Kadın Haklarını Tehdit Eden Politikalar Yıkıcı Sonuçlar Yaratıyor

Uluslararası Af Örgütü'nün, New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler toplantısı öncesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “cinsiyet eşitliği konusunda bir dönüm noktası olan küresel deklarasyonun kabulünden 20 yıl sonra, kadınların ve kız çocuklarının hakları ciddi bir şekilde tehdit altında” denildi. Örgüt, hükümetleri kadın hakları alanında var olan kazanımların ötesinde ilerlemeye ve verilen taahhütlerin acilen yerine getirilmesi için harekete geçmeye çağırdı.

20 yıl önce Pekin'de bir araya gelen dünya liderlerinin her yerde kadınların ve kız çocuklarının haklarını korumak ve korunmasını desteklemek için verdiği sözü hatırlatan Uluslararası Af Örgütü Cinsiyet, Cinsellik ve Kimlik Programı Direktörü Lucy Freeman, "bugün Dünya Kadınlar Günü ve birçok ülkede kadın hakları alanında kazanılmış ilerlemelere karşı çıkışlar görüyoruz” dedi.

Açıklamada, "Pekin Deklarasyonu'nun kabulünden bu yana gerçekleşen başarıların önemli olmasına rağmen, dünyada kadınların ve kız çocuklarının haklarının tehdit altında olmadığı ve cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir tek ülke bulunmamaktadır.”

Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu (CSW) 1995'de kabul edilen Pekin Deklarasyonu'nun ilerlemesinin incelenmesine yönelik olarak, Uluslararası Af Örgütü çatışmalar ve şiddette aşırılığın artması nedeniyle, kadınların tecavüz, kaçırılma ve seks köleliği de dahil olmak üzere çok sayıda insan hakkı ihlallerine maruz kaldığı konusunda uyarılarda bulundu.

Açıklamada "Bütün dünyada kadınlar ayrımcılıkla karşılaşmaya devam ediyor, kamusal ve siyasi hayata katılıma eşit erişimleri engelleniyor, evde ve kamusal alanlarda cinsel ve cinsiyet temelli şiddet ile hak ihlallerine maruz kalıyor. Kadın insan hakları savunucuları sıklıkla tehdit ediliyor, yıldırmalara ve saldırılara maruz kalıyor ve hatta bazen cinsiyet eşitliğinin ilerlemesi hiçin verdikleri çabaların karşılığını canlarıyla ödüyor" denildi.

Çatışma bölgelerinde kadınlar

Afganistan, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, kuzeydoğu Nijerya gibi çatışma bölgelerinde ve İslam Devleti olarak bilinen silahlı grubun ve diğer silahlı grupların kontrol ettiği bölgelerde, yaygınlaşmış tecavüz, seks köleliği ve zorla evlendirme gibi ihlallerin de dahil olduğu kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet artmaktadır.

Bu tür ihlallerin failleri cezasızlıkla yakasını kurtarırken, mağdurların adalete erişiminin çoğunlukla engellendiğini ifade eden Uluslararası Af Örgütü, kadın mülteciler ve yerlerinden edilmiş nüfusun özellikle risk altında olduğunu vurguladı. Örgüt açıklamasında, "Çatışmada veya çatışma sonrasında kadının durumu barış görüşmelerinin ve ateşkes müzakerelerinin dışında tutulmaktadır" ifadesini kullandı.

Cinsel haklar ve üreme sağlığı hakları tehdit altında

Açıklamada ek olarak, "kadınlar ve kız çocukları, gelenek, töre veya dini inançlarla meşrulaştırılan, zorla evlendirme, kadın sünneti ve namus adına işlenen suçlar gibi cinsiyet temelli şiddetle ve diğer insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya gelmeye devam ediyor. Bazı hükümetler, geleneksel değerlerin veya ailenin korunması kisvesi altında kadınların doğum kontrol ve kürtaja erişimi konusunda imzaladığı ve onadığı uluslararası yükümlülükleri ve taahhütleri gevşetmeye çalışmaya devam ediyor" denildi.

Dünyanın her yerinde kadınlar kendi bedenleri ile ilgili bilinçli karar vermeleri konusunda artan bir baskı yaşıyorlar. Hayatlarını etkileyen kanunlar ve politikalar hakkında söz söyleme hakları kısıtlanıyor. Bazı yerlerde sadece kürtaj yaptığı şüphesi ile kadınlar hapis cezası alıyor.

Harekete geçme zamanı

Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu sadece Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu'nun uygulamalarında yapılan ilerlemelere değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin çok daha kapsamlı bir şekilde sağlanmasına yönelik yol alınacağını ifade eden Lucy Freeman, hükümetleri kadınların ve kız çocuklarının korunması için verdikleri onlarca yıllık sözlerini tutmaya çağırırken, "Hükümetler, kadın haklarının insan hakları olduğunu teyit etmeli, kadın ve kız çocuklarının haklarının tam bir şekilde uygulanması için acilen harekete geçmeli" dedi.

Uluslararası Af Örgütü tüm devletleri,

- çatışma alanlarında yaşayan kadınların ve kız çocuklarının haklarını korumaya ve karar verme mekanizmalarının her düzeyinde katılımlarını arttırmaya,

- zarar verici pratikleri durdurmaya ve bunları gelenek, kültür veya dini sebeplerle meşrulaştıran her türlü girişimi sona erdirmeye,

- kadınları ve kız çocuklarını cinsiyet temelli şiddetten korumaya, bu şiddeti engellemeye yönelik önlemleri uygulamaya ve failleri adalet önüne çıkarmaya,

- kadınların ve kız çocuklarının cinsellikleri, bedenleri ve sağlıkları ile ilgili özgür karar vermeleri için haklarını savunmaya ve bu kararları sınırlandıran kanunları ortadan kaldırmaya,

- kadınların karar verme mekanizmalarına ve liderlik pozisyonlarına katılımlarının sağlanması için güçlendirilmesi, cinsiyet temelli olumsuz kalıp yargılara karşı çıkmaya

- kadın insan hakları savunucularının çalışmalarını korumaya ve desteklemeye çağırıyor.

Uluslararası Af Örgütü ek olarak, Benim Bedenim Benim Haklarım kampanyası kapsamında, hükümetlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeleri için harekete geçmelerini talep eden bir Manifesto yayınladı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Direktör Lucy Freeman, "Kadınların ve kız çocuklarının kendi bedenleriyle ilgili karar verme hakkı, hükümetlerin ve diğer yapıların, kadınların cinselliği ve üreme haklarını kontrol etmeye ve cezalandırmaya yönelik artan girişimleriyle amansız bir saldırı altında" ifadelerini kullandı. Manifesto, herkesin cinsel haklar ve üreme sağlığı haklarını güvence altına almak için devletlerin uymaları gereken minimum standartları belirliyor.