Gazze saha çalışanı: “Çocuklarımızın açlıktan acı çektiğini izleyerek paramparça oluyoruz”
21 ayı aşkın süredir dünya, işgal altındaki Gazze Şeridi’nde akıl almaz boyutlarda ölüme ve yıkıma tanıklık ediyor. İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik saldırısında binlerce kişi öldürüldü, aileler topyekûn yok edildi, yerleşim bölgeleri yerle bir edildi, temel altyapı tahrip edildi ve Gazze’de yaşayanların neredeyse tamamı zorla yerinden edilerek, eşi benzeri görülmemiş bir insani felakete sebep olundu.
Uluslararası Af Örgütü Gazze’de güvenilir, fevkalade profesyonel ve kendilerini işlerine adamış saha çalışanlarıyla çalışıyor. Tüm zorluklara rağmen ihlalleri belgelemeye, saldırı bölgelerine gitmeye, kanıt toplamaya ve hikâyeleri paylaşmaya devam ettiler. Tüm bunları, İsrail’in devam eden soykırımı altında ailelerini korumaya ve hayatlarından geriye kalan ne varsa ona sıkıca tutunmaya çalışarak yaptılar.
Saha çalışanımız bu ızdırap verici tanıklığında cesaretle, ateşkes umutlarının nasıl paramparça olduğunu ifade ediyor. Hayatının hakikati artık gerçekten dayanılmaz bir hâl aldı. Evi yıkıldı, kendisi ve ailesi bir kez daha yerinden edilme riski altında ve bulunabilen az miktarda gıda da kimseye yetmiyor. Arkadaşımız aç, kaygılı ve olacaklardan korkuyor. İşte anlattıkları…
Savaş, kalan canımızı da almak için geri geldi
Gazze’de ateşkes açıklandığında, nihayet kuzeydeki evimize geri dönebileceğiz diye heyecanlandık. 8 Şubat’ta geri döndük ama mutlu olmaktan çok korkuluyduk, evimizin tamamen yıkılmış olabileceğinden korkuyorduk. Neyse ki hâlâ ayaktaydı ama evin ön tarafına isabet etmiş bazı mermiler ve duvarlarda yanık izleri vardı.
İçerideyse hiç mobilya yoktu, Ekim 2023’te yerinden edildiğimizde geride bıraktığımız giysilerin hiçbiri yoktu, mutfak araç-gereçleri bile kalmamıştı. Ev yağmalanmıştı. Yine de kaldık. Evi temizledik ve onardık, bazı basit mobilyalar aldık, duruma uyum gösterdik ve orada üç ay yaşadık. İçme suyu bulmakta zorluk çektik ama en azından ateşkes sırasında ölümü beklemiyorduk. Sonra ateşkes bozuldu ve savaş, kalan canımızı da almak için geri geldi. O günden sonra sınır kapıları kapatıldı, fiyatlar yükseldi ve ürünler yavaş yavaş ortadan kaybolmaya başladı.
Evin arkasına nane, kabak, sivri biber, patlıcan ve fesleğen gibi bazı sebze ve yeşillikler ekmiştim, böylece bunlar elimizin altında olacaktı. Ama daha da büyük mücadeleyle karşılaştık, açlık başladı. Un yoktu, yiyecek yoktu. Bir gecede hayatımız cehenneme döndü.
İsrail ordusu mahallemize baskın yaptı
15 Mayıs’ta İsrail ordusu, mahallemize baskın yaptı ve bölgeyi gelişigüzel bombalamaya başladı. Silah sesleri ve bombardıman altında yanımıza hiçbir şey almadan evimizden kaçtık. Sokağa koştuk ve bilinmeyen bir yolda amaçsızca yürüdük. En ağır acıyla yeniden ykarşılaştığımızı, yani bir kez daha yerinden edildiğimizi anladık.
Kızımın Gazze şehir merkezindeki evine sığındık. İki odalı, küçük bir oturma odası ve mutfağı olan küçük bir ev. Kızım, eşi ve iki çocukları bir odayı aldı, biz de diğer odada kaldık.
