Mısır: Ulusal insan hakları stratejisinin açıklanmasından bir yıl sonra insan hakları krizi derinleşiyor

Mısır’da yetkililer bir yıl önce Ulusal İnsan Hakları Stratejisini açıkladı. Uluslararası Af Örgütü, geride kalan bir yılın sonunda bir açıklama yayımlayarak, ülkedeki köklü insan hakları kriziyle mücadele etmek bir yana, krizin varlığını kabullenmek için bile sahici bir irade gösterilmediğini belirtti. Yetkililer, Mısır’da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP27) öncesinde özgürlükleri kısıtlamaya ve uluslararası hukuk suçları işlemeye devam etti.

Uluslararası Af Örgütü, “Gerçeklikten Kopuk”: Mısır’ın Ulusal İnsan Hakları Stratejisi insan hakları krizini örtbas ediyor başlıklı yeni raporunda, sahadaki insan hakları durumu ışığında stratejiye ilişkin ayrıntılı bir inceleme sunarak, yetkililerin bunu Kasım 2022’deki COP27 öncesinde tüm muhalefet biçimlerine yönelik gitgide artan baskıları gizlemek için nasıl bir propaganda aracı olarak kullandığını ortaya koyuyor.

“Mısır yetkilileri, COP27 öncesinde tüm dünyayı kandırabileceklerini düşünerek, acımasız insan hakları ihlallerinin üzerini örtecek parlak bir örtü olarak Ulusal İnsan Hakları Stratejisini oluşturdu. Fakat kötü şöhretli insan hakları sicillerinin amansız gerçeği bir PR çalışmasıyla örtbas edilemez."

Agnès Callamard
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, “Mısır yetkilileri, COP27 öncesinde tüm dünyayı kandırabileceklerini düşünerek, acımasız insan hakları ihlallerinin üzerini örtecek parlak bir örtü olarak Ulusal İnsan Hakları Stratejisini oluşturdu. Fakat kötü şöhretli insan hakları sicillerinin amansız gerçeği bir PR çalışmasıyla örtbas edilemez” dedi. Callamard sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uluslararası toplum, Mısır’ın ülkedeki insan hakları krizinin büyüklüğünü gizleme çabalarına kanmamalı. Onun yerine, kamuya açık olarak ve özel görüşmelerde Mısır yetkililerine, ihlal ve cezasızlık döngüsüne son vermeleri için anlamlı adımlar atmaları yönünde baskı yapmalıdır. Bunun ilk adımı, Mısır cezaevlerinde keyfi olarak alıkonulan binlerce hükümet karşıtı ve muhalifin serbest bırakılması, sivil toplum üzerindeki baskıların hafifletilmesi ve barışçıl protestolara izin verilmesidir.”

Uluslararası Af Örgütü’nün yeni raporu, Mısır’da Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi iktidara geldiğinden beri işlenen belirli insan hakları ihlallerine ilişkin kapsamlı belgeleme çalışmasının yanı sıra, Ulusal İnsan Hakları Stratejisinin açıklandığı tarihten bu yana hak ihlallerine maruz bırakılan kişiler, tanıklar, insan hakları savunucuları ve avukatlar dahil çeşitli kaynaklardan toplanan bilgilere dayanıyor. Uluslararası Af Örgütü aynı zamanda resmi belgeleri, görsel-işitsel kanıtları ve çeşitli kuruluşların raporlarına ek olarak BM birimlerinin raporlarını inceledi. Bulgular ve tavsiyeler 7 Eylül 2022’de Mısır yetkilileriyle paylaşıldı.

Beş yıllık strateji yanıltıcı bir resim çiziyor

Mısır yetkilileri, Ulusal İnsan Hakları Stratejisi duyurulduğundan beri kamuya açık olarak ve diğer hükümetlerle yaptıkları özel toplantılarda insan haklarına bağlılıklarının bir kanıtı olarak defalarca stratejiye atıfta bulundu. Hükümet tarafından, bağımsız insan hakları örgütlerine danışılmadan ve kamuoyunun fikri alınmadan hazırlanan beş yıllık strateji, Mısır’daki insan hakları krizi hakkında son derece yanıltıcı bir resim sunuyor. Güvenlik tehditlerini, ekonomik güçlükleri ve bizzat Mısır vatandaşlarını haklarını “anlayamamak” ve kullanmamakla suçlayarak, yetkilileri her türlü sorumluluktan muaf tutuyor.

Strateji, anayasal ve yasal çerçeveyi methederken, yetkililerin ifade, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarını fiilen suç haline getiren veya sert bir biçimde sınırlandıran bir dizi baskıcı yasa çıkarmasını ve uygulamasını göz ardı ediyor. Bu yasalar adil yargılanma güvencelerini daha da zayıflattı ve güvenlik ve ordu güçlerinin yararlandığı cezasızlığı kalıcı hale getirdi.

Strateji ayrıca yetkililerin Temmuz 2013’te muhalefeti bastırmak konusundaki feci sicilini de görmezden geliyor. O dönemde hedef alınan binlerce kişi hâlâ keyfi olarak alıkonuyor veya haksız bir biçimde yargılanıyor. Yalnızca son iki yılda, onlarca kişi, tıbbi bakımın kasten sağlanmaması; zalimane ve insanlık dışı koşullarda tutulmaları nedeniyle cezaevlerinde hayatını kaybetti.

Son aylarda atılan olumlu ancak oldukça sınırlı bir adımla, onlarca düşünce mahkumu ve siyasi nedenlerle alıkonulan kişi serbest bırakıldı. Buna karşılık, yetkililer, diğer muhalifleri ve hükümet karşıtlarını keyfi olarak gözaltına almaya devam ederken, serbest bırakılan birçok kişiye de seyahat yasağı getiriliyor.

