İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprakları: Filistinlilerin COVID-19 aşısından mahrum bırakılması İsrail’in kurumsallaşmış ırkçılığının göstergesi

Uluslararası Af Örgütü COVID-19 aşı çalışmalarına hızlı başlayan İsrail’in, aşılama çalışmalarında da ırkçılık yaptığını savunarak, İsrail işgali altında yaşayan neredeyse 5 milyon Filistinlinin aşı planın dışı tutulmasını sert bir dille kınadı.

23 Aralık’ta İsrail Sağlık Bakanlığı COVID-19 aşılarının dağıtımına başladı. Nüfusunun onda birinden fazlasına ilk doz aşıları sağlayan İsrail, bugüne kadar nüfus büyüklüğüne oranla en kapsamlı aşılamayı başaran ülke olarak anılıyor. Ancak COVID-19 aşı önceliklendirme planı şimdiye kadar yalnızca İsrail vatandaşlarını kapsadı. Buna Batı Şeria’da yaşayan İsrailli yerleşimciler ve Kudüs’te yaşayan Filistinliler dahildi. Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail işgali altında yaşayan neredeyse 5 milyon Filistinli ise planın dışında tutuldu.

Uluslararası Af Örgütü bugün yayımladığı açıklamada, İsrail’in işgalci güç olarak uluslararası yükümlülüklerini görmezden gelmeye son vermesi çağrısı yaptı. Af Örgütü açıklamasında ayrıca, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’ndeki İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin COVID-19 aşısına, eşit ve adil erişimi derhal sağlamalı, çağrısı da yer verdi.

‘Kurumsallaşmış ırkçılığın altı çizildi’

Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Saleh Higazi konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “İsrail’in COVID-19 aşı programı, İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik politikasını tarif eden kurumsallaşmış ırkçılığın altını çiziyor. İsrail rekor düzeye ulaşan aşılama becerisini kutlarken, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail kontrolü altında yaşayan milyonlarca Filistinli aşı olamayacak veya daha uzun bir süre beklemek zorunda kalacak. İsraillilerin hayatlarına, Filistinlilerinkine nazaran daha fazla değer verildiğinin bundan daha iyi bir göstergesi olamazdı” dedi. Higazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail yetkilileri, uluslararası hukuk yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmek için İsrail kontrolü altında yaşayan Filistinlilerin aşılara eşit erişimini sağlamalıdır. Ayrıca yetkililer, aşıların ve diğer tıbbi ekipmanın İşgal Altındaki Filistin Toprakları’na kolayca girmesine izin vermelidir. Aşıların güvenliği ve etkinliğinin sağlanması için gerekli lojistik düzenlemelerin yapılması da buna dahildir.”

“İsrail’in COVID-19 aşı programı, İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik politikasını tarif eden kurumsallaşmış ırkçılığın altını çiziyor. İsrail rekor düzeye ulaşan aşılama becerisini kutlarken, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail kontrolü altında yaşayan milyonlarca Filistinli aşı olamayacak veya daha uzun bir süre beklemek zorunda kalacak. İsraillilerin hayatlarına, Filistinlilerinkine nazaran daha fazla değer verildiğinin bundan daha iyi bir göstergesi olamazdı”

Saleh Higazi
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı

“İsrail Sağlık Bakanlığı henüz kamuoyuna belirli miktarda dozun İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yaşayan Filistinlilere ayrılmasını kapsayan bir dağıtım politikası açıklamadı ve Filistinli sağlık yetkililerine bu aşıların karşılığında yapılacak ödemeyle ilgili bir zaman çizelgesi bildirmedi.

İsrail, Doğu Kudüs de dahil İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndaki işgal ve kurumsallaşmış ırkçılık sisteminin yarım yüzyılı aşkın tarihi boyunca Filistinlileri temel haklarından yoksun bıraktı ve kitlesel insan hakları ihlalleri işledi. İsrail, ayrımcı politikalarına son vermeli ve Filistinlilerin sağlık hizmetlerine erişiminin veya bu hizmetlerden faydalanabilmesinin önündeki tüm engelleri kaldırmalıdır.”

Af Örgütü Cenevre Sözleşmesi’ni hatırlattı

İsrail’in uluslararası insancıl hukuk yükümlülükleri, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi Madde 56’da belirtildiği üzere, “işgal altındaki topraklarda, bulaşıcı ve salgın hastalıkların yayılmasıyla mücadele için gerekli koruyucu ve önleyici tedbirlerin benimsenmesi ve uygulanmasına özel önem verilerek, sağlık ve hastane kuruluşları ile hizmetlerinin, halk sağlığı ve hijyenin” sağlanması ve sürdürülmesi yükümlülüğünü içermektedir.

