Kuzey Amerika: 'Üç Amigo' zirvesinin önceliği mülteci ve göçmen hakları olmalı

Uluslararası Af Örgütü bugün yaptığı açıklamada, mülteci ve göçmenlerin haklarının Meksika’nın başkenti Meksiko’da yapılacak Kuzey Amerika Liderler Zirvesi'nde birinci öncelik olması gerektiğini söyledi.

Başkan Biden, Başkan Lopez Obrador ve Başbakan Trudeau, insanlık dışı ortak göç politikalarını uygulamaya son vermeli ve bunları uluslararası insan hakları standartlarına uygun politikalarla değiştirmelidir.

Uluslararası Af Örgütü Amerikalar Direktörü Erika Guevara-Rosas konu hakkındaki açıklamasında, “Şiddet ve zulümden kaçan insanların sayısı artmaya devam ederken, göçmen ve mültecilerin insan haklarının korunması kritik önem taşıyor. Başkan Biden, Başkan Lopez Obrador ve Başbakan Trudeau hareket halindeki insanların önündeki engelleri artırmak ve onları başka güçlüklere maruz bırakmak yerine, Kuzey Amerika'da ve ötesinde göçmenlerin ve mültecilerin haklarını korumak için önlemler almalıdır” dedi.

Zulümden kaçan ve genellikle şiddet, ekonomik zorluklar ve iklim değişikliği nedeniyle sınırları aşmak zorunda kalan insanların karşılaştığı tehlikeli koşullar, Kuzey Amerika'nın en ciddi insan hakları kaygılarından biri olmaya devam ediyor. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda göçmen ve mülteci, Amerika Birleşik Devletleri'ne geçmek ve bazı durumlarda Kanada'ya devam etmek için Meksika üzerinden tehlikeli yolculuklar yapmayı sürdürüyor. Aynı zamanda, yapısal yetersizlikler birçok mülteci ve göçmeni Kanada, Meksika ve ABD'de korumasız bırakıyor.

Kuzey Amerika hükümetleri, göçü caydırmayı amaçlayan ortak göç politikaları uyguluyor. Bu politikalar askerileştirme, sınırların dışsallaştırılması, göçmenlerin gözaltına alınmasının genel kullanımı, hızlandırılmış sınır dışı uygulamaları ve göçmen hakları savunucularının kriminalize edilmesini içeriyor.

Özellikle, ABD ve Meksika’nın ortaklaşa uyguladığı Göçmen Koruma Protokolleri (MPP), sığınmacıların olağanüstü tehlike altında oldukları ve potansiyel olarak daha fazla risk altına sokuldukları ABD-Meksika sınırındaki kamplarda mahsur kalmasına yol açtı. Aynı şekilde, Mart 2020'de “Title 42” olarak bilinen 42 Sayılı Kanun’un uygulanmasından bu yana, Orta Amerika, Haiti ve daha yakın zamanda Venezuela'dan yaklaşık 2,5 milyon sığınmacı, etkili bir şekilde sığınma talebinde bulunma fırsatı olmaksızın ABD'den Meksika'ya sınır dışı edildi.

Her iki göç politikası da sona yaklaştı. Mayıs 2022'de Yüksek Mahkeme kararının ardından Biden yönetimi MPP programına son verdi. 42 Sayılı Kanun’a gelince, politikanın kaldırılması yargı kararına kadar beklemede. Bununla birlikte, bu politikalar sona ermek üzereyken, ABD'nin geçiş yasakları, sığınmacıların suçlu sayılması ve sığınma prosedürlerinin Meksika'ya daha fazla dışsallaştırılması dahil olmak üzere göçü caydırmak için yeni politikalar uygulamayı hedeflediğine dair raporlar ortaya çıktı.

Erika Guevara-Rosas açıklamasında, "ABD hükümeti, 42 Sayılı Kanun’u derhal feshetmeli ve göçmenlerin ve mültecilerin topraklara erişim ve sığınma talep etme ve alma hakkı dahil olmak üzere haklarını reddeden benzer ortak göç politikalarını uygulamaktan kaçınmalıdır. Kuzey Amerika hükümetleri, bölgedeki insanlık dışı ortak göç politikalarından insan haklarına ve göçmenlerin ve mültecilerin korunmasına dayanan ortak sorumluluk politikalarına geçmelidir" ifadelerine yer verdi.

