Pazarlık kozu değiller: Acilen ateşkes yapılmalı ve rehineler derhal serbest bırakılmalı

Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023’te Hamas öncülüğünde İsrail’in güneyine düzenlenen saldırılar sırasında sivillerin rehin alınmasından yaklaşık iki yıl sonra, bir kez daha, Filistinli silahlı grupların işgal altındaki Gazze Şeridi’nde rehin tutulan tüm sivilleri derhal ve koşulsuz serbest bırakması gerektiğini vurguladı.

Uluslararası Af Örgütü, aynı zamanda acilen ateşkes yapılması ve İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik devam eden soykırımına son vermesi çağrılarını da yinelemektedir. Geçen ay, İsrail Gazze’de Filistinlileri yok etme harekâtını hızlandırarak, gitgide artan can kayıplarına yüzlerce sivili daha ekledi, sivil altyapıyı kasten tahrip etti ve yüz binlerce Filistinli sivili zorla yerinden etti. Böylelikle Filistinlilerin fiziksel varlığına son vermeye kararlı olduğunu gösterdi.

İsrail’in Gazze’de, özellikle de Gazze kentinde askeri saldırılarını artırması, tasarlanmış açlık ve zorla yerinden edilme koşullarında hayatta kalma mücadelesi veren Filistinliler için feci sonuçlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda Filistinli silahlı gruplar tarafından rehin tutulan İsraillilerin ve diğer kişilerin de hayatını tehlikeye atıyor. 20 Eylül 2025’te, Hamas’ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları, hâlâ rehin tutulan kişilerin “veda fotoğrafı” olarak adlandırdığı fotoğraflarını yayımlayarak rehinelerin akıbetiyle ilgili endişeleri artırdı.

Hukuka aykırı olarak alıkonulmaya devam edilen 47 kişiden tamamı erkek olan 20’sinin hâlâ hayatta olduğuna inanılıyor. Ölüm, işkence ve diğer türde kötü muamele riski altındalar. Hamas öncülüğündeki acımasız 7 Ekim 2023 saldırıları sırasında, büyük bir bölümü canlı olarak rehin alınarak Gazze’ye götürülen çoğu sivil 251 kişiden geriye yalnızca onlar kaldı. Bu kişilerin çoğu canlı olarak rehin alındı ancak mevcut bilgilere göre 36 vakada Filistinli saldırganlar, saldırılar sırasında öldürülen kişilerin cansız bedenlerini ele geçirdi. Rehin almak ciddi bir uluslararası insancıl hukuk ihlali ve savaş suçudur.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, konu hakkındaki açıklamasında, “Eylemsizlikle geçen her bir dakika daha fazla cana mâl oluyor ve sivillerin yaşadığı dehşeti derinleştiriyor. Acil bir ateşkes salt ahlaki bir zorunluluk değil, aynı zamanda küresel bir sorumluluktur. İsrail, Gazze’de kasten aç bırakma ve toplu halde yerinden etme politikası da dahil Filistinlilere yönelik soykırımına derhal son vermelidir. Filistinli silahlı gruplar acilen tüm sivil rehineleri serbest bırakmalıdır” dedi. Callamard, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamas, tüm rehinelerin serbest bırakılıncaya kadar insanca muamele görmelerini, uluslararası gözlemcilere erişebilmelerini, aileleri ve sevdikleriyle düzenli ve onurlu iletişim kurabilmelerini sağlamalıdır. Ayrıca Hamas ve diğer Filistinli silahlı gruplar, 7 Ekim 2023’te ele geçirilen kişilerin cansız bedenlerini derhal ve koşulsuz iade etmelidir. Bunların gerisinde kalan her adım, uluslararası hukuk kapsamında ağır suç teşkil eder ve çaresizce yakınlarının güvenli bir şekilde geri dönmesini veya hiç değilse onlardan haber almayı bekleyen ailelerin daha da ızdırap çekmesine yol açar.”

