Türkiye: ‘Olağanüstü Hal’ İnsan Haklarında Gerilemeye Sebep Olmamalı

Uluslararası Af Örgütü 21 Temmuz'da yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olağanüstü hal (OHAL) ilanının insan haklarında gerilemeye yol açmaması veya ifade özgürlüğüne ve keyfi gözaltı ve işkenceye karşı yasal güvencelere daha fazla sınırlamalar getirilmesi için mazeret olarak kullanılmaması gerektiğini belirtti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  20 Temmuz gecesi geç saatlerde Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantısının ardından hükümetin en az üç ay süreyle OHAL uygulayacağını açıklamıştı.

Uluslararası Af Örgütü araştırmacısı Andrew Gardner, "Darbe girişimi ile ilişkili şiddet olaylarının ardından kamu güvenliğine öncelik veren önlemlerin alınması anlaşılabilirdir. Ancak olağanüstü hal döneminde alınacak önlemler Türkiye'nin uluslararası hukuk yükümlülüklerine saygı göstermeli, zor kazanılmış özgürlükleri ve insan haklarını koruma tedbirlerini gözden çıkarmamalı ve kalıcı olmamalı" diye konuştu.

Gardner, "Halihazırda gözaltında kötü muamele iddialarının var olduğu, yaklaşık 10 bin kişinin, gözaltında tutulduğu ve bakanlıklar ile medya kuruluşlarının tasfiye edildiği bir ortamda OHAL'in getirdiği genişletilmiş yetkiler insan hakları alanında daha fazla gerilemeye neden olabilir" dedi.

Olabileceklerin korkutucu bir habercisi olarak, Başbakan Yardımcısı 21 Temmuz'da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin OHAL süresince bazı hakların askıya alınacağını duyurdu.

Halihazırda geçerli olan yasalara göre OHAL, Başbakan ve Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararnameler çıkarma ve meclisi baypas etme yetkisi veriyor. Uluslararası Af Örgütü, bu hamlenin yetkililer tarafından şu anda 4 gün olan gözaltı süresini uzatmak için bir mazeret olarak kullanılabileceğinden endişe duymaktadır. Mevcut şartlar altında sürenin uzatılması kötü muameleye karşı yasal güvenceleri ve adil yargılanma hakkını daha çok tehlikeye atmaktadır. Olağanüstü önlemler ifade özgürlüğüne ve barışçıl toplanma hakkına yönelik keyfi kısıtlamalar getirmek ve kamu personelin inişten çıkarılmalarına ve görevden uzaklaştırılmalarına hukuk yoluyla itiraz etme hakkını yok saymak için de kullanılabilir.

Uluslararası hukuk uyarınca, olağanüstü önlemler gerekli, kapsam ve süre açısından da orantılı olmadır ve ulusa yönelik gerçek güvenlik tehditlerine karşı kullanılmalıdır. En önemlisi, olağanüstü hal önlemleri dikkatlice izlenmeli, geçici olmalı ve sadece mutlak surette gerekli olduğu zamanlarda makul bir şekilde kullanılmalıdır.

Andrew Gardner, "Türkiye hükümetinin OHAL'i meşru muhalif görüşleri daha sert bir şekilde kısıtlamak için bir mazeret olarak kullanmaması son derece önemlidir. Olağanüstü durumun hükmettiği koşullarda bile Türkiye Anayasası devletin uluslararası hukuk yükümlülüklerinin ihlal edilemeyeceğini güvence altına almaktadır" dedi.

"Uluslararası hukukta, adil yargılanma hakkının temel gerekleri ve işkence ve ayrımcılık yasağı gibi, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde askıya alınamayacak veya sınırlandırılamayacak belirli haklar vardır." 

"OHAL, yürürlükteki kanunları halihazırda ihlal eden hükümete bu tehlikeli yolda devam etme konusunda daha çok alan açmaktadır."

Arka Plan

Hükümet, darbe planını yönetmekle itham ettiği  Fethullah Gülen ile bağlantılı olmakla suçladığı kişileri hedef alan, olağanüstü boyutlarda bir baskı uygulamaya başladı. Uluslararası Af Örgütü, yetkililerin keyfi bir şekilde hareket etmesinden, kanuna aykırı davrandıklarına dair kanıt olmadan insanları gözaltına almasından ve açığa almasından endişe duymaktadır.

Darbe girişiminden bu yana, Habertürk'e göre en az 2,745 hakim ve savcı açığa alındı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, gözaltına alınan 2,277 hakim ve savcıdan 1270'sinin tutuklandığını, 730'unun ise halen gözaltında tutulduğunu açıkladı.

19 Temmuz'da Milli Eğitim Bakanlığı 15,200 bakanlık personelinin görevden uzaklaştırıldığını ve Fethullah Gülen ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle soruşturulduklarını bildirdi. Sabah gazetesine göre 19 Temmuz'da 1,577 dekan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından istifaya çağrıldı. İstifaya çağrılan dekanlardan 195'i istifasını sundu. Habertürk'e göre dekanların tamamı Fethullah Gülen ile bağlantıları oldukları gerekçesiyle soruşturulacak.

Anadolu Ajansı'na göre, hükümet Fethullah Gülen ile bağlantılı oldukları şüphesiyle Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı 524 özel okul ve 102 kuruluşu kapatma sürecini başlattı.

Milli Eğitim Bakanlığı ayrıca, akademisyenlerin yurt dışında araştırma yapma hakkını ikinci bir emre kadar askıya aldı ve yurt dışında bulunan akademisyenleri de Türkiye'ye geri çağırdı.

Yetkililer 20'den fazla haber sitesine erişimi keyfi bir şekilde engelledi; 25 medya kuruluşunun lisansını iptal etti; 34 gazetecinin basın kartları iptal edildi; ve en az bir gazeteci hakkında darbe girişimi sırasındaki yayını nedeniyle tutuklama kararı verildi.

21 Temmuz sabahı saygın insan hakları avukatı ve gazeteci Orhan Kemal Cengiz İstanbul'da gözaltına alındı ve Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.