Siyasi liderler ve dev şirketler kâr ve güç artırma arzularıyla insanları yüzüstü bıraktı

  • Uluslararası Af Örgütü 2021 Raporunu yayımladı.
  • Dünya liderleri köklü eşitsizliklerle mücadele etmek için Covid-19 sonrası adil bir iyileşme süreci izleneceğine ilişkin asılsız vaatlerde bulunarak, güç ve kâr biriktirmek adına dev şirketlerle işbirliği yaptı.
  • Uluslararası toplumun artan çatışmalarla başa çıkmakta tamamen başarısız olması, başka gerilimlerin tohumunu ekti.
  • Afrika, Asya ve Latin Amerika’dakiler dahil olmak üzere dünyanın en şiddetli biçimde ötekileştirilen toplulukları bu süreçten ağır zarar gördü.

Uluslararası Af Örgütü bugün, dünya genelinde insan haklarının durumunu değerlendirdiği yıllık raporunu yayımladı. Raporda, varlıklı devletlerin 2021’de dev şirketlerle işbirliği halinde, insanları boş sloganlar ve Covid-19 sonrası adil bir iyileşme süreci izleneceğine ilişkin asılsız vaatlerle aldattığı ve bunun günümüzün en büyük ihanetlerinden biri olduğu belirtildi.

Uluslararası Af Örgütü 2021/22 Raporu: Dünyada İnsan Haklarının Durumu başlıklı rapor, bu devletlerin ve dev şirketlerin esasen küresel eşitsizlikleri daha da artırdığını tespit ediyor. Rapor, tehlikeli kâr hırsı ve acımasız ulusal bencilliğin yanı sıra dünya genelinde hükümetlerin sağlık ve kamu altyapısına yönelik ihmalinin temel sebeplerini ayrıntılarıyla açıklıyor.

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ 2021/22 RAPORU

RAPORU OKU (EN)

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard rapor hakkındaki açıklamasında, “2021 bir iyileşme ve toparlanma yılı olmalıydı. Ama aksine, daha derin eşitsizliklerin ve daha büyük bir istikrarsızlığın kaynağı oldu ve gelecek yıllara yakıcı bir miras bıraktı” dedi.

"2021 bir iyileşme ve toparlanma yılı olmalıydı. Ama aksine, daha derin eşitsizliklerin ve daha büyük bir istikrarsızlığın kaynağı oldu ve gelecek yıllara yakıcı bir miras bıraktı”

Agnès Callamard
UAÖ Genel Sekreteri

Callamard, sözlerini şöyle sürdürdü: “Liderler art arda pandeminin etkilerini ağırlaştıran köklü eşitsizliklere dair ‘daha iyisini inşa etme’ vaatlerini sıraladı. Ama gerçekte dev şirketlerle işbirliği içinde trajik bir ihanet ve açgözlülük oyunu oynadılar. Bu tüm dünyada böyle olsa da en çok zarar görenler, kalıcı yoksulluğun ön saflarında olanlar dahil en şiddetli biçimde ötekileştirilen topluluklar oldu.”

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ 2021/22 RAPORU

RAPORU OKU (TR)


G20 liderlerini Roma'daki G20 Zirvesi öncesinde aşı eşitsizliği konusunu ele almaya çağıran mobil ilan panosu, 29 Ekim 2021. ©Amnesty International

Sadece kendini düşünen milliyetçilik ve şirketlerin açgözlülüğü aşıların başarısına gölge düşürdü

Covid-19 aşılarının hızla piyasaya sürülmesi bilimsel açıdan sihirli bir çözüm gibi göründü ve herkese pandeminin sona ereceği umudu verdi.

Buna karşılık, 2021’de tüm dünyayı tamamen aşılamaya yetecek kadar üretim yapılmasına rağmen yıl sonu itibariyle düşük gelirli ülkelerde yaşayanların %4’ünden azı tam olarak aşılanabilmişti.

Agnès Callamard, “G7, G20 ve COP26 zirvelerinde, siyaset ve ekonomi liderleri etkileyici konuşmalar yaparak, aşıya erişimde büyük değişimler yaratabilecek, sosyal koruma hizmetlerine yatırımları artıracak ve iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele edecek politikaları destekler göründü.  Büyük ilaç ve teknoloji şirketleri, kurumsal sorumlulukla ilgili sözler sarf etti. Dönüm noktası niteliğindeki bu devinim içinde sahne, toparlanma ve daha eşit bir dünya adına somut ve anlamlı değişimlere hazırlandı. Fakat eşitsizlikleri daha da artıran politika ve uygulamalara geri dönerek bu fırsatı heba ettiler. ‘Zengin Çocuklar Kulübü’ kamuoyu önünde, özel görüşmelerinde vazgeçecekleri sözler verdiler” değerlendirmesinde bulundu.