Hamas ve Filistin İslami Cihat örgütlerinin açıklamaları ve eylemleri, hem sivilleri hem de askerleri İsrail yetkililerini askeri saldırılarını durdurmaya, keyfi olarak tutuklanan tüm Filistinli mahkumları serbest bırakmaya ve Gazze üzerindeki ablukayı ve Filistin toprağını hukuksuz işgallerini sona erdirmeye zorlamak için pazarlık kozu olarak elde tuttuklarını açıkça ortaya koymaktadır. Bu tutum, uluslararası hukuk uyarınca rehin almanın tanımına karşılık gelmektedir.

Ekim 2023’ten bu yana, İsrail yetkilileri İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nın tamamında Filistinlilerin gözaltına alınmasını büyük oranda artırdı. İsrailli sivil toplum örgütü Hamoked’in verilerine göre, 1 Eylül 2025 tarihi itibariyle 11 bin 40 Filistinli İsrail yetkilileri tarafından alıkonuluyor ve bunların bir kısmı on yıllardır cezaevinde tutuluyor. Yarısından fazlası (yaklaşık %57’si), idari gözetim altında veya Yasadışı Militanlar Yasası kapsamında suçlama veya yargılama olmadan cezaevindedir. Kudüs Hukuki Yardım ve İnsan Hakları Merkezi’nin (JLAC) açıkladığına göre, en az 730 Filistinlinin cansız bedeni, bazıları on yıllardır olmak üzere İsrail yetkilileri tarafından pazarlık kozu olarak tutuluyor.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in keyfi olarak alıkoyduğu binlerce Filistinliyi derhal serbest bırakmasını, Filistinli tutuklulara yönelik işkence, aç bırakma ve cinsel şiddet de dahil ihlallere son vermesini ve uzun yıllardır süregelen yasadışı bir uygulamayla Filistinlilerin cansız bedenlerini pazarlık kozu olarak tutmaya son vermesini talep etmektedir.

Agnès Callamard açıklamasında, “İnsanları rehin tutmanın da suçlama veya yargılama olmadan uzun süre keyfi olarak alıkoymanın da haklı bir gerekçesi olamaz. Dünya, insanlığa sırt çevirmemelidir” ifadelerine yer verdi.

Esaret altındaki rehinelere yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet

Rehin alınan İsrailliler ve diğer ülke vatandaşları, 7 Ekim 2023’ten bu yana korkunç bir eziyetle karşılaşmaktadır. Rehineler kimseyle görüştürülmeyerek, serbest bırakıldıkları güne kadar aileleriyle iletişim kurmalarına veya Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne (ICRC) ulaşmalarına izin verilmiyor. Birçok aile, aylarca veya daha uzun süre yakınlarının hayatta mı ölü mü olup olmadığına ilişkin hiçbir yaşam belirtisine erişemiyor ve bu nedenle daha da büyük bir ızdırap çekiyor.

Serbest bırakılan rehineler, Uluslararası Af Örgütü’ne, medyaya veya sağlık uzmanlarına yaptıkları açıklamalarda, esaret altında suistimale maruz bırakıldıklarını bildirdi. Serbest bırakılan bir erkek rehine Uluslararası Af Örgütü’ne, kendisinin ve diğer dört erkeğin rehin alındıktan sonra günlerce dövüldüğünü, bir tünelde tutulduklarını ve kendilerine yeterli yiyecek ve su verilmediğini söyledi. En az beş diğer erkek ve bir kadın, kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda, dayak ve diğer türde fiziksel kötü muameleye maruz bırakıldıklarını ifade etti. Dört kadın, iki kız çocuk ve iki erkek de cinsel saldırı, zorla çıplak bırakma veya zorla evlendirme tehditlerine maruz bırakıldıklarını açıkladı. Bu eylemler, uluslararası hukuk uyarınca işkence ve diğer türde kötü muamele kapsamına giren fiziksel ve cinsel şiddet türleridir.

