1150 Filistinliyi zorla yerinden etme planı durdurulmalı


İMZACI OLUN

Yahudiye ve Samarya Bölgesi Sivil İdaresi Başkanlığı

Sayın Tuğgeneral Fares Atila,

İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda Batı Şeria’nın güneyinde yaşayan Cemile ve Muhammed Ebu Sabha, aileleri ve diğer Filistinli köylülerin zorla yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya olmasından ötürü endişe duyuyorum. Masafer Yatta olarak bilinen bölgedeki dokuz köy yakın bir yıkım riski altında ve bu köylerde yaşayan bin 150 Filistinli zorla yerinden edilebilir.İsrail ordusu eğitim yapması gerektiğini açıklayarak bölgeyi “atış sahası” ilan etti. Köylüler ise nesillerdir Masafer Yatta’da yaşadıkları ve hayvan yetiştirmek için alana ihtiyaç duydukları gerekçesiyle bu plana itiraz etti. Ancak Yüksek Mahkeme 2 Ekim’de köylülerin ek duruşma talebini reddettiği için Filistinliler hukuk yollarını tüketmiş oldu. Evlerin, okulların ve yolların yıkılması, uluslararası insan hakları hukuku uyarınca Masafer Yatta köylülerinin barınma hakkını da kapsayan yeterli yaşam standardı hakkının ihlalidir.

Diğer yandan, Masafer Yatta bölgesinde çok sayıda İsrail yerleşimi ve karakolu genişlemeye devam ediyor. Bunlardan Mitzpe Yair güneye, Doğu Susya batıya, Avigayil, Havat Maon ve Maon yerleşimleriyse kuzeye doğru genişliyor. İşgalci devletin sivillerini işgal altındaki topraklara yerleştirmesi ve koruma altındaki insanları zorla nakletmesi uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlali ve savaş suçudur. Bu zorla nakiller, İsrail’in Filistinliler üzerindeki baskı ve tahakküm sistemini sürdürmek için yapılmaktadır ve bu nedenle insanlığa karşı işlenen apartheid suçu da teşkil etmektedir.

Sizi, Masafer Yatta’da Filistinlilere ait evleri yıkma ve bölge sakinlerini tahliye etme planlarını acilen durdurmaya, İsrail’in yerleşimci faaliyetlerine son vermeye ve genel olarak işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Filistinli nüfusun zorla nakledilmesini engellemeye çağırıyorum. İsrail, Filistinlilerin dolaşım özgürlüğü ve topluluklarıyla birlikte ikamet etme özgürlüğü ile geçim kaynakları, sağlık hizmetleri ve eğitime erişim haklarına yönelik keyfi kısıtlamalar gibi, İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yaşayan Filistinlilere karşı işlenen diğer ihlalleri de sonlandırmalıdır.

Saygılarımla,

 


Cemile ve Muhammed Ebu Sabha ile altı çocukları, İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda Batı Şeria’nın güneyindeki Masafer Yatta bölgesinde yaşayan ve zorla yerinden edilme tehlikesi altında olan yaklaşık 180 aileden biri. Yarısı çocuk bin 150 civarında Filistinli, hakkında yıkım kararı verilen dokuz köyde yaşıyor. İsrail Yüksek Mahkemesi, 23 yıllık yasal sürecin ardından 4 Mayıs 2022’de Masafer Yatta’da yaşayan insanların tahliye edilebileceğine hükmetti. İsrail ordusunun bölgedeki faaliyetleri Mayıs 2022’deki mahkeme kararıyla birlikte arttı ve bu durum yıkımların her an başlayabileceği kaygılarına yol açtı. İsrail’in bu geniş çaplı yerinden etme planını uygulaması, savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil eden zorla nakil kapsamına girebilir.

Masafer Yatta büyüklü küçüklü 19 köyden oluşmaktadır ve bunların dokuzu her an yıkım tehlikesi altındadır. İsrail yetkilileri, Masafer Yatta bölgesindeki El Fakhit, El Macaz, El Markaz, Halava, Jinba, Haletel Daba, İsfayel Favka, İsfayel Tahta ve El Tabban köylerinde, askeri bölge olarak sınıflandırılan alanda resmi izin olmadan inşa edildikleri gerekçesiyle tüm evlerin ve hayvan barınaklarının, su depolarının, ilk ve ortaokulların ve ortak altyapının yıkılmasına yönelik kararlar çıkarttı. Ancak sistematik ayrımcılığa dayalı bir arazi ve konut rejimi bağlamında inşaat izni almak Filistinliler için neredeyse imkansız.

Yüksek Mahkeme’nin 4 Mayıs 2022’de yıkımlara devam edilebileceği yönündeki kararından bu yana İsrail ordusunun sivil yönetimine ait buldozerler Cemile Ebu Sabha’nın evini iki kez yıktı. Yıkımların biri 11 Mayıs 2022’de, diğeri 1 Haziran 2022’de gerçekleştirildi. Ordu, Eylül 2022’de Ebu Sabha’nın çocuklarının okulunun yakınında tanklarla tatbikat yaptı. Ebu Sabha, Uluslararası Af Örgütü’ne, iki, üç ve dört yaşlarındaki en küçük çocuklarının yıkımlardan beri aşırı derecede korktuğunu söyledi. Peynir üreten Cemile Ebu Sabha, özen gerektiren el yapımı işini bir çadıra sığdırmak için yeniden düzenlemek zorunda kaldı. Evlerinin yıkılmadan önceki fotoğrafları, bitki saksılarıyla dolu küçük, düzenli bir tuğla evi gösteriyor. 200 koyunu olan ve koyunların bakımıyla ilgilenen Muhammed Ebu Sabha, evleri gibi çadırlarının da yıkılması halinde ailesini barındırmak için daha önce hayvan bakımında kullanılan eşyaları koyduğu mağarayı boşaltıp döşedi. El Fakhit köyü ortaokulunda okuyan 14 yaşındaki kızları Fatima, Uluslararası Af Örgütü araştırmacılarına mağarayı gösterdi ve “Bunun içinde yaşamak istemiyorum” dedi.