AB üye ülkeleri, Birleşik Krallık ve ABD gibi varlıklı ülkeler, büyük ilaç şirketlerinin daha geniş çaplı aşı dağıtımını mümkün kılmak üzere teknolojilerini paylaşmayı reddederek kârlarını insanların önüne koymasına göz yumarken, bir yandan da ihtiyaç duyduklarından fazla aşı stokladı. 2021’de Pfizer, BioNTech ve Moderna 54 milyar ABD Dolarına varan akıl almaz kârlar öngörmelerine rağmen ürettikleri aşıların %2’sinden azını düşük gelirli ülkelere verdi.

Pandemiden çıkış çabalarını kâr için zayıflatan dev şirketler yalnızca büyük ilaç şirketleri değildi. Facebook, Instagram ve Twitter gibi sosyal medya şirketleri de Covid-19’la ilgili yanlış bilgilerin yayılmasına zemin sağladı ve aşı tereddüdünün artmasına yol açtı. Bazı siyasi liderler yanlış bilgilerin “süper yayıcısı” olarak hareket etti ve kendi siyasi kazançları uğruna güvensizlik ve korku yarattılar.

“Sosyal medya şirketleri yüksek kazanç getiren algoritmalarının pandemiyle ilgili zarar veren bilgileri yaymak için kullanılmasına izin vererek, sansasyonel ve ayrımcı söylemlerin hakikate üstün gelmesini sağladı

Agnès Callamard
UAÖ Genel Sekreteri

Agnès Callamard, “Sosyal medya şirketleri yüksek kazanç getiren algoritmalarının pandemiyle ilgili zarar veren bilgileri yaymak için kullanılmasına izin vererek, sansasyonel ve ayrımcı söylemlerin hakikate üstün gelmesini sağladı. Yanlış bilgilerden bu boyutlarda bir kazanç elde etmeleri ve bunun milyonlarca insanın hayatı üzerindeki etkileri, ortada bu şirketlerin hesap vermesi gereken ciddi bir durum olduğu anlamına geliyor” dedi.

Pandemi müdahaleleri en çok ötekileştirilen toplulukları etkiledi

Küresel Güney’deki birçok ülke dev şirketlerle batı devletleri arasındaki örtük işbirliğinin sonuçlarına maruz kalırken, onlarca yıllık ihmalin ağırlığı altında parçalanan sağlık sistemleri ve ekonomik ve sosyal destek mekanizmaları hasarı daha da ağırlaştırdı. Bu durum hiçbir yerde Afrika’da olduğundan daha net ve acımasız bir biçimde hissedilmedi. Uluslararası Af Örgütü tam da bu nedenle raporunun küresel lansmanını Güney Afrika’da gerçekleştiriyor.

2021 sonunda kıta nüfusunun %8’inden azı tam olarak aşılanmıştı. COVAX girişimi ve Afrika Aşı Tedarik Vakfı’na (AVAT) sağlanan yetersiz dozlar ve ikili ilişkilerle sağlanan bağışlar aracılığıyla ulaşılan bu oran, dünyanın en düşük aşılama oranıydı. Halihazırda yetersiz sağlık sistemlerine sahip ülkelerde aşı yaygınlaştırma kampanyalarının aksaması veya yetersiz kalması nedeniyle insanlar savunmasız bırakıldı.

Güney Afrika’da Mayıs ayına kadar 750 bin çocuk okulu bıraktı. Bu sayı, pandemi öncesinde kaydedilenin üç katıydı. Vietnam’da kadın göçmen işçiler özellikle etkilendi; gıda güvencesizliği yaşadıklarını ve temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını bildirdiler. Venezuela’da pandemi, önceden beri var olan insani acil durumu daha da ağırlaştırdı. Nüfusun %94,5’i gelir yoksulluğu, %76,6’sı ise aşırı yoksulluk içinde yaşıyordu.