Kasım 2023’te serbest bırakılan rehinelerin tedavisine katılan bir sağlık uzmanı, Uluslararası Af Örgütü’ne bazı rehinelerin dövüldüklerini, şiddet eylemlerine tanıklık etmeye veya katılmaya zorlandıklarını, tecritte ve tamamen karanlık bir ortamda tutulduklarını ve temel ihtiyaçlardan yoksun bırakıldıklarını kendisine söylediklerini, tüm bunların ciddi ve uzun vadeli ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açtığını aktardı. Sağlık uzmanı, aynı zamanda iade edilen bazı rehinelerin zorla çıplak bırakma ve cinsel saldırı da dahil cinsel şiddete maruz bırakıldıklarını söylediklerini ifade etti.

Doğu Kudüs Dahil İşgal Altındaki Filistin Toprağı’na ve İsrail’e İlişkin Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu (BM Soruşturma Komisyonu) Eylül 2024’te, “bazı rehinelerin esaret altında cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakıldığına ilişkin inandırıcı bilgiler edindiği” ni, bunlar arasında tecavüze maruz bırakıldığını bildiren bir kadın rehinenin de yer aldığını açıkladı. BM Genel Sekreteri’nin Çatışma Bölgelerinde Cinsel Şiddete İlişkin Özel Temsilciliği ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığı da rehinelere yönelik tecavüz de dahil cinsel şiddete dair kanıtlar tespit edildiğini bildirdi. UCM Ön Yargılama Dairesi, Savcılığın, Muhammed Deif adıyla bilinen, Hamas’ın askeri kanadının lideri Muhammed Diab İbrahim El Masri hakkında yakalama kararı çıkarılması talebini onaylarken, “Bazı rehineler, ağırlıklı olarak da kadınlar Gazze’de esaret altında tutulurken zorla penetrasyon, zorla çıplak bırakma ve alçaltıcı ve onur kırıcı muamele de dahil cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakıldı” ifadelerini kullandı.

Hamas ve Filistin İslami Cihat örgütleri, alıkoydukları tüm rehineleri ve aile üyelerini psikolojik şiddete maruz bıraktı. Tüm rehineleri dış dünyayla iletişimleri olmadan tecritte tuttular. Serbest bırakıldıkları güne kadar aileleriyle iletişim kurmalarına ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne ulaşmalarına izin vermediler. Tuttukları rehine listesini açıklamadıkları gibi, rehinelerin nerede tutulduğuyla ve durumlarıyla ilgili ayrıntıları ve güncellemeleri de paylaşmayarak, ailelerin rehin tutulan yakınlarıyla ilgili bilgi almalarını engellediler. Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü aile üyeleri, aylarca veya daha uzun süre yakınlarıyla ilgili hiçbir yaşam belirtisine erişemediklerini söyledi ve sevdiklerinin nerede veya ne durumda olduğunu, geri dönüp dönmeyeceklerini bilmemenin dayanılmaz bir acı ve ızdırap verdiğini anlattı.

Serbest bırakılan rehinelerin, sağlık uzmanlarına verdikleri tanıklıklara göre, Filistinli silahlı gruplar rehin alınan aile üyelerini kasten birbirlerinden ayrı tuttu ve bazı çocukları tamamen yalnız başlarına alıkoydu. Nir Oz yerleşiminden (kibbutz) kaçırıldığında 11 yaşında olan Erez Calderon (kaçırılma anının kaydedildiği video Uluslararası Af Örgütü tarafından doğrulanmıştır), İsrail basınına babası ve kız kardeşinden ayrı tutulduğunu söyledi. Bu durum, Erez’in aile üyelerinin basına verdikleri başka söyleşilerde de doğrulandı.

Hamas ve Filistinli silahlı gruplar, rehinelerin onları genellikle yaralı halde, acı ve korku içinde ve hayatları veya serbest bırakılmaları için yalvarırken gösteren fotoğraflarını ve videolarını yayımladı. Ayrıca rehineleri kaçırılmaları sırasında ve onur kırıcı “serbest bırakma törenlerinde” kalabalıkların önünde alenen sergilediler. Rehinelerin, bu tür onur kırıcı ve alçaltıcı muameleye maruz bırakılması insan onuruna yönelik bir saldırıdır, uluslararası insancıl hukuk uyarınca yasaktır ve savaş suçudur.

