• Basın Açıklamaları

Avrupa hükümetlerinin Filistinli sivil topluma getirdiği ayrımcı fon kısıtlamaları insan hakları krizini derinleştirme riski taşıyor

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Enstitüleri Ofisi Direktörü Eve Geddie konu hakkındaki açıklamasında, “İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda insan hakları zaten derin bir krizin içinde. Bölgedeki Filistinli ve İsrailli örgütler insan haklarını korumak için çok önemli çalışmalar yapıyor. Bazıları İsrail yetkililerinin Filistinlilerin haklarına yönelik cezasız kalan sistematik ihlallerini denetlerken diğerleri, onlar olmasa adalet arayışlarında hiçbir destek alamayacak mağdurlara ücretsiz hukuki temsil sağlıyor. Filistinli örgütlerin finansmanını kısıtlamak ayrımcılıktır; bu uygulama örgütlerin hayati önem taşıyan çalışmalarını engelleyerek onları susturacak ve hak ihlallerinin mağdurlarını tüm koruma olanaklarından daha da yoksun bırakacaktır” dedi.

Bazı Avrupa ülkeleri ve Avrupa Komisyonu’nun Filistinli insan hakları örgütlerine sağlanan fonları kısıtlayacaklarını duyurması, insan hakları lideri olma iddiasındaki Avrupa Birliği’nin güvenilirliğine daha da zarar verecek. Uluslararası Af Örgütü ve diğer 95 örgüt, AB ve üye devletlere hitaben bir mektup yayımlayarak insan hakları bağlamında bu gibi ayrımcı uygulamaların etkilerinden kaygı duyduklarını ifade etti.

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Enstitüleri Ofisi Direktörü Eve Geddie konu hakkındaki açıklamasında, “İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda insan hakları zaten derin bir krizin içinde. Bölgedeki Filistinli ve İsrailli örgütler insan haklarını korumak için çok önemli çalışmalar yapıyor. Bazıları İsrail yetkililerinin Filistinlilerin haklarına yönelik cezasız kalan sistematik ihlallerini denetlerken diğerleri, onlar olmasa adalet arayışlarında hiçbir destek alamayacak mağdurlara ücretsiz hukuki temsil sağlıyor. Filistinli örgütlerin finansmanını kısıtlamak ayrımcılıktır; bu uygulama örgütlerin hayati önem taşıyan çalışmalarını engelleyerek onları susturacak ve hak ihlallerinin mağdurlarını tüm koruma olanaklarından daha da yoksun bırakacaktır” dedi.

Aralarında AvusturyaDanimarkaAlmanyaİsveç ve İsviçre’nin de bulunduğu bazı Avrupa ülkeleri ve Avrupa Komisyonu, fonların “terör örgütlerine” aktarıldığı veya “nefreti ve şiddeti tahrik etmek” için kullanıldığı şeklindeki temelsiz iddialara dayalı olarak Filistinli sivil toplum örgütlerine sağladıkları finansmanı askıya alma veya kısıtlama adımları attı. Bu tür iddialar, Arap ve Müslüman halkları şiddet eğilimli ve potansiyel terörist olarak gösteren uzun vadeli ırkçı ve İslamofobik kalıp yargıları harekete geçirmektedir. Filistinli sivil toplum örgütlerinin finansmanını askıya almak yönündeki bazı uygulamalar, Hamas ve diğer silahlı grupların hukuka aykırı öldürme gibi savaş suçları ve diğer uluslararası hukuk ihlalleri işlediği, sivilleri rehin aldığı ve İsrail’e gelişigüzel roketler fırlattığı 7 Ekim 2023 ‘ün çok öncesine dayanıyor. Ancak kısıtlamalar o tarihten bu yana daha da artmış durumda.

AB’nin çifte standartları

Avrupa Komisyonu 21 Kasım 2023’te, “bugüne kadar [verilen] paranın amacı dışında kullanıldığını gösteren hiçbir kanıtın tespit edilmediği”ni açıkladı. Buna rağmen, Filistinli sivil toplum örgütleriyle yapılacak tüm yeni sözleşmelerde, fon alanların şiddeti tahrik etmeyeceklerini beyan etmelerini zorunlu tutan ve maddeye uyduklarından emin olmak için onları “üçüncü taraf denetimine” tabi kılan “tahrik karşıtı” sözleşme maddelerinin getirildiğini duyurdu. Madde kendi içinde sorunlu olmasa da sadece Filistinli sivil toplum örgütlerine uygulanması Filistinlileri yaftalamakta ve diğer grupları nefreti körüklemek konusunda cesaretlendirmektedir.

Eve Geddie, “Avrupalı fon sağlayan hükümetlerin işbirliği yaptıkları tüm aktörlerin hesap verebilirliğini ve şeffaflığını sağlaması elzemdir. Ama sırf Filistinlileri ayrı tutmak, ayrıca bu gibi fon kısıtlaması açıklamalarının zamanlaması ve mantığı kaygı veren soru işaretleri yaratmaktadır. Fon sağlayanlar neden sadece Filistinli sivil toplum örgütlerinin finansmanını kısıtlıyor? Ve neden İsrail hükümetinin insan hakları ihlallerini belgeleyen Filistinli sivil toplum örgütleri, tekrar tekrar yürütülen soruşturmalar bu yönde bir kanıt bulamadığı halde kendilerini devamlı antisemitizm ve İsrail devletine yönelik şiddeti destekleme suçlamalarına karşı savunmak zorunda?” sorularını yöneltti.

