Pakistan: Zorla kaybetme, kaybedilenlerin aileleri üzerinde kapsamlı etkiler bırakıyor

Dünyada ve Türkiye’de ağır örneklerine yakından tanık olduğumuz ‘zorla kaybetme’ler konusunda sicili kabarık ülkelerden biri de Pakistan.

Uluslararası Af Örgütü, yayımlanan yeni brifinginde, zorla kaybetmenin, kaybolanların aileleri üzerindeki yıkıcı etkilerini ayrıntılarıyla ortaya koyarak, Pakistan yetkililerinin bu korkunç uygulamaya son vermesi gerektiğini belirtti.

Uluslararası hukuk gereğince zorla kaybetme, devlet görevlilerinin bir kişiyi alıkoyduklarını inkar ettikleri veya kişinin akıbeti ya da nerede tutulduğuyla ilgili bilgi vermeyi reddettikleri bir suçtur.

“Yaşayan Hayaletler”  başlıklı brifing, zorla kaybetmenin, yalnızca kaybedilenin insan haklarını ihlal etmekle kalmayıp aynı zamanda ailelerin ruhsal ve fiziksel sağlıklarını, ekonomik durumlarını ve güvenliklerini etkilediğini ve yaftalanmaya ve sosyal izolasyona yol açtığını belgeliyor. 

YAŞAYAN HAYALETLER

BRIFING'İ OKU (EN)

1980’lerin ortalarına kadar belgelenen vakalar var; ancak uygulama, Pakistan istihbarat servisleri tarafından 2001’de sözde, “Terörle Mücadele”nin başlangıcından bu yana insan hakları savunucularını, siyasi aktivistleri, öğrencileri ve gazetecileri hedef alıyor ve zorla kaybedilen yüzlerce kişinin akıbeti bilinmiyor. Zorla kaybetmeyi yasa dışı hale getirmeyi öngören değişiklik iki buçuk yılı aşkın bir süredir yasama sürecinde takılıp kalmış durumda ve süregelen tekrarlar, uluslararası insan hakları hukukuna ve örnek uygulamalara aykırı. 

“Zorla kaybetme, son 20 yılda Pakistan’da yüzlerce aile için telafi edilemez ıstıraplara sebep olan acımasız bir uygulamadır."

Rehab Mahamoor
Uluslararası Af Örgütü Güney Asya Araştırmacısı

Uluslararası Af Örgütü Güney Asya Araştırmacısı Rehab Mahamoor konuyla ilgili açıklamasında, “Zorla kaybetme, son 20 yılda Pakistan’da yüzlerce aile için telafi edilemez ıstıraplara sebep olan acımasız bir uygulamadır. Aileler, sevilen birini kaybetmenin, sevdiklerinin nerede olduklarını veya güvende olup olmadıklarını bilmemenin verdiği tarifsiz acılara ek olarak sağlık sorunları ve ekonomik sorunlar gibi diğer uzun vadeli sonuçlara maruz kalıyor” dedi. Mahamoor sözlerini şöyle sürdürdü:    

“Pakistan yetkilileri bu bitimsiz cezayı tarihe gömmek zorundadır. Yetkililer, uluslararası insan hakları hukukuna uygun şekilde zorla kaybetmenin mevzuat yoluyla suç olarak kabul edilmesini hızlandırmanın yanı sıra, zorla kaybetmeye maruz bırakılan herkesin akıbetini ve nerede olduğunu ailelerine derhal açıklamalı ve halen alıkonulanları serbest bırakmalıdır.”

Uluslararası Af Örgütü ayrıca zorla kaybetme suçunda cezai sorumluluk taşıdığından şüphelenilen herkesin olağan sivil mahkemeler önünde, ölüm cezasına başvurulmaksızın adil bir şekilde yargılanması için çağrı yapıyor.

Uluslararası Af Örgütü, Pakistan güvenlik güçleri tarafından kaçırıldıktan sonra akıbetleri hâlâ bilinmeyen 10 kişinin aile üyeleriyle görüştü. Bu kişilerin her biri yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları ve mide-bağırsak hastalıkları dahil olmak üzere strese dayalı sağlık sorunları olduğunu belirtti.  

Zorla kaybedilen kişinin evin geçimini sağlayan kişi olması halinde, etkilenen aileler ekonomik sorunlarla da karşı karşıya kalıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün belgelediği üç vakada, kaybedilenlerin çocukları gelir kaybı ve yaftalanma nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı.

İki kardeşi sırasıyla 2014 ve 2021’de kaçırılan Sultan Mahmood, Uluslararası Af Örgütü’ne, aile için iki gelir sağlayanı kaybetmenin, kardeşlerinin geri dönmesini sağlamaya çalışmanın yasal maliyetiyle birleşmesi sonucunda 2,5 milyon Pakistan Rupisi (yaklaşık 165 bin TL) borçlandığını ve evi de dahil olmak üzere tüm mal varlığını satmak zorunda kaldığını söyledi.

Başka bir vakada, babası 2009’da yetkililer tarafından kaybedilen ve zorla kaybetmeye karşı mücadele eden aktivist Sammi Baloch’un küçük kız kardeşinin Belucistan’da ordu tarafından yönetilen bir kolejin sınavına girmesi, yetkililerin onun Baloch’un yakını olduğunu öğrenmesinin ardından engellendi.

Zorla kaybedilenlerin aileleri genellikle bir kaçırılma sonrasında sessiz kalmak ile sevdiklerini sonsuza kadar kaybetme riskini almak arasında imkansız bir seçimle karşı karşıya kalır. Yetkililerin aileleri maruz bıraktığı korkutma girişimleri ve tacizler zorla kaybetmenin ardından yıllarca sürebilir ve bazı durumlarda kişi iade edildikten sonra da devam eder. Bunlar sıkı gözetim, engellenen numaralardan gelen tehdit aramaları ve hatta kişisel cihazlara yönelik kimlik avı saldırıları şeklinde gerçekleşebilir.

Uluslararası Af Örgütü, Ağustos 2017’de kaçırılmasının ardından 10 ay boyunca alıkonulan Inaam Abbasi de dahil olmak üzere, zorla kaybetme mağdurlarının kendileriyle de görüşmeler yaptı. Inaam Abbasi maruz kaldığı fiziksel işkence nedeniyle kronik eklem ağrısı, yüksek tansiyon ve kapı zilinin çalması gibi gündelik olaylarla tetiklenebilen travma sonrası stres bozukluğu gibi bir dizi sağlık sorunu yaşıyor. Abbasi, Uluslararası Af Örgütü’ne, “Biri beni tekrar götürmek için geldi zannediyorum” dedi.

Geçen ay, Uluslararası Af Örgütü, zorla kaybetmeleri sona erdirmek için Pakistan Ceza Kanunu’nda değişiklik öngören ancak uluslararası insan hakları hukuku ve örnek uygulamalara uymayan bir dizi yasa teklifini eleştirdi.

8 Kasım’da, İnsan Hakları Bakanı Dr. Şirin Mazari, Ulusal Meclisin yasa teklifini kabul ettiğini bildiren bir tweet attı. Tweet’e göre devlet görevlilerini, daire başkanlarını ve kurum başkanlarını zorla kaybetmelerden sorumlu tutulmaya karşı koruyan tartışmalı bölümlerden biri yasa teklifinden çıkarıldı. Buna karşılık, mevzuat, uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına aykırı olmaya devam ediyor.