Bulgaristan'da Korku İklimini Sonlandırmak İçin Nefret Suçları Soruşturulmalı

Uluslararası Af Örgütü’nün bugün yayımladığı yeni bir rapora göre, Bulgaristan’ın nefret suçlarını etkin bir şekilde soruşturma ve kovuşturmadaki yetersizliği, korkuyu, ayrımcılığı ve en nihayetinde şiddeti körüklüyor. “Gözden kaçan gerçekler: Bulgaristan’daki nefret suçları etkin bir şekilde soruşturulmuyor” isimli rapor nefret suçlarının mağdurlar üzerindeki ağır etkisini belgeliyor ve yetkililerin sığınmacılara, göçmenlere, Müslümanlara ve lezbiyen, gey, biseksüel ve translara karşı yerleşmiş önyargılarla mücadelede başarısızlığının daha fazla şiddet ve ayrımcılığı nasıl körüklediğini vurguluyor.

Azınlık gruplarından yüzlerce kişinin nefret suçlarıyla karşılaştığını ve pek çoğunun kendilerini koruması hususunda yetkililere güvenmediğini ifade eden Uluslararası Af Örgütü’nün Ayrımcılık Araştırmacısı Marco Perolini, “Bulgar yetkililer derhal güçlü bir duruş sergilemeli ve insan haklarını herkes için güvence altına aldıklarını, ulusal ve uluslararası hukuka bağlı kaldıklarını göstermeli" dedi.

Irkçı ve yabancı düşmanlığı odaklı nefret suçları 

Bulgaristan’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile bağlantılı nefret suçlarını kovuşturmak için yasalar mevcut, fakat yetkililer bu suçları sürekli olarak tanımlamada ve etkin soruşturmada başarısız.

Bulgaristan Helsinki Komitesi ve diğer yerel örgütlere göre göçmenlere ve sığınmacılara karşı saldırılar 2013 yılında tırmanışa geçti.

Başsavcı Yardımcısı, Sofya Savcılığı’nın Ocak 2013 ve Mart 2014 tarihleri arasında etnik azınlıklara -göçmenler, sığınmacılar, Romanlar ve etnik Türkler dahil olmak üzere- karşı işlenen suçlarla ilgili 80 cezai takibat ön duruşması açıldığı konusunda Uluslararası Af Örgütü’nü bilgilendirdi. Ancak elde edilen veriler kapsamlı değil ve bu hak ihlallerini tam ölçüde yansıtmıyor.

Cinayet veya fiziksel saldırı gibi bazı suçlar için ırkçı veya yabancı düşmanlığı saiki ağırlaştırıcı etken teşkil etmekte ve ek ceza gerektirmektedir. Ne var ki yetkililer savcıların Uluslararası Af Örgütü’ne ifade ettiği üzere, göstermesi daha kolay olduğu için bu suçlara genellikle holiganizm temelli işlenmiş muamelesi yapmaktadır. Bu kısmen, bazı yetkililerin mevcut olan hukukun pratiğe dökülmesi hususunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamasından kaynaklanıyor.

Irkçı hakaretler gibi suçu ayrımcılık gözeten unsurlarının, yetkililer tarafından sıklıkla göz ardı edildiğini ifade eden Perolini, holiganizm tabirinin gerçekte var olan suçun yerini tutmayacağını söylüyor ve ekliyor: “Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ancak yetkililer tarafından varlığının kabul edilmesi ve belgelendirilmesi halinde sona erebilir.”

Türk kökenli bir Bulgaristan vatandaşı olan Metin, çok sayıda göçmene evsahipliği yapan bir apartmanın dışında, siyahlarla giyinmiş bir grup dazlağın vahşice saldırısına uğradı. Hayati durumunu tehlikeye girecek şekilde yaralandı ve birkaç hafta komada kaldı. Saldırganlardan birisi, saldırıdan önce Metin’in apartmanına zorla girmeye çalışırken müdahale etmeye çalışan bir adama, “Neden göçmenleri savunuyorsun? Onlar Bulgar kızlarını öldürüyorlar” diye bağırdı. Polis şüphelileri olay yerinde gözaltına aldı ve ön dava soruşturma dosyası holiganizm temelli cinayete teşebbüs suçlamasıyla açıldı.

