Türkiye: Terörün finansmanının önlenmesi hakkında kanun şimdiden sivil toplum üzerinde ‘caydırıcı etki’ yarattı

Uluslararası Af Örgütü’nün yeni araştırmasına göre, Türkiye’nin büyük bir hızla meclisten geçirdiği, terörün finansmanının önlenmesi hakkındaki aşırı sert kanun, sivil toplum üzerinde daha şimdiden caydırıcı bir etki yarattı.

Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) Ekim ayında gerçekleştireceği ve Türkiye’nin değerlendirileceği toplantı öncesinde Uluslararası Af Örgütü, Mali Eylem Görev Gücü’ne, yeni yasanın FATF standartları ve Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlüklerine eksiksiz şekilde uymasını zorunlu kılma çağrısı yapıyor. Aralık 2020’de terörün finansmanının önlenmesi adı altında kabul edilen 7262 Sayılı Kanun, kâr amacı gütmeyen birçok kuruluşun önemli faaliyetlerini engelliyor veya durduruyor, diğer yüzlercesinin de meşru çalışmalarını zayıflatma tehlikesi oluşturuyor.

TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN, DAHA ŞİMDİDEN SİVİL TOPLUM ÜZERİNDE ‘CAYDIRICI ETKİYE’ YOL AÇTI

BRIFING'İ OKU (TR)

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi Direktörü Nils Muižnieks konu hakkında yaptığı açıklamada, “Daha dört ay önce, terörün finansmanıyla mücadele bahanesiyle meclisten geçirilen bu tuhaf kanunun, halihazırda kuşatılmış haldeki sivil toplum örgütleri üzerindeki baskıyı artırabileceği uyarısında bulunmuştuk ve öyle de oldu. Bu kanunun yarattığı caydırıcı etki her yönüyle açıkça görülüyor” dedi. Muižnieks sözlerini şöyle sürdürdü:

“Son bulgularımız Türkiye’deki birçok kuruluşun daha şimdiden önemli faaliyetlerinin bir kısmını durdurmaya zorlandığını veya etkin işleyişlerini engellemek için tasarlanmış olan külfetli denetim yükümlülükleriyle meşgul olduğunu gösteriyor. Sivil toplumu uzun yıllar hedef almanın ardından Türkiye’nin cephaneliğine yeni bir silah daha eklediği anlaşılıyor.”

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi Direktörü Nils Muižnieks

Uluslararası Af Örgütü’nün Haziran ayında yayımlanan Terörle Mücadeleyi Araçsallaştırmak: Türkiye Terörizmin Finansmanı Değerlendirmesini Sivil Toplumu Hedef Almak İçin Kullanıyor başlıklı brifingi, 7262 Sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un örgütlenme ve ifade özgürlüğü haklarının yanı sıra uluslararası kabul gören adil yargılanma güvencelerini ihlal eden uygulamalar getirdiğini tespit etti.

Uluslararası Af Örgütü aynı zamanda uluslararası terörün finansmanı ve kara para aklama hakkında gözlemci olan Mali Eylem Görev Gücü’nü, Türkiye’nin FATF standartlarını esasen kendisini eleştirenleri hedef aldığı bir kılıf olarak kullandığı konusunda uyarmıştı. FATF zorunluluklarının muhalefeti susturmak için kullanılması, dünya çapında tehlikeli bir emsal oluşturmaktadır.

Kanun, FATF’ın 2019’da Türkiye’ye “terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılma riski altında olduğu tespit edilen kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yönelik hedef odaklı, risk temelli bir yaklaşım ve orantılı risk azaltma tedbirleri uygulama” tavsiyesinde bulunmasının ardından alelacele çıkarıldı.

Hükümet, kanunun yalnızca terörün finansmanı amacıyla kötüye kullanılmaya açık olan gruplara uygulanmasını sağlamak için sivil topluma danışmadı ve hedef odaklı, risk temelli bir yaklaşım sergilemedi. Bizzat devlet görevlileri dahil olmak üzere ve Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) da aralarında bulunduğu geniş bir kesim, insan hakları örgütlerinin, terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılmaya açık olma bakımından çok az risk altında olduğunu veya hiç olmadığını kabul ediyor. Kanunun aşırı geniş ve muğlak hükümleri diğer birçok belirsizlikle birleştiğinde kanunu kötüye kullanılmaya açık hale getiriyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün anketi, yeni kanunun olumsuz etkilerinin insan hakları savunucularını ve LGBTİ+ hakları, kadın hakları, engelli hakları ve çevre hakları dahil çok çeşitli konularda çalışmalar yapan diğer kişileri destekleyen kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından daha şimdiden keskin bir şekilde hissedildiğini ortaya koyuyor. Bu kuruluşların bazıları, örneğin çeşitli biçimlerde internet üzerinden kaynak geliştirmek gibi bazı faaliyetlerini durdurdu; diğerleri ise üye kazanmak veya üyelerini korumak ve insanları yönetim kurullarında görev almaya teşvik etmekte zorluklar yaşıyor. Diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, fon kaynaklarını külfetli denetim yükümlülükleri üzerinden gereksiz yere daha da kapsamlı incelemeye maruz bırakabileceği için uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmaya son verdi.

Kanun, yeterli ve etkili yargı güvenceleri olmaksızın yönetim kurulu üyeleri ve çalışanların görevlerinin askıya alınmasına ve kuruluşların kapatılmasına izin veren hükümler içeriyor. Yeni kanun, askıya alma uygulamalarını “geçici” tedbirler olarak tarif etse de Türkiye’deki terör kovuşturmaları genellikle yıllarca sürmektedir. Kişilerin sivil toplum çalışmalarının uzun süreler boyunca askıya alınması başlı başına cezalandırıcı bir uygulama olabilir ve toplumun genelinde derin bir caydırıcı etkiye yol açacaktır.

“Türkiye’de terörle mücadele tedbirleri siyasi muhalifler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerine karşı araçsallaştırılmaktadır ve terörist olarak yaftalanma endişesi caydırıcı bir etki yaratmıştır” diyen Nils Musniezks sözlerini şöyle sonlandırdı:

“FATF tarafından iyi niyetlerle oluşturulan zorunlulukların sivil toplum alanını daraltmak ve insan hakları aktivistleri açısından işleri daha da zorlaştırmak gibi istenmeyen sonuçlar yaratmış olması kaygı vericidir. Bu fırtınanın yaklaştığı konusunda uyarıda bulunmuştuk. Mali Eylem Görev Gücü’nü verilen hasarı onarmak için acilen adım atmaya çağırıyoruz.”

Arka Plan

Mali Eylem Görev Gücü (FATF), kara para aklama, terörün finansmanı ve kitle imha silahlarının yaygınlaşmasının finansmanıyla mücadele etmekle görevli hükümetler arası bir kuruluştur.

Terörün finansmanını gerekçe göstererek örgütlenme özgürlüğünü lüzumsuz yere sınırlandıran ülkeleri gözlemleyen Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlar Küresel FATF İzleme Koalisyonu’nun (Global NPO Coalition on FATF) bildirdiğine göre Arnavutluk, Bangladeş, Kamboçya, Pakistan, Sri Lanka ve Venezuela da FATF standartlarını sivil toplumu hedef almak için kullandı. FATF, Koalisyonun ve diğer kuruluşların, devletlerin FATF zorunluluklarını kötüye kullanma biçimlerine ilişkin kaygılarına cevaben Şubat 2021’de “FATF Standartlarının İstenmeyen Sonuçlarının Hafifletilmesi” başlıklı yeni bir proje başlattı.