Lübnan: İsrail’in Lübnan’daki saldırılarını artırmasının üzerinden bir yıl geçti, savaş suçlarına maruz kalanlar hâlâ adalet ve tazminat bekliyor
Uluslararası Af Örgütü bugün yayımladığı açıklamada, İsrail ordusunun Lübnan’daki saldırılarını önemli oranda artırmasının üzerinden bir yıl geçtiği halde hâlâ uluslararası hukuk ihlallerine maruz kalanların adalet ve tazminat beklediğini, Lübnan hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) toprakları üzerinde soruşturma yetkisi vermediğini ve Lübnan’ın güneyindeki kasaba ve köylerin sakinlerinin saldırılarda zarar gören evlerine geri dönemediğini belirtti.
Çatışmaların en ölümcül günlerinden biri olan 23 Eylül 2024’te, İsrail güçleri “Kuzey Okları” adını verdikleri bir askeri operasyon kapsamında Lübnan genelinde bir dizi hava saldırısı başlattı. O gün, Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 50’si çocuk en az 558 kişi öldürüldü, bin 800 kişi ise yaralandı.
Takip eden haftalarda ve aylarda, Lübnan’da köyler tamamen yerle bir edildi. Aileler ateş altında kaçtı ve hâlâ geri dönemedi. Uluslararası Af Örgütü, İsrail güçlerinin nasıl sivil binalara hukuka aykırı saldırılar düzenleyerek sivilleri öldürdüğünü ve yaraladığını ve İsrail’in güney Lübnan’daki sınır köylerinde neden olduğu kapsamlı tahribatı belgeledi. Bu saldırılar ve eylemler savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Kristine Beckerle, konu hakkındaki açıklamasında şunları kaydetti: “Lübnan genelinde hukuka aykırı ve ölümcül saldırılar ve sınır hattı boyunca meydana gelen kapsamlı tahribat nedeniyle sivillerin çatışmalar sırasında gitgide daha yüksek bir bedel ödemeye başlamasının üzerinden bir yıl geçti; buna rağmen uluslararası insancıl hukuk ihlallerine maruz kalanlar hâlâ hiçbir türde hesap verebilirliğe veya tazminata erişemedi.
Ateşkesin ardından, İsrail ordusu onlarca köyden insanların evlerine dönmesini yasaklamakla kalmadı, zorunlu bir askeri ihtiyaç olmadan sivil mülkleri tahrip etmeye ve yok etmeye de devam etti. Yerinden edilen her bir ailenin evine geri dönme hakkı vardır. İsrail derhal güvenli geri dönüşe izin vermeli, savaş suçlarına ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine maruz bırakılan tüm kişilere hızlı, eksiksiz ve yeterli tazminat sağlamalıdır. Maddi tazminat da dahil tüm tazmin türleri kişilerin ötesine geçerek, yerleşkelerini etkileyen hukuksuz eylemlerin yol açtığı hasara karşılık yerel belediyeleri, okulları, hastaneleri ve diğer sivil altyapıyı da kapsamalıdır.”
“Öte yandan, Lübnan hükümeti de eylemsizlik döngüsünü kırmalı, ihlallere maruz bırakılan herkes için ve onlara yaşatılan acılara karşılık adaletin peşine düşmelidir. Hükümet, Roma Statüsü’nü kabul etmeyi de içeren adımlarla acilen UCM’ye Roma Statüsü uyarınca Ekim 2023’ten bu yana Lübnan topraklarında işlenen suçları soruşturma ve yargılama yetkisi vermelidir. Lübnan hükümeti UCM’ye katılmayarak, uluslararası adaletin sağlanması yönünde hayati önem taşıyan bir yolu kasten tıkamaktadır. Yetkililer aynı zamanda ihlallere maruz kalanların ve toplulukların tazminat hakkını korumak için mevcut tüm yasal yolları izlemelidir; Birleşmiş Milletler ile işbirliği yaparak bir hasar kaydının oluşturulması da buna dahildir” diyen Beckerle, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Lübnan hızla harekete geçerek saldırılardan etkilenenlere hak ettikleri hesap verebilirliği sağlamalı. ABD başta olmak üzere üçüncü devletler de İsrail’e transfer edilen silahların uluslararası hukuka yönelik ciddi ihlaller işlemekte veya ihlalleri kolaylaştırmakta kullanılabileceği yönündeki büyük risk nedeniyle İsrail’e tüm silah ve diğer türde askeri destek transferlerini durdurmalı.”
