Hindistan hükümeti Cammu Keşmir’de uzun süredir devam eden baskılara derhal son vermeli

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Hindistan Anayasası’nın Cammu Keşmir eyaletine özerklik statüsü veren 370. Maddesinin yürürlükten kaldırılmasının yıldönümünde bir açıklama yayımlayarak, Hindistan hükümetinin idari gözaltında tutulan tüm siyasi liderleri, gazetecileri ve aktivistleri derhal serbest bırakması, 4G mobil internete erişimi açması, cezaevlerindeki kalabalığı azaltması ve Cammu Keşmir’de gazetecileri hedef alan saldırılara yönelik hızlı ve bağımsız bir soruşturma başlatması gerektiğini belirtti.

UAÖ Hindistan Şubesi Direktörü Avinash Kumar konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hindistan hükümeti geçen yıl boyunca Cammu Keşmir halkına adaleti sağlayacak tüm yolları sistematik olarak ortadan kaldırdı. Temsil imkanı olmaması, uzun zamandır devam eden internet kesintileri, Hindistan’ın en katı yasalarının keyfi kullanımı, sözlü gözaltı emirleri ve yerel basının felce uğratılması ve bütün bunların büyük bir kısmının Keşmir’de orantısız derecede fazla olmasına rağmen tam bir yıl önce Cammu Keşmir halkının sesini duyduk” dedi.

Geçen yıl neler oldu?

Hindistan hükümeti, 5 Ağustos 2019’da, Madde 370’i tek taraflı olarak kaldırdı ve eyaleti iki ayrı birlik bölgesine ayırarak, Cammu Keşmir’i doğrudan merkezi hükümetin kontrolü altına aldı. Anayasada ve uygulamadaki tüm bu değişiklikler, haberleşme imkanlarının tamamen askıya alındığı, dolaşım özgürlüğünün sınırlandırıldığı ve bölgede toplu gözaltıların yapıldığı bir dönemde gerçekleştirildi.

Onlarca gazeteciyle görüşmeler yapan, basılı ve dijital haber içeriklerinden ve Bilgi Edinme Başvurularından güçlendirici kanıtlar toplayan UAÖ Hindistan Şubesi, 5 Ağustos 2019’dan beri duruma ilişkin birçok güncelleme ile Hindistan hükümetinin bölgedeki sert taktiklerini belgeledi. 

UAÖ Hindistan Şubesi, Hindistan hükümetinin meşru güvenlik kaygıları olabileceğinin ve bu kaygıların belirli durumlarda ifade özgürlüğü hakkına yönelik birtakım makul sınırlandırmaları gerektirebileceğinin bilincindedir. Ancak bu sınırlandırmalar, Hindistan’ın da taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi Madde 19’da belirtildiği gibi daima belirli bir süreyle geçerli ve açıkça orantılı olmalıdır. 

Haberleşme, basın ve ifade özgürlüğü ve siyaset yapma önüne sert engeller

Buna karşın, Hindistan’ın uluslararası yükümlülükleri mutlak surette ihlal edilerek, tüm Keşmir halkı, geçen yıldan beri uygulanan uzun süreli haberleşme kesintileriyle ifade ve düşünce özgürlüğü haklarından yoksun bırakıldı. Bu durum, medyanın sansürlenmesi, siyasi liderlerin devamlı gözaltına alınması ve pandemi nedeniyle neredeyse hiçbir telafi sağlanmaksızın uygulanan keyfi kısıtlamalarla daha da ağırlaştı.

2020’de kısıtlamaların sınırlı olarak gevşetilmesine rağmen, hükümetin bölgeden gelen bilgiler üzerindeki neredeyse mutlak kontrolü, Cammu Keşmir Kamu Güvenliği Yasası ve Hukuka Aykırı Faaliyetlerin Önlenmesi Yasası gibi baskıcı yasalarla güçlendirildi. UAÖ Hindistan Şubesi 5 Ağustos 2019’dan bu yana en az 18 gazeteciye yönelik fiziksel saldırı, taciz ve korkutma girişimlerini belgeledi. Hükümetin bölgede yürürlüğe soktuğu ve açıkça “ulusa zararlı faaliyetler, yalan haberler ve intihal” üzerinde denetim kurarak, “hükümetin medyadaki işlevine dair güçlü bir anlatı” oluşturmayı amaçlayan aşırı sert basın politikası, bölgedeki bağımsız medyayı tamamen yok etti.

