Türkiye: Dört insan hakları savunucusu hakkındaki mahkumiyet kararları bozuldu, adalet kazandı

  • Yargıtay, 2017’den beri yargılanan dört insan hakları savunucusu hakkındaki mahkumiyet kararlarını bozdu.
  • Yargılananlar arasında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç ve Türkiye Şubesi’nin eski direktörü İdil Eser de var.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı ve diğer üç insan hakları savunucusu hakkındaki mahkumiyet kararları, Türkiye’nin en üst temyiz mahkemesi olan Yargıtay tarafından bozuldu. Bozma kararına ilişkin bir açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, temelsiz mahkumiyet kararlarının Yargıtay tarafından bozulmasının büyük bir rahatlama getirdiği, bununla birlikte, kararın yargılamaların siyasi niteliğini de bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Hak Savucuları Davası’nda yargılanan 11 insan hakları savunucusu arasında yer alan ve Temmuz 2020’de mahkum edilen Taner Kılıç, İdil Eser, Özlem Dalkıran ve Günal Kurşun’un mahkumiyetine ilişkin Yargıtay kararı, bu kişilerin 2017 yazında ilk gözaltına alınmasının üzerinden beş yıldan uzun süre geçtikten sonra verildi. Taner Kılıç’ın cezası ‘eksik araştırma’ nedeniyle bozuldu ve dosya, yeniden yargılama için ilk derece mahkemesi olan İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, “Bugünkü karar, akıl almaz boyutlarda bir adaletsizliğe son verdi. Mahkumiyet kararları nihayet bozulduğu için büyük bir rahatlama duyuyoruz; ancak mahkemenin Taner’in dosyasının ek araştırma gerektirdiği yönündeki kararı hayal kırıklığı yarattı” dedi. Callamard sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beş yıldan uzun süre boyunca, bu dört cesur insan hakları savunucusuna yöneltilen temelsiz suçlamaların birbirini izleyen mahkemeler tarafından gerçekmiş gibi kabul edilmesiyle adaletsizlik çarklarının döndüğüne tanık olduk. Bugünkü karar, buna benzer siyasi güdümlü yargılamaların gerçek amacını ortaya koydu; o da mahkemelerin muhalif sesleri susturmak için silah olarak kullanılmasıdır.”

“Beş yıldan uzun süre boyunca, bu dört cesur insan hakları savunucusuna yöneltilen temelsiz suçlamaların birbirini izleyen mahkemeler tarafından gerçekmiş gibi kabul edilmesiyle adaletsizlik çarklarının döndüğüne tanık olduk. Bugünkü karar, buna benzer siyasi güdümlü yargılamaların gerçek amacını ortaya koydu; o da mahkemelerin muhalif sesleri susturmak için silah olarak kullanılmasıdır.”

Agnès Callamard
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri

Mülteci hakları avukatı ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç Haziran 2017’de gözaltına alındı ve 14 ay cezaevinde tutuldu. Hiçbir delil olmadığı halde “terör örgütü üyeliği”nden suçlu bulundu ve Temmuz 2020’de altı yıl üç ay hapis cezasına mahkum edildi. İdil Eser, Özlem Dalkıran ve Günal Kurşun “terör örgütüne yardım etmek”ten 25’er ay hapis cezasına mahkum edildi ve 2017’de üç aydan uzun süre tutuklu kaldı.

12 duruşma boyunca, dört insan hakları aktivistine yöneltilen her bir suçlama, devletin kendi emniyet raporu da dahil sunulan belgelerle defalarca ve kapsamlı bir biçimde çürütüldü.

Mayıs ayında, AİHM, Türkiye yetkililerinin “Taner Kılıç’ın suç işlediğine dair makul şüphesi” olmadığını doğruladı. AİHM aynı zamanda, Kılıç’ın terörle bağlantılı suçlamalarla tutuklu yargılanmasının “doğrudan insan hakları savunucusu olarak yürüttüğü çalışmalarla ilgili” olduğuna hükmetti. Bu bağlayıcı karar Ekim ayında kesinleşti.