Resmi olarak 1600 Filistinli COVİD-19 nedeniyle hayatını kaybetti

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) açıkladığına göre, 3 Ocak 2021 itibariyle, Doğu Kudüs dahil İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda doğrulanmış ilk vakanın bildirildiği Mart 2020’den bugüne kadar 159 bin 034 Filistinlinin koronavirüs testi pozitif çıktı. Pandeminin başlangıcından bu yana İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda 1600 civarında Filistinli COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Batı Şeria’daki Filistinli yetkililer ve Gazze Şeridi’ndeki fiili Hamas yönetimi, aşılara ve aşıların Filistinli nüfusa dağıtımına bağımsız şekilde mali kaynak ayıramaz. Bunun için, henüz aşı dağıtımına başlamamış olan COVAX gibi uluslararası işbirliği mekanizmalarına bağımlılar. Uluslararası Af Örgütü açıklamasında, “İsrail, aşının Filistinli nüfusa ayrımcılık yapılmadan hızla dağıtılmasını sağlamak için eksiksiz mali destek sunmalıdır. Bunun yanı sıra İsrail, COVID-19 pandemisi döneminde sağlık sisteminin düzgün işlemesi için Gazze Şeridi’ndeki ablukayı kaldırmalıdır. Yarım yüz yıldır işgal ve on yıldan uzun süredir abluka altında olan Gazze’nin sağlık sistemi halihazırda nüfusunun ihtiyaçlarını karşılayamıyor. COVID-19 pandemisi ve aşılara adil erişimin olmaması, Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı ayrımcılık ve eşitsizliği daha da ağırlaştırdı” ifadeleri yer aldı.

“İsrail hükümeti, ayrımcılık yapmaksızın İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yaşayan nüfusa mümkün olan en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardını sunarak, uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukuku yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmelidir” diyen Higazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Ulusal aşı politikalarının dışlayıcı veya ayrımcı olmamasını sağlamak için ötekileştirilen grupların görüşleri tüm karar alma süreçlerinde ön planda tutulmalıdır. Tüm devletler, herkesin aşıya erişimini güvence altına almak için mevcut eşitsizlerle yüzleşmelidir.”

“Ulusal aşı politikalarının dışlayıcı veya ayrımcı olmamasını sağlamak için ötekileştirilen grupların görüşleri tüm karar alma süreçlerinde ön planda tutulmalıdır. Tüm devletler, herkesin aşıya erişimini güvence altına almak için mevcut eşitsizlerle yüzleşmelidir.”

Saleh Higazi
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı

22 Aralık’ta 10 insan hakları ve sağlık örgütü ortak bir açıklama yayımlayarak, İsrail’e, İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin aşılama kampanyasına dahil edilmesini sağlama çağrısında bulundu.

İsrail, Aralık ayı başında Pfizer ilaç şirketiyle yeni onaylanmış COVID-19 aşısından 8 milyon doz temini için anlaştı. Herkese iki doz aşı gerektiğinden bu miktar, yaklaşık 9 milyonluk İsrail nüfusunun yarısını aşılamak için yeterli. Ayrıca, İsrail, 3 milyon İsrailliye daha yetecek 6 milyon doz aşı için Moderna şirketiyle de ayrı bir anlaşma imzaladı.

Uluslararası Af Örgütü, COVID-19 aşılarını dağıtma yarışının hız kazandığı bir dönemde devletlere ve şirketlere, hiç kimsenin yaşadığı yer, kimliği veya geliri nedeniyle aşı da dahil sağlık hizmetlerine erişiminin engellenmemesini sağlama çağrısı yapıyor.

Arka Plan

Doğu Kudüs de dahil işgal altındaki Batı Şeria’nın dört bir yanına dağılmış olan 256 yerleşim ve ileri karakol mevkiinde 600 bin civarında İsrailli yerleşimci yaşıyor. İsrail yerleşimleri, uluslararası hukuka aykırı yerleşimlerdir.

3 Ocak 2021’de İsrail Sağlık Bakanlığı, İsrail’de doğrulanmış ilk koronavirüs vakasının bildirildiği Şubat 2020’den bugüne kadar 435 bin 866 kişinin koronavirüs testinin pozitif çıktığını ve 3 bin 400 civarında kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Raporlar, 313 bin dozluk ilk parti COVID-19 aşısının Aralık ayı başında İsrail’e ulaştığını ve ülkenin Aralık 2020 sonu itibariyle 3.8 milyon doz daha edinmeyi planladığını gösteriyor.

Filistin yetkilileri, İsrail’le 1990’larda imzalanan geçici barış anlaşmaları gereğince, işgal altındaki Batı Şeria’nın belirli bölgelerinde kağıt üstünde kalan sınırlı bir yetkiye sahip. İsrail, Doğu Kudüs’ü de kapsayan Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi’ni 1967 savaşı sonrasında ele geçirdi.

Filistin yetkilileri, DSÖ’nün öncülüğünde küresel aşı temini için insani yardım örgütlerinin işbirliğini öngören COVAX girişimi aracılığıyla Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler için aşı elde edebilmeyi umuyor. COVAX, birçoğu COVID-19’dan ağır şekilde etkilenen ve girişimde yer alan tüm ülkelerin nüfusunun yüzde 20’si oranında aşı temin etmeyi amaçlıyor.