Türkiye: 2021 yılında Türkiye’nin dört bir yanında hak ihlalleri ve dört bir yanında protestolar vardı

  • Yargı sistemindeki derin kusurlar giderilmedi.
  • Barışçıl toplanma özgürlüğü sert bir biçimde sınırlandırıldı.
  • İfade özgürlüğüne dönük ağır saldırılar karşında barışçıl toplanma hakkını kullanan kişilere orantısız güç kullanıldı.
  • İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialarda bulunuldu.
  • AİHM Türkiye için pek çok başlıkta hak ihlali kararı verdi.

Uluslararası Af Örgütü’nün dünyada insan haklarının durumunu değerlendirdiği 2021/22 yıllık raporu yayımlandı. Dünya ile eş zamanlı yayınlanan Türkiye raporunda “Yargı sistemindeki derin kusurlar 2021’de de giderilmedi” tespiti yer aldı.

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ 2021/22 RAPORU

RAPORU OKU (TR)

Yıllara yayılan çalışmaları ışığında küresel, bölgesel ve ülkelerdeki insan haklarının durumunu özetleyen raporlarını yıllık olarak hazırlayan Af Örgütü, Türkiye raporunda şu başlıklar ele alındı: Aşırı Devlet Müdahalesi, Muhalefete Yönelik Baskılar, İfade Özgürlüğü, İnsan Hakları Savunucuları, Kadınların ve Kız Çocukların Hakları, LGBTİ+ Hakları, Toplanma Özgürlüğü, Örgütlenme Özgürlüğü, İşkence ve Diğer Türde Kötü Muamele, Zorla Kaybetmeler, Mülteci ve Göçmenlerin Hakları.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver, rapor hakkında yaptığı açıklamada, 2020 yılı sonunda çıkan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanunun sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını olumsuz etkilediği belirtti ve Ekim’de Mali Eylem Görev Gücü (FATF)’in Türkiye’yi daha yakından izlemek için “gri liste”ye aldığını hatırlattı. Ünver, “Sivil toplum kuruluşları olarak bizler böyle bir atmosferde başladığımız yılı geride bırakırken Türkiye’den pek çok hak ihlali de bu yıl da raporlarımıza yansıdı.” dedi.

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilerek Türkiye, kadınları ve kız çocukları ayrım gözetmeksizin tüm şiddet biçimlerine karşı koruyan hayati önemdeki bir sözleşmeden yoksun bırakıldı."

Ece Ünver
UAÖ Türkiye Direktörü

Ece Ünver, 2021 yılının en büyük kayıplarından biri olarak İstanbul Sözleşmesi’ni gösterdi ve sözlerini şöyle sürdürdü, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilerek Türkiye, kadınları ve kız çocukları ayrım gözetmeksizin tüm şiddet biçimlerine karşı koruyan hayati önemdeki bir sözleşmeden yoksun bırakıldı.

Muhalefete, örgütlenme özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne dönük açılan ve yıllara yayılan davalar ya sonuçlanmadı ya da insan hakları savunucuları haksız bir biçimde cezalara çarptırıldılar.

Tüm bunlara karşın toplanma özgürlüğüne sahip çıkanlar yıl boyunca ülkenin çeşitli noktalarında barışçıl gösteriler gerçekleştirdi. Her ne kadar bu gösterilere dönük orantısız polis müdahaleleri ve gözaltılar yaşansa da başta toplumsal cinsiyet eşitliğini savunanlar olmak üzere, haklarını talep edenlerin bir araya gelişi umut vericiydi. Bu protestolara katılanlara ve ifade özgürlüğünü kullananlara yönelik haksız yargılamaları 2022 yılında da izlemeye devam edeceğiz.”

2021 Türkiye raporu önsözünde şu özete yer verildi, “Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yeni İnsan Hakları Eylem Planı ve iki Yargı Reformu Paketi, yargı sistemindeki derin kusurları gidermekte yetersiz kaldı.

Muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişiler temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararlarıyla karşı karşıya kalmaya devam etti. Hükümet yetkilileri LGBTİ+’ları homofobik söylemlerle hedef aldı. Barışçıl toplanma özgürlüğü sert bir biçimde sınırlandırıldı. Yeni bir yasa, sivil toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlüğünü aşırı derecede kısıtladı. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialarda bulunuldu. Türkiye 5 milyon 200 bin göçmen ve mülteciye barınma sağladı ancak binlerce sığınmacının ülkeye girişi engellendi. Mülteci karşıtı söylemin yükselişiyle mültecilere ve göçmenlere yönelik fiziksel saldırılar arttı.”

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ 2021/22 RAPORU

RAPORU OKU (EN)


Taksim'de gerçekleşen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü eyleminden bir kare, 25 Kasım 2021. ©Kurtuluş Arı

Türkiye Değerlendirmesinde Öne Çıkanlar

Ekim ayında meclis, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta [askeri] operasyon yapma yetkisini iki yıl daha uzattı.

AİHM Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak başta olmak üzere Türkiye hakkında pek çok hak ihlali kararı verdi. Aralık ayında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’ye, Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki AİHM kararına uymadığı için hakkında ihlal prosedürü başlatılacağını resmen bildirdi.

