gözaltına tutulduğu düşünülen 70 kişinin durumuna ayrıntılarıyla yer veren uluslararası bir kampanya düzenleyerek gözaltı kamplarının kapatılması için çağrıda bulundu. Eylül 2021 itibariyle, Sincan’daki gözaltı kampları ve cezaevlerinde tutulan herkesin serbest bırakılması talebiyle dünyanın dört bir yanından 300 bin imza toplandı.

Uluslararası Af Örgütü’nün topladığı kanıtlar, Çin hükümetinin Uygurlara, Kazaklara ve ağırlıklı olarak Müslüman olan diğer etnik azınlıklara karşı en az, insanlığa karşı işlenen, kişiyi özgürlüğünden ağır derecede yoksun bırakma, işkence ve zulüm suçlarını işlediği sonucuna varmak için maddi bir zemin sağlıyor.