• Haberler

Tayland: Mültecilere yönelik katı tutum binlerce insanı korumasız ve risk altında bırakıyor

  • Yetkililer, Myanmar’daki şiddetten kaçan Arakanlı Müslümanlar geri çevrilmemeli
  • Mülteciler zulme uğrayacakları yerlere geri gönderiliyor
  • Tayland, mültecilere, resmi olarak yasal statü ve koruma sağlamalıdır

Uluslararası Af Örgütü, Tayland’ın mülteci politikalarındaki eksikliklerini ortaya koyan bir rapor yayımladı. Raporda, en çok ihtiyaç duyanlara koruma sağlamakta uzun zamandır yetersiz kalan Tayland’ın, yanı başında dünyanın en hızlı büyüyen mülteci krizi yaşanırken, bu durumu gidermek adına somut adımlar atmak zorunda olduğu vurgulanıyor

İki Arada Bir Derede başlıklı rapor, Tayland hükümetinin, Tayland’da bulunan ve bu ülkede güvenliğe erişmek isteyen mülteciler üzerinde yıkıcı bir etki yaratan yetersiz mülteci politikaları ve uygulamalarını özetliyor. Bunlar arasında, uzun zamandan beri Tayland’ın deniz kuvvetlerinin binlerce çaresiz Arakanlı Müslüman mülteciyi ve Bangladeşliyi taşıyan botları geri püskürtmesi ile mülteci ve sığınmacıları işkence ve diğer ağır insan hakları ihlalleriyle karşılaşabilecekleri yerlere zorla geri göndermesi de bulunuyor.

Uluslararası Af Örgütü Küresel Sorunlar Direktörü Audrey Gaughran, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Etnik temizlik ile karşı karşıya kalan yüzbinlerce Arakanlı Müslüman Myanmar’dan kaçmaya zorlanırken Tayland, mültecilere yönelik insani politikaları derhal uygulamaya koyarak bölgede bir emsal teşkil etmelidir. Tayland hükümeti, akıl almaz bir vahşetten kaçan insanları duyarsızca geri püskürtmek yerine Tayland’a ulaşarak uluslararası koruma arayışında olanlar için güvenli yolları güvence altına almalıdır.”

Gaughran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tayland bölgedeki en yoğun mülteci nüfuslarından birini barındırıyor, ancak ülkenin uzun vadeli olmayan, plansız politikaları, ülkede bulunan mülteci nüfusa yeterli koruma sağlamakta yetersiz kalındığını gösteriyor. Yetkililer, bir mülteci krizi ile diğeri arasında bocalamaya devam edemezler; bunun yerine, tehlike altındaki erkek, kadın ve çocuklara ihtiyaç duydukları emniyeti ve güvenceyi sağlamak için gerekli sistemleri kurmak zorundalar.”

Arakanlı Müslümanların toplu göçü

Güneydoğu Asya’daki “bot krizi”nin doruğa ulaştığı 2015’te Tayland deniz kuvvetleri, daha önceki Tayland hükümetlerinin de uyguladığı uzun süreli “geri itme” politikasını sürdürerek binlerce çaresiz Arakanlı Müslüman mülteciyi taşıyan botların girişini engelledi.

Tayland’a girişi engellenenler, tehlikeli deniz yolculuklarını Endonezya ve Malezya’ya doğru sürdürmeye zorlandı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tahminlerine göre kriz esnasında 370 kişi denizde hayatını kaybetti; buna karşılık, Uluslararası Af Örgütü, ölümlerin sayısının çok daha yüksek olabileceğine dair endişelerini dile getirmişti.

Geçen ay, Batı Myanmar’daki nüfusu hedef alan korkunç bir etnik temizlik harekatının 400.000’den fazla mültecinin ülkeden kaçmasına neden olmasıyla beraber Arakan’daki durum kritik boyutlara ulaştı.

Bu toplu göçe rağmen Tayland yetkilileri, Arakanlı Müslümanlara yönelik politikaları hakkında karışık mesajlar veriyor. Bir ay önce Başbakan Prayut Chan-O-Cha, yetkililerin, Myanmar’dan kaçan Arakanlı Müslümanları “ülkeye kabul etmek üzere hazırlık yaptığını” belirtti. Daha yakın bir zamanda ise Taylandlı bir askeri yetkili, Arakanlı Müslüman mültecileri taşıyan botların Tayland sularına ulaşmaları halinde Tayland deniz kuvvetlerinin botları denize doğru geri püskürteceğini belirtti.

