Türkiye’de yargı reformu stratejilerine ilişkin değerlendirme

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirilen Adli Yıl Açılış Töreni’nde yeni yargı reformu paketi için çalışmalara başlandığının haberini vermişti. 5. Yargı Paketi olarak bilinen, İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, Adalet Komisyonu’nda görüşmeleri tamamlandı ve TBMM Genel Kurulu’na gönderildi.

2021, yargı reformları bağlamında Türkiye için oldukça yoğun geçen bir sene oldu. Uzun zamandır beklenen İnsan Hakları Eylem Planı 2 Mart 2021'de kamuoyuyla paylaşıldı. 4. Yargı Reformu Paketi de Yeni İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanmasının ardından, 8 Temmuz 2021’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi ve yasalaştı.

Uluslararası Af Örgütü olarak, 25 Mart 2021 tarihinde yayımlanan, “Türkiye: Yeni Eylem Planı, İnsan Haklarına Verilen Derin Hasarı Onarma Konusunda Kaçırılmış Bir Fırsattır” başlıklı açıklama ile insan hakları eylem planını, 15 Eylül 2021 tarihinde yayımlanan “Türkiye: 4. Yargı Paketi Yargı Sistemindeki Derin Kusurları Gidermekte Yetersiz Kalıyor” başlıklı açıklama ile de 4. Yargı Paketi’ni insan hakları bağlamında değerlendirdik.

Bu açıklamalar ışığında Türkiye’deki yargı reformu çabalarını insan hakları bağlamında değerlendirirken, yargı reformlarının arka planına da değinmek istiyorum.

Yargı reform paketlerinin metodu üzerine

Kanun paketleri, aralarında zorunlu bağlantı olmayan pek çok kanunun aynı teklif içerisinde Genel Kurul’da görüşülmesi ve oylanması olarak özetlenebilir. Kanunların paketler halinde görüşülmesinin ya da başka bir ifade ile tek tek görüşülmemesinin avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Avantajları arasında belki de en önemlisi yasa yapım sürecini hızlandırmasıdır. Esasen meclisteki komisyonların da temel işlevi budur.  Komisyonlarda kanun tekliflerine dair inceleme ve araştırma yapılır, teklifler Genel Kurul’da görüşülmeye hazır hale getirilir. Paketler halinde kanun değişikliklerinin ve yasa yapımının pek çok dezavantajı olmakla beraber, doğası gereği en açık dezavantajı ise, paketin içerisinde yer alan her maddenin uzun uzun tartışılamıyor oluşu, o paketin içinde nelerin tam olarak geçtiğine dair bilgi sahibi olamıyor oluşumuzdur.  Kanun yapım süreçlerinde en temel ilkelerden birisi, kanunu bilmemenin mazeret sayılmayacağıdır. Bu temel ilke ışığında kanun metinlerinin herkes tarafından anlaşılabilir olması önemlidir ve kanunlar Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. Fakat torba kanunlar, paket kanunlar her ne kadar anlaşılabilir olma ve yayımlanma aşamalarını sağlıyor da olsalar, her bir kanun maddesinin tek tek tartışılmasında eksik kalabilmektedir.

8 Temmuz 2021’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 4. Yargı Paketi; Ceza Muhakemesi Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu ve Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikleri kapsamakta ve yargısal etkinlik, adil yargılama usulleri, tutuklama ve adli kontrol tedbirleri ile kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadeleye ilişkin hükümler getirmektedir.

Nereden çıktı bu yargı reform paketleri?

2005 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri başladı. Müzakerelerin yürütüldüğü üç temel çerçeveden biri de Avrupa Birliği Müktesebatı idi. AB Müktesebatı, kısaca toplumsal yaşamı ilgilendiren hususlarda AB'nin yürürlükte olan hukuk sistemi ve kurallar bütünü olarak özetlenebilir. AB Müktesebatı Türkiye ile üyelik müzakereleri sürecinde 35 fasıla ayrılmıştır.  Sürecin ilk aşaması ‘tarama’dır. Tarama kısaca AB müktesebatı ile aday ülke mevzuatı arasındaki farklılıkların belirlenmesidir. AB Müktesebatı 23. Fasıl, yani Yargı ve Temel Haklar Faslı, ile ilgili karşılıklı mevzuat tarama toplantıları 13 Ekim 2006 tarihinde tamamlandı. Bu toplantılar sırasında Avrupa Komisyonu uzmanları, Türkiye’nin bir yargı reformu stratejisi hazırlaması gerektiğini ifade ettiler.[1] Yargı Reformu Stratejisi ilk olarak 2009 yılında hazırlandı. 2009 yılındaki yargı reformu stratejisini, 2015 ve 2019 yılındaki yargı reformu stratejileri takip etti. 2021’in Temmuz ayında da İnsan Hakları Eylem Planı’nı takiben 4. Yargı Reformu Paketi yasalaştırıldı.

