Polis şiddeti nasıl soruşturulmalı? Dünyadaki diğer örneklerden Hong Kong için çıkarılacak dersler

Hong Kong’da neredeyse tüm protestolarda şu sloganı duyuyorsunuz: “Beş talep! Bir eksiği olmaz!” Bu taleplerden biri de, polisin güç kullanımına ilişkin bağımsız bir soruşturma yapılması.

2019’da Hong Kong’da yüz binlerce kişi, şüphelilerin Çin’e iade edilmesini öngören yasa tasarısına karşı protestolar başlattı. Süregelen protestoların büyük bir kısmı halen barışçıl, ancak Hong Kong polisi protestolara coplar, göz yaşartıcı gaz, biber gazı, tazyikli su, plastik mermiler ve gerçek mermilerle karşılık veriyor.

Polisten hesap sorulmasını isteyen protestocular, Hong Kong Polis Teşkilatı’nın kendi başına soruşturma yapamayacağını ve mevcut araştırma mekanizmalarının çok zayıf olduğunu öne sürerek, bağımsız bir soruşturma talep ediyor.

Hong Kong yetkilileri tarafından Bağımsız Kolluk Şikayet Kurulu’nun yürüttüğü soruşturmaya destek vermeleri için ülkeye çağrılan yabancı uzmanlar, “kurulun yetki, kapasite ve bağımsız soruşturma yapma becerisi bakımından son derece zayıf” olduğunu açıklayarak Hong Kong’dan ayrıldı.

Peki Hong Kong’un mevcut mekanizması, polise yönelik soruşturma yapmak gibi hayati bir görevi yerine getiremeyecek durumdaysa, bunu kim yapmalı ve yapılacak soruşturma nasıl olmalı?

Polisin davranışlarına ilişkin iyi bir araştırmanın nasıl olması gerektiğini gösteren bir tek model yok, ancak geçmişteki bazı örnekler hesap verebilirliği sağlayacak başarılı bir mekanizmanın oluşturulmasına yardımcı olabilir.

Kasım 2019’da Hong Kong Lideri Carrie Lam, 2011’de Londra’nın kuzeyindeki isyanlara ve isyanların ardında yatan sosyo-ekonomik nedenlere ilişkin araştırmanın örnek alınması gerektiğini açıkladı.

Lam’in diğer uluslararası deneyimlere bakmaya açık olması cesaretlendirici bir durum, fakat Tottenham’da olup bitenlere ilişkin soruşturma tam anlamıyla iyi bir örnek teşkil etmiyor. Hong Kong polisinin 2019’un ortalarından bu yana yaptıklarına yönelik tarafsız, kamuya açık ve köklü bir inceleme yapılması gerekiyor.

ABD’deki Kerner Komisyonu: Geniş kapsamlı temsil önemli

Gözden geçirilecek daha iyi modellerden biri, 1967’de ABD’nin dört bir yanındaki şehirlerde çıkan isyanları araştıran Kerner Komisyonu olabilir. Komisyon görevlilerinin hepsi Amerikalıydı, ancak sivil toplum temsilcileri ve siyasetçiler de komisyonda görev yaptı. Kamuya açık bir dizi duruşmanın ardından yayımlanan rapor, erken denebilecek bir dönemde (Şubat 1968 sonunda) yayımlandı ve birçok sorunun temelinde beyaz ırkçılığının yattığını tespit etti.

En önemlisi de Komisyon’un toplumun büyük bir kısmının güvenini kazanmış olmasıydı. Yayınlandıktan sonra 456 sayfalık nihai raporun iki milyondan fazla kopyası satıldı.

Birleşik Krallık Scarman Raporu: Kolluk güçlerinin hatalarını tespit etmek önemli

Carrie Lam’in hükümeti İngiltere’deki örneklere bakmak istiyorsa, Nisan 1981’de Brixton’da çıkan isyanlara ilişkin hakim Lord Scarman’ın başkanlık ettiği araştırma sonucunda yayımlanan Scarman Raporu’ndan birçok şey öğrenebilir. 

