Hindistan: Assam’daki vatandaş belirleme süreci, 4 milyon insanın vatandaşlıktan dışlanmasına neden olabilir

Hindistan’da yaşayan herkesin hakları korunmalı ve ayrımcılık yapılmamalıdır

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) bir açıklama yayımlayarak, Hindistan yetkililerinin ülkenin kuzeydoğusundaki Assam eyaletinde yaşayan vatandaşların isimlerinin, şeffaf ve ayrımcı olmayan bir şekilde belgelenmesi ve güncellenmesinin güvence altına alınması gerektiğini söyledi.Çoğunluğu Müslüman olan 4 milyondan fazla insanın dışlanma ihtimali, keyfi gözaltı ve yargı süreci olmaksızın vatansız bırakılma kaygılarına yol açıyor.

30 Temmuz 2018’de Assam eyalet hükümeti, Bangladeş’ten düzensiz göçe karşı defalarca düzenlenen protestolar ve şiddet olayları sonrasında Hindistan vatandaşları ile Hindistan’da yasal oturum izni olan kişileri belirlemek amacıyla Ulusal Vatandaşlık Kaydı (UVK) taslağını yayımladı. Vatandaşlık kaydı, yalnızca kendisi veya atalarının, Bangladeş’in kurulmasıyla sonuçlanan savaşın bir önceki günü olan 24 Mart 1971 gece yarısından önce Hindistan’a girdiğini kanıtlayabilenleri vatandaş olarak tanımlıyor. Assam’daki çeşitli siyasi partilerin ve etnik grupların talep ettiği vatandaşlık sicilinin güncellenmesi süreci Anayasa Mahkemesince izleniyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Güney Asya Direktörü Meenakshi Ganguly konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Assam uzun zamandan beri etnik kimliğini korumaya çalışıyor, fakat milyonlarca kişiyi vatansız bırakmak çözüm olamaz” dedi. Ganguly, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hindistan yetkilileri, Assam’daki Müslümanların ve hassas durumdaki diğer toplulukların haklarının vatansızlıktan korunmasını sağlamak için hızla harekete geçmelidir.”

Hükümet, bu listenin bir taslak olduğunu ve listede ismi bulunmayanların 28 Eylül 2018 tarihine kadar düzeltme yapılması için başvuruda bulunması gerektiğini söyledi. “Hiç kimse gözaltı kamplarına gönderilmeyecek” diyen Assam Maliye ve Sağlık Bakanı Himanta Biswa Sarma, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yalnızca UVK taslağında isimleri olmadığı için hakları veya ayrıcalıkları ellerinden alınmayacak.” Merkezi hükümet de nihai listenin Aralık ayında yayımlanmasından sonra liste dışında kalan başvuru sahiplerinin, Yabancılar Mahkemelerinden düzeltme talep etme imkanı olacağını açıkladı.

Buna karşılık hükümet, Ulusal Vatandaşlık Kaydından dışlanan ve mahkemelerce yabancı olarak ilan edilen kişiler için resmi bir politika oluşturmadı. Aralık 2017’de Sarma, “UVK, Assam’da yaşayan yasadışı Bangladeşlileri belirlemek için oluşturuluyor” ve “UVK’de isimleri görünmeyen herkesin sınır dışı edilmesi gerekecek” dedi.

Fakat Bangladeş, bu kişilerin yasadışı göçmen olduğu iddialarını kabul etmeyerek Bangladeş’e sınır dışı edilmelerini olanaksız hale getirdi. Hindistan’ın Bangladeş ile sınır dışı anlaşması bulunmuyor.

Bangladeş’ten düzensiz göç, Assam’da uzun zamandan beri istikrara kavuşmayan bir mesele ve bu sözde “yasadışı göçmenlerin” seçmen kütüklerine dahil edilmesine ilişkin kaygılar son yıllarda daha da büyüdü. Silahlı grupların “yerli” vatandaşların taleplerini korumak için yabancı olduğu varsayılan kişileri hedefi almasıyla ilgili Assam eyaletinin uzun bir geçmişi var.