Temmuz 2025 sonu ve Ağustos başlarında, Filistinli silahlı gruplar internette, iki rehinenin şiddetli kötü muameleye maruz bırakıldıklarını gösteren videolar paylaştı. Filistin İslami Cihat örgütünün askeri kanadı olan Kudüs Tugayları’nın logosunun yer aldığı bir videoda, rehinelerden biri olan Rom Braslavski, bir tünelin zemininde aşırı kilo kaybetmiş olarak ve ağlarken görülüyor. Rom, ayakta duramayacak kadar halsiz olduğunu ve ölmek üzere olduğunu söylüyor. Filistin İslami Cihat, video kaydedildikten sonra Rom’u rehin tutanlarla iletişimlerinin kesildiğini iddia etti ve ailenin ızdırabını daha da artırdı. Kassam Tugayları’nın 2 Ağustos 2025 tarihinde yayımladığı bir videoda, Evyatar David bir tünelde aşırı zayıflamış halde, “sanırım bu benim mezarım” dediği bir çukur kazmaya zorlanırken görülüyor. Açıklamalı bir takvimi göstererek arka arkaya günlerce yemek yemediğini ayrıntılarıyla anlatıyor. Esaret altında uzun süre kasten yiyecekten yoksun bırakmak ve fiziksel şiddet gibi, bu koşullar altında bir kişinin kendi mezarını kazmaya zorlanması da işkence kapsamına girmektedir.

Rehinelerin alıkonulması ve onların acılarını gösteren videoların yayımlanması yalnızca o kişilere karşı işlenmiş bir suç değildir; rehinelerin yakınlarına yaşatılan belirsizlik ve ızdırap da işkence ve diğer türde kötü muamele teşkil eder.

Rehin alma ve cansız bedenlerin kaçırılması

İsrail gazetesi Haaretz’in hazırladığı veritabanının diğer veri setleriyle karşılaştırılması sonucunda ortaya çıkan bilgilere göre, Hamas öncülüğünde İsrail’in güneyine gerçekleştirilen saldırılar sırasında ele geçirilen 251 kişiden 27’si aktif görevde olan askerlerdi. Kalan 224 kişinin büyük çoğunluğu sivillerdi. 124’ü erkek, 64’ü kadın ve 36’sı çocuklardan oluşuyordu. İsrail’den kaçırılanlar arasında, 10 yaşın altında 16 çocuk ve 80 yaşın üzerinde dokuz kişi vardı. Kaçırılanların çoğu İsrailli Yahudi’ydi ve bunların bazıları çifte vatandaştı. Yedisi, İsrail’in Bedevi vatandaşlarıydı. En az 35 yabancı uyruklu kişi vardı. 36 vakada kaçırılanlar, Gazze’ye götürüldüklerinde cansızdı.

Uluslararası Af Örgütü, video ve tanıklıklardan elde edilen kanıtlara dayalı olarak, 7 Ekim 2023’te kişilerin, çiftlerin ve ailelerin, Kassam Tugayları üyelerinin de aralarında bulunduğu kişiler tarafından çok sayıda sivil yerleşimdeki evlerinden zorla çıkarılarak Gazze’ye götürüldüğünü belgeledi. İlaveten, Nova müzik festivali alanı ve çevresindeki yerlerden gençlerin kaçırıldığını, bazılarının saklandıkları roket sığınaklarından zorla çıkarıldığını belgeledi.

İsrail’de kalkınma alanında faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütü olan Fair Planet’ın kurucusu ve başkanı, aynı zamanda tabandan barış hareketi Women Wage Peace’in üyesi olan Shoshan Haran, ailesinden üçü çocuk altı kişiyle birlikte Hamas tarafından kaçırıldı ve rehin alındı. Gazze’yi çevreleyen sınır çitinden yaklaşık 4 kilometre uzaklıktaki Be’eri kibbutzunda yaşayan ve o dönemde 67 yaşında olan Shoshan, Uluslararası Af Örgütü’ne, WhatsApp’tan bir uyarı mesajı

Shoshan, Uluslararası Af Örgütü’ne, silahlı erkeklerin onları zorla güvenli odadan çıkardığını söyledi. Aralarından biri İngilizce, “Kadınları, çocukları alın. Erkekler, bam bam!” diye bağırmış. Ardından, kibbutzdan çıkarıldılar ve Gazze’ye götürüldüler. Shoshan ve ailesinden beş kişi, Shoshan’ın “dehşet verici 50 günlük esaret” olarak tanımladığı sürenin ardından serbest bırakıldıklarında Shoshan, eşi Avshalom Haran’ın, aile güvenli odadan zorla çıkarıldıktan sonra öldürüldüğünü öğrendi. Kendisiyle birlikte kaçırılan damadı Tal Shoram ise 500 günden fazla rehin tutulduktan sonra serbest bırakıldı.

