Yemen: 10 gazetecinin uzun süre tutuklu kalması ve işkenceye uğraması, medya çalışanlarının karşı karşıya olduğu tehlikeleri gösteriyor

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) bir açıklama yayımlayarak, Yemen’de 10 gazetecinin Husilere bağlı de facto yetkililer tarafından yaklaşık dört yıldır keyfi olarak gözaltında tutulmasının, ülkedeki basın özgürlüğünün içinde bulunduğu felaket durumu ortaya koyduğunu söyledi. UAÖ, gazetecilerin Dünya Basın Özgürlüğü Günü öncesinde derhal serbest bırakılmasını talep etti.

10 gazeteci, ifade özgürlüğü haklarını barışçıl biçimde kullandıkları için 2015 yazından beri alıkonuyor ve ajanlık gibi asılsız suçlamalarla yargılanıyor. Gazeteciler tutuklu bulundukları süre içinde zorla kaybedildi, çeşitli aralıklarla hücre hapsinde tutuldu, tıbbi tedaviye erişimleri engellendi ve işkence ile diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldı. Güvenilir kaynakların bildirdiğine göre yakın zamanda yaşanan bir olayda, 19 Nisan’da, bir gardiyan gece yarısı koğuşlarına girerek gazetecilerin kıyafetlerini çıkardı ve onları şiddetle darp etti. Gazeteciler o günden beri tek başlarına hücre hapsinde tutuluyor.

UAÖ Yemen Araştırmacısı Rasha Mohamed konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “10 gazetecinin uzun süre hukuka aykırı bir biçimde tutuklu bulunması ve işkence ile diğer türde kötü muameleye uğraması, Yemen’de gazetecilerin karşı karşıya olduğu basın ikliminin baskıcı karakterini hatırlatıyor ve çatışmanın tüm taraflarının gazeteciler açısından oluşturduğu tehlikelere dikkat çekiyor” dedi. Mohamed, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu gazeteciler ifade özgürlüğü haklarını barışçıl biçimde kullandıkları için cezalandırılmaktadır. Husilere bağlı de facto yetkililer gazetecileri derhal serbest bırakmalı ve haklarındaki tüm suçlamaları düşürmelidir. Gazetecilerin taciz, korkutma ya da keyfi gözaltı, uzun süreli tutukluluk veya yargılanma tehdidine uğramaksızın çalışmalarını sürdürmelerine izin verilmelidir.”

Gazeteciler tutuklanmalarının üzerinden üç yıl geçtikten sonra, Aralık 2018’de, avukatlarının da bulunduğu bir ortamda sorgulandıktan sonra resmi olarak suçlandı ve dosyaları Siyasal Güvenlik Dairesi’nden genel olarak terörle bağlantılı davalara bakan Özel Ceza Mahkemesine gönderildi. Gazetecilere Yemen Ceza Kanunu gereğince ölüm cezası öngören ajanlık suçlaması ile Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona yardım etmek de dahil olmak üzere çeşitli suçlamalar yöneltildi. Duruşmaları ise henüz başlamadı ve ne zaman başlayacağı da bilinmiyor.

Gazetecilerin bazıları, internette yayın yapan ve Islah grubuyla bağlantılı olan medya kuruluşlarında çalışıyordu. Islah Partisi, Husilerin de facto yönetimine karşı çıkan bir siyasi partidir.

Rasha Mohamed, “Bu kişilerin yalnızca işlerini yaptıkları için ölüm cezasıyla karşı karşıya kalabilecek olması tek kelimeyle felaket. Gazetecilere yönelik suçlamalar asılsızdır ve derhal düşürülmelidir. Açık bir şekilde gazetecilik faaliyetleri ve siyasi düşünceleri nedeniyle hedef alınıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

Gazetecilerin karın ağrısı da dahil çeşitli sağlık sorunları yaşadığı ve tedaviye erişimlerinin engellendiği düşünülüyor. Siyasal Güvenlik Dairesi yetkilileri de gözaltındaki yakınlarını ziyaret eden ailelerin ilaç getirmesine engel oluyor.

Gazetecilere yönelik yargılamalar, Husilere bağlı de facto yetkililerin adalet sistemini siyasi hesaplaşmalar için kullanmasının bir örneğidir.