Mülteciler zulme uğrayacakları ülkelere zorla geri gönderiliyor

Geçen üç yıl içerisinde Tayland hükümeti, yabancı hükümetlerin uyguladığı baskıyı kabullenerek insanları, hayatlarınınciddi tehlike altında olduğu ülkelere zorla geri gönderdi.

Bu geri göndermeler, insanların, zulüm veya diğer ağır insan hakları ihlallerine maruz kalma tehlikesi altında oldukları yerlere geri gönderilmelerini kesinlikle yasaklayan, uluslararası non-refoulement (geri göndermeme) ilkesini ihlal ediyor.

Uluslararası Af Örgütü, yüzden fazla kişinin dahil olduğu Çin, Türkiye ve Bahreyn’den dört zorla geri gönderme vakasını izledi. Bu kişilerin birçoğu, daha önce, keyfi tutuklama, işkence ve diğer kötü muameleleremaruz kalmışlardı. Geri gönderilenlerin bazı kişilerin şu anki statüleri ve koşulları bilinmiyor.

En son vaka Mayıs 2017’de, Türkiye vatandaşı Muhammet Furkan Sökmen’in Myanmar’dan Türkiye’ye iadesine Tayland yetkilileri yardım ettiğinde yaşandı. Sökmen, Tayland göçmen bürosu yetkilileri tarafından Türkiye yetkililerine teslim edilmeden önce Bangkok havaalanında yaklaşık 24 saat gözaltında tutuldu. Geçen yılın Temmuz ayında yaşanan darbe girişimi sonrasında Türkiye yetkililerinin geniş kapsamlı bir baskı ortamı oluşturduğu Türkiye’ye iade edilmesi halinde ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalabileceği yönündeki BM uyarılarına rağmen, Tayland yetkilileri Sökmen’in iadesine yardımcı oldu.

Sökmen, Türkiye hükümetine karşı olanlarla bağlantılı olduğu iddiasıyla İstanbul’a vardıktan sonra gözaltına alındı ve tutuklandı. Sökmen’e yönelik cezai kovuşturmanın şu an hangi aşamada olduğu bilinmiyor.

2015’te yaşanan benzer bir vakada Tayland, Çin’de yaşayan etnik azınlık 109 Uygurluyu, on yıllardır şiddetli bir zulme maruz kaldıkları Çin’e geri göndererek geniş çapta uluslararası kınamayla karşılaştı.

Audrey Gaughran, “Tayland, mültecilerin korunmasına yönelik iyileştirmeleri sadece sözde destekledi ancak bu, somut eylemlere dönüştürülmedi. Yetkililer, yabancı hükümetlere boyun eğmeyisürdürüyor ve mültecileri, işkence ve diğer insan hakları ihlalleriyle karşılaşabilecekleri ülkelere geri gönderiyor. Bu duyarsız eylemler Tayland’ın uluslararası yükümlülüklerini yok sayıyor ve derhal sona erdirilmeleri gerekiyor,” dedi.

Mülteciler yasal belirsizliğe terk edildi

Tayland’ın yasal çerçevesindeki boşluklar mülteci ve sığınmacılara yasal statü tanımayarak onları istimara karşı korumasız bırakıyor. Bu durum özellikle kentlerde yaşayan 7.000’den fazla sığınmacıyı etkiliyor.

Kentte yaşayan mülteci ve sığınmacılar, hatta BM Mülteci Örgütü olan BMMYK tarafından resmi olarak kayıtlı olanlar dahi, Tayland’a yasal olmayan yollardan girişi ve ikameti suç sayan 1979 tarihli Göç Kanunu gereğince her an tutuklanabilir. Tutuklandıktan sonra birçok mülteci ve sığınmacı, insan hakları savunucularının “cezaevinden bile daha kötü” olarak tanımladığı korkunç koşullar altında belirsiz bir süre için alıkonabilecekleri  gözaltı merkezlerine gönderiliyor. Daha önce gözaltına alınanlar, gardiyanlar ve diğer gözaltındakiler tarafından sıklıkla istismara uğradıklarını ve hücrelerdeki kalabalığın onları sırayla uyumak zorunda bıraktığını anlattı.