AİHM, Vedat Şorli/Türkiye Davası’nda verdiği emsal bir kararla Cumhurbaşkanı’na hakareti suç sayan Türk Ceza Kanunu Madde 299’un ifade özgürlüğü hakkıyla bağdaşmadığına hükmetti ve hükümeti ilgili mevzuatı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 10’a uygun hale getirmeye çağırdı.

Aşırı devlet müdahalesi, başlığında barolara dönük baskılar ve yargının araçsallaşması yer aldı. Temmuz ayında, olağanüstü hal yetkilerini bir yıl daha uzatarak hakim ve savcılar dahil kamu görevlilerinin “terör” örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiasıyla yargı denetimi olmaksızın ihraç edilmesine izin veren torba yasa meclisten geçti.

Muhalefete yönelik baskılar başlığında, Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyeleri ile eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 kişi hakkındaki 29 ayrı suçu içeren iddianame yer buldu.

İnsan hakları savunucuları başlığında, Gezi Parkı Davası ve Osman Kavala’nın yıllardır süren tutukluluğu ilk sırada yer buldu. Beraat, bozma, birleştirme ve AİHM kararları eksenindeki gündemde 2021 yılında da Osman Kavala ve Gezi Parkı protestoları nedeniyle yargılanan sanıklar hakkında yargılama süreci somut bir suçlamaya ya da delillere dayanmadı.

Toplanma özgürlüğü: Boğaziçi Üniversitesi protestoları sırasında yüzlerce öğrencinin gereksiz ve aşırı güç kullanılarak gözaltına alınması, tutuklamalar, ev hapisleri raporda yer bulurken, yıl sonu itibariyle iki öğrenci hâlâ tutukluydu.

2018’de Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700. Haftasında yapılan orantısız polis müdahalesiyle yaşananlar sonrası Mart’ta başlayan davada Cumartesi Annelerinin de aralarında bulunduğu 46 kişinin yargılandığı dava başladı.

8 Mart Dünya Kadınları Günü’nde Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan 17 kadın “Cumhurbaşkanına hakaret” ve Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçlamalarıyla gözaltına alındı, kadınlar hakkında sekiz yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianameyi kabul etti.

Nisan’da Rize’nin İkizdere ilçesinde jandarma, köyde taş ocağı açılması kararını protesto eden köylülere biber gazıyla karşılık verdi. Taş ocağının çevreye hasar vereceğini ve içme suyunu kirleteceğini savunan köylülerden bazıları gözaltına alındı.

İstanbul Onur Yürüyüşü art arda altıncı kez yasaklandı. Polis, protestocuları dağıtmak için gereksiz ve aşırı güç kullandı, en az 47 kişiyi gözaltına aldı. Davanın ilk duruşması Kasım’da görüldü.

Örgütlenme özgürlüğü: Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması ve partinin 451 yöneticisi ve üyesine beş yıllık siyaset yasağı getirilmesi istemiyle hazırladığı iddianameyi kabul etti. HDP, 520 kişi hakkında aşırı geniş terörle mücadele yasaları kapsamında sürdürülen kovuşturmalar ve mahkumiyet kararlarına dayalı olarak devletin bütünlüğüne aykırı eylemlerin odak noktası olmakla suçlanıyor.

İşkence ve diğer türde kötü muamele başlığında Mehmet Sıddık Meşe davası ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin Ocak’taki Diyarbakır cezaevini ziyareti yer buldu. Yıl sonu itibariyle Komite’nin raporu henüz yayımlanmadı.

Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer hücresinde ölü bulundu. Gezer’in intihar ettiği iddia edildi. Gezer, ölümünden önce infaz koruma memurları tarafından sistematik olarak işkenceye ve cinsel saldırıya maruz bırakıldığını bildirmişti. Savcılık, iddialara ilişkin dosyada takipsizlik kararı verdi.

Zorla kaybetmeler: Eski Başbakanlık hukuk müşaviri H. Galip Küçüközyiğit, zorla kaybedilmesinden dokuz ay sonra Ankara Sincan Cezaevi’nde ortaya çıktı. Yetkililer, Küçüközyiğit’in resmi gözetim altında olduğunu inkar etmişti. Dokuz ay boyunca akıbeti ve nerede tutulduğu ise yıl sonu itibariyle hâlâ bilinmiyordu.

Ağustos 2019’dan beri kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’un akıbeti ve nerede tutulduğu yıl sonu itibariyle hâlâ bilinmiyordu.

Mülteci ve göçmenlerin hakları: Resmi verilere göre Kasım itibariyle Türkiye’de 5 milyon 200 bin civarında göçmen ve mülteci yaşıyordu. Bunlardan 3 milyon 700 bini geçici koruma statüsünde olan Suriyelilerdi.

Temmuz’da yetkililer İran sınırındaki duvarın uzatılacağını duyurdu. Aynı ay Van Valiliği Ocak’tan beri 34 bin 308 kişinin sınırdan ülkeye girişinin engellendiğini açıkladı. Basında Türkiye’nin ülkeye düzensiz bir şekilde girmeye çalışan Afganları İran’a geri itmeyi sürdürdüğüne ilişkin haberler yer aldı.

Eylül’de göç yetkilileri Ankara’yı Suriyeliler için geçici koruma kaydına kapattı ve koruma statüsü veya ikamet izni olmayan düzensiz göçmenlerin sınır dışı edileceğini duyurdu.

Yıl içinde Suriyelilere yönelik şiddetli saldırılar yaşandı.