AB ve üye devletlerin antisemitizm dahil tüm ırkçılık ve ayrımcılık türleri, İslamofobi ve Arap ve Filistinli karşıtı ırkçılıkla mücadele etmesi ve ayrımcılık, düşmanlık veya şiddete tahrik kapsamına giren nefret savunuculuğunu yasaklamak için gereken tüm tedbirleri alması şart. AB’den para alanlar zaten bu ilkelere saygı göstermek zorundaydı. Sadece Filistinli örgütlerin sözleşmelerine “tahrik karşıtı” maddeler eklemek ve onları “üçüncü taraf denetimine” tabi kılmak siyasi bir tavırdır, ayrımcıdır ve Filistinlilere ve Filistinlilerin insan haklarını savunanlara yönelik ırkçı varsayımları körüklemektedir.

Örneğin İsveç, gelecekte Filistinli partnerlerinden Hamas’ı kınamalarını isteyeceğini açıkladı. Bir hak örgütünden böyle bir kınamayı ifade etmesini talep etmek ve fon sağlamayı buna bağlı kılmak, diğerlerinin yanı sıra ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkına bir saldırıdır ve yalnızca Filistin üzerine çalışan örgütleri hedef almasıyla itibariyle ayrımcıdır.

Diğer yandan, İsrail yetkilileri ve sivil toplum örgütlerinin Filistinlilerin öldürülmesizorla yerinden edilmesi veya Filistinlilere karşı nükleer silah kullanılması yönündeki korkunç çağrılarına ve işgal altındaki Filistin topraklarında, AB tarafından kınananlar da dahil olmak üzere yasadışı yerleşimler inşa eden İsrail güçleri ve yerleşimcilerinin ve hatta İsrailli sivil toplum örgütlerinin sivillere karşı defalarca gerçekleştirdikleri ölümcül saldırılara rağmen İsrailli örgütlere veya İsveç’le işbirliği yapan hükümet kuruluşlarına bu suçları kınamaları için benzer bir zorunluluk getirilmedi. Bu bariz çifte standart ayrımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan haklarına yönelik seçici yaklaşımı da endişe veren bir biçimde ortaya koyuyor.

Antisemitizmin baskı aracı olarak kötüye kullanılması

Antisemitizm ve nefret söylemiyle mücadele etmek elbette önemli; ancak son yıllarda İsrail makamları, Almanya ve Macaristan başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden yetkililer ve AB Komiserleri Verheyli ve Schinas, İsrail’in Filistinlilere karşı devam eden apartheid sistemini de içeren uluslararası hukuk ihlallerine yönelik eleştirileri susturmak için temelsiz antisemitizm iddialarını kullanıyor. İsrail güçlerinin üçte birinden fazlası çocuk en az 14 bin 128 sivili öldürdüğü ve 1,2 milyon Filistinliyi zorla yerinden ettiği mevcut durumda bile, Yahudi aktivistler dahil Filistinlilerle dayanışma ifade eden ve Filistinlilerin haklarını savunanları susturmak ve bazı durumlarda suçlu göstermek için antisemitizm suçlamaları kullanılıyor. İsrail yetkilileri, Gazze’deki Filistinlilerin Nazi ideolojisini desteklediklerini öne sürerek Filistinlilerin öldürülmesini haklı göstermek için dahi antisemitizm iddialarına başvuruyor.

Eve Geddie, “Yükselen antisemitizm karşısında Avrupa liderleri Yahudi toplulukları korumak için tedbir almakla yükümlüdür; ancak Filistinlilerin haklarını savunmayı antisemitizmle bir tutmak ve antisemitizmin yükselişinden Filistinlileri ve Arapları sorumlu tutmak bu amaca aykırıdır ve nefreti daha körükler” değerlendirmesinde bulundu.

Son günlerde AlmanyaAvusturya ve Macaristan yetkililerinin yaptığı mesnetsiz ve ayrımcı açıklamalar, ağırlıklı olarak Müslümanların yaşadığı ülkelerden gelen göçmenleri Avrupa’daki antisemitizmin yükselişiyle suçlayarak yaftaladı. AB’nin sadece Filistinli fon alanlara ek yükümlülükler getirmesi buna benzer ayrımcı ve ırkçı kalıp yargılara dayanıyor.

“Avrupa devletlerinin İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda insan haklarını savunan örgütlere sağlanan fonları kısıtlaması, bazı Avrupa devletlerinin çifte standartlarının açık bir kanıtıdır. İnsan hakları şampiyonu olma iddiasındaki Avrupa devletlerinin güvenilirliği, ateşkes çağrısında bulunmamaları ve binlerce Filistinliyi cezasızlıkla öldürdüğü halde İsrail’i silahlandırmaya devam etmeleri nedeniyle zaten zedelendi. Bu ayrımcı fon kısıtlamaları güvenilirliklerine daha da zarar veriyor” diyen Eve Geddie sözlerini şöyle sonlandırdı:

“AB’yi, üye devletleri ve diğer donörleri, gereksiz ve ayrımcı kısıtlamalar uygulamadan Filistinlilere ayrılan fonların devamlılığını sağlamaya çağırıyoruz. AB yürürlükteki tedbirlerin tahrikle mücadelede yeterli olmadığını düşünüyorsa, ırkçı gerekçelerle Filistinlileri ayrı tutmak yerine, insan haklarını zayıflatan politika ve yasaları teşvik etmeden ve desteklemeden, İsrail’le ve Avrupa içindekilerle yapılanlar dahil tüm sözleşmelerinde daha güçlü tedbirler almalıdır.”