Devamlı olarak tutuklanma ve gözaltına alınma korkusu yaşayan mülteci ve sığınmacılar, genellikle evlerinde mahsur kalıyor ve toplumsal etkileşimden kopuk bir şekilde ağır koşullar altında yaşıyor. Birçoğu iş bulmak, tıbbi bakıma erişmek veya kendilerini ve ailelerini geçindirmek için mücadele ediyor.

“Dolaylı geri gönderme” çerçevesinde birçok mülteci ve sığınmacı, Taylan’da mülteci olarak yaşamının dayanılmaz zorluklarıyla mücadele etmek yerine, sığınma taleplerinden vazgeçerek geldikleri ülkeye geri dönmeyi seçiyor.

“Joseph,” ülkesi Pakistan’da inancı ve mesleği nedeniyle tehdit edildikten sonra ailesiyle birlikte Tayland’a kaçan Pakistanlı Hristiyan bir insan hakları aktivisti. Daha sonra Joseph ve ailesine Tayland’da, kaçırılıp İslam’ı seçmeye ve Müslüman bir erkekle evlenmeye zorlandıktan sonra Tayland’a kaçan eşinin kardeşi eşlik etti.

Tayland’da iki yıl yaşadıktan sonra 2016’da aile, sığınma taleplerinden vazgeçerek Pakistan’a döndü, çünkü Tayland’daki hayatları tahammül edilemez hale gelmişti. Joseph, Uluslararası Af Örgütü’ne şunları söyledi: “Hiç paramız yoktu. O sıralar yiyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Açtık ve polisten saklanmaya çalışıyorduk. Üst üste dört veya beş gün boyunca yiyeceğimizin olmadığı oluyordu.”

Altı ay önce Bangkok’ta tutuklanan Joseph’in eşinin kardeşi de gözaltı merkezinde kalmaktansa Pakistan’a geri dönmeyi seçti. Ülkesine dönükten sonra Joseph’in evi yakılarak babası öldürüldü. Eşinin kardeşi bir kez daha kaçırıldı ve daha önce evlenmeye zorlandığı kişinin evine zorla geri götürüldü.

Sonraki adımlar

Son yıllarda Tayland’ın askeri hükümeti, mülteci ve sığınmacılara yönelik yaklaşımını iyileştirmek üzere önemli taahhütler verdi. Tayland yetkilileri, non-refoulement (geri göndermeme) ilkesine olan bağlılıklarını yineleyerek, mülteci ve sığınmacıları, ağır insan hakları ihlallerine maruz kalma tehlikesi altında oldukları koşullara geri göndermeyeceklerini belirtti.

Tayland, aynı zamanda, mültecilerle düzensiz göçmenleri ayırmaya yönelik bir prosedür geliştirmeyi ve non-refoulement hükmü içeren işkence karşıtı bir yasa çıkarmayı taahhüt etti. Uluslararası standartlara uygun bir şekilde yürürlüğe konmaları halinde bu girişimler, Taylan’daki mülteci ve sığınmacıların haklarını korumak yönünde çok önemli adımlar olabilir.

Audrey Gaughran, konu hakkındaki sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tayland hükümetini on yılları bulan bir zaman dilimi boyunca yüz binlerce mülteciyi barındırmaktaki rolü nedeniyle takdir etmek gerekse de hükümetin son zamanlardaki eylemleri, çaresizce korumaya muhtaç erkek, kadın ve çocukların haklarının hiçe sayıldığının göstergeleri oldu.”

“Tayland hükümetinin verdiği sözleri eyleme dönüştürmesi gerekir. Yabancı hükümetlerce, zulüm ve şiddetten kaçanların geri gönderilmesi taleplerine razı gelmek yerine, yetkililer, mültecilerin haklarının Tayland hukuku gereğince sağlam bir şekilde korunmasını güvence altına almak için çalışmalıdırlar.”