Mayıs 2018’de Afganistan, Bangladeş ve Pakistan uyruklu Hindulara, Sihlere, Budistlere, Caynistlere, Parsilere ve Hıristiyanlara vatandaşlık verilmesini ön gören Vatandaşlık Yasa TasarısıAssam’da protestolara neden oldu. Yasa tasarısının Pakistan’da zulme uğrayan Şiiler ve Ahmediler de dahil olmak üzere Müslümanları kasten dışlamasına rağmen Assam’daki birçok grup, bu yasanın daha yüksek sayıda Hindu Bangladeşlinin eyalete gelmesine neden olacağından kaygı duyuyor.

UAÖ Hindistan Şubesi Direktörü Aakar Patel, “UVK, on yıllardır Hindistan’da yaşayan ve ülkeyle sıkı bağlar kuran insanları vatansız kılmak için siyasi bir araç haline gelmemelidir” dedi. Patel, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Eyalet hükümeti, vatandaşlık talepleri ve itirazları sürecinde UVK’den dışlanan insanların kamu hizmetlerinden yoksun bırakılmamasını ve hiçbir şekilde hedef alınmamasını ve damgalanmamasını güvence altına almalıdır.”

Arka Plan

Assam’da ilk kez 1951’de oluşturulan ve o tarihten beri güncellenen Ulusal Vatandaşlık Kaydı, şimdiye kadar başvuran 32.9 milyon kişiden 28.9 milyon kişinin vatandaşlığını doğruladı. Doğrulama süreci, eyalette yaşayanlardan iki takım belge topluyor. Eskiden kalan verilerden oluşan Liste A, başvuran kişinin atalarının 1971’den önce Assam’da yaşadığını kanıtlamak için 1951 UVK ve 1971 yılına kadarki seçmen kütüklerini içeriyor. Liste B’de yer alan doğum sertifikası gibi belgeler, başvurucunun ebeveynlerine veya büyükanne ve büyükbabalarına ait belgelerin yer aldığı Liste A ile ilişkisini açıklıyor. UVK, daha sonra belgeleri doğrulayarak başvuran her bir kişi için görünüşte bir aile ağacı oluşturuyor.

Sivil toplum gruplarının ve medyanın hazırladığı inceleme raporları, UVK sürecinin hata ve önyargılardan muaf olmadığını gösteriyor. Çok sayıda raporagöre vatandaşlık statüsünü kanıtlayan yasal belgelere sahip kişiler bile, yazım yanlışları veya farklı belgelerde farklı isimler kullanılması gibi teknik sebeplerle kayda alınmadı. UVK yetkilileri, zaman zaman aynı isme sahip farklı kişilerin eski kayıtlarda görünmesinin kafa karışıklığı yarattığını söyledi.

Assam’da çoğunlukla asgari geçimle yaşamını sürdüren milyonlarca Hindistanlının, vatandaşlık talebinde bulunmaları için gerekli tarihsel belgelere erişimi bulunmuyor.

Ayrıca, gerekli belgelerde ve UVK yetkililerinin bildirimlerinde yapılan değişiklikler sürece zarar verdi. Örneğin, Mart 2017’de Gauhati Yüksek Mahkemesi, (köy düzeyinde seçilmiş bir yerel yetkili olan) panchayat sekreterinin çıkarttığı oturum sertifikasının yasal bir statüsü olmadığına ve bağlayıcı bir belge olarak kullanılamayacağına hükmetti. Bu durum, ebeveynleriyle bağlarını göstermek için bu belgeyi kullandığı bildirilen 5 milyondan fazla evli kadın için önemli bir aksaklık oluşturdu. Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesideğişiklik yaparak gerçekliğinin doğrulanması şartıyla belgenin kullanılmasına izin verdi.

UVK, “Ş” veya “şüpheli” addedilen seçmenlerin kayda alınmak için başvurmasına izin veriyor, fakat Yabancılar Mahkemeleri (Assam’daki “yasadışı göçmenlerin” tespit edilmesi için kurulan yasal otorite) bu kişilerin yabancı olmadığını ilan etmedikçe isimlerini listeye almıyor.