4. Yargı reformu paketi üzerine kısa değerlendirmeler

Uluslararası Af Örgütü, 8 Temmuz’da yasalaşan 4. Yargı Paketi’yle yapılan kanun değişikliklerinin Türkiye’nin yasalarını uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına uygun hale getirmekte yetersiz kaldığı kanaatindedir.

4. Yargı Paketi yargısal etkinlik ve adil yargılama usullerine ilişkin yeni düzenlemeler içermektedir. Etkin, şeffaf ve iyi işleyen bir yargı sisteminin temeli, hakimlerin ve savcıların bağımsızlığının ve tarafsızlığının güvence altında olmasıdır. Türkiye, Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre 2020’de 128 ülke arasında 107. sırada yer aldı. Temel haklara saygı konusunda 128 ülke arasında 123. sıradaydı. Yargı bağımsızlığı, insan haklarına saygının temel unsurudur. 4. Yargı Paketi’nde yer alan değişiklikler yargı süreçlerinin etkinliğini artırmayı ve makul süre içinde adil yargılanma hakkını güçlendirmeyi amaçlayan olumlu adımlar olsa da yargı pratiği ve mevzuattaki eksiklikleri gideren teknik araçlarla sınırlı kalmaktadır. Pakette yer alan düzenlemeler yargı bağımsızlığındaki gerilemeyi tersine çevirecek ve Türkiye’de yargıyı yürütmenin müdahalesine karşı koruyacak tedbirler getirmekte yetersiz kalmaktadır[2].

Pakette kadına karşı şiddet ve ev içi şiddetle alakalı da düzenlemeler yer almaktadır. Paket ile kadınlara yönelik şiddet eylemleriyle daha etkin ve caydırıcı bir biçimde mücadele etmek için Türk Ceza Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler, Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 itibariyle artık taraf olmadığı İstanbul Sözleşmesi’nin gerektirdiği gibi tüm kadınlar ve kız çocuklar için etkin koruma sağlamamaktadır. Değişiklikler, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet sorununa yönelik toplumsal cinsiyete dayalı bir perspektif sunmamakta; daha ziyade, cezayı artırıcı unsurları aile kurumu ve evlilikle ilişkilendirerek ailenin dışında kalan veya evli olmayan kadınları dışarıda bırakmaktadır. Türkiye, 6284 Sayılı Kanun’un getirdiği politikaları, hiçbir temelde ayrımcılık yapmaksızın ve kimseyi arkada bırakmaksızın tüm kadınlar ve kız çocukları için etkili bir biçimde uygulamalı; ayrımcı yargı uygulamaları ve faillerin faydalandığı cezasızlık gibi belli başlı sorunlarla kapsamlı bir şekilde mücadele edebilmek için ev içi şiddetin önlenmesinde kayda değer bir gelişme sağlanamamasının ardında yatan nedenleri tespit etmeli ve bunların üzerine gitmelidir.[3]

4. Yargı Paketi tutukluluk ve adli kontrol kararlarına ilişkin düzenlemeler de getirmektedir. Ancak uzun süreli ve haksız tutukluluk kararlarından ve muhalif sesleri bastırmak için kullanılan  aşırı geniş tanımlı terörle mücadele mevzuatından kaynaklanan, çok sayıda insan hakları ihlalinin varlığında, 4. yargı paketiyle yapılan yasal değişiklikler, yargı sisteminde detaylı olarak belgelenmiş kusurlara çözüm getirmemektedir. Yargı sisteminin temel sorunu, yargı bağımsızlığının güvence altına alınmamış olması nedeniyle uygulamada, hukukun temel ilkelerinin tatbik edilememesidir.  

Sonuç olarak, 4. Yargı Paketi, insan hakları güvencelerini etkileyen en önemli ve yapısal sorunları çözmekte yetersiz kalmakta ve Türkiye’de insan haklarındaki derin aşınmayı tersine çevirecek somut tedbirler sunmamaktadır. Konuya dair daha detaylı bilgi almak isterseniz internet sitemizde Raporlar bölümünde yer alan “Türkiye: 4. Yargı Paketi Yargı Sistemindeki Derin Kusurları Gidermekte Yetersiz” başlıklı çalışmamızı okuyabilirsiniz.  

Damla Kuru
Lobi ve Savunuculuk Sorumlusu
Uluslararası Af Örgütü Türkiye


[1] https://sgb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/23122019163043Yargi-Reformu-Stratejisi.pdf
[2] Türkiye: 4. Yargı Paketi Yargı Sistemindeki Derin Kusurları Gidermekte Yetersiz Kalıyorhttps://www.amnesty.org.tr/public/uploads/files/Rapor/EUR4447262021TURKISH.pdf
[3] Türkiye: 4. Yargı Paketi Yargı Sistemindeki Derin Kusurları Gidermekte Yetersiz Kalıyorhttps://www.amnesty.org.tr/public/uploads/files/Rapor/EUR4447262021TURKISH.pdf