Sınır kapılarının kapalı olduğu üç aydan sonra un bulunsa dahi fahiş fiyattan satılıyor. Para çekmek için yüzde 45 komisyon ödemeniz gerekiyor. Benimki gibi büyük bir ailenin masrafları aşırı yüksek ve marketlerde çoğu gıda türü bulunmuyor. Birçok yiyeceği canımız çekiyor, aylarca kursağımızdan et, tavuk veya tatlı geçmedi. Ciddi bir kıtlık yaşıyoruz.
Çocuklarımızın açlıktan acı çektiğini izleyerek paramparça oluyoruz. Hayatı sürdürebilecek hiçbir şey yok. Gazze’de hayat yaşanmaz oldu. Aşağılanma ve küçük düşürülme içinde yaşıyoruz.
Açlıktan ölüyoruz
Evet, şeride sınırlı miktarda yardım giriyor; ama bu büyük ihtiyaçları karşılamıyor ve giren az miktarda yardım da çok az kişiye ulaşıyor.
Şunu alenen söylemekten utanmıyorum: Ben de ailem ve çocuklarım gibi açım.
Gerçeği olduğu gibi söylüyorum. Açlığın ızdırabına dayanamıyoruz.
Bizler zayıf değiliz; ama savaş kemiklerimizi zayıflattı, kuşatma midemizi bomboş bıraktı.
Bizler dilenci değiliz. İnsan hakları olan insanlarız. Biz bu toprağın insanlarıyız.
Kuşatma altındayız. Açlıktan ölüyoruz.
Ne hissediyorsam, Gazze’de her hane ne hissediyorsa onu söylüyorum. Çocuklarımız aç, hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Bir lokma yiyecek için mücadele ediyoruz. Hayat için mücadele ediyoruz.
Ben bir insanım. Ben bir babayım, kardeşim, komşuyum.
İnsanların ızdırabını biliyorum çünkü bunu her an yaşıyorum.
Geriye hiçbir şey kalmadı
Son saldırı sırasında kuzeydeki evimizden kaçmak zorunda bırakıldığımızda, İsrail güçleri kısa süreliğine mahallemize ilerledi ve her bir evi yıktı. Bizim evimiz de bunlar arasındaydı. Barbarca yıkıldı. O evdeki anılarımızı, dokuz yıldır yaşadığımız her anı yok ettiler.
Güzel, sıcak bir evimiz vardı, huzur doluydu. Önünde sebze ve kekik ektiğimiz, zeytin yetiştirdiğimiz küçük bir arazi vardı. Kümesimiz, gün sonunda oturup dinlenebileceğimiz bir yerimiz vardı. Geriye hiçbir şey kalmadı. Ne ev ne ekim yapılacak arazi...
Sadece bombalarla ölmüyoruz. Açlıktan da ölüyoruz.
Açlık evleri mahvetti, yaşlıları da çocuklar gibi ağlattı ve ekmeği hayale dönüştürdü.
Önceden havadan atılan yardımları eleştirirdik. Tehlikeli ve etkisizdi. Bazı durumlarda havadan atılan teneke kutular ölümcül yaralanmalara yol açıyordu. Ama bunun, her gün onlarca can alan şimdiki dağıtım yönteminden daha insaflı olduğu ortaya çıktı.
Aşağılanma... Utanç... Cinayet... Haydutluk... Kan... Tasa... Keder...
Bizler, kefenlere sarılmış yürüyen ölüleriz.
İyi değiliz.
*Yazarın ismi güvenlik gerekçesiyle gizli tutulmuştur.
İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımına son verilmesi için çağrıda bulunun. İmzacı olun.
Blog
- Toplumsal cinsiyet nedir? Bu kavramı anlamak neden önemlidir?
- İsrail ordusunda askerlik yapmayı reddeden bir aktivist: Öldürmeyi ve baskıyı simgeleyen bir üniformayı giyemezdim
- Gazze'den tanıklık: “Soykırım sırasında anne olmak her dakika, her saniye savaşmaktır”
- Protesto Hakkını Koru!
- Ukrayna Anma Takvimi
- Kardeşini infazdan kurtaran 92 yaşındaki kampanyacıyla tanışın
- Türkiye'de son dört yılda yasal düzenlemeler çerçevesinde insan hakları