Shoshan’ın kız kardeşi Lilach Kipnis, eşi Eviatar Kipnis ve Filipinler vatandaşı olan bakıcıları Paul Castelvi de kibbutza düzenlenen saldırılarda öldürülenler arasındaydı.

49 yaşındaki öğretmen Liat Atzili, Uluslararası Af Örgütü’ne, Gazze’yi çevreleyen sınır çitine yakın konumdaki başka bir kibbutz olan Nir Oz’dan rehin alındığını anlattı. Liat, kibbutza saldırıldığında güvenli odasında saklandığını, önce bazı sivil giyimli kişilerin gelip güvenli odanın kapısını açtığını, kendisinden para istediğini ve parasının olmadığını söyleyince gittiklerini belirtti. Onlar gittikten sonra silahlı iki kişi gelmiş. Liat, “İki kişi geldi, silahlıydılar, üniforma giymişlerdi. Kapıyı açtılar. Beni kaçırdılar” diye anlattı. Kibbutzdan başka biriyle bir araca bindirildiklerini, ancak Gazze’ye vardıklarında ikisini ayırdıklarını söyledi. Uluslararası Af Örgütü’ne, kendisini tutan muhafızların Hamas üyesi olduğunu, esaret altında geçirdiği sürede ise daha kıdemli olduğunu anladığı diğer Hamas üyelerinin onu görmeye geldiğini ve bu kişilerin rehinelerin tutulduğu “daireleri teftiş ettiğini” ifade etti.

Ayrıca 7 Ekim 2023’te kaçırılanlar arasında, Uluslararası Af Örgütü tarafından doğrulanan videolarda da görüldüğü üzere ağır yaralı kişiler de vardı. Festivale düzenlenen saldırıdan kaçarak bir roket sığınağında saklanmaya çalışan, Nova festival alanı yakınındaki 232. yoldan kaçırılan 22 yaşındaki Hersh Goldberg-Polin onlardan biriydi.

Uluslararası Af Örgütü, muhtemelen hem Kassam Tugayları hem de Aksa Şehitleri Tugayları’ndan savaşçıların da aralarında bulunduğu Filistinli savaşçıların, İsrail’in güneyindeki saldırılar sırasında öldürülen veya ölümcül şekilde yaralanan kişileri Gazze’ye götürdüğünü gösteren kanıtları da belgeledi. Bu eylem, ailelerin ölen yakınlarını defnetmesini engelledi ve birçok durumda, bazen aylarca veya daha uzun süre yakınlarının hayatta mı ölü mü olduğunu bilememelerine yol açtı.

Hayattayken kaçırılan en az 48 rehinenin Gazze’de öldüğü bildirilmektedir. Diğerleri, rehine takası müzakereleri sonucu serbest bırakıldı veya İsrail ordusunun baskınlarında kurtarıldı. Bu baskınlardan birinde yüzlerce Filistinli öldürüldü.

Rehinelerin öldürülmesi

Hamas’ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları ve Filistin İslami Cihat’ın askeri kanadı olan Kudüs Tugayları, yayımladıkları basın açıklamalarında, İsrail’in eylemlerine misilleme olarak veya İsrail ordusunun kurtarma operasyonlarını engellemek için ellerinde tuttukları İsrailli rehineleri öldürmekle tehdit etti.

1 Eylül 2024’te İsrail ordusu, önceki gün Refah’ta, İsrail güçlerinin Ağustos 2024’te 52 yaşındaki bir diğer rehine olan Qaid Farhan Alkadi’yi tek başına ancak canlı olarak bulduğu bir tünelin yakınındaki bir yeraltı tünelinde altı İsrailli rehinenin cansız bedenlerine ulaştıklarını açıkladı.

Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin 2 Eylül 2024’te sosyal medyada paylaştığı üç açıklama görünüşe göre İsrail ordusunun açıklamasına cevaptı ve altı kişinin kurtarılmalarını engellemek için öldürüldüğünü ifade ediyordu.

2025 yılında Kassam Tugayları, kalan İsrailli rehineleri öldürme tehditlerini artırdı. Uluslararası Af Örgütü tarafından incelenen bir videoda da görüldüğü üzere, 15 Şubat 2025’te kalan rehineler için zamanın azaldığı yönünde tehditkâr bir mesaj iletmek amacıyla, rehine-mahkûm takası müzakereleri sonucu serbest bırakılan üç İsrailli rehineden birine, üzerinde hâlâ Gazze’de tutulan rehinelerden biri olan Matan Zangauker’in fotoğrafının bulunduğu bir kum saati taşıttılar. Kassam Tugayları 24 Mart 2025’te, tek hayatta kalma şansları olarak bir rehine-mahkûm takası anlaşması yapılması için yalvaran iki rehineyi gösteren bir başka video yayımladı.

7 Ekim 2023’te kaçırılan en tanınmış rehinelerden üçü olan Arjantin-İsrail vatandaşı Shiri Bibas ile iki oğlunun (dokuz aylık Kfir Bibas ve dört yaşındaki Ariel Bibas) cansız bedenleri, rehine-mahkûm takası müzakereleri kapsamında 21 Şubat 2025’te nihayet ailelerine iade edildi. Kassam Tugayları bundan üç hafta önce, eşi Shiri ve çocuklarından ayrı tutulan Yarden Bibas’ı serbest bırakmıştı.

Shiri ve iki oğlu 7 Ekim 2023’te Nir Oz’dan kaçırılırken görüldüklerinde hayattalardı ve zarar görmemişlerdi. Ancak 20 Aralık 2024 tarihiyle yayımlanan bir videoda, Filistin Mücahit Hareketi’nin askeri kanadı olan Mücahidin Tugayları’nın sözcüsü basına verdiği bir röportajda, Shiri ve iki oğlunun, onları rehin tutan kişilerle birlikte İsrail’in hava saldırısında öldürüldüğünü söyledi. Kassam Tugayları da aynı yönde bir açıklama yaptı ve İsrail ordusu iddiayı araştıracağını belirtti. Mücahidin Tugayları ve Kassam Tugayları iddialarını destekleyecek bir kanıt sunmadı. İsrail yetkilileri bu kişilerin onları rehin tutanlar tarafından öldürüldüğünü iddia etti ancak benzer şekilde onlar da bir kanıt sunmadı.

Bazı rehineler, İsrail ordusu tarafından öldürüldü. En bilinen vaka, 15 Aralık 2023’te, İsrail güçlerinin yerel Filistinli silahlı grupların ciddi direnişiyle karşılaştığı Gazze kentindeki Şucaiyye mahallesinde, üçü de vurularak öldürülen 28 yaşındaki Yotam Haim, 22 yaşındaki Samer Talalka ve 26 yaşındaki Alon Shamriz vakasıdır. İsrail ordusu hızla bu ölümlerin sorumluluğunu üstlendi; ancak Nik Beizer, Ron Sherman ve Elia Toledano adlı diğer üç rehine vakasında, ordunun bu kişilerin Kasım 2023’teki bir hava saldırısında öldürüldüğünü açıklaması 10 ay sürdü.

