Mektup Yazma Maratonu

Pelin Atakan - Uluslararası Af Örgütü İstanbul Grubu Gönüllüsü

Maratondayız ya, koşarcasına tüm gün anlatıyorum ne yapıyoruz, neden yapıyoruz. Bin bir çeşit insanla tanıştım bu sırada: Dinlemeden imzalayanlar, soru üstüne soru soranlar, dinleyip imzalamayanlar, “ben sana sonra döneceğim”ler… Hemen hemen hepsi bana bir mektubun, iki mektubun veya 1000 mektubun neyi değiştirebileceğini sordu. Onlara, bir kişiye daha insan olmanın haklarını anlatmış olmamın bir mektuba alacağım imza kadar değerli olduğunu söyledim.

*

Hukuk, her zaman haklıyı koruyamaz ama tedbirliyi her zaman korur. Haklarınızı bilin ki, ihlal etmeyin; ihlal edeni ihbar edebilin.

Sivil toplum bu yüzden vardır, ‘büyük abilerin’ koyduğu kuralları, neyi neden yaptıklarını anlatır insanlara.
Beraber yaşayabilmeyi anlatır.

Bisiklet eylemi

Sirkeci garında buluştuk. Saat 09.00’a geliyor.

Ekip tamam, ilk durağımız Shell Sirkeci. Uykulu gözlerle bize bakan istasyon çalışanlarının meraklı ama ilgisiz gözlerinin eşliğinde çekimimizi bitirip ayrılıyoruz. İkinci durağımız Shell Balmumcu, rotamız, Dolmabahçe Caddesi üzerinden Barbaros Bulvarı. Ben İstanbul trafiğinde ilk defa bisiklet kullanıyorum, öyle zormuş ki… İstanbul trafiğinde bir bisikletliyi görmek çok az şoföre, yayaya nasip olduğundandır, insanlar bisikletin de “normal” yolda kullanılabilen bir taşıt olduğunu akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar. Burada, bisiklet, çocuklar ve “çocuk kalanlar” için bir hafta sonu eğlencesi yalnızca. Durum böyleyken önümüze atlayan bir yayayı, park halindeyken aniden yola çıkan şoförü veya “aralardan kaçmak” için başka bir arabaya iyice yaklaşan ve arada arabadan daha küçük bir taşıt olabileceğini düşünemeyen taksicileri normal karşılamamak haddimize mi?

 

 

Bisiklet kullananlar için bazı sözcüklerin anlamları biraz değişiktir. Mesela, bisikletli için “durmak”, araba veya yaya için olduğu kadar basit değildir. “Ani fren” her araç için risk, bisikletli içinse “uçuş” demektir.

Shell’in Balmumcu’daki benzin istasyonundayız. İstasyon çalışanlarından biri meraklı, bizi izliyor. Kampanya koordinatörümüz Begüm bu meraka cevap veriyor, ne yaptığımızı anlatıyor ve bir de imza kapıyor. “Meraklı”,  uzak diyarlardaki ülkelerin birindeki yaşayan bazı insanları bir an olsun düşündü, iyilik yaptı (aslında kendisinin de yüzeceği) denize attı.

Son durağımız Shell genel merkezindeyiz. Ekip olarak “kraldan çok kralcı olmak” deyimini cümle içinde kullanmış oluyoruz bu durağımızda. Nasıl mı? Şöyle, yerleşmeye başlamamızla güvenlik görevlisinin bize seslenmesi bir oldu. Ne yapıyorduk burada?

Önce çekim yapamayacağımızı söylüyor güvenlik görevlisi. Biz devam ediyoruz, kamusal alanda çekim yapmamızı yasaklayamayacağını söylüyoruz. Telefon ediyor yukarı katlardan birine, fotoğrafımızı çekiyor, belgeliyor bizi şikâyet etmek üzere üstlerine. Fos çıkıyor bütün çabaları, durduramıyor bizi, çekimimizi bitirip olaysız dağılıyoruz.

Aslında en çok ona anlatmayı isterdim, temiz bir çevrede yaşamanın her insanın hakkı olduğunu.

*
Anayasa Madde 56:

A. Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması

Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.