Hollandalı Gazeteci Davasında Şaşırtan Dönüş: İyi Haber Mi?

Marjanne de Haan

Uluslararası Af Örgütü Hollanda Şubesi

Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink'in davası, dün sabah Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada beklenmedik bir dönüşe sahne oldu.Terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan Geerdink, suçlamaları reddeden ifadesini verdikten sonra, savcı iddialarından vazgeçti. Herkesi şaşırtarak beraat talep etti. Bu yi bir haber mi?

Her ne kadar karar önümüzdeki pazartesi günü (13 Nisan) açıklanacak olsa da, bu kesinlikle Geerdink için güzel bir haber gibi görünüyor. Geerdink Kürt sorunu ve Türkiye'nin güneydoğusunda hayatı kaleme alıyor ve yakın dönemde Uludere'deki katliam ile ilgili bir kitap (Aralık 2013) yayımladı.

Savcı, Geerdink'in Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2. maddesi altında suçlanacak temelde paylaşımlar yapmasına ve twit'ler atmasına rağmen, şiddete teşvik etmediğini ve böylelikle basın özgürlüğü sınırları içerisinde kalarak bir hüküm gerekçesi olmadığını belirtti. Örnek olarak Geerdink PKK'ın amblemini giymiyordu.

İddianame bir başka savcı tarafından hazırlanmıştı ve bu fikir değişikliğini açıklıyordu. Geerdink'in avukatı Ramazan Demir'e göre, bir savcının soruşturma açması ve davayla bir başka savcının ilgilenmesi Türk hukuk sisteminde yaygın bir pratik. Böylelikle yeniden değerlendirme mümkün görünüyor, beraat bekleniyor.

Savcının muhakemesi bir başka iyi bir haber. Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2. maddesi 'terör örgütü içi propaganda yapma'yı bir suç olarak niteliyor.

Madde, Eylül 2013'de Dördüncü Yargı Paketi ile değiştirilerek, suç tanımına tehdit, zorlama veya şiddet dahil edildi. Bu bir ilerleme olsa da, yasa hala uluslararası insan hakları standartları çizgisinde, yeterince açık bir gerekçe sunmuyor. Dolayısıyla yasa hala ifade özgürlüğüni ihlal edebilecek şekilde kullanılabilir.

Ancak Geerdink'in davasında iddianame, bütün bu değişiklikleri gözardı ediyor. Geerdink'e karşı kullanılan deliller, PKK ile Türk otoriteleri arasındaki çatışmanın bir analizi ile şiddeti körükleyen ifadeler arasındaki farkı ortaya koyamıyor. İkinci savcının böyle bir ayrımı yapması ve hukukta uygulaması gerçeği ise iyi bir haber. İddianame ve -beklenen- beraat, Türk ve uluslararası gazeteciler aleyhindeki benzer davalar için emsal teşkil edecek gibi görünüyor.

Mahkeme salonu, Türkiye'deki ifade özgürlüğünün korkunç durumunu hatırlatıyordu. Bu devasa salon KCK adıyla bilinen davalar gibi toplu duruşmaları ağırlayabilmesi amacıyla inşa edilmişti.

PKK'nın şehir kanadıyla bağlantılı olduğu iddiasıyla onlarca ve hatta yüzlerce insan hakkında KCK davalarında soruşturma açılmıştı. Birçok davada sanıklar, görüşlerini zar zor dile getirebilmişti.

Aslında Geerdink'in avukatı Demir bugün (9 Nisan) benzer bir davada hazır bulunacak. 44 gazeteci aleyhinde açılan bir KCK duruşmasında Demir, bir sanığın gazeteci olup olmadığının belirlenmesi için bilirkişi atanmasını istemişti, sonuçta savcıya hakaretle suçlandı. Her ne kadar iki yıla kadar hapsi istense de, Demir geçen gece "umrumda değil" diyordu. Bu olay içinde bulundukları sistemi ciddiye almalarının profesyonel hukukçular için bile ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Dün sabah Geerdink, Hollandalı ve uluslararası gazetecilerden, Hollanda Büyükelçiliği'nin temsilcilerinden ve yerel aktivistlerden oluşan izleyicilerden iki sıra uzakta oturdu. Mikrofonları kapalı olduğu için, hakimlerin ve savcının ne dediğini zar zor duyabiliyorduk. Fakat Geerdink ifadesini okurken ve bir gazeteci olarak mesleğini yapabilmesi için özgürlüğünü savunuurken sesi salonda yankılanıyordu.

Geerdink, savcının bazı şeyleri bağlamından kopardığını ve Kürt sorunuyla ilgili çalışmalarını propagandaya çevirdiğini belirtti. "Bunu işime karşı bir saygısızlık olarak niteliyorum, kiminle olursa olsun yaptığım röportajı yayımlamak cezalandırılmamalı" dedi ve ekledi: "Ben bir gazeteciyim. Her ne kadar beni propagandacı olarak niteleseniz de." Kesinlikle. Bu davanın neden mahkemeye getirilmemesi gerektiğinin sebebi bu.