UAÖ Hindistan Şubesi, çok sayıda dijital ve matbu basın mecrasından bilgi topladıktan sonra, geniş bir siyasi yelpazede yer alan en az 70 siyasi liderin idari gözaltına alındığını tespit etti. Ancak mevcut durumda Hindistan’daki iktidar partisi olan Bharatiya Janata Partisi’ne mensup herhangi birinin gözaltına alındığına dair bir bilgi edinmedi. Gözaltına alınan kişilerin büyük bir kısmı daha sonra serbest bırakılmasına rağmen, birçoğu halen sözlü emirler veya Kamu Güvenliği Yasası gibi baskıcı yasalarla gözaltında tutuluyor. Bu durum, söz konusu kişilerin Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Hindistan Anayasası gereğince sahip oldukları adil yargılanma haklarının ihlalidir.

Diğer yandan, idari gözaltına alınan siyasi liderlerin, siyasi konuşma yapmak da dahil olmak üzere herhangi bir siyasi faaliyette bulunmalarına yönelik çeşitli kısıtlamalar getiren anlaşmaları imzalamaları karşılığında serbest bırakılması da gözaltına alınmaları kadar sorunludur. Uluslararası hukuk gereğince siyasi konuşmalar doğrudan kamu güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturmadıkları sürece yasaklanamaz. 

Hükümetin COVID-19 pandemisi sürecinde insanları bir karantinadan diğerine geçişe zorlayan politikaları, Cammu Keşmir halkını daha da ötekileştirdi ve adalete erişimlerini büyük ölçüde etkiledi. UAÖ Hindistan Şubesi, 2016 ile 2019 arasında Cammu Keşmir Yüksek Mahkemesi’nin Srinagar kanadına hukuka aykırı gözaltılarla ilgili 300’den fazla başvuru yapıldığını tespit etti. 4 Ağustos 2020 itibariyle ise yalnızca 11 başvuru yapılmıştı. Başvurulardaki bu sert düşüş, hükümetin COVID-19 pandemisini kontrol altına almak için uyguladığı cezalandırıcı nitelikteki acil durum tedbirleriyle ve online duruşmaların kesintisiz yapılabilmesi için gerekli yüksek hızlı internetin olmamasıyla açıklanabilir. İnsan Hakları Eyalet Komisyonunun, Kadın ve Çocuk Haklarının Korunmasına Dair Eyalet Komisyonu da dahil diğer altı komisyonla birlikte kapatılması, Cammu Keşmir halkını insan hakları ihlallerine yönelik her türlü onarım mekanizmasından yoksun bıraktı.

Avinash Kumar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hükümetin bir yandan bağımsız basın özgürlüğünü kısıtlarken, siyasi liderliği bütünüyle cezaevinde tutarken, muhalif olması muhtemel kişileri keyfi olarak gözaltına alırken ve haberleşme kesintileri uygularken, diğer yandan da kamuoyunda bir ‘normallik’ algısı yaratmaya yönelik sorumsuz girişimleri, bölgenin sesini gasp etti. 

UAÖ Hindistan Şubesi hükümetten 4G mobil internete erişimi açmasını talep ediyor. Ayrıca, gazetecilere Kamu Güvenliği Yasası ve Hukuka Aykırı Faaliyetlerin Önlenmesi Yasası gereğince ceza soruşturmaları açılmasına son verilmesini ve yeni basın politikasının geri çekilmesini istiyoruz. Hindistan hükümetini, başta siyasi liderler olmak üzere, yalnızca ifade, örgütlenme, barışçıl toplantı ve inanç özgürlüğü veya eşitlik ve ayrımcılığa uğramama haklarını barışçıl bir biçimde kullandıkları için özgürlüğünden yoksun bırakılan herkesi derhal ve koşulsuz serbest bırakmaya çağırıyoruz. Bu kişiler en başından gözaltına alınmamalıydı. Haklara saygılı bir hükümet, Cammu Keşmir’de ihlallere son verilmesinin, halkın karar süreçlerine katılımı olmaksızın mümkün olamayacağını bilmelidir.”