23 Kasım 2022’de, öğrencilerin okula gideceği bir sabah, sivil yönetimin buldozerleri İsfayel Favka köyündeki ilkokulu yıktı. İsrail ordusu Haziran 2021’de az sayıdaki asfalt yolu ve köyleri birbirine bağlayan su borularını imha etmişti. O tarihten sonra su boruları onarıldı ancak risk altında olmaya devam etti. Köy sakinleri 14 Ekim 2022’de Uluslararası Af Örgütü’ne, Haziran ve Eylül 2022’de yeni ve öngörülemeyen askeri kontrol noktalarının zaman zaman öğretmenlerin beş yerel okula (okul sayısı mevcut durumda dört) ulaşmasını engellediğini söyledi. 15 Temmuz’da, yeğenlerinin bildirdiğine göre, Halava yakınlarında beklenmedik bir kontrol noktası 62 yaşındaki Muhammed Ali Ebu Aram’ın kan pıhtılaşması için tıbbi tedaviye erişimini 10 saat boyunca engelledi. İsrail ordusu, kapalı bölgeye girdikleri gerekçesiyle köylülerin ve işe gidip gelen öğretmenlerin araçlarına defalarca el koydu. Mayıs 2022’de Jinba ilkokulu ve El Fakhit ortaokulu öğretmenlerine ait dört araca el konuldu. 50 ailenin çocuklarına hizmet veren Jinba okul otobüsüne 31 Ağustos 2022’de eğitim-öğretim yılının başladığı gün el konuldu. 8 Ekim Cumartesi günü Haletel Daba’da köylüler çocukların müsamereleri, müzik ve yemek tezgahlarının olduğu bir festival düzenledi. Köyün sakinleri Uluslararası Af Örgütü’ne, köyü süslediklerini, yemekler hazırladıklarını ve etkinlikler için prova yaptıklarını fakat İsrail kontrol noktaları geçişe izin vermediği için çok az sayıda davetlinin katılabildiğini aktardılar.

Masafer Yatta köyleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın C Bölgesinde, Güney El Halil Tepelerinde yer almaktadır. Batı Şeria’nın yüzde 60’ını oluşturan C Bölgesinde İsrail yetkilileri planlama ve imar işlerini tek başına kontrol ediyor. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin verilerine göre 2018-2022 yılları arasında Batı Şeria’da yaşayan 4 bin 323 Filistinli, C Bölgesindeki ayrımcı imar ve planlama faaliyetleri nedeniyle zorla tahliye edildi ve 3 bin 500 kadar bina yıkıldı. Özellikle Masafer Yatta’da ve Humsa ve Hadidiye gibi Ürdün Vadisi’nin çoban topluluklarında 5 binden fazla Filistinli daha yakın zamanda zorla tahliye edilebilir. Ayrıca, İsrail yetkilileri, Yahudi İsraillileri Batı Şeria’nın (Doğu Kudüs hariç) yaklaşık yüzde 40’ına yayılan 279 yasa dışı yerleşimde yaşamaya teşvik etmek için sübvansiyonlar, vergi teşvikleri ve düşük maliyetli hizmetler sağlıyor. İsrail merkezli Peace Now örgütünün istatistiklerine göre bu yerleşimlerde 465 bin 400’ün üzerinde İsrailli yerleşimci yaşıyor. 2018-2022 yılları arasında, İsrail hükümeti C Bölgesindeki İsrail yerleşimlerinde 10 bin 294 konut inşa etme planlarını onayladı. Yine Peace Now verilerine göre, İsrail hükümeti aynı dönemde ve aynı bölgede Filistinliler için sadece 27 konuta inşaat izni verdi.

İsrail, hem İsrail’de hem de İşgal altındaki Filistin Toprakları’nda Filistinlilere ait arazi üzerindeki kontrolünü en üst düzeye çıkarmak için Filistinlilerin topraklarının büyük bir kısmını askeri bölgeler, kamu arazileri, arkeolojik kazı alanları veya ulusal parklar olarak sınıflandırdı. 1979 yılına ait gizli belgeler üzerinde yakın zamanda yapılan bir araştırma, İsrail’in, işgal altındaki Batı Şeria’nın yaklaşık %20’sini oluşturan Filistinli topraklarında “atış sahası” oluşturmasının “nihai olarak yalnızca araziyi İsrailli yerleşimcilere devretmeyi amaçladığını” ortaya çıkardı. Uluslararası hukuku ihlal eden bu ve diğer politikalar, İsrail’in Filistinliler üzerindeki kurumsallaşmış sistematik baskı ve tahakküm rejiminin temel unsurlarını oluşturmaktadır.