AB: Yeni araştırmaya göre, Avrupalıların çoğunluğu AB’deki gerileme karşısında insan hakları ve çevre korumalarını destekliyor
- AB’nin üye devletler dahilinde kendi çevre yasalarını uygulamaya koymasının önemi sorulduğunda, 10 AB pazarında Avrupalıların yüzde 75’i bunu “çok” veya “oldukça” önemli bulduğunu belirtti.
- Ipsos’un 10 AB ülkesinde gerçekleştirdiği ankete katılan yetişkinlerin yaklaşık dörtte üçü, büyük şirketlerin (250 veya daha fazla çalışanı olanlar) değer zincirlerindeki insan hakları zararları ve çevresel zararlardan sorumlu tutulması gerektiğini ifade etti.
- Yanıt verenlerin yarısından fazlası (%58), Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak önemli bir oylama öncesinde tehdit altında olan AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’ni (CSDDD) desteklerken, yalnızca yüzde 9’u karşı çıkıyor.
- Yanıt verenlerin neredeyse üçte ikisi (%63), aynı zamanda büyük şirketlerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarının yasal bir zorunluluk olması gerektiğini düşünüyor.
Ipsos’un gerçekleştirdiği yeni bir anket, 10 Avrupa ülkesinde insanların çoğunluğunun (%75), Avrupa Birliği’nin (AB) kendi çevre yasalarını uygulamaya koymasının önemli olduğunu düşündüğünü ortaya koydu.
Uluslararası Af Örgütü ve Global Witness ortaklığıyla yaptırılan, 10 bin 861 kişinin katıldığı ankete göre, yanıt verenlerin yaklaşık dörtte üçü, büyük şirketlerin küresel değer zincirleri genelindeki insan hakları zararları (%75) ve çevresel zararlardan (%77) sorumlu tutulması gerektiğini ifade ediyor. Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 13 Ekim’de, blokun ‘Yeşil Mutabakat’tan geri adım atması kapsamındaki bir dizi yasayı oylaması bekleniyor. Dolayısıyla bulgular, AB’nin çevre ve insan hakları korumalarını büyük ölçüde zayıflatmayı değerlendirdiği bir dönemde açıklandı.
AP milletvekilleri, daha geçen yıl kabul edilen ve önemli bir mevzuat olan AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’nin (CSDDD) kapsamını ve kritik hükümlerini ciddi oranda kısıtlayıp kısıtlamamaya karar verecek. Yapılan anket, katılanların yüzde 58’inin CSDDD’yi desteklediğini, buna karşın yalnızca yüzde 9’unun bu korumalara karşı çıktığını gösteriyor.
Global Witness AB Kıdemli Kampanyacısı Beate Beller, konuya ilişkin açıklamasında şunları kaydetti:
“Avrupalılar, Brüksel’e acil iklim eylemi ve insan hakları korumalarına yönelik güçlü bir destek mesajı iletmektedir. AB, taahhütlerini yerine getirmeli ve dibe doğru bir yarışı dayatmaya çalışan lobicilere direnmelidir. Şirketlerin emisyonlarını ciddi ölçüde azaltmak gibi önemli bir sorumluluğu vardır ve iklim kriziyle mücadele etmek için derhal adım atmaları bir zorunluluk olmalıdır.”
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard ise şöyle konuştu:
“Avrupa’da insanlar daha zayıf kurallar değil, insan hakları ve iklim korumaları istiyor. Bu tedbirlerden geri adım atmak sadece milyarderlerin ve büyük şirketlerin dar çıkarlarına hizmet eder. Gidişatı değiştirmek için geç değil. Avrupa Parlamentosu şimdi cesaret göstermeli, şirket zorbalıklarına direnmeli ve temsil ettiği insanlar ile hepimizin bağlı olduğu gezegen namına bu yasaları savunmalıdır.”
Anket Ipsos tarafından Almanya, Danimarka, Fransa, Hollanda, Litvanya, İspanya, İsveç, İtalya, Polonya ve Romanya’dan oluşan 10 ülkede gerçekleştirildi.
Önemli bir husus olarak bulgular, insanların çoğunluğunun, iklim kriziyle mücadele etmenin hane halkına ekonomik maliyet getirmek zorunda olmadığını anladığını gösteriyor. Ankete katılanların yüzde 87’si, ülkelerinde son 12 ayda yaşam maliyetinin yükseldiğini söyledi. Ancak bunu söyleyenlerin yalnızca yüzde 13’ü, olası sebeplerin bir listesi gösterilerek hangilerinin bu artıştan sorumlu olduğunu seçmeleri istendiğinde, yanıtlardan biri olarak “Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğiyle mücadele politikaları” seçeneğini işaretledi.
Yanıt verenlerin yarısından fazlası (%53) ayrıca, ABD yönetimi kendi çevre korumalarını azalttığı için AB’nin kendi çevre yasalarını uygulamaya koymasının artık daha önemli olduğunu ifade etti. Yalnızca yüzde 10’u, bunun daha az önemli olduğunu belirtti.
AB, şirketlerin kârı yerine insanlara ve gezegene öncelik vermeli
2024 yılında AB, üye ülkelerde faaliyet gösteren şirketlere yasal olarak faaliyetlerinin dünya genelinde insan haklarına ve çevreye olumsuz etkilerini tespit etme, önleme ve azaltma sorumluluğu getiren önemli bir mevzuat olan AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’ni (CSDDD) kabul etti.
