Sürdürülebilir barış için İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’ndaki suçlara maruz bırakılan herkes için uluslararası adalet sağlanmalı
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 2-7 Aralık’ta Lahey’de gerçekleştirdiği Taraf Devletler Toplantısı’nda vardığı sonuç üzerine bir açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, devletlerin İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda ve İsrail’deki savaş suçlarına, insanlığa karşı işlenen suçlara ve soykırıma maruz bırakılan herkes için gerçek anlamda hesap verebilirliği sağlamak adına uluslararası adalete olan bağlılıklarını göstermeleri gerektiğini belirtti.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, “Uluslararası adalet sistemi saldırı altındadır ve varoluşsal tehditlerle karşı karşıyadır. İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda bundan daha büyük bir turnusol kâğıdı yok. Devletler, UCM gibi kurumları destekleyerek ve bu kurumların hesap verebilirliği sağlama becerisini koruyarak uluslararası adalete olan bağlılıklarını göstermelidir” dedi.
Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı nasıl soykırım işlediğini ve ateşkese rağmen işlemeye devam ettiğini, apartheid sisteminin nasıl insanlığa karşı işlenen suç teşkil ettiğini kapsamlı olarak belgeledi. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü, bugün, Hamas ve diğer silahlı grupların 7 Ekim 2023’teki saldırılar sırasında ve sonrasında işledikleri savaş suçlarını ve insanlığa karşı işlenen suçları belgeleyen derinlemesine araştırmasını yayımladı.
İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda katliam suçlarına maruz kalanlar gerçek adaleti hak ediyor.
Agnès CallamardUluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri
“Dünya liderleri geçen ay, Gazze’yle ilgili bir plan ortaya koyan BM Güvenlik Konseyi kararını sürdürülebilir barış için bir model olarak selamladı. Ancak onlarca yıllık uluslararası suçlar, hesap verebilirliği gözardı eden ve adaletsizliği köklü hale getiren anlaşmalarla örtbas edilemez. Hakikat, adalet ve onarım, kalıcı barışın temel taşlarıdır” diyen Agnès Callamard, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uluslararası Af Örgütü İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’ndaki herkesi, ayrıca BM Güvenlik Konseyi Kararı’ndaki bariz hatalardan kaygı duyan uluslararası toplumu, adalet ve onarım için bir yol haritası oluşturmaya ve buna bağlı kalmaya çağırmaktadır. Bu yol haritası İsrail’in soykırımına, apartheid sistemine ve Filistin toprağını hukuksuz işgaline son vermeyi ve Hamas ile diğer Filistinli silahlı gruplar tarafından işlenen uluslararası hukuk suçlarını ele almayı amaçlamalıdır.”
Gerçek, etkili ve anlamlı barışı ve ihlallerin tekrarlanmamasını güvence altına almak için Uluslararası Af Örgütü, yol haritasının çeşitli adalet kurumları ve mekanizmalarının birbirini tamamlayıcılığına dayanmasını tavsiye etmektedir. Buna, UCM’nin gerçekleştireceği İsrailli ve Filistinli suçlarına ilişkin soruşturmalar da dahildir. Soruşturmalar, her türlü engellemeden uzak şekilde, müfettişlere ve diğer adalet aktörlerine erişilerek yürütülmelidir. Aynı zamanda soruşturmalar, İsrail’in soykırımı ve insanlığa karşı işlenen apartheid suçunun yanı sıra Filistinli silahlı gruplar tarafından 7 Ekim 2023 saldırılarından önce, saldırılar sırasında ve o tarihten bu yana işlenen suçları dikkate almalı, hâlâ hayatta iseler en ağır sorumlular da dahil tüm kişilerin adalet önüne çıkarılmasını sağlamayı hedeflemelidir.
Yol haritası devletlere, BM Soruşturma Komisyonu ve UCM gibi kuruluşları destekleme ve onlarla eksiksiz işbirliği yapma görevi yüklemelidir. Devletler, UCM’nin yakalama kararlarını uygulamalı ve on yıllardır uluslararası hukuk ihlallerini belgeleyen ve ne olursa olsun etkilenenleri temsil eden Filistinli insan hakları örgütlerine getirilen yaptırımların ve kısıtlamaların kaldırılması için gerekli tüm adımları atmalıdır.