Bir başka insanlık dışı ortak politika, Kanada ve ABD arasındaki Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması’dır (STCA). Anlaşma, ABD üzerinden Kanada'nın resmi kara sınırı kapılarına gelen çoğu kişinin Kanada'da mülteci koruması talep etmesini ve bunun tersini yasaklıyor. Sonuç olarak, savunmasız mülteciler, Kanada ve ABD’nin uzak ve kırsal bölgelerine tehlikeli sınır geçişleri yapmaya çalışıyor. Anlaşma kapsamında Kanada'dan ABD'ye iade edilenler, özellikle de toplumsal cinsiyete dayalı zulümle karşılaşan kişiler, ABD'de haksız yere korumadan mahrum bırakılabiliyor ve köken ülkelerinde tehlikeye geri gönderilebiliyor. Uluslararası Af Örgütü, diğer insan hakları örgütleri ve bireysel başvurucularla birlikte, Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması’nın anayasaya uygunluğuna itiraz etmek üzere Ekim ayında Kanada Yüksek Mahkemesi’nin huzuruna çıktı. Raporlar, Kanada ve ABD hükümetlerinin, anlaşmanın anayasaya uygunluğu konusunda Kanada'nın en yüksek mahkemesinden karar bekledikleri halde, mevcut durumda Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması’nı genişletmek için çalıştıklarını gösteriyor.

Kısıtlayıcı politikalar sığınmacıları ölümcül rotalara itiyor

Uluslararası Af Örgütü ayrıca ABD, Kanada ve Meksika yetkililerini uluslararası standartları ihlal eden sistematik göçmen gözaltı politikalarına son vermeye çağırıyor. Cezalandırıcı gözaltı yerine şefkatli, uyarlanmış ve toplum temelli destekler kullanılmalıdır; hapishaneler ve hapishane benzeri tesisler asla kullanılmamalı ve çocuklar katiyen gözaltına alınmamalıdır. Kuzey Amerika'daki uygulamanın bu olmadığı ise açıkça ortada.

Örnek olarak, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü, Kanada'da göçmenlerin ve mültecilerin gözaltında karşı karşıya kaldığı ciddi insan hakları ihlallerini belgeledi. Pek çoğu, suç isnadı veya mahkumiyet kararı nedeniyle gözaltına alınmadığı halde yüksek güvenlikli eyalet hapishaneleri, hücre hapsi ve süresiz gözaltı dahil olmak üzere ülkenin en kısıtlayıcı kapatma koşullarında tutuluyor. Siyah ve ırk ayrımcılığına maruz bırakılan diğer kişilerin daha uzun süreler boyunca ve eyalet hapishanelerinde tutulduğu anlaşılıyor ve psikososyal engeli olanlar orantısız derecede zorlayıcı muameleye maruz kalıyor. Haitili mülteci ve göçmenlerin Meksika'da ve ABD’de gördüğü muamele bu durumun bir diğer örneğidir. Bu kişiler Meksika'nın güney sınırında sığınma ve temel hizmetlerden mahrum kalırken, ABD-Meksika sınırında da eşit derecede zor koşullarla karşı karşıya kalıyor. ABD’ye girenler, bazı durumlarda ırka dayalı işkence kapsamına girebilecek Siyah karşıtı sistematik ayrımcılığı ve kötü muameleyi ortaya çıkaran koşullar altında gözaltına alındı ​​​​ve Haiti'ye geri gönderildi.

Kısıtlayıcı politikaların uygulanması, göçmenlere ve mültecilere daha tehlikeli yolculuklara çıkmaktan başka çare bırakmadı. Bu yıl, 850'den fazla göçmenin hayatını kaybettiği ABD-Meksika sınırı için en ölümcül yıl olurken, ABD-Kanada sınırında dört kişilik bir göçmen aile ABD'ye geçmeye çalışırken donarak öldü. Aynı şekilde, Kayıp Göçmenler Projesi, Amerika'da son 5 yılda %55'lik bir artışla 7.008 kayıp göçmen olduğunu tahmin ediyor.

Erika Guevara-Rosas, “Meksika'yı geçen göçmenler genellikle, diğerlerinin yanı sıra insan kaçırma, cinayet, soygun ve gasp gibi çok sayıda insan hakları ihlali ve suistimaline maruz kalıyor. Kadınlar sıklıkla cinsel şiddet de dahil olmak üzere toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılıyor. Adalete, tıbbi ve psikolojik desteğe erişim sınırlı ve ihlaller tekrar tekrar cezasız kalıyor. Her üç ülkede de kadın göçmenler ve mülteciler ülkeye vardıklarında toplumsal cinsiyete duyarlı destek ve hizmetler gerektiren olumsuz durumlarla karşı karşıya kalıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Kanada, Meksika ve ABD kapsamlı bir Kuzey Amerika gündemini tartışmak için bir araya gelirken, bu caydırıcılık, dışlama ve zulüm politikalarına son vermeli ve Kuzey Amerika'daki mülteci ve göçmenlerin haklarını korumak için birlikte çalışmayı taahhüt etmelidir. Çok önemli bir ilk adım olarak, Başkan Biden, Başkan Lopez Obrador ve Başbakan Trudeau ayrı ayrı, sığınmaya erişimi engelleyen politikaları sona erdirmeyi ve tüm bireylerin güvenlik arama haklarını güvence altına almayı kesin olarak taahhüt etmelidir.