Lübnan: Suriyeli mültecilerin askeri gözaltındayken ölümlerine ilişkin daha derin soruşturma yapılmalı

Lübnan askeri savcısının dört Suriyeli mültecinin ölümünün ‘‘doğal nedenlerle’’ gerçekleştiği sonucuna varan adli tıp raporunu dün açıklamasının ardından Uluslararası Af Örgütü, Lübnan yetkililerinin ölümlere ilişkin yaptıkları araştırmanın sonuçlarını eksiksiz olarak kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini söyledi. Ölen kişiler Arsal kasabasına 30 Haziran 2017’de yapılan askeri baskın sırasında tutuklanmışlardı.

Uluslararası Af Örgütü’nün, ölen dört erkekten üçünün bedenlerine ait fotoğraflara yaptırdığı adli tıp analizi, ölenlerin işkence görmüş olabileceğini düşündürtecek şekilde başa, kollara ve bacaklara yakın zamanda uygulanmış darp ve travma izlerini ortaya koyuyor.

Uluslararası Af Örgütü Ortadoğu Araştırmaları Direktörü Lynn Maalouf konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Askeri savcılığın, yaptırdığı adli tıp raporunun sonuçlarını eksiksiz biçimde kamuoyuyla paylaşması ve mağdurların avukatları ve ailelerinin sonuçlara erişebilmelerini sağlaması son derece önemli,” dedi. Maalouf sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uluslararası Af Örgütü tarafından elde edilen, bedenlerin fotoğraflarının bağımsız bir adli tıp analizi, bu dört kişinin gözaltındayken işkenceye veya kötü muameleye maruz kaldıklarına ilişkin çok ciddi soru işaretleri doğuruyor. Uluslararası standartlar, resmi adli tıp raporunun tüm detaylarının açıklanmasını gerektiriyor. Ölüm sebebinin işkence olduğu belirlendiği takdirde Lübnan Silahlı Güçleri (LSG), sorumluları yargı önüne çıkarmak ve adil mahkemeler tarafından yargılanmalarını mümkün kılmak üzere gerekli adımları atmak zorundadır.”

Dünkü açıklamadan daha önce, LSG’nin 4 Temmuz’da yayımladığı başka bir açıklamada, Anas Hussein al-Hasiki, Mustafa Abdulkarim Abse, Khaled Hussein el-Mleis ve Othman Merhi el-Mleis’in adındaki dört kişinin “kronik hastalıklar” ve “iklim koşulları” nedeniyle öldükleri iddia edilmişti. Uluslararası Af Örgütü, iki adamın kalp krizi, birinin ise felç nedeniyle öldüğünü ve bedenlerinde fiziksel şiddete dair herhangi bir izin bulunmadığını belirten, Riyak Hastanesi’nden bir adli tıp doktorunun hazırladığı 1 ve 2 Temmuz 2017 tarihli raporları gördü.

Gerek bu raporlar gerekse askeri savcılık tarafından yapılan bu kişilerin ‘‘doğal sebeplerle’’ öldüğüne dair açıklama Uluslararası Af Örgütü’nün bulgularıyla uyuşmuyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün edindiği bilgilere göre ölen Suriyelilerden biri olan Anas Hussein al-Hasiki, baskınlar sırasında al-Qariya kampı dışındaki evinde tutuklandı. Riyak gözlem merkezine götürülen al-Hasiki burada askerler tarafından diğer tutukluların gözü önünde defalarca dövüldü. Görgü tanıklarının ifadelerine göre al-Hasiki üç farklı seferde çok şiddetli biçimde dövüldü ve üçünde de bilincini yitirdi. Son seferde onu döven askerler ayılması için ağzından aşağı zorla su boşalttılar fakat ayıltamadılar. Al-Hasiki bundan birkaç saat sonra da öldü.

Ölenlerden üçünün ailelerini temsil eden avukatların ölüm sebeplerini ortaya çıkarmak için gösterdikleri çabalar askeri yetkililer tarafından engellendi. Avukatların başka bir adli tıp doktorunun bedenleri inceleme ve tıbbi örnekleri analiz etmesine istinaden mahkeme emri almalarına rağmen, Askeri İstihbarat Servisi tarafından 6 Temmuz’da tıbbi örneklere el konuldu. Askeri savcılık daha sonra kendi soruşturmasını açtığını ve üç adli tıp doktorunu bedenleri incelemek üzere görevlendirdiğini duyurdu. Ancak, aileleri temsil eden avukatlar incelemelerin sonuçları hakkında hiç bilgilendirilmediler. Üç adli tıp doktorunun hazırladığı adli tıp raporunun kopyası ne avukatlara ne de ailelere verildi.

Uluslararası Af Örgütü, Lübnanlı yetkilileri, keyfi tutuklama ve gözaltılar ile işkence ve diğer kötü muamele iddiaları da dahil olmak üzere, gözaltında ölen dört kişinin ölümleri hakkında tarafsız bir soruşturma yürütülmesini gözetmeye çağırıyor. Şüpheliler, bu soruşturmalar sonuçlanana dek derhal askeri operasyonlardan uzaklaştırılmalıdır.