Homofobik ve transfobik nefret suçları 

Bulgaristan’da basitçe holiganizm adı altında ‘adi eylemler’ olarak soruşturulan ve kovuşturulan homofobik nefret suçlarını kovuşturacak yasa yok. Bulgaristan’daki homofobik ve transfobik hak ihlallerinin sümen altı edildiğini söyleyen Perolini, “Bulgar yetkililerin nefret suçları yasalarını, ayrımcılığın her türlüsünü dahil ederek revize etmeli ki böylelikle lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler (LGBT) de korkusuzca yaşamaya başlayabilsin” diyor.

25 yaşında bir öğrenci olan Mihail Stoyanov, eşcinsel olduğu düşünüldüğü için 2008 yılında Sofya’daki bir parkta vahşice öldürülmüştü. Soruşturma sırasında bir adam, iki şüphelinin parkı eşcinsellerden ‘temizleme’ye niyetli bir grubun üyeleri olduğunu yönünde ifade verdi. Ancak, yasalardaki boşluklar yüzünden Ağustos 2013’de Sofya Şehir Savcılığı, holiganizm temelli cinayet suçlamasıyla dava açtı. Bu davanın savcısı, Uluslararası Af Örgütü’ne yaptığı açıklamada, “Yasa sınırlıydı ve bu yüzden davadaki homofobi saiki dikkate alamadım” dedi.

Mağdurlar için adalet önündeki engeller 

Nefret suçu mağdurlarının büyük bir çoğunluğu öncelikle karşılaştıklarını yetkililere bildirmiyor. Bazıları polisin etkin bir şekilde karşılık vermeyeceği ve hatta polis tarafından daha büyük bir ayrımcılığa uğrayabileceği korkusu yüzünden olduğunu söylüyor.

Güncel bir Avrupa Birliği anketine göre, Bulgaristan’da şiddet mağduru olan veya şiddet tehditleriyle karşılaşan lezbiyen, gey, biseksüel ve transların yüzde 86’sı bu olayları polise bildirmiyor. Nefret suçlarını bildirenlerin sadece birkaçı mahkemeler veya tazminat yoluyla adalete ulaşıyor. Uluslararası Af Örgütü, aslında Bulgaristan ulusal hukukuna aykırı bir şekilde mağdur olarak haklarından veya davalarındaki gelişmelerden bilgilendirilmeyen şikayetçilerle konuştu.

Fransız vatandaşı bir siyah olan Aurore, Nisan 2014’de Sofya’dayken bir otobüs durağında 7-8 kişilik bir erkek grubunun fiziki saldırısına uğradı. Saldırganlar maymun taklidi yaptıktan sonra Aurore’yi yere ittirip tekmelediler. O an kendisiyle birlikte olan beyaz arkadaşları ise saldırıya uğramamıştı ve Aurore’nin ırkçı bir saldırının mağduru olduğu apaçıktı.

Aurore ne duruşmayla ilgili bilgilendirildi, ne de mağdur olarak mahkemeye çağrıldı. Mahkeme cezai sorumluluğu bulunan tüm şüphelilerin beraatine karar verdi ve para cezası ile cezalandırdı. Uluslararası Af Örgütü’ne konuşan Aurore, “O gün bir parçam öldü... Ve dahaötesi, bu insanların sadece para cezasına çarptırıldığını ve duruşmadan haberdar edilmediğimi bilmek… Para ya da başka bir şey istemiyorum. Ben sadece bu eylemlerin tanınmasını ve etkin bir şekilde yaptırıma uğramasını istiyorum, ki gelecekte benzer şeyler belki bir daha gerçekleşmez.”

Perolini son olarak “Bulgaristan yetkilileri nefret suçlarını soruşturmalı, tanımalı ve gelecekte böyle olayların yaşanmasını önlemek ve Bulgar toplumunda var olan yerleşik önyargılarla mücadele etmek amacıyla açık bir şekilde nefret suçlarını kınamalı” dedi.

Raporun İngilizce hâline ulaşmak için tıklayınız.