Türkiye: Uluslararası basın özgürlüğü misyonu ziyaretleri tamamlandı

Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve insan hakları odaklı çalışmalar yürüten sekiz uluslararası kuruluştan oluşan heyetimiz Türkiye’deki basın özgürlüğü misyonunu tamamladı. Heyet, Türkiye’nin giderek kötüleşen medya özgürlüğü koşullarına ilişkin endişelerini gazetecilere, sivil toplum temsilcilerine, siyasi parti yetkililerine, milletvekillerine, yargı organlarına, düzenleyici kuruluşlara ve diplomatik temsilciliklere iletti.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde 24-26 Kasım 2025’te Ankara’da düzenlenen yedinci uluslararası basın özgürlüğü misyonuna Uluslararası Af Örgütü, ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) ve Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO) katıldı.

Heyetin ziyaret ettiği kurumlar arasında Anayasa Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) ve bağımsız milletvekilleriyle Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve yabancı diplomatik temsilcilikler yer aldı. Ayrıca, Ankara Gazeteciler Cemiyeti ev sahipliğinde yapılan görüşmelerdeyse Türkiye’den basın özgürlüğü kuruluşlarıyla gazeteciler yer aldı.

İletişim Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve diğer bakanlıklar da dahil çeşitli devlet kurumlarının yanı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) temsilcilerine gönderilen resmi görüşme taleplerine ya yanıt alınamadı ya da görüşme talepleri reddedildi.

Yapılan görüşmelerde, Kasım 2024’teki son misyondan bu yana Türkiye’de basın özgürlüğünü daha da zayıflatan çeşitli meseleler gündeme alındı. Heyet, 2025’te basına yönelik siyasi baskıların, yargı eliyle uygulanan yıldırma politikalarının ve sansürün artışına dikkat çekti.

19 Mart 2025’ten bu yana yaşanan gelişmelerde, muhalefet belediye başkanlarının ve yetkililerinin tutuklandığı, siyasi saikli olmakla eleştirilen sansasyonel davalar geniş çaplı protestolara yol açtı. Yetkililer, bu protestolara kitlesel gözaltılar ve haber kısıtlamalarıyla karşılık verdi. Toplumsal olayları belgeleyen gazeteciler sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarıyla gözaltına alındı, fiziksel saldırıya uğradı. Eski RTÜK Başkanı’nın, protestoları haberleştirirken siyasi tarafsızlıktan sapmaları halinde en ağır yaptırımların, hatta lisans iptallerinin uygulanacağı yönündeki uyarısı da dikkati çekiciydi.

Heyet, eleştirel medya kuruluşlarına ve gazetecilere yönelik kaygı verici cezaları da gündeme getirdi. Gazeteciler gözdağı, tehdit ve fiziksel saldırılara maruz kalmaya devam ederken açılan davalar da yaygınlığını koruyor. Gazeteci Furkan Karabay ve Fatih Altaylı örneklerindeki gibi, uzun süren tutuklu yargılama ve siyasi saikle ilerleyen cezai süreçler korku ve otosansür ortamını pekiştiriyor.

Düzenleyici kurumlar da yetkilerini kötüye kullanarak muhalif sesleri susturmaya devam ediyor. Bağımsızlığı ciddi ölçüde aşınmış, özerkliğini yeniden tesis etmek için kapsamlı reformlara ihtiyaç duyan RTÜK’ün, eleştirel televizyon kanallarına uyguladığı ağır para cezaları, yayın yasakları ve ekran karartmaları kamuoyunu bağımsız seslere erişmekten mahrum bırakıyor. Basın İlan Kurumu’nun (BİK) kamu ilanlarının dağıtımındaki kısıtlayıcı kriterleri, yerel ve bağımsız medya kuruluşlarının ayakta kalma mücadelesini zorlaştırıyor. Anayasa Mahkemesi, BİK’in bazı yetkilerini iptal etmiş olsa da ekonomik baskı bir kontrol aracı olarak varlığını sürdürüyor.

Heyet ayrıca toplumsal öneme sahip olaylar esnasında sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamalarına erişimin kısıtlanmasının ve bağımsız gazeteciliğe yönelik müdahaleleri meşrulaştırmak için yeniden dolaşıma sokulan “etki ajanlığı” söylemlerinin endişe verici biçimde arttığını vurguladı.

Yetkililer, yargı eliyle gazetecileri yıldırma politikalarının önüne geçip, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin olumlu kararlarını uygulamalı ve adil yargılanma hakkını güvence altına almalı. Düzenleyici kuruluşları keyfi yaptırımları sonlandırmaya ve basın denetim organlarının bağımsız ve şeffaf bir şekilde faaliyet göstermesini sağlamaya davet ediyoruz. Türkiye özgür tartışma ortamını korumalı, dijital erişim sınırlamalarına son vermeli ve hem sivil toplumu hem de basını terörle mücadele de dahil muğlak ceza hükümleriyle hedef almaktan vazgeçmeli. Ayrıca uluslararası standartlara uyarak basın kartlarının gazeteci dernekleri ve medya kuruluşlarının özgür kararıyla verilmesinin önünü açılmalı.

Özgür, çoğulcu ve güvenli bir medya ortamı demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları için hayati öneme sahip. 2025’teki gelişmeler Türkiye’yi bu standartlardan daha da uzaklaştırdı. Fakat halihazırda devam eden barış müzakereleri, gazetecilerin haklarını güçlendirmenin, çoğulculuğu güvence altına almanın ve temel özgürlüklere riayeti yeniden tesis etmenin önünü açacak kapsamlı reformlar konusunda yol almak için fırsatlar sunuyor. Misyon heyeti olarak yetkilileri, Türkiye’nin mevcut gidişatını tersine çevirerek basın ve ifade özgürlüğünü korumak için ulusal ve uluslararası taraflarla işbirliği yapmaya çağırıyoruz.

İmzalayanlar:

  • Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
  • ARTICLE 19 Europe
  • Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) — Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) partneri
  • Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
  • Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
  • Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT) — Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) partneri
  • Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
  • Uluslararası Af Örgütü