“Bugünkü kararı kutlarken, Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda insan hakları savunucusunun cezaevinde tutulduğunu, tutuklanma kaygısıyla yaşadığını ya da benzeri temelsiz kovuşturmalarla karşı karşıya olduğunu da unutmuyoruz” diyen Agnès Callamard sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bugünkü zaferden güç alacağız. Sonuna kadar Taner’in yanında olmaya, Türkiye’de insan haklarının sorumsuzca kısıtlanmasına karşı mücadele etmeye ve hükümetin tehditleriyle susturulmayı reddeden insanlar için çaba göstermeye devam edeceğiz.”

“Bugünkü zaferden güç alacağız. Sonuna kadar Taner’in yanında olmaya, Türkiye’de insan haklarının sorumsuzca kısıtlanmasına karşı mücadele etmeye ve hükümetin tehditleriyle susturulmayı reddeden insanlar için çaba göstermeye devam edeceğiz.”

Agnès Callamard

Arka Plan

Taner Kılıç ve Özlem Dalkıran, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin kurucu üyeleridir. Son 20 yılda, hem Uluslararası Af Örgütü’nün hem de daha geniş anlamda Türkiye’deki insan hakları topluluğunun bir parçası olarak insan haklarının savunulmasında önemli rol oynadılar.

İdil Eser, gözaltına alındığı Temmuz 2017’de Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü idi. Avukat, uluslararası ceza hukuku uzmanı ve Uluslararası Türkiye Şubesi’nin kurulduğu ilk günlerden bu yana üyesi olan Günal Kurşun da Türkiye’de önde gelen bir insan hakları savunucusudur.

Taner Kılıç, savcılığın, 2016’daki darbe girişimini organize etmekle suçlanan Gülen hareketi tarafından kullanıldığını iddia ettiği ByLock mesajlaşma uygulamasını indirmekle suçlandı.

Ancak Uluslararası Af Örgütü’nün Kılıç’ın telefonuna yaptırdığı iki adli inceleme herhangi bir tarihte ByLock uygulamasının kurulduğunu gösteren hiçbir iz bulunmadığını ortaya çıkardı. Haziran 2018’de mahkemeye sunulan ve Kılıç’ın telefonunda ByLock ile ilgili kanıt olmadığını tespit eden polis raporunun ardından savcılığın iddiaları meşruiyetten yoksun hale geldi. Bununla birlikte, AİHM’in, Hak Savunucuları Davası’nda yargılanan kişilerle alakası olmayan başka bir başvurucuyla ilgili yakın zamanda verdiği bir kararda tespit ettiği üzere, bir uygulamayı indirmek veya kullanmak tek başına isnat olunan suça ilişkin yeterli delil olamaz.

İdil Eser, Özlem Dalkıran ve Günal Kurşun, 5 Temmuz 2017’de Büyükada’da esenlik ve dijital güvenlik hakkında bir çalıştaya katıldıkları sırada polis tarafından gözaltına alınan 10 insan hakları savunucusu arasındadır.

4 Ekim 2017’de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 10 hak savunucusu ve Taner Kılıç hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, Taner Kılıç’ın çalıştayın hazırlıklarından haberdar olduğu ve yargılanan diğer iki kişiyle iletişim kurduğu ifade edildi.

26 Ekim’deki ilk duruşmada hakim, kendisine yöneltilen suçlamaların atölyeyle hiçbir ilgisi olmamasına ve iki davanın hiçbir yönden bağlantılı olmamasına rağmen, savcılığın Kılıç’ın İzmir’de açılan davasının diğer 10 insan hakları savunucusunun davasıyla birleştirilmesi talebini kabul etti.

Uluslararası Af Örgütü daha önce Taner Kılıç hakkındaki davaya ilişkin bir inceleme yayımladı ve genel itibariyle Hak Savucuları Davası’yla ilgili ayrıntılı bilgiler sundu.