2013’ten bu yana yetkililer yüzlerce internet sayfasını sansürlerdi, bağımsız medya kuruluşlarına baskın düzenledi ve bunları kapattı ve onlarca gazeteciyi muhalif görüşlerini ifade ettikleri veya sadece işlerini yaptıkları için gözaltına aldı.

Ulusal İnsan Hakları Stratejisi devletin “eşitlik ve ayrımcılık yapmama ilkelerine” bağlılığını methediyor ve resmi birimlerin bazı girişimlerini sıralıyor. Uluslararası Af Örgütü ise yetkililerin erkekleri, kadınları ve çocukları cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve dini inançları temelinde insan hakları ihlallerine maruz bırakmayı sürdürdüğünü tespit etti.

Önde gelen insan hakları aktivisti Mona Seif, Uluslararası Af Örgütü’ne, “Düşünceleri ve ifade ettiği fikirler nedeniyle ve devletin dayattığından farklı bir anlatısı olduğu için hapsedilen tüm insanları serbest bırakmadığı sürece hiçbir strateji ifade özgürlüğü hakkımızı korumayacak ve insanların barışçıl bir şekilde bir arada yaşamasını sağlayamayacak” dedi. Seif’in erkek kardeşi Alaa Abdülfettah, Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi yönetiminin büyük bir bölümünde keyfi olarak cezaevinde tutuldu.  

“Düşünceleri ve ifade ettiği fikirler nedeniyle ve devletin dayattığından farklı bir anlatısı olduğu için hapsedilen tüm insanları serbest bırakmadığı sürece hiçbir strateji ifade özgürlüğü hakkımızı korumayacak ve insanların barışçıl bir şekilde bir arada yaşamasını sağlayamayacak.”

Mona Seif
İnsan Hakları Aktivisti

Ulusal İnsan Hakları Stratejisi, hükümetin sosyo-ekonomik haklara dair kendi ağzından duyurduğu başarılarını abartıyor. Bu durum yalnızca yetkililerin bu hakları aşamalı olarak hayata geçirmekteki başarısızlığı ile değil, aynı zamanda yetkililerin işçiler, sağlık çalışanları ve kayıt dışı yerleşimlerde yaşayan insanlar dahil olmak üzere sosyo-ekonomik sıkıntılarını ifade eden kişilere yönelik acımasız saldırılarıyla da tam bir tezat oluşturuyor.

Genel anlamda, Ulusal İnsan Hakları Stratejisi, anayasal ve yasal güvenceleri de abartırken bunların Mısır’ın uluslararası yükümlülükleriyle nasıl bağdaşmadığını veya uygulamada nasıl sık sık ihlal edildiğini açıklamakta yetersiz kalıyor. Strateji, geçmişteki ve süregelen belirli insan hakları ihlallerini tamamen göz ardı ediyor ve güvenlik güçlerinin, savcıların ve hakimlerin insan hakları ihlallerini işlemek ve kolaylaştırmaktaki rolünü görmezden geliyor.

Uluslararası Af Örgütü, Ulusal İnsan Hakları Stratejisi’nin “hedeflenen sonuçlar” şeklinde sunulan mütevazı tavsiyelerini memnuniyetle karşılamaktadır. Ölüm cezası öngören suçların gözden geçirilmesi, tutuklu yargılama alternatifleri ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele konusunda kapsamlı bir mevzuat çıkarılması bunlar arasındadır. Ancak bir bütün olarak ele alındığında, stratejinin “hedeflenen sonuçları” ülkedeki insan hakları ve cezasızlık krizinin boyutlarıyla mücadele etmeye başlamıyor. Mısır’da insan hakları alanında kaydedilecek anlamlı gelişmeler, insan haklarını barışçıl biçimde kullandığı için keyfi olarak hapsedilen binlerce kişinin serbest bırakılmasıyla başlamalıdır. İnsan hakları savunucularını hedef alan siyasi güdümlü tüm ceza soruşturmaları kapatılmalı ve tüm seyahat yasakları, malvarlığını dondurma işlemleri ve diğer kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Sorumluların adalet önüne çıkarılması amacıyla, güvenlik güçlerince işlenen uluslararası hukuk suçları ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri hakkında ceza soruşturmaları başlatılmalıdır. Yüzlerce protestocunun hukuka aykırı olarak öldürülmesi ve yargısız infazlar, işkence ve zorla kaybetmeler buna dahildir.

“Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi, hükümetinin sorumlu olduğu insan hakları krizinin derinliğini kabul etmeli ve bu krizi çözmek için somut adımlar atmalıdır."

Agnès Callamard

Agnès Callamard, “Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi, hükümetinin sorumlu olduğu insan hakları krizinin derinliğini kabul etmeli ve bu krizi çözmek için somut adımlar atmalıdır. İnsan hakları ve cezasızlık krizinin derinliği ve gidişatı değiştirmeye yönelik siyasi irade eksikliği göz önüne alındığında, uluslararası toplum BM İnsan Hakları Konseyi’nde, Mısır’daki insan hakları durumuna dair bir izleme ve raporlama mekanizması kurma çabalarını desteklemelidir” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.

Arka Plan

Mısır, Kasım ayında Şarm El-Şeyh’te BM İklim Değişikliği Konferansı’na (COP27) ev sahipliği yapacak. Çevre ve insan hakları grupları, protestoların “belirlenmiş alanlarla” sınırlanması ve Mısır sivil toplumunun misillemeye uğrama korkusu duymaksızın etkinliğe anlamlı katılımının sağlanıp sağlanmayacağı konusunda endişelerini dile getirdi.