Raporda, gençlere her köşe başında üst araması yapmamak ve yerel topluluklara daha fazla danışmak gibi kolluk yaklaşımlarında birtakım değişiklikler yapılması tavsiye ediliyordu. 

Nisan ayında, isyanların çıktığı o hafta sonu polisin Londra’nın güneyindeki tutumunu bizzat deneyimleyenler daha güçlü bir rapor çıkmasını ummuştu, ancak Scarman Raporu yine de polisin ciddi hatalarını tespit etti ve bazı yapısal reformlar tavsiye etti.

Birleşik Krallık Kanlı Pazar soruşturması: İki soruşturma, hakikat için 30 yıl

Ocak 1972’de Birleşik Krallık güvenlik güçlerinin Kuzey İrlanda’nın Derry şehrinde düzenlenen barışçıl sivil haklar yürüyüşüne ateş açarak, 10 dakika içinde onlarca kişiyi vurduğu ve 14 kişiyi öldürdüğü ‘Kanlı Pazar’ katliamına yönelik iki önemli soruşturma Hong Kong için daha güçlü örnekler teşkil edebilir.

Kanlı Pazar’a yönelik katliamdan sonraki birkaç hafta içinde yapılan ilk soruşturma bir felaketti. Widgery Soruşturması, güvenlik güçlerinin ihlalleriyle ilgili bir soruşturmanın nasıl yapılmaması gerektiğine ilişkin emsal niteliğinde bir derstir. İngiliz bir hakimin başkanlık yaptığı soruşturma, insanları öldüren Birleşik Krallık askerlerini büyük ölçüde aklamış ve hakikati örtbas etme girişimi olarak geniş kesimlerce görmezden gelinmişti.

Kamuoyunun Widgery Soruşturması’na güveni o kadar zayıftı ki katliamın üzerinden neredeyse 30 yıl geçtikten sonra hakikatin ortaya çıkarılması ve eksiksiz bir şekilde açıklanması için daha kapsamlı, şeffaf ve bağımsız bir başka soruşturmanın daha yapılması gerekti. Birleşik Krallık, Kanada ve Yeni Zelandalı hakimlerin başkanlık ettiği Saville Soruşturması, Birleşik Krallık askerleri tarafından vurulan hiç kimsenin tehdit oluşturmadığını ve Birleşik Krallık ordusunun hakikati gizlemek için olanlarla ilgili yalan söylediğini tespit etti.

Son derece kapsamlı bir soruşturmaydı. Yapılmasına karar verilen tarihten soruşturma raporunun yayımlandığı güne kadar 12 yıl geçti, ancak toplumun geniş kesimleri rapora güven duydu. Duruşmalar kamuoyuna açık bir şekilde görülmüş hem İrlanda hem de Birleşik Krallık basınında geniş yer bulmuştu. Geniş kesimler sürecin şeffaf ve kapsamlı olduğuna kanaat getirdi.

Ayrıca, mahkemenin Saville Soruşturması’nın tanıklarını, ellerindeki kanıtları sunmaları için mahkemeye çağırma yetkisi vardı. Bu da Hong Kong’un çıkaracağı bir diğer derstir.

Carrie Lam’in hükümeti şunu anlamalı: Birincisi, örtbas etmek sonuç vermeyecektir. İkincisi, gerçekten işleyen ve insanların işlediğine kanaat getirdiği bir soruşturma başlatılmalı, çünkü formalite icabı yapılacak bir soruşturma muhtemelen ters teper.

Güney Afrika: Hakikati açıklamak

Güney Afrika’da 1990’ların ortasında kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, 35 yıllık apartheid dönemi boyunca işlenen insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmak için ülkenin dört bir yanında binden fazla toplantı yaptı. Komisyon’un siyasi gerekçelerle suç işleyenlere ve gerçeği eksiksiz açıklayanlara af çıkarma yetkisi vardı.

Güvenlik güçleri mensupları da dahil olmak üzere suçlular resmen cezalandırılmadığı için bu aslında tartışmalı bir onarıcı adalet modeliydi. Esas amaç, hakikatin kamuoyuna açık bir şekilde dile getirilmesiydi. Bazı duruşmalar televizyonda canlı yayınlandı, birçoğu ise televizyondaki haftalık programlarda özetlendi.