Arka Plan

İsrail’in güneyine düzenlenen 7 Ekim 2023 saldırılarında yaklaşık bin 200 kişi öldürüldü. En az 36’sı çocuk olmak üzere 800’den fazlası sivildi. Öldürülenlerin büyük bir bölümü Yahudi İsraillilerdi ancak aralarında İsrail’in Bedevi vatandaşları ile yabancı uyruklu göçmen işçiler, öğrenciler ve sığınmacılar da vardı. 4 binden fazla kişi yaralandı, yüzlerce ev ve sivil yapı yıkıldı veya oturulamaz hale getirildi. Uluslararası Af Örgütü, Filistinli silahlı grupların saldırılar sırasında uluslararası insancıl hukuk ihlalleri ve savaş suçları işlediği ve hâlâ rehineleri tutarak, kötü muameleye maruz bırakarak ve ele geçirilen cansız bedenleri alıkoyarak uluslararası hukuk uyarınca suç işlemeye devam ettiği sonucuna ulaşmıştır.

Mayıs 2024’te Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı, Hamas liderleri İsmail Haniye, Muhammed Deif ve Yahya Sinvar hakkında, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren işlenen imha, cinayet, tecavüz ve diğer türde cinsel şiddet, rehin alma, işkence, diğer insanlık dışı eylemler, zalimane muamele ve insan onurunun hiçe sayılması da dahil savaş suçları ve/veya insanlığa karşı işlenen suçlarda sorumluluk taşıdıkları iddiasıyla yakalama kararı çıkarılması için başvuruda bulundu. Kasım 2024’te Mahkemenin Ön Yargılama Dairesi, Muhammed Deif hakkında yakalama kararı çıkardı. Daire, üç Filistinli şüphelinin İsrail ordusunun operasyonlarında öldürüldüğünün doğrulanmasının ardından haklarındaki soruşturmayı sona erdirdi.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığına göre, İsrail’in 7 Ekim 2023 saldırılarının ertesinde başlattığı askeri saldırılarda, 18 binden fazlası çocuk 65 binden fazla kişi öldürüldü, 200 binin üzerinde kişi yaralandı. Çoğu, doğrudan sivillere yönelik saldırılarda veya birden fazla nesilden oluşan aileleri tamamen yok eden gelişigüzel saldırılarda öldürüldü veya yaralandı. Gazze’de on binlerce Filistinli hâlâ kayıp; cansız bedenlerinin yıkılan binaların enkazı altında veya İsrail’in askeri operasyonları nedeniyle erişilemeyen bölgelerde olduğu düşünülüyor. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) verilerine göre, Gazze’deki tüm yapıların yüzde 78’i, İsrail’in askeri operasyonları sonucunda yıkıldı veya hasar gördü.

Kasım 2024’te, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Ön Yargılama Dairesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında, sivilleri aç bırakmayı ve kasten sivil halka saldırı düzenlemeyi içeren savaş suçlarından ve cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemleri içeren insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü yakama kararı çıkardı.

Aralık 2024’te Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’de öldürmek, ciddi bedensel veya ruhsal hasara yol açmak ve Filistinlileri kasten fiziksel varlıklarını ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmak yoluyla Filistinlilere soykırım uyguladığı sonucuna vardı. Gazze’den çoğunluğu sivil binlerce Filistinli, İsrail’in askeri operasyonları sırasında gözaltına alındı ve çoğu, İsrail’deki gözaltı kamplarına ve cezaevlerine nakledilmeden önce halka açık olarak zorla çıplak bırakıldı ve işkenceye maruz bırakıldı.

İsrail, bu kişileri gözaltında sistematik olarak aç bırakma, fiziksel ve cinsel şiddet de dahil işkenceye ve diğer türde kötü muameleye maruz bıraktı ve bağımsız gözlemcilere ve insani yardım örgütlerine erişimlerini engelledi. Filistinli tutuklular komisyonunun açıkladığına göre, 7 Ekim 2023’ten bu yana en az 76 Filistinli, İsrail’in gözetimi altında hayatını kaybetti. Gözaltında hayatını kaybeden Filistinlilerin gerçek sayısının ise daha yüksek olduğu düşünülmektedir.

7 Ekim 2023 saldırıları, İsrail’in İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nı uzun süreli işgali ile Filistinlilere apartheid sisteminin uygulanması ve Gazze’nin 2007 yılından beri yasadışı olarak abluka altında tutulması da dahil olmak üzere İsrail güçlerinin Filistinlilere karşı işlediği yaygın insan hakları ihlalleri bağlamında gerçekleşti.