Uluslararası mekanizmalara paralel olarak devletler, yerel, evrensel ve diğer sınır ötesi cezai yargı yetkilerini İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda ve İsrail’de işlenen uluslararası suçlar için kullanarak, adaleti esas alan barış için yeni bir rota çizebilirler.
Agnès Callamard, “İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda katliam suçlarına maruz kalanlar gerçek adaleti hak ediyor. Bu yalnızca faillerin yargılanmasını ve mahkûm edilmesini değil, yeterli ve etkili tazminat sağlamayı ve tekrarlamama garantileri vermeyi de içermektedir. Bunların kalıcı barış ve güvenlik için çok önemli adımlar olduğu gerçeği yadsınamaz” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in devam eden soykırımı, apartheid sistemi ve hukuksuz işgali
Ateşkes açıklandığından bu yana iki ay geçmesine ve hayattaki tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasına rağmen, İsrail yetkilileri işgal altındaki Gazze Şeridi’nde niyetlerinin değiştiğine ilişkin hiçbir işaret vermeksizin Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırmak için hesaplanmış yaşam koşullarını kasten oluşturmaya devam ederek, hâlâ tam bir cezasızlıkla soykırım işliyor.
İsrail bu apartheid ve hukuksuz işgal bağlamında toplu halde aç bırakma, benzersiz can kayıpları, kıyameti anımsatan boyutlarda yıkım ve geniş çapta zorla yerinden etme politikaları izledi ve insani yardımları kasıtlı olarak engelledi. Tüm bunlar, devam eden soykırımın göstergeleridir.
Agnès CallamardUluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri
Uluslararası Af Örgütü yakın zamanda mevcut durumla ilgili, Gazze’de Filistinlilerin içinde bulunduğu vahim koşullara dikkat çeken bölge sakinleri, sağlık personeli ve insani yardım çalışanlarının tanıklıklarıyla, soykırımın devam ettiğini gösteren hukuki bir analiz yayımladı. Uluslararası Af Örgütü, İsrail saldırılarının ölçeğindeki azalmaya ve bazı sınırlı iyileşmelere rağmen, İsrail’in Gazze’de Filistinlileri maruz bıraktığı koşullarda somut hiçbir değişiklik ve niyetini değiştirdiğini gösteren hiçbir kanıt olmadığını tespit etti.
9 Ekim’de ateşkesin ilan edilmesinden bu yana 140’ı çocuk en az 370 kişi İsrail saldırılarında öldürüldü. Bazı sınırlı iyileşmelere rağmen İsrail, iki yılı aşkın süredir işlediği soykırım kapsamında Filistinli sivilleri kasıtlı olarak aç bıraktı, yaşamı destekleyen altyapının onarılması için gerekli tıbbi malzeme ve ekipman da dahil temel yardım ve ihtiyaç paketlerine erişimi kısıtladı. Filistinlileri art arda gelen insanlık dışı zorunlu göç dalgalarına maruz bırakarak akıl almaz acılarını daha da artırdı. Toplamda 70 binden fazla Filistinli öldürüldü, çoğu hayatlarını değiştiren ciddi yaralanmalar olmak üzere 200 binden fazla Filistinli ise yaralandı.
Mevcut koşulların Gazze’de Filistinlilerin imhasına yol açabileceği yönündeki nesnel olasılık devam ediyor. Buna karşın İsrail yetkilileri niyetlerinde bir değişiklik işareti vermemektedir: Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı üç dizi bağlayıcı kararı gözardı etmekte, soykırım eylemlerinde suç şüphesi taşıyanları soruşturmakta ve yargılamakta veya soykırım yanlısı açıklamalarda bulunan yetkililerden hesap sormakta başarısız olmaktadırlar. Soykırımı planlamaktan ve fiilen gerçekleştirmekten sorumlu İsrail yetkilileri hâlâ iktidarda ve bu da onlara katliam suçları işlemeye devam etmeleri konusunda tam bir serbestlik sağlamaktadır.
İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımı, insanlığa karşı işlenen apartheid suçuna ilişkin yaygın cezasızlığın yanı sıra Filistin toprağındaki onlarca yıllık hukuksuz işgali bağlamında gerçekleşmektedir.
Agnès Callamard, “İsrail bu apartheid ve hukuksuz işgal bağlamında toplu halde aç bırakma, benzersiz can kayıpları, kıyameti anımsatan boyutlarda yıkım ve geniş çapta zorla yerinden etme politikaları izledi ve insani yardımları kasıtlı olarak engelledi. Tüm bunlar, devam eden soykırımın göstergeleridir” dedi.
İsrail’in Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’daki acımasız apartheid sistemi ve hukuksuz işgali, Filistinlilere ağır bir bedel ödetmektedir. İsrail ordusunun hava saldırılarını da içeren askeri operasyonlarında en az 219’u çocuk en az 995 Filistinli öldürüldü, on binlerce kişi yerinden edildi ve temel önemdeki sivil altyapı, evler ve tarım arazileri büyük bir tahribata uğradı. Son iki yıla, Filistinlilerin öldürülmesine, yaralanmasına ve yerinden edilmesine yol açan devlet destekli yerleşimci şiddetinin tırmanması damga vurdu. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Ocak 2025’ten bu yana ölüm ve yaralanma vakalarına ve/veya mülklerde hasara sebebiyet veren 1.600’ün üzerinde yerleşimci saldırısını belgeledi. C Bölgesi’nde hayvancılıkla uğraşan topluluklar, bu devlet destekli şiddet dalgasından bilhassa etkilendi. Uluslararası kınamalara ve üçüncü taraflarca belirli yerleşimcilere ve yerleşimci örgütlerine karşı alınan bazı kısıtlayıcı tedbirlere rağmen, yerleşimci şiddeti İsrail hükümetinin desteği ve neredeyse tam cezasızlık nedeniyle artmaya devam etmektedir.
Trump’ın barış planı, uluslararası hukuku devre dışı bırakan “çözümler” önermeye çalışarak İsrail’i, Filistinlileri maruz bıraktığı devamlı suçların temelinde yatan hukuksuz işgal, yasadışı yerleşimler ve apartheid sisteminden ötürü zımnen ödüllendiren, ölümcül derecede hatalı bir dizi girişimin sonuncusudur.
Ateşkesin devam ettiği mevcut durumda yaratılan koşullar, İsrail’in apartheid sistemini ve hukuksuz işgalini daha da köklü hale getirmekte ve adaletsizliği derinleştirmektedir. İsrail’in Gazze’de bir “güvenlik şeridi” (tampon bölge) kurması, İsrail’in hukuksuz işgalini kalıcılaştırma riski oluşturmakta ve Filistinlileri en verimli arazilerinden yoksun bırakmaktadır. Bu uygulama aynı zamanda Filistinlilerin işgal altındaki toprağın geri kalanına seyahat etme özgürlüğünü engelleyerek, İsrail’in apartheid sisteminin altında yatan bölgesel parçalamayı da kalıcı hale getirmektedir.
Benzer şekilde, Filistinli tutukluları keyfi olarak alıkoymaktan, zorla kaybetmekten ve sistematik işkenceye maruz bırakmaktan sorumlu İsrail güçleri cezasızlıktan yararlanmaktadır. BM İşkenceye Karşı Komite, İsrail’in sicili hakkındaki son değerlendirmesinde, “7 Ekim 2023’ten bu yana ciddi şekilde artan, organize ve yaygın işkence ve kötü muamele fiili bir devlet politikasıdır” tanımı yaptı ve “erkek ve kadın fark etmeksizin, Filistinli tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamele kapsamına giren yaygın cinsel şiddet iddiaları”ndan ciddi endişe duyduğunu ifade etti.
Agnès Callamard, “Uluslararası toplumun İsrail’i uluslararası hukuk suçlarından sorumlu tutmak konusundaki kasıtlı eylemsizliği ve BM mekanizmaları ile uluslararası insan hakları örgütlerinin tavsiyelerine uyması için baskı yapmakta yetersiz kalması, İsrail’in hukuksuz işgalini ve apartheid sistemini köklü hale getirdi ve bugün İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımını doğrudan doğruya kolaylaştırdı” tespitinde bulundu.
Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar
Filistinli silahlı gruplar tarafından işlenen suçlarda hesap verebilirliğin sağlanması da kritik önemdedir. 7 Ekim 2023’te İsrail’in güneyine gerçekleştirilen Hamas öncülüğündeki saldırılardan iki yılı aşkın süre sonra, Filistinli silahlı grupların o gün işlediği katliam suçları ve sonrasında Gazze’de rehin tuttukları kişilere yönelik muamelelerine ilişkin tanıklıklar hâlâ ortaya çıkmaktadır. Eski rehineler de dahil saldırılardan hayatta kalanlar ve aileleri kendi yaşadıklarını ortaya koyarken adalet ve tazminat çağrısı da yapıyor.
Filistinli silahlı grupların 7 Ekim 2023 saldırıları bağlamındaki ihlalleri katliam suçlarıdır, bu şekilde kabul edilmeli ve kınanmalıdır.
Agnès CallamardUluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri
Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023 günü sabah erken saatlerde Hamas güçleri ve diğer Filistinli silahlı grupların nasıl çoğunlukla sivil konumları hedef alan eşgüdümlü bir saldırı düzenlediğini belgeledi. 36’sı çocuk 800’den fazlası sivil olmak üzere yaklaşık 1.200 kişi öldürüldü. Öldürülenler ağırlıklı olarak Yahudi İsraillilerdi, ancak aralarında İsrail’in Bedevi vatandaşları ile onlarca yabancı uyruklu göçmen işçi, öğrenci ve sığınmacı da vardı. Dört binden fazla kişi yaralandı, yüzlerce ev ve sivil yapı tahrip edildi veya oturulamaz hale getirildi.
Uluslararası Af Örgütü bugün, Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları’nın ve diğer Filistinli silahlı grupların İsrail’in güneyine düzenledikleri saldırı sırasında ve ardından Gazze’de tutulan rehinelere karşı nasıl savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediklerinin ayrıntılarına yer veren bir rapor yayımladı.Saldırının şekli, kanıtlar ve saldırı sırasında savaşçılar arasındaki görüşmelerin özel içeriği ile Hamas ve diğer silahlı grupların liderlerinin açıklamalarına ilişkin inceleme sonucunda Uluslararası Af Örgütü, bu suçların sivil halka yönelik yaygın ve sistematik bir saldırı kapsamında işlendiğini tespit etti. Rapor, savaşçılara sivilleri hedef alan saldırılar gerçekleştirmeleri talimatı verildiğini ortaya koydu.
“Araştırmamız, Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların 7 Ekim 2023’teki saldırıları sırasında ve ele geçirerek rehin tuttukları kişilere karşı işlediği suçların, sivil halka yönelik sistematik ve yaygın bir saldırının parçası olduğunu ve insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında girdiğini doğrulamaktadır “diyen Callamard, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hamas ve diğer Filistinli silahlı gruplar, insan hayatını korkunç bir şekilde hiçe saydı. Sivilleri, evleri veya katıldıkları bir müzik festivali gibi konumlarda, bariz bir şekilde (savaş suçu teşkil eden) rehin alma amacıyla kasıtlı ve sistematik olarak hedef aldılar. Küçük yaşta çocukları olan aileler de dahil dehşete kapılmış insanları güvenli evlerinden ve sığınaklarından çıkarmak için ateşli silahlar ve el bombaları kullanmak veya onlara kaçarken saldırmak da dahil yüzlerce sivili kasten öldürdüler. Uluslararası Af Örgütü ayrıca bazı Filistinli saldırganların, saldırı sırasında kişileri fiziksel veya cinsel şiddete maruz bıraktığını ve öldürülmüş kişilerin cenazelerine kötü muamele uyguladığını gösteren kanıtlara da ulaştı.”