Arka Plan
Hizbullah ile İsrail arasındaki savaş Ekim 2023’te şiddetlendi. Uluslararası Af Örgütü o tarihten beri savaşın siviller üzerindeki etkilerini raporlamaktadır. İsrail ordusunun beyaz fosfor kullanımı, elektronik cihazları hedef alan gelişigüzel eşzamanlı şiddetli patlamalar; gazetecilere, sağlık merkezlerine, ambulanslara ve sağlık ekiplerine yönelik saldırılar, sivillere ve sivil yapılara yönelik hukuka aykırı hava saldırıları ve Lübnan’ın sınır köylerindeki kapsamlı tahribat ile Hizbullah’ın İsrail’deki yoğun sivil nüfuslu bölgelere defalarca güdümsüz roketler fırlatması da buna dahildir. Uluslararası Af Örgütü hem İsrail’in hem de Hizbullah’ın eylemlerinin savaş suçu olarak soruşturulması çağrısı yapmaktadır.
27 Kasım 2024 tarihinde ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesine rağmen, İsrail ordusu güney Lübnan’da ve Beyrut’un güney banliyölerinde, Hizbullah’ın askeri konumları ve personeli olarak tanımladığı hedeflere hava saldırıları düzenlemeye devam etti. Ateşkes açıklamasından iki gün sonra, İsrail ordusu kabaca Lübnan’ın güney sınırı paralelinde uzanan ancak 3 ila 11 kilometre arasında Lübnan topraklarında kalan hattan bahisle, “Bu hattın güneyine geçen herkes kendisini tehlikeye atar” diyerek bölge sakinlerinin hattın güneyindeki köylere geri dönmelerini yasakladı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (BMİHYK) açıkladığına göre, ateşkesin ilk 60 gününde en az 57 sivil güney Lübnan’daki köylere ulaşmaya çalışırken öldürüldü.
2025 yılında, sınır köylerinde yaşayan bazı kişiler Uluslararası Af Örgütü’ne, köyleri İsrail yetkililerinin insanların geri dönmesini yasakladığı bölgede kaldığı için ve süregelen İsrail saldırıları nedeniyle kendilerinin ve diğer kişilerin evlerine geri dönemediğini söyledi. 17 Şubat 2025’te İsrail ordu sözcüsü, İsrail güçlerinin Lübnan içindeki pek çok “stratejik” konumda kalmaya devam ettiğini açıkladı.
Basın Açıklamaları
- Türkiye: Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne yönelik yargısal tacizlere son verilmeli
- Küresel: İsrail’in soykırımını, işgalini ve apartheid sistemini kolaylaştıran küresel ekonomi politikle yüzleşilmeli
- Birleşik Krallık: Terörle suçlanan Filistin yanlısı protestocular ilk duruşmada suçlamaları reddetti
- Türkiye: İfade ve toplanma özgürlüğüne yönelik baskılar, polis şiddetinin endişe verici sistematik eğilimini ortaya koyuyor
- Türkiye: Enes Hocaoğulları serbest bırakıldı, şimdi yetkililer tüm suçlamaları düşürmeli
- Türkiye: İstanbul Barosu yönetim kuruluna açılan dava, hukuk mesleğinin bağımsızlığına “doğrudan bir saldırıdır”
- Birleşik Krallık: Defend Our Juries sözcülerinin ağır hapis cezalarıyla tehdit edilmesi dehşet verici