Yunanistan: Mahkeme kararları, sığınmacıların AB-Türkiye anlaşması çerçevesinde zorla geri gönderilmelerinin önünü açıyor

İki Suriyeli mülteci, Yunanistan’ın en yüksek idari mahkemesinin, mültecilerin daha önceki sığınma taleplerini kabul edilemez bulan kararlara yaptıkları nihai itirazı reddetmesi nedeniyle Türkiye’ye zorla geri gönderilme tehlikesi altında. Uluslararası Af Örgütü, bu kararın, AB-Türkiye anlaşması gereğince sığınmacıların ilerleyen zamanda Türkiye’ye geri gönderilmelerine neden olabilecek tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini söyledi.

Danıştay’ın bugünkü kararı, Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’den Suriye’ye hukuksuz geri göndermelere ilişkin yeni bulgularını yayımlaması üzerine geldi. Bulgulara göre, Türkiye’deki mülteci ve sığınmacılar, olağanüstü halin başladığı geçen yıldan beri daha fazla kendi ülkelerine geri gönderilme tehlikesi yaşıyor.

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü John Dalhuisen konu hakkındaki açıklamasında şunları söyledi: “Bugünkü karar, çatışma ve zulümden kaçarak şu an Yunanistan adalarında mahsur kalan diğer birçok sığınmacı için kaygı verici bir emsal teşkil ediyor. İtiraz başvurularının reddedilmesi üzerine gözaltında tutulan Suriyeli mülteciler özellikle tehlike altında.”

Dalhuisen sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kararlar çok açık bir ilkeyi ihlal ediyor: Yunanistan ve AB, sığınmacı ve mültecileri etkin bir korumaya erişemeyecekleri bir ülkeye geri gönderemez.” 

Sığınma başvurusunda bulunanlar, 21 yaşındaki hemşirelik öğrencisi ‘Noori’ ile ‘Afaaz’ sınırdışı edilirlerse bu, AB-Türkiye anlaşması yürürlüğe girdiğinden beri Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğu gerekçesiyle bir sığınmacının Yunanistan’dan Türkiye’ye ilk resmi geri gönderilişi olacak.

Suriyeli mültecilere Türkiye’de geçici koruma sağlanıyor, ancak birçoğu aşırı yoksulluk koşulları altında yaşıyor. Türkiye, diğer tüm devletlerden daha fazla sayıda Suriyeli mülteciyi kabul etmiş olsa da mülteci ve sığınmacıların şiddet, işkence ve hatta ölüm gibi insan hakları ihlalleri ve istismarlarına maruz kaldıkları ülkelere geri gönderilmelerine karşı alınan koruma önlemleri, olağanüstü hal koşullarında önemli derecede azaldı.

AB-Türkiye anlaşması gereğince Türkiye’ye geri gönderilenlerin karşılaştıkları koşullara ilişkin de ciddi kaygılar var. Geçen yılın Aralık ayında sızan bir mektupta BM Mülteci Örgütü, Yunanistan’dan Türkiye’ye geri gönderilen Suriyelilerin nakledildiği geri gönderme merkezlerine sınırsız erişimin sağlanmaması nedeniyle, durumlarını gözlemlemekte engellerle karşılaştığını söyledi.

John Dalhuisen, “Bugün, - AB-Türkiye anlaşması yürürlüğe girdiğinden beri ilk kez –Yunanistan AB yararına hareket ederek, halihazırda neredeyse üç milyon mültecinin temel ihtiyaçlarını karşılama mücadelesi veren bir ülkeye iki mülteciyi daha geri göndermekle sonuçlanacak bilinçli bir karar aldı,” dedi. Dalhuisen sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Sığınmacı ve mültecilere Türkiye’de etkin bir koruma güvence altına alınmadığı sürece AB ülkeleri sığınmacı ve mültecileri bu ülkeye geri göndermeye son vermek zorundadır.”

Arka Plan 

Danıştay, Temyiz Komiteleri tarafından itiraz başvurusunda bulunan iki kişi için Türkiye’nin güvenli bir üçüncü ülke olduğu yönünde verilen kararların makul olduğuna hükmetti.

Danıştay, aynı zamanda, Türkiye’nin ‘güvenli üçüncü ülke’ olup olmadığı konusunun belirlenmesi için bu davaların Avrupa Adalet Mahkemesi’ne sevk edilmemesine 12’ye karşı 13’lük zayıf bir oy çoğunluğuyla karar verdi.

Darbe girişimi sonrası olağanüstü hal koşullarında Türkiye’nin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na getirdiği yasal değişiklikler, sınır dışı edilmeye yapılan itirazların kararı askıya alma etkisini ortadan kaldırarak geri gönderilme tehlikesini artırdı.

Uluslararası Af Örgütü’nün darbe girişimi öncesinde yaptığı araştırma zaten Türkiye’nin sığınmacılar ve mülteciler için güvenli bir ülke olarak değerlendirilemeyeceğini göstermişti.

Türkiye’de Suriyeli olmayan sığınmacıların, statülerinin belirlenmesi için adil ve etkin prosedürlere veya entegrasyon ve yeniden yerleştirmeye zamanında ya da yeterli erişimleri bulunmuyor.

‘Noori’ (gerçek ismi değil) öğrenim gördüğü hastanenin Suriye’deki çatışma esnasında vurulması üzerine eğitimini durdurmak zorunda kaldı. Nisan 2015’te köyü vuruldu ve Noori komşuları olan iki aileden birçok kişinin gözleri önünde hayatlarını kaybetmesine tanıklık etti. Ailelerden birinin oğluyla yakın arkadaşlardı. Türkiye’ye 9 Haziran 2016’da geçti.

Noori, Uluslararası Af Örgütü’ne, ilk iki Türkiye’ye ulaşma girişiminde jandarmalar tarafından tutuklandığını ve dövüldüğünü, sonrasında ise Suriye’ye geri gönderildiğini söyledi. Üçüncü girişiminde ise kendisinin de dahil olduğu gruba, silahlı bir grubun saldırdığını ve beraberindeki 11 kişinin öldürüldüğünü söyledi. Türkiye’de bir buçuk ay kaldı. Türkiye’de bulunduğu süre içerisinde iki kez kaçakçıların ve hırsızların saldırısına uğradı ve soyuldu.

Yunanistan’da yaptığı sığınma başvurusu, Sığınma Merkezi tarafından Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulundu. Bu karar yeni kurulan Temyiz Komiteleri tarafından onaylandı. Geçen yılın Eylül ayında Noori, Temyiz Mahkemesi’nin bu kararına itiraz ederek kararı Danıştay’a taşıdı ve 2017 yılının Şubat ayı ortasında mahkemenin bölümlerinden biri, Noori’nin başvurusunda yer alan konuların önemi nedeniyle davayı Genel Kurul’a iletti.

Noori’nin, Suriyeli bir diğer sığınmacının ve mülteciler yararına çalışan iki Yunanistanlı sivil toplum kuruluşunun başvuruları 10 Mart’ta Genel Kurul’a taşındı. Genel Kurul’a, Türkiye’nin sığınmacılar için ‘güvenli üçüncü ülke’ olup olmadığına ve yeni kurulan Temyiz Komiteleri’nin yapısının anayasaya uygun olup olmadığına karar vermesi çağrısında bulunuldu.

Raporun İngilizcesi için tıklayın