Hamas, 7 Ekim 2023 saldırıları sırasında güçlerinin sivillerin hedef alınarak öldürülmesi, kaçırılması veya kötü muameleye maruz bırakılmasında sorumluluğu olmadığını ve birçok sivilin İsrail’in açtığı ateş sonucu öldürüldüğünü iddia etmektedir. Ancak Uluslararası Af Örgütü, kapsamlı video, tanıklık ve diğer kanıtlara dayanarak, bazı sivillerin gerçekten de saldırıyı püskürtmeye çalışan İsrail güçleri tarafından öldürülmesine rağmen, ölenlerin büyük çoğunluğunun, herhangi bir askeri hedeften uzaktan bulunan sivil konumları hedef alan Hamas ve diğer Filistinli savaşçılar tarafından kasten öldürüldüğü sonucuna ulaştı. Hamas güçleri dahil Filistinli savaşçılar aynı zamanda çeşitli konumlardan sivilleri kaçırmaktan ve ele geçirdikleri kişileri fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz bırakmaktan da sorumluydu.
Yaşlılar ve küçük çocuklar da dahil çoğu sivillerden oluşan diğer 251 kişi de 7 Ekim 2023’te rehin alınarak Gazze’ye götürüldü. Bu 251 kişinin çoğu canlı olarak ele geçirildi ve rehin tutuldu, ancak mevcut bilgilere göre 36’sı rehin alındığında zaten hayatını kaybetmişti. Haftalar, aylar ve bazı vakalarda iki yıldan fazla süre boyunca rehin tutuldular. Canlı olarak iade edilen bazı rehineler, Uluslararası Af Örgütü’ne verdikleri tanıklıklarda veya kamuya açık programlarda, rehin tutuldukları sürenin bir kısmı veya tamamında yeraltı tünellerinde zincirlendiklerini ve yoğun şiddet, yoksunluk ve infaz tehdidi de dahil psikolojik şiddete maruz bırakıldıklarını ifade etti. Bazı rehineler, cinsel saldırı da dahil cinsel şiddete, zorla evlendirme tehditlerine ve zorla çıplaklığa maruz bırakıldı. En az altı rehine, onları rehin tutan kişiler tarafından öldürüldü.
Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023 saldırılarından sağ kurtulan 17 kişi, öldürülenlerin aile üyeleri, adli tıp uzmanları, sağlık uzmanları, avukatlar, gazeteciler ve diğer araştırmacıların da aralarında bulunduğu 70 kişiyle görüştü. Araştırmacılar, bazı saldırı konumlarına gitti ve saldırıların gerçekleştirildiği yerleri ve Gazze’de rehin tutulan kişileri gösteren 350’den fazla video ve fotoğrafı inceledi.
Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların insanlığa karşı işlenen “cinayet”, “imha”, “uluslararası hukukun temel ilkelerine aykırı olarak hapsetme veya kişiyi fiziksel özgürlüğünden ağır bir biçimde yoksun bırakma”, “zorla kaybetme”, “işkence”, “tecavüz veya benzer ağırlıkta diğer cinsel şiddet türleri” suçlarını işlediğini ve “diğer insanlık dışı eylemler” gerçekleştirdiğini belirledi.
Agnès Callamard açıklamasında, “İsrail’in onlarca yıllık hukuksuz işgal, apartheid ve Gazze’de devam eden soykırımı da dahil Filistinlilere karşı işlediği korkunç ihlaller sicili, hiçbir şekilde bu suçları mazur gösteremez. Filistinli silahlı grupları da uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerinden muaf kılmaz. Filistinli silahlı grupların 7 Ekim 2023 saldırıları bağlamındaki ihlalleri katliam suçlarıdır, bu şekilde kabul edilmeli ve kınanmalıdır. Ayrıca Hamas, saldırılar sırasında öldürülen kişilerin yerleri tespit edilir edilmez Gazze’de kalan cenazeleri koşulsuz iade etmelidir” ifadelerine yer verdi.
Başbakan Binyamin Netanyahu geçen hafta, hükümetin 7 Ekim 2023 saldırılarıyla ilgili kararlarını incelemek üzere bir komisyonun kurulacağını açıkladı. Ancak bu adım, saldırılardan sağ kurtulanlar ve öldürülenlerin aileleri de dahil geniş bir kesim tarafından, bağımsızlıktan yoksun olduğu ve hâkimlerin başkanlığındaki soruşturma komisyonlarını emsal almadığı gerekçesiyle eleştirildi.