Fakat, Mayıs 2018’de UVK’nin devlet koordinatörütüm bölgelere bildirim göndererek, “yabancı ilan edilen” kişilerin kardeşlerinin ve diğer aile üyelerinin de mahkemeler akıbetlerine karar verene dek bekletileceğini ve UVK’ye dahil edilmeyeceklerini söyledi. Koordinatör, sınır polisi yetkililerine de bir emir gönderdi ve “yabancı ilan edilen” kişilerin aile üyelerini Yabancılar Mahkemelerine taşımalarını istedi. Gönderilen emir, polisin bir kişiyi mahkemeye taşımadan önce ön soruşturma yapma yükümlülüğünden söz etmedi. Böylece artık bir kişinin durumu mahkemeye taşındığında, vatandaşlık statüsü belirlenene dek UVK’ye dahil edilemiyor.

Haziran 2018’de Birleşmiş Milletler’e bağlı dört insan hakları uzmanı Hindistan hükümetine bir mektupgöndererek, “etnik, dini ve dilsel azınlık statüleri ile yabancı varsayılmaları nedeniyle Bengal asıllı Müslümanların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddet tarihi göz önünde bulundurulduğunda” UVK sürecinin ayrımcı olmasıyla ilgili kaygılarını ifade etti. Mektup, ayrıca, Yabancılar Mahkemelerinin Bengalli Müslümanları orantısız bir biçimde etkilediği ve hedef aldığıyla ilgili kaygılardan da söz etti. Mektup, Bharatiya Janata Partisi öncülüğündeki yeni hükümetin iktidara gelmesiyle birlikte mahkemelerin yabancı statüsü bulgularında çok önemli bir artış yaşandığına ve bu durumun çok yüksek sayıda Bengalli Müslümanın vatansız kalmasına veya gözaltına alınma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına yol açtığına ilişkin iddialara da işaret etti.

Mevcut durumda Assam’daki altı cezaevi gözaltı merkezi olarak da kullanılıyor ve bu merkezlerde 1.000’den fazla kişi kalıyor. Eyalet yönetimi, yalnızca gözaltı merkezi olarak kullanılacak 3.000 kişi kapasiteli bir merkezin açılması için izin aldı. Ulusal İnsan Hakları Komisyonu’nun azınlıkların durumuyla ilgilenen özel gözlem heyetinin yayımladığı bir inceleme raporu, bu merkezlerde gözaltında tutulan kişilerin, iç hukuk ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde serbest bırakılma ihtimali ve yeterli yasal temsile erişimleri olmaksızın yaşadığını ortaya koydu. Gözaltında tutulan kişilerin haklarına ilişkin devlet yönlendirmesinin olmaması nedeniyle bu merkezler cezaevleri gibi yönetiliyor ve gözaltında tutulanlara hüküm giymiş mahkumlar gibi muamele ediliyor. Ancak, mahkumların sahip olduğu şartlı tahliye ve ücretli iş haklarına sahip değiller ve gün içinde bile koğuşlarından çıkmalarına izin verilmiyor.

Rapor, çocukların ailelerinden zorla ayrıldığını da ortaya koydu. Çocuğun Hindistanlı, ebeveynlerinin ise yabancı olarak ilan edildiği vakalar raporda yer aldı. 6 yaşından küçük çocukların anneleriyle birlikte gözaltı merkezinde kalmasına izin veriliyor, ancak 6 yaşından büyük çocukların yasal durumları belirsiz kalıyor. 

BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, sığınmacıların veya göçmenlerin özellikle gözaltına alma amacıyla gözaltına alınması gerektiğini, pratik nedenlerle böyle bir durum söz konusu olmadığında ise ceza hukuku gereğince cezaevine konulan kişilerden ayrı merkezlere yerleştirilmeleri gerektiğini belirtmiştir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü Hindistan Şubesi uzun zamandan beri, göçmenlerin gözaltına alınmasına, özellikle çocuklu aileler söz konusu olduğunda gereksiz yere başvurulmamasını savunuyor.

Ayrıca Hindistan, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme gereğince herkesin haklarını güvence altına almak ve kişinin ırk, ten rengi, soy ya da ulusal veya etnik kökeni temelinde vatandaşlıktan yoksun bırakılmasını engellemekle yükümlüdür.