Agnès Callamard, “Dünyanın birçok ülkesinde, ayrıcalıklı bir azınlığın bilinçli politika seçimlerinin en yüksek bedelini halihazırda ötekileştirilen gruplar ödedi. Sağlık ve yaşam hakkı çok geniş çapta ihlal edildi, milyonlarca kişi geçim sıkıntısına mahkum edildi, birçoğu evsiz bırakıldı, çocuklar eğitime erişemedi ve yoksulluk arttı. Pandemiye küresel bir müdahale oluşturma konusundaki küresel başarısızlık, daha büyük çatışmalara ve daha büyük bir adaletsizliğe zemin hazırladı. Artan yoksulluk, gıda güvencesizliği ve hükümetlerin muhalefeti ve protestoları bastırmak için pandemiyi araçsallaştırmasının tohumları 2021 yılında ekildi. Bu tohumlar aşı milliyetçiliği ile sulandı ve zengin ülkelerin açgözlülüğü ile beslendi” dedi.


İsrail'in Aparheid Rejimi başlıklı Uluslararası Af Örgütü raporunun lansmanı için Kudüs'te basın toplantısından bir kare, 1 Şubat 2022. ©Amnesty International

Uluslararası tepkinin tehlikeli ölçüde zayıf kalması çatışmaları bulaşıcı hale getirdi

2021’de Afganistan, Burkina Faso, Etiyopya, İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Libya, Myanmar ve Yemen'de yeni çatışmalar başladı, çözümsüz çatışmalar patlak verdi ve var olanlar devam etti. Çatışmaların tarafları uluslararası insan hakları hukukunu ve insancıl hukuku ihlal etti. Sivillere zararlar verildi, milyonlarca kişi yerinden edildi, binlerce kişi öldürüldü, yüzlerce kişi cinsel şiddete maruz bırakıldı ve halihazırda kırılgan olan sağlık ve ekonomi sistemleri çöküşün eşiğine getirildi.

Çoğalan çatışmalara karşı küresel bir mücadele verilememesi daha fazla istikrarsızlığa ve yıkıma sebep oldu. Bu krizlere yönelik uluslararası tepkilerin etkisizliği en çok BM Güvenlik Konseyi’nin adım atmamasında kendini gösterdi. Konsey Myanmar’daki katliamlar, Afganistan’daki insan hakları ihlalleri ve Suriye’deki savaş suçlarıyla ilgili harekete geçmedi. Bu utanç verici eylemsizlik, çok taraflı kuruluşların süregelen ataleti ve güçlü devletlerin hesap verebilir olmaması Rusya’nın uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek Ukrayna’yı işgal etmesine zemin hazırladı.

Agnès Callamard, “Çok az durumda gereken uluslararası tepki verildi ve çok az vakada adalet ve hesap verebilirlik sağlandı. Daha ziyade, çatışmalar arttı. Zamanla genişleyerek etkileri ağırlaştı. Dahil olan tarafların sayısı ve çeşitliliği arttı. Yeni çatışma alanları açıldı. Yeni silahlar denendi. Daha fazla ölüme ve yaralanmaya sebebiyet verildi. İnsan hayatı ucuzlatıldı. Küresel istikrar çöküşün eşiğine getirildi” dedi.


Çin'in Sincan bölgesindeki kamplarda tutulan insanların serbest bırakılmasını talep eden dilekçler Londra'daki Çin Büyükelçiliği'ne teslim edilirken, 7 Ekim 2021. ©Amnesty International

Bağımsız seslere en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemde muhalefeti bastırmayı amaçlayan geriye dönüş eğilimi güçlendi

Hükümetlerin gittikçe çeşitlenen yöntemleri ve taktikleri devreye sokmasıyla birlikte 2021’de bağımsız ve eleştirel sesleri susturmaya yönelik küresel eğilim hız kazandı. İnsan hakları savunucuları, sivil toplum örgütleri, basın kuruluşları ve muhalefet liderleri hukuka aykırı tutuklama, işkence ve zorla kaybetmelerin hedefi oldu. Birçoğu pandeminin yarattığı durumdan faydalanılarak gerçekleştirildi.

En az 67 ülke 2021’de ifade, örgütlenme veya toplanma özgürlüğünü kısıtlamak için yeni yasalar çıkardı. ABD’de en az 36 eyalet toplanma özgürlüğünü kısıtlayan 80’den fazla yasa teklifi sunarken, Birleşik Krallık hükümeti de polisin yetkililerini genişletmeyi ve barışçıl toplanma özgürlüğünü önemli ölçüde sınırlandırmayı öngören bir Polis, Suç, Ceza ve Mahkemeler Yasa Tasarısını sundu.