Buradan alınacak en büyük ders, şeffaflığın ve bir kez daha kamuoyu nezdinde güvenilir olmanın önemi. Güney Afrikalılar genel itibariyle sürece güvendi, çünkü olanları izleyebiliyorlardı ve Komisyon’un başkanlığını, halkın derin saygısını kazanan Desmond Tutu üstlenmişti.

Bahreyn: Rapor şaşaalı bir törenle açıklandı, ancak tavsiyeleri hayata geçirilmedi

Küçük bir ada krallığı olan Bahreyn, 2011’in ilk yarısında önce demokrasi talebiyle gerçekleştirilen kitlesel protestolarla, sonrasındaysa polis ve ordunun protestoları şiddetle bastırmasıyla sarsıldı.

Hükümet, güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddete yönelik bir soruşturma yapmayı reddetti. Fakat uluslararası müttefikleri, Bahreyn’e kibarca, hükümet başlatmıyorsa uluslararası toplumun soruşturma başlatabileceği tavsiyesinde bulundu. O noktada hükümet aniden bağımsız bir soruşturma komisyonu kurma heyecanına kapıldı ve soruşturmayı yürütmesi için uluslararası uzman hukukçular atadı.

Bahreyn Bağımsız Araştırma Komisyonu kısa sürede iyi iş çıkardı ve oradaki ihlalleri belgeleyen bizim gibi kişilerin daha önce bildirdiği gerçekleri doğruladı.

Rapor, Kasım 2011’de, yönetimdeki ailenin saraylarından birinde büyük bir şaşaayla açıklandı. Benim gibi STK araştırmacıları, yerel yetkililer ve yüksek rütbeli yabancı memurlardan oluşan yüzlerce kişi, hep birlikte, araştırmaya başkanlık eden, uluslararası bilinirliğe sahip hukukçu akademisyen Şerif Besyuni’nin Kral’ın karşısında okuduğu tespitleri dinledik.

Besyuni, yönetimdeki aile açısından son derece zorlu geçen 30 dakika içinde STK’ların aylarca bildirdiği gerçekleri tekrar etti. Evet, Bahreyn polisi ve ordusu protestocuları öldürmüş, binlerce kişiyi gözaltına almış, gözaltında işkence uygulamış ve bazı kişileri işkence yaparak öldürmüştü.

Sonuçta, Bahreyn hükümeti hiçbir zaman araştırma komisyonunun tavsiye ettiği reformları hayata geçirmedi ve tavsiyeleri görmezden geldi. Hong Kong sivil toplumu buradan da ders çıkarmalıdır: Her türlü soruşturmadan çıkacak reform tavsiyeleri için üzerinde uzlaşılmış bir takip mekanizması kurulması gerekir.

Hong Kong acilen şeffaf ve kapsamlı bir soruşturma başlatmalı

18 ülkeden 44 milletvekili ve yüksek rütbeli kişi Aralık 2019 sonunda bir açık mektup kaleme alarak, Carrie Lam’i “polis şiddetine yönelik bağımsız bir soruşturma başlatılmasına izin vermeye” çağırdı. İmzacılar, Lam’e şu uyarıda bulundu: “Bu fikri reddetmeye devam ettiğiniz takdirde, uluslararası topluma, uluslararası ve bağımsız bir araştırma mekanizması kurma çağrısı yapacağız.”

Böyle bir durumun ne sıklıkla yaşandığı belirsiz; üstelik, mektuptaki uyarı, Hong Kong hükümetinin tavrını daha da keskinleştirebilir. Ama yine de Lam yönetimindeki bazı yetkililerin konuya dikkatini çekebilecek bir tehdit.

Hong Kong, polis şiddetine yönelik soruşturmalarla ilgili sorununa, yerel bağlamına uygun bir çözüm bulmalı. Ancak halkın güven duyduğu ve tanıkları mahkemeye çağırma yetkisine sahip, hızlı, şeffaf ve kapsamlı bir soruşturma imkansız değil ve de acilen başlatılmalı.

---

Brian Dooley
Human Rights First Kıdemli Danışmanı