İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: İsrail ölüm cezasına ilişkin ayrımcı tasarının yasalaşmasını derhal durdurmalı
İsrail parlamentosu, İsrail Ceza Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, bir İsrailliyi “kasten veya ihmal sonucu” öldürmekten suçlu bulunan kişilere, eylemin “ırkçılık veya kamuya düşmanlık” saikiyle ve “İsrail devletine veya Yahudi halkının yeniden doğuşuna zarar vermek hedefiyle” işlenmesi halinde zorunlu ölüm cezası verilmesini öngören tartışmalı yasa tasarısını ilk oylamada kabul etti. Uluslararası Af Örgütü Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara Rosas konuya ilişkin açıklamasında şöyle konuştu:
“Bu adımı daha hafif sözlerle değerlendirmek mümkün değil: İsrail parlamentosu Knesset’in çoğunluğunu oluşturan 39 üye, mahkemelerin yalnızca Filistinlilere ölüm cezası vermesini zorunlu kılan yasa tasarısını ilk oylamada kabul etti. Tasarı metni özel olarak Filistinlilerden söz etmese de ilgili suç için gerekli ruhsal unsur, yasanın birincil hedefinin Filistinliler olacağını ve ceza öngören suçları yasanın geçmesinden önce işleyenleri de kapsayacağını gösteriyor.
Knesset üyeleri ölüm cezasının uygulanmasını genişletmek için değil, kaldırılmasını sağlamak için çalışmalıdır. Ölüm cezası en acımasız, insanlık dışı ve alçaltıcı cezadır ve yaşam hakkının geri dönüşsüz reddidir. Devlet eliyle öldürme, tahakküm ve baskının alenen ayrımcı bir aracı olarak kullanılması bir yana, hiçbir koşulda uygulanmamalıdır. Zorunlu bir ceza haline getirilmesi ve geriye dönük uygulanması, ölüm cezasının kullanımına ilişkin uluslararası insan hakları hukuku ve standartları ile belirlenen açık yasakları ihlal eder.
Mahkemelerin Filistinlilere ölüm cezası vermesini zorunlu hale getirmeyi içeren değişiklik, tehlikeli ve çok ciddi bir gerilemedir ve İsrail’in apartheid sistemine ve Gazze’deki soykırımına yönelik süregelen cezasızlığın bir ürünüdür. Bu adım bir boşlukta atılmadı. Son on yıldır yargısız infaz kapsamına giren eylemler de dahil, hukuk dışı olarak öldürülen Filistinlilerin sayısındaki ve Ekim 2023’ten bu yana gözaltında ölen Filistinlilerin sayısındaki korkunç artış bağlamında atıldı. Bu tür eylemler neredeyse tam bir cezasızlıkla karşılanmakla kalmadı, meşruiyet, destek ve hatta bazı durumlarda takdirle bile karşılandı. Tasarı aynı zamanda, işgal altındaki Batı Şeria’da devlet destekli yerleşimci saldırılarındaki artışın da gösterdiği üzere, Filistinlilere yönelik şiddete tahrik ikliminde oylamaya sunuldu.
Yasanın askeri mahkemelere sivilleri ölüm cezasına çarptırma yetkisi vermesi, özellikle Filistinli sanıkların davalarında %99’dan fazla mahkumiyet oranlarıyla bilinen askeri mahkemelerdeki yargılamaların adaletsizliği göz önüne alındığında daha da kaygı vericidir. Kağıt üzerinde İsrail hukuku, geleneksel olarak ölüm cezası kullanımını soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar gibi istisnai suçlarla sınırlandırmaktadır ve mahkemenin hükmettiği son infaz 1962 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu yasa tasarısı, kabul edilmesi halinde İsrail’i yalnızca ölüm cezası kullanımının kaldırılması yönündeki küresel eğilime karşı konumlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda İsrail’in 1991 yılında onayladığı önemli bir uluslararası sözleşmede beyan edilen ölüm cezasını kaldırma hedefine de aykırı olacaktır.”
“Tasarının, mahkemelerin ‘İsrail devletine veya Yahudi halkının yeniden doğuşuna zarar vermek amacıyla’ ulusal saikle işlenmiş cinayetten suçlu bulunan kişilere ölüm cezası vermesi gerektiğine ilişkin hükmü, İsrail’in hukukta ve uygulamada apartheid sisteminin temel taşı olan Filistinlilere yönelik kurumsallaşmış ayrımcılığının bir diğer açık göstergesidir” diyen Guevara Rosas sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Uluslararası toplum İsrail hükümetine bu tasarıyı derhal rafa kaldırması ve Filistinlilere yönelik apartheid sistemini destekleyen tüm yasalara ve uygulamalara son vermesi için azami baskı uygulamalıdır. İsrail yetkilileri, Filistinli mahpusların ve tutukluların, işkence ve diğer türde kötü muamele yasağı da dahil uluslararası hukuka uygun muamele görmesini ve adil yargılanma güvencelerinden yararlanabilmelerini sağlamalıdır. Ayrıca, tüm suçlar ve herkes için ölüm cezasını kaldırmak yönünde somut adımlar atmalıdırlar.”
Tasarı ilk oylamada 16 ‘hayır’ oyuna karşılık 39 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Uluslararası Af Örgütü, suç, kişinin suçluluğu, masumiyeti veya diğer nitelikleri ya da kullanılan yöntem her ne olursa olsun, istisnasız her durumda ölüm cezasına karşı çıkmaktadır. Yedisi 2020 yılında olmak üzere, bugün itibarıyla 113 ülke tüm suçlar için ölüm cezasını kaldırmıştır.
Basın Açıklamaları
- Küresel: Fosil yakıt altyapısı 2 milyar insanın haklarını ve kritik ekosistemleri riske atıyor
- Brezilya: Rio de Janeiro’daki polis katliamı, sistemsel ve ırkçı şiddetin bir diğer kanıtıdır
- Sudan: Kurdufan bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri’nin saldırıları artarken siviller korunmalı
- COP30: BM İklim Zirvesi’ndeki müzakerelerin merkezinde kâr ve güç değil, insanlar olmalı
- Türkiye: Hak savunucusu ve düşünce mahkûmu Osman Kavala'nın haksız yere özgürlüğünden mahrum edilişinin 8. yılı
- Ortak Açıklama: LGBTİ+’ları ve LGBTİ+ haklarını savunanları kriminalize eden herhangi bir yasa teklifi sunulmamalı veya kabul edilmemelidir
- Avrupa: İnsan hakları savunucuları, ayrımcı Schengen vize sisteminden dışlanıyor

