Roma’da Yaşayan Herkesin Haklarını Korumak Tartışma Konusu Olmamalı

John Dalhuisen, Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü

Roma’da Roman toplulukların yeterli barınma imkânına erişim sorunu, açıkça, duygulandıran bir hal almıştır.

Herkes maddi sıkıntı çekmektedir ve Roma’da bulunan mevcut sosyal konutlandırmalardan yararlanmak hâlihazırda fazla talep görmüştür. 

Biz bunun farkındayız.

Ancak Romanların yeterli miktarda konuta ulaşmaya çalışırken karşılaştıkları fazladan engellerin kökeni acımasız ekonomi değil, gerçekliğinden kaçılması ya da aklanması mümkün olmayan daha basit bir sebeptir: ön yargı. 

Bugün yayımladığımız bir rapor Roma Belediyesi’nin nasıl binlerce Romanı tecrit kamplarında ya da şehrin kenar mahallelerinde kötü koşullarda yaşamaya mahkûm eden iki yönlü bir konutlandırma yardımı politikası yürütmekte olduğunu açıklamaktadır.

Bahsetmekte olduğumuz, yeni gelen ya da göçebe hayat yaşayan Romanlar değil, çoğu üç kuşaktır çoğunluğu ülkede yasal olarak ikamet eden ya da ülkenin vatandaşı olanlardır. Diğer herkesle aynı haklara ve aynı ihtiyaçlara sahip insanlardır. Ayrıca çok nadir duyulsa da, onlar da bir iş, güvenlik, bir ev ve daha iyi olmak için bir fırsat gibi aynı arzulara sahipler. Elbette, bazıları kamplarda yaşamaya alışmış ve hallerinden memnun. Ancak, çoğu aynı memnuniyeti hissetmemekte.

Roma'da Roman nüfusu tecridinin kökeni 40 yılı aşkın geçmişe, eski Yugoslavya’dan varışlarına dayanır. Gayri resmi yerleşim yerlerinin kemikleşmesi şaşırtıcı olmadığı gibi, belediye yetkililerinin başlangıçta ne sebeple onları sürekli kılacak bir şekilde bu binalara temel hizmetleri sağlayarak karşılık verdiğini anlamak kolaydır. 

Bu anlaşılabilir bir durum. Son 10 yıl süresince, birbirini izleyen yönetimler altında, Romanların kamplarda tecridi demografik bir olgu olmaktan, etkin şekilde izlenen bir sosyal politika olmaya kaymıştır.

Bu Göçebe Planı’nda -adının da gizlemeye zahmet etmediği gibi- doruk noktasına ulaştı. Bu plan, Romanların göçebe olduğunu ve kampta bir hayatın onlar için tek uygun konutlanma şekli ve bunun yetkililerin sağlamakla yükümlü tek şey olduğunu savunan ön yargılı, siyasi açıdan uygun ama temelde yanlış bir varsayıma dayanıyordu.

Yıllardır, sosyal konutlandırma için başvuranları sıralayan karmaşık bir puan sistemi, kamplarda yaşayan Romanların sosyal konutlandırmaya ulaşabilmelerinin önünü olabildiğince kapatıyor - ilk etapta maddi olarak karşılayamadıkları özel konaklama yerlerinden tahliye edilmiş olduklarını hiçbir zaman kanıtlayamıyorlar.

Sıralama sistemi geçen senenin sonunda geçici destekli konaklama yerlerindekilere öncelik verecek şekilde değiştirildiğinde, Roma Belediyesi ahlaksızca ve utanç verici bir şekilde bunun kamplarda yaşayan Romanlar için geçerli olmadığını açıklayan bir genelge yayımladı. Onlar, kısacası, sonsuza kadar orada kalabilirler.

Göçmen Planı ve az önce bahsettiğim genelge, Roma'nın eski yönetiminin politikalarıydı. Bunlar, güncel olan politikanın mirasıdır. Bu haftanın başındaki bir toplantıda, Roma belediyesinden bir temsilci olan Assessora Cutini, Göçmen Planı’nın sona erdiğini ve belediyenin kamplarda yaşayan Romanların toplu konutlara erişimini engelleyen düzeni yürürlükten kaldırmayı düşündüğünü belirtmiştir. Bu doğru yönde önemli bir adım olabilir.

Biz, kısa vadede kamplarda yaşayanların tecridi ve kötü yaşam koşullarını azaltmak ve binlerce Romanı kamplarda yaşamaya mahkûm eden paralel konutlandırma sistemini sonlandıracak uzun vadeli planlar geliştirecek somut planlar ile bunun peşini bırakmamalarını talep ediyoruz.

Uluslararası Af Örgütü, İtalya’nın başkentindeki kamplarda yaşayan Romanlara başkentteki kısıtlı toplu konutlara erişim önceliği verilmesi için çağrıda bulunmuyor. Biz, etnik kökenlerinden bağımsız olarak toplu konutlara eşit erişime sahip olmaları için çağrıda bulunuyoruz. Biz, yetersiz barınma yerlerindeki ayrımcılığa aşama aşama son verecek politikalar için çağrıda bulunuyoruz.

Bu bize ne tartışılabilir ne de idealist geliyor.