Gizlice kullanılan dijital teknolojiler silah haline getirildi. Rusya'da hükümet, barışçıl protestocuları toplu halde gözaltına almak için yüz tanıma teknolojisi kullanmaya başladı. Çin'de yetkililer internet servis sağlayıcılara, "ulusal güvenliği tehlikeye atan" web sitelerine erişimi engelleme talimatı verdi ve Sincan ve Hong Kong gibi tartışmalı konuların konuşulduğu uygulamaları engelledi. Esvatini, Güney Sudan, İran, Küba, Myanmar, Nijer, Senegal ve Sudan'da yetkililer, insanların baskılar hakkında bilgi paylaşmasını ve buna karşı örgütlenmelerini engellemek için internet erişiminde kesintiler uyguladı veya tamamen engelledi.

Agnès Callamard, "Birçok hükümet 2021'in zorluklarının en iyi nasıl üstesinden gelineceğini tartışmaya alan açmak yerine, eleştirel sesleri bastırma çabalarını artırdı" sözlerine yer verdi.


Küresel iklim grevi, 9 Eylül 2021. ©Amnesty International

Güç sahipleri daha kötüsünü inşa etmek istiyorsa bu ihanete karşı durmak zorundayız

2021'de güç sahipleri, insanlığa yönelmiş en büyük tehditlerle mücadele etme kararlılığı ve hayal gücünden yoksundu; ancak temsil etmeleri gereken insanlar için aynısı söylenemez.

Kolombiya'da, pandemi sürecinde insanlar ailelerinin gıda ihtiyacını bile karşılamakta zorlanırken hükümetin vergileri artırmaya karar vermesi sonrasında protestocular sokaklara çıktı. Rusya'da toplu halde gerçekleştirilen keyfi gözaltı ve kovuşturmalara karşı protestolar düzenlendi. Hindistan'da çiftçiler, geçim kaynaklarına zarar vereceğini söyledikleri yeni yasaları protesto etti.

Dünyanın dört bir yanında genç ve yerli aktivistler, iklim krizine müdahale etmedikleri için liderlere meydan okudu. Uluslararası Af Örgütü’nün de aralarında bulunduğu sivil toplum örgütleri temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkının tanınması için başarılı lobi faaliyetleri yürüttü. Sivil toplum örgütleri; Nike, Patagonia ve C&A gibi çok uluslu şirketlere karşı, Çin'in Sincan bölgesinde zorla çalıştırmaya suç ortaklığı yaptıkları için stratejik davalar açtı ve suç duyurularında bulundu.

80'den fazla gazetecinin birlikte çalışması ve Uluslararası Af Örgütü'nün teknik desteğiyle gerçekleştirilen Pegasus Projesi önemli bir işbirliği örneği oldu. Pegasus Projesi, İsrail merkezli NSO Group şirketinin ürettiği casus yazılımın Azerbaycan, Fas, Macaristan, Ruanda ve Suudi Arabistan'da devlet başkanlarına, aktivistlere ve gazetecilere karşı kullanıldığını ortaya çıkardı.

"Liderler ve şirketler, neredeyse her fırsatta, aksi yöndeki sözlerine ve vaatlerine rağmen dönüştürücü olmayan yolları tercih ederek, pandeminin ardındaki sistemsel eşitsizlikleri ortadan kaldırmak yerine daha da kalıcı hale getirmeyi seçti. Buna rağmen, dünyanın dört bir yanında insanlar, insan haklarına dayanan daha adil bir dünya istediklerini açık ve net bir biçimde ortaya koydu" diyen Agnès Callamard sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Dünya genelindeki hareketlerin sergilediği somut ve kararlı direnç bir umut ışığıdır. Bu insanlar korkmadan ve yılmadan, daha eşit bir dünya çağrısı yapıyor. Eğer devletler daha iyisini inşa etmeyeceklerse -daha kötüsünü etmeye niyetli görünüyorlarsa- çok az seçeneğimiz kaldı demektir. Bizi susturmaya çalışan her girişimle mücadele etmeli ve tüm ihanetlerine karşı durmalıyız. Bu nedenle, gelecek haftalarda, dünyadaki hareketlerle küresel bir dayanışma kampanyası başlatıyoruz. Bu kampanya ile protesto hakkında saygı gösterilmesi için çağrıda bulunacağız. Ülke liderleri yapmasa da bizler küresel dayanışmayı inşa etmek ve büyütmek zorundayız."