Filistin Devleti yetkilileri, Filistinli silahlı gruplar tarafından işlenen ciddi uluslararası hukuk ihlallerini kamuya açık olarak kabul etmeli ve kınamalıdır. Aynı zamanda ihlal ve suç şüphesi taşıyan kişileri tespit etmek üzere bağımsız, tarafsız ve etkili soruşturmalar yürütmeli ve uluslararası soruşturma mekanizmalarıyla kanıtların paylaşılması da dahil eksiksiz işbirliği yapmalıdırlar.
Suçlara maruz bırakılan herkes için uluslararası adalet sağlanmalı
“Filistin’deki duruma” ilişkin devam eden UCM soruşturması ve mahkemenin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle çıkardığı tutuklama emirleri, gerçek hesap verebilirliği sağlama ihtimali açısından hâlâ çok önemlidir.
Hesap verebilirlik müzakere edilemez. Uluslararası suçların failleri adaletle yüzleşmeli ve temsil ettikleri kurumlar, gelecekte ihlallerin tekrarlanmasını engelleyecek yasaların kabul edilmesi de dahil insan haklarına ve uluslararası hukuka dayalı yeni bir yol taahhüt etmelidir
Agnès CallamardUluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri
Üst düzey İsrailli yetkililerden uluslararası hukuk kapsamındaki suçlarından ötürü hesap sorulması, İsrail’in Gazze’deki soykırımına son vermek, uluslararası hukuka olan inancı tamir etmek ve savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan etkilenen herkesin hakikat, adalet ve onarıma erişimini sağlamak yolunda olmazsa olmaz bir adımdır.
UCM aynı zamanda savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçların şüpheli faillerinin adalet önüne çıkarılmasını sağlamak amacıyla Filistinli silahlı gruplar tarafından 7 Ekim 2023 saldırılarından önce, saldırılar sırasında ve sonrasında işlenen suçları soruşturmaya da devam etmelidir.
“Hesap verebilirlik müzakere edilemez. Uluslararası suçların failleri adaletle yüzleşmeli ve temsil ettikleri kurumlar, gelecekte ihlallerin tekrarlanmasını engelleyecek yasaların kabul edilmesi de dahil insan haklarına ve uluslararası hukuka dayalı yeni bir yol taahhüt etmelidir” diyen Agnès Callamard, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Tüm taraflar sorumluluklarını kabul etmeli, BM Soruşturma Komisyonu ve UCM gibi soruşturma kuruluşları ve uluslararası adalet mekanizmalarının tavsiyelerini uygulayarak ve hesap verebilirlik için kanıt toplamalarına, tutmalarına ve incelemelerine izin vererek bu kuruluşlarla ve mekanizmalarla işbirliği yapmalıdır. Suçlara maruz bırakılan kişiler dinlenmeli, anlaşılmalı ve tazminat da dahil etkili çözüm yoluna erişimleri sağlanmalıdır. Hakikati ve adaleti tesis etmek için bu tür somut adımlar atılmadıkça kalıcı barış olamaz.”
Basın Açıklamaları
- Küresel: Uluslararası Af Örgütü’nün her yıl düzenlediği Haklar İçin Yaz kampanyası insanlığın kazanabileceğini gösteriyor
- Küresel: Araştırmacıların, hak savunucularının ve aktivistlerin, yapay zekâ kaynaklı zararlardan ötürü güçlü aktörlerden hesap sormasına imkân verecek Algoritmik Sorumluluk kılavuzumuz yayımlandı
- Türkiye: 87 protestocu, gazeteci ve avukatın beraat etmesinin ardından ceza adalet sisteminin muhalefeti bastırmak için kötüye kullanılmasına son verilmeli
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımı ateşkese rağmen tüm şiddetiyle devam ediyor
- Birleşik Krallık: Palestine Action davasındaki yargı incelemesi, “orantısız” yasaklama kararının iptali için bir fırsattır
- Türkiye: Uluslararası basın özgürlüğü misyonu ziyaretleri tamamlandı
- Türkiye’de LGBTİ+ Haklarına Karşı Basına Sızan Yasa Tekliflerine İlişkin Bilgi Formu