Çığır açıcı bir mevzuat olarak değerlendirilen bu düzenlemeler, AB’nin 2050 yılı itibariyle ilk iklim-nötr kıta olma iddiasını gerçekleştirmek için tasarlanmıştı. Ancak mevzuatın nihayet kabul edilmesinden kısa bir süre sonra, 26 Şubat 2025 tarihinde Avrupa Komisyonu, AB’de yakın zamanda yürürlüğe konulan çevre ve insan hakları korumalarından geri adım atmayı amaçlayan bir dizi kuraldan oluşan Omnibus Paketi’ni sundu. Pakete tepki olarak yaklaşık 50 ülkeden 360’tan fazla sivil toplum örgütü, kaygılarını ifade eden ve bu planlara karşı çıkan bir ortak açıklamayı imzaladı.
Pakette sunulan teklifler, CSDDD gibi önemli kurumsal sürdürülebilirlik yasalarını kapsıyor. Omnibus, ihlallere maruz bırakılan kişilerin, örneğin sömürülen işçilerin ve şirketler tarafından yerinden edilen insanların adalete erişimi için net bir yol sunmayı amaçlayan uyumlulaştırılmış bir hukuki yükümlülük rejiminin kaldırılması; özen yükümlülüğünün kapsamının, değer zincirinin tamamı yerine yalnızca ilk ticari ortakları içerecek şekilde daraltılması ve iklim geçişi yükümlülüklerinin azaltılması gibi CSDDD’nin birçok temel maddesini zayıflatma riski taşıyor.
Ayrıca Konseyin bu yıl haziran ayında sunduğu teklifte görüldüğü üzere, CSDDD’nin kapsamına girebilecek şirketlerin sayısını azaltmak yönünde de bir eğilim ortaya çıktı.
Beller, “Avrupa Parlamentosu derhal bu zarar verici tekliflerden geri adım atarak liderlik göstermeli ve şirketlerin kârı yerine insanlara ve gezegene öncelik vermelidir” dedi.
Agnès Callamard ise, “Kaybedecek zaman yok. Hepimiz temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak, çalışmak, çevrenin tadını çıkarmak istiyoruz ve bunu hak ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Arka Plan
3 Nisan 2025’te Avrupa Parlamentosu, CSDDD başvurusunu bir yıl erteleyerek Temmuz 2027’ye bırakan “Zamanı Durdur” teklifini kabul etti.
13 Ekim’de Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi’nin Omnibus teklifiyle ilgili pozisyonunu oylamaya sunması bekleniyor. Oylama, parlamentonun pozisyonunu belirlemenin yanı sıra AP ile Avrupa Komisyonu arasındaki müzakerelere de zemin hazırlayacak.
Araştırmayla ilgili notlar:
Ipsos araştırma şirketi, Uluslararası Af Örgütü ve Global Witness adına, dijital Omnibus anketini ve araştırmaya özgü hizmetlerini kullanarak 10 pazarda yetişkinlerden oluşan temsil edici kota örneklemleriyle görüştü. Bu örneklemler, Almanya’da 16-75 yaş arası bin 92 kişi, Danimarka’da 16-75 yaş arası bin 86 kişi, Fransa’da 16-75 yaş arası bin 98 kişi, Hollanda’da 16-75 arası bin 85 kişi, Litvanya’da 18-65 yaş arası bin 63 kişi, İspanya’da 16-75 yaş arası bin 78 kişi, İsveç’te 16-75 yaş arası bin 85 kişi, İtalya’da 16-75 yaş arası bin 98 kişi, Polonya’da 16-75 yaş arası bin 92 kişi ve Romanya’da 16-75 yaş arası bin 84 kişiden oluşmaktadır.
Saha çalışması, 5-17 Eylül 2025 tarihleri arasında yürütüldü. Elde edilen örneklemler, yaş, toplumsal cinsiyet, bölge ve çalışma durumu kotalarıyla ulusal nüfusları temsil eder niteliktedir. Veriler, araştırmanın yürütüldüğü her pazardaki yetişkin nüfusları yansıtmak amacıyla her bir pazarda yaş, çalışma durumu, idari bölge ve eğitim için bilinen çevrimdışı nüfuslara göre ağırlıklandırıldı. Ayrıca 10 Avrupa ülkesini birleştiren bir sonuç seti de hazırlanarak ülkelerin birbirlerine göre oransal büyüklüğünü yansıtacak şekilde ağırlıklandırıldı.
Basın Açıklamaları
- İsrail’in Küresel Sumud Filosu’na hukuksuz müdahalesi, Gazze’de Filistinlileri kasten aç bırakmaya devam etmeye kararlı olduğunu gösteriyor
- Küresel: FIFA ve UEFA’yı İsrail Futbol Federasyonu’nun üyeliğini askıya almaya çağırıyoruz
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Tüm barış teklifleri insan haklarına saygıyı ve İsrail’in hukuksuz işgaline, apartheid sistemine ve Gazze’deki soykırıma son vermeyi esas almalıdır
- Pazarlık kozu değiller: Acilen ateşkes yapılmalı ve rehineler derhal serbest bırakılmalı
- Türkiye: Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne yönelik yargısal tacizlere son verilmeli
- Lübnan: İsrail’in Lübnan’daki saldırılarını artırmasının üzerinden bir yıl geçti, savaş suçlarına maruz kalanlar hâlâ adalet ve tazminat bekliyor
- Küresel: İsrail’in soykırımını, işgalini ve apartheid sistemini kolaylaştıran küresel ekonomi politikle yüzleşilmeli