Aileler çok kötü etkileniyor

UAÖ, gazetecilerin aile üyeleriyle görüşmeler gerçekleştirdi. Aile üyeleri sevdiklerinden ayrı kalmanın ıstırabını ve bu durumun babasız büyümek zorunda kalan çocukları üzerinde yarattığı psikolojik etkileri anlattı.

Gazetecilerden birinin eşi, küçük çocuğunun travma yaşamasından korktuğu için onu düzenli olarak babasını ziyarete götürmek istemediğini söyledi ve “Babasını her gördüğünde ‘ne zaman bizimle eve geleceksin baba?’ diye soruyor, [çocuk böyle sorduğunda] babasının çektiği ıstırap yüzünden okunuyor” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.

Eşinin kıyafetlerini yıkamak için eve getirdiğini, oğlunun kıyafetleri alıp kokladığını ve babası için ağladığını söyleyen kadın şunları ifade etti:

“[Eşimi] öyle zor bir durumda gördükten sonra üç gün boyunca uyuyamıyorum ve yemek yiyemiyorum. Ağlamak istesem de onun karşısında güçlü durmaya çalışıyorum. O ağlıyor; bense ona güçlü ol, seni yenmelerine izin verme ve sabırlı ol diyorum.”

Aile üyeleri UAÖ’ye, yakınlarını düzenli bir şekilde ziyaret edemediklerini, ziyaretlerinin ise beş dakikadan uzun sürmediğini ve tutukluların açık konuşmasını engellemek için ağır silahlı kişilerce gözetlendiğini de anlattılar.

Gazetecilerden birinin eşi, yine de “yüzünün yorgunluktan harap” olduğunu görebildiğini söyledi.

Arka Plan

Gazetecilerden dokuzu 9 Haziran 2015’te başkent Sana’daki Kasr El-Ahlam oteline düzenlenen baskınla gözaltına alındı. Abdülhalik Ümran, Hişam Tarmum, Tevfik El-Mansuri, Haret Hamid, Hasan Annab, Ekrem El-Velidi, Haytam El-Şihab, Hişam El-Yusefi ve Essam Balget şehirde internet bağlantısı ve elektrik bulunan az sayıda mekanlardan biri olduğu için otelde çalışıyordu.

Onuncu gazeteci Salih El-Kadi, görgü tanıklarının anlatımına göre 28 Ağustos 2015’te Husi güçleri tarafından Sana’daki evinden gözaltına alındı. Husi üyeleri beş dakika sonra eve geri döndü ve ailenin geri kalanını da gözaltına almakla tehdit ederek Salih El-Kadi’nin dizüstü bilgisayarını ve ekipmanını teslim etmelerini istedi. Aile Salih’in ekipmanının kendilerinde olmadığını söyleyince Husi üyeleri yedi erkek yakınını gözaltına aldı ve 48 saat boyunca alıkoydu.

Husi güçleri, Yemen hükümeti, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) öncülüğündeki koalisyon ve BAE destekli Yemen güçleri de dahil çatışmanın tüm tarafları keyfi gözaltılar gerçekleştirdi.

Husi güçleri kontrol ettikleri bölgelerde gazeteciler, insan hakları savunucuları ve Bahai topluluğunun üyeleri de dahil olmak üzere kendilerini eleştiren kişileri ve muhalifleri keyfi olarak gözaltına aldı ve çok sayıda kişiyi adil olmayan bir biçimde yargıladı, tek başına hücre hapsinde tuttu ve zorla kaybetti. Hedef alınanların birçoğu Islah Partisi’nin üyeleri veya destekçileriydi.

Uluslararası toplumun tanıdığı Yemen hükümeti de insan hakları savunucuları ile diğer aktivistleri taciz etti, tehdit etti ve keyfi olarak gözaltına aldı. Diğer yandan, Yemen’in güneyinde BAE destekli Yemen güçleri insanları toplu halde keyfi olarak gözaltına aldı ve zorla kaybetti. UAÖ, Mayıs 2018’de, BAE ve Yemen hükümetinden bağımsız hareket eden Yemen güçlerinin yönettiği gizli cezaevi ağında tutulan 51 erkeğin durumunu belgeledi. Bu kişiler arasında Mart 2016 ile Mayıs 2018 arasında gözaltına alınanlar da bulunuyordu.