“Lübnanlı yetkililerin güvenlik tehditleriyle mücadele etmek ve halkı ölümcül saldırılardan korumak noktasındaki sorumluluklarını anlıyoruz” diyen Lynn Maalouf, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ancak bunu yaparken uluslararası hukuk tarafından belirlenen insan hakları tedbirlerine saygı göstermek ve ordu veya güvenlik memurlarının yaptıkları insan hakları ihlallerine dair sorumlu tutulacaklarını garanti etmek zorundalar.”

Arka Plan

Uluslararası Af Örgütü’nün edindiği bilgilere göre, LSG’ye mensup askerler 30 Haziran 2017 tarihinde sabaha karşı saat 05:00 sularında “önleyici” olarak nitelendirdikleri baskınlarla Arsal’daki al-Nour ve al-Qariya kamplarına girdiler. Bundan kısa bir süre sonra, kamp sakinleri, önce bir patlama ardından da silah sesleri duyduklarını söylediler. Sonrasında ordu, aralarında zırhlı araçların da bulunduğu takviye güçleri gönderdi ve bu araçlar al-Nour kampına girdiklerinde birçok çadırı imha ettiler. Görgü tanıklarının anlatımına göre askerler, 18 yaşın altındakiler ve 60 yaşın üstündekiler de dahil olmak üzere çadırlarda kalan tüm erkekleri ve erkek çocukları bir araya topladılar. Yetişkin erkekler ve erkek çocuklar bağlanarak yere yatırıldı. Uluslararası Af Örgütü, baskınlar sırasında çekildiği iddia edilen ve elleri arkadan bağlı olarak yerde yatan çok sayıda erkeğin fotoğraflarını gördü. 

Arsal’daki al-Nour ve al-Qariya kamplarına gerçekleştirilen baskınlar sırasında LSG, aralarında çocukların ve yaşlıların da bulunduğu 350’den fazla erkeği gözaltına alıp, ardından da tutukladı. Uluslararası Af Örgütü’ne konuşan bölgedeki kaynaklar, tutuklananlara tutuklanma sebebinin söylenmediğini ve nerede olduklarına dair bilgilendirilmeyen ailelerine ulaşmalarının da engellediğini ifade ettiler. Kaynaklar aryıca, tutuklananların sözlü hakaretlere maruz kaldıklarını, değişik nesnelerle defalarca darp edildiklerini, su ve temizlik imkanlarından da mahrum bırakıldıklarını anlattılar. Tutuklanandan bazıları sırtlarına, başlarına, kol ve bacaklarına plastik hortumla vurulmak ve kaburgalarının ağır botlarla çiğnenmesi suretiyle defalarca darp edildiler.

Görgü tanıkları aynı zamanda askerlerin kadınları cep telefonlarını vermeye zorladıklarını ve kadınlara sözlü hakarette bulunduklarını anlattılar. Söylenenlere göre askerler bazı telefonları kırdılar ve telefonunu vermeyi reddeden veya saklamaya çalışan kadınların kıyafetlerini yırttılar. Uluslararası Af Örgütü, buna benzer istismarların al-Qariya kampında da yaşandığı bilgisini edindi. Mujama olarak bilinen kampın yakınındaki bir binada kiraladıkları dairelerde yaşayan Suriyeli mülteciler de tutuklandı. Uluslararası Af Örgütü’nün sebebini henüz bilmediği bu yaygın tutuklama ve toplamalar, Suriye’den gelen mültecilerin Suriye’ye geri dönmesi çağrılarının yapıldığı ve Suriyeli mültecilere yönelik yabancı düşmanlığının ve gerilimlerin yükselişte olduğu bir zamanda meydana geldi.

15 Temmuz’da LSG, baskınlar sırasında 356 erkeği tutukladığını, bunlardan 43’ünü serbest bıraktığını ve 257’sini Lübnan’da yasal statüsü olmamakla ilişkili gerekçelerle Genel Güvenlik Merkezi’ne gönderdiğini açıkladı. LSG, ayrıca, “çeşitli terör eylemleri gereçekleştirmek”le suçladığı 56 erkeği askeri savcılığa sevk ettiğini duyurdu. Bunlar arasında, Arsal’daki askeri merkezlere yapılan 2014 saldırısına katılmak ve kendisini İslam Devleti olarak adlandıran grup ve Jabhat al-Nusra gibi silahlı gruplara veya ‘‘benzeri terör örgütlerine’’ mensup olmak veya yardım etmek gibi suçlamalar yer alıyor.

Baskınlar, Arsal yakınında bulunan Suriye sınırındaki silahlı grupların hedef alındığı güvenlik operasyonundan iki hafta önce gerçekleştirildi. Uluslararası Af Örgütü, çatışan tarafları, bölgedeki Lübnanlı sakinleri ve Suriyeli mültecilerin emniyetlerine öncelik vermeye çağırmıştı.