Palestine Action grubuyla dayanışma gösteren barışçıl protestocular hakkındaki suçlamalar düşürülmeli
Birleşik Krallık hükümeti, 5 Temmuz’da Palestine Action adlı kampanya grubunu Terörle Mücadele Yasası kapsamında yasakladı. 9 Ağustos’ta Defend Our Juries aktivistlerinin çağrısıyla bu yasağa barışçıl biçimde karşı çıkmak üzere toplanan 522 protestocu Londra’da gözaltına alındı. Önceki haftalarda da 200’ün üzerinde kişi benzeri suçlamalarla Londra’da ve Birleşik Krallık genelinde gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar arasından 70 kişi hakkında terörle mücadele yasası kapsamında dava açıldı ve başka davalar da açılabilir.
Uluslararası Af Örgütü, bu yasanın barışçıl protestoculara karşı kullanılmasını kınamakta ve Birleşik Krallık’ın tüm yargı bölgelerindeki ilgili yetkilileri, yalnızca ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarını kullandıkları için gözaltına alınan ve suçlanan Defend Our Juries aktivistleri hakkındaki bu suçlamaları düşürmeye, benzer suçlamalarla başka bir dava açmaktan da kaçınmaya çağırmaktadır.
EK BİLGİ
Defend Our Juries, şiddeti teşvik etmediğini ve onaylamadığını açıkça ifade eden, Birleşik Krallık merkezli bir aktivist grubudur. Gözaltına alınan protestocular çeşitli mesleklerden ve yaşlardan, farklı kültürel arka planlara sahip kişilerden oluşmaktadır ve bunların büyük bir kısmı ileri yaştaki yetişkinlerdir. Protestocular, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı devam eden soykırımına tepkilerini barışçıl bir biçimde ifade etmektedir ve uluslararası insan hakları hukuku gereğince bu görüşte olma ve görüşlerini ifade etme hakları vardır. Uluslararası Af Örgütü de dahil çok sayıda insan hakları grubu, İsrail’in işgal altındaki Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı süregelen soykırımını kapsamlı olarak belgelemiş ve ortaya koymuştur.
Uluslararası Af Örgütü, 9 Ağustos’taki Londra protestosundan önce Londra Emniyet Müdürlüğü’nü protestocuların ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarına saygı göstermeye, kimseyi pankart veya afiş taşıdığı için gözaltına almamaya çağırdı. Aynı zamanda İskoçya ve Kuzey İrlanda’daki emniyet müdürlerine ve İskoçya Başsavcısı’na da yazılı olarak benzeri çağrılarda bulundu.
Terörle mücadele mevzuatı kapsamındaki yargılamalar, mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmasa bile kişileri ciddi ve kalıcı sonuçlarla karşı karşıya bırakabilmektedir. Kısıtlayıcı adli kontrol hükümleri, gözetim, itibarın zarar görmesi, ruhsal sağlığa etkileri ve iş, eğitim ve seyahat üzerindeki olumsuz sonuçlar buna dahildir. 2000 tarihli Terörle Mücadele Yasası gibi yasalar uyarınca verilmiş bir mahkûmiyet kararı; ömür boyu sabıka kaydı, vize ve göç statüsü sorunları, iş fırsatlarının, mesleki lisansların ve hizmetlere erişimin kaybedilmesi, toplumda uzun vadeli yaftalanma ve psikolojik hasar gibi daha da ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bu tür davalar barışçıl protestocuları ve sivil itaatsizliği hedef aldığında caydırıcı bir etki yaratarak, insanları “terörist” olmakla suçlanma korkusuyla ifade özgürlüğü, protesto ve siyasi aktivizm haklarını kullanmaktan uzaklaştırmaktadır.
Barışçıl protestocuların yalnızca, “Soykırıma Karşı Çıkıyorum. Palestine Action’ı Destekliyorum” mesajını taşıdıkları için gözaltına alınmaları, Birleşik Krallık’ın ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğünü koruma konusundaki uluslararası yükümlülüğünün ihlalidir. Protestocuların İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı devam eden soykırımına tepkilerini barışçıl şekilde ifade etme hakları vardır. Birleşik Krallık’ın taraf olduğu uluslararası insan hakları çerçevesi uyarınca, ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik devlet müdahalesi, yasalara uygun, meşru bir amaç doğrultusunda gerekli ve orantılı olmalıdır. Yasaklı bir örgüte desteğin ifadesi, ancak bu ifade hedef kitlesini şiddete katılmaya teşvik ediyorsa ve bu, yakın bir şiddet tehdidinin varlığında yapılıyorsa eşiği karşılayabilir. Bu değerlendirmenin bir parçası olarak, söz konusu ifade, yasadışı ilan etme kararı ve ilgili örgütün niteliğine ilişkin özel olgular da incelenmelidir. Mevcut durumda, Palestine Action grubuna destek ifadesinin özü itibariyle ve kesin bir biçimde şiddete tahrik olarak ele alınması haklı gösterilemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına göre pankartlar, doğrudan ve açıkça şiddete tahrik kapsamına girmedikleri sürece korunan ifadelerdir.
Yüksek Mahkeme, Palestine Action’ın yasaklama kararına karşı temyiz başvurusunda bulunmasına izin vererek, kararın hukuka aykırı olabileceğini düşündürdü; bu nedenle, barışçıl protestocuları gözaltına almak ve haklarında dava açmak için terörle mücadele mevzuatının kullanılmasının yasal dayanağı tartışmalıdır. Ayrıca bu husus göz önüne alındığında, gözaltılara devam edilmesi polis gücünün sorumsuzca kullanımı anlamına gelebilir ve nihayetinde yasallık testini geçememe riski yaratır. Defend Our Juries protestolarına katılanların şiddeti kışkırttığını düşünmenin makul bir dayanağı yoktur. Dolayısıyla bu kişilerin gözaltına alınması hem orantısızdır hem de Birleşik Krallık’ın uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerinin açık bir ihlalidir. Bu kişilerin “terörist” olarak nitelendirilmesi ise tamamen uygunsuz ve mantıksızdır.
Acil Eylem
- Keyfi Olarak Tutuklanan Aktivist Enes Hocaoğulları Serbest Bırakılmalı
- Sığınmacı Ahmad Aabo Tekrar Geçici Koruma Statüsüne Alınmalı
- Keyfi Olarak Tutuklanan Aktivistler Derhal Serbest Bırakılmalı
- Onur Yürüyüşleri’nin gerçekleştirilmesine izin verilmeli!
- Galatasaray Meydanı protestoculara açılmalı
- Kürt Aktivist Pexşan Ezizi İnfaz Riski Altında
- Suriyeli Mülteci İade Riski Altında