İsrail Güçleri Gazze'de Ailelerin Evlerine 'Umursamaz Bir Duyarsızlık' İle Saldırdı

Uluslararası Af Örgütü, Gazze Şeridi'ne yönelik düzenlenen son İsrail operasyonu ile ilgili hazırladığı yeni raporunda, İsrail güçlerinin, bazı durumlarda savaş suçuna varacak şekilde, ailelerle dolu evleri hedef aldığı saldırılarda sayısız Filistinli sivili öldürdüğünü ortaya koydu. 

"Enkazın altındaki aileler: İsrail insanların yaşadığı evlere saldırıyor" adlı rapor, Gazze'de içinde oturmaya elverişli, ailelerin kaldığı evlerin İsrail güçleri tarafından herhangi bir uyarı olmaksızın Temmuz ve Ağustos 2014'te "Koruyucu Hat Operasyonu" kapsamında saldırıya uğradığı ve aralarında 62 çocuğun da olduğu 104 sivilin ölümüne yol açan sekiz vakayı detaylandırıyor. Rapor, tekrar eden bir şekilde büyük hava bombaları kullanılarak sivillerin yaşadığı evlerin yerle bir edilmesini, bazen tüm ailelerin öldürülmesini gözler önüne seriyor.

Çatışma boyunca en az 18.000 ev yerle bir edildi ya da oturulamaz hale geldi. 1.500'den fazla Filistinli sivil -aralarında 519 çocuk da bulunuyor- son Gazze çatışmasında İsrail saldırıları sonucu öldü. Filistinli silahlı gruplar da hedef ayrımı gözetmeyen binlerce roket fırlatıp aralarında bir çocuğun da bulunduğu İsrailli altı sivili öldürerek savaş suçu işledi.

Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Philip Luther, "İsrail güçleri küstah bir şekilde savaş yasalarını hiçe sayarak, sivillerin evlerine yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Yol açtıkları katliam karşısında ise umursamaz bir duyarsızlık gösterdi. Rapor İsrail güçleri tarafından sivillerin evlerine yönelik tekrar eden bir saldırı şablonunu ortaya koyuyor. İsrailli güçler, hiçbir uyarı yapılmayan ve kaçmak için hiçbir şans tanınmayan Filistinli sivillerin hayatlarına yönelik şoke edici bir umursamazlık sergiliyor" diye konuştu.

Belgelenen birkaç vakada olası askeri hedefler Uluslararası Af Örgütü tarafından teşhis edilmişti. Yine de tüm vakalarda, sivillerin hayatındaki ve mallarındaki yıkım, açıkça saldırıları gerçekleştirerek elde edilen askeri avantajlara kıyasla orantısız.

Luther, “İnsanların yaşadığı o evlerde bir savaşçı bulunsa bile, bu durum İsrail'i çatışmada sıkışıp kalan sivillerin hayatını korumak için mümkün olan tüm önlemleri alma yükümlülüğünden kurtarmayacaktır. Evlere yönelik tekrarlanan ve orantısız saldırılar İsrail'in mevcut askeri taktiklerinin oldukça kusurlu ve temelde uluslararası insancıl hukuk ile anlaşmazlık içinde olduğuna işaret ediyor" dedi.

Raporda belgelenen tek seferde en ölümcül saldırı olan el Dali'de üç katlı bir binanın vurulması sonucu aralarında 18 çocuğun da olduğu dört ailenin 36 üyesi öldü. İsrail binanın neden hedef alındığına dair bir açıklama yapmadı ama Uluslararası Af Örgütü binanın içinde olası askeri hedefler teşhis etti.

İkinci en ölümcül saldırıda ise Hamas'ın silahlı kolu olan İzzeddin El Kassam Tugayları'ndan, Ebu Jame'nin ailesinin yaşadığı bir evin önünde bulunan bir üyesi hedef alındı. Ev tamamen yerle bir oldu ve aralarında 19 çocuğun da olduğu 25 sivil öldü.

Tasarlanan hedeflerden bağımsız olarak iki saldırı da ağır bir şekilde orantısız saldırılardır ve uluslararası hukuk uyarınca iptal edilmeleri ya da bu kadar çok sivilin evde bulunduğu anlaşılır anlaşılmaz ertelenmeleri gerekmekteydi.

İsrail yetkilileri bu saldırıları gerçekleştirmelerini haklı çıkaracak herhangi bir sebep öne süremedi. Bu rapordaki bazı vakalarda Uluslararası Af Örgütü herhangi bir askeri hedef teşhis edemedi. Bu vakalarda saldırılar doğrudan ve kasten sivilleri ya da sivillere ait nesneleri hedef alıyor gibi gözüküyor, ki bu da savaş suçu teşkil ediyor.

Uluslararası Af Örgütü'nün soruşturduğu tüm vakalarda saldırıya uğrayan evlerde yaşayanlara öncesinde bir uyarıda bulunulmamıştı. Eğer verilmiş olsaydı bu kadar geniş çaplı sivil kayıp açıkça engellenebilirdi.

Luther, "Bu sivil ölümlerinin engellenebileceğini düşünmek çok trajik. Sivillere yönelik en az zararı verme konusunda açıkça yasal sorumluluğu olan İsrail yetkililerinin neden kasten sivillerle dolu evleri yerle bir ettiklerini açıklama yükümlülüğü var" dedi.

Rapor, İsrail'in tüm ailelerin hayatları parça parça ettiği, evlere yönelik saldırısının yarattığı felakete dikkat çekiyor. Saldırıya uğrayan evlerin bazıları güvenlik arayışı içinde Gazze'nin diğer bölgelerinden kaçıp gelen akrabalarla dolup taşıyordu.

Rapor, telaş içinde evlerinin enkaz ve molozlarını kazarak çocuklarının ve sevdiklerinin cesetlerine ulaşmaya çalışan mağdurların yaşadığı korkunç anların tanıklıklarını da içeriyor.

El Hallak ailesinin evine yönelik saldırıdan kurtulanlar, üç füzenin evlerini vurmasının ardından oluşan kaos ve toz toprağın arasında ceset parçalarının yarattığı korkunç görüntüyü anlattı.

Filistin Sağlık Konseyi'nden bir doktor olan ve o binada yaşayan Halil Abed Hasan Ömer, "Kimseyi kurtaramadık, korkunçtu... Bütün çocuklar yandı, hangiler benim çocuğumdu, hangileri komşularımındı ayırt edemedim... Taşıyabildiğimiz herkesi ambulansa taşıdık... Sadece en büyük oğlum İbrahim'i giydiği ayakkabılardan tanıyabildim... O ayakkabıları İbrahim'e iki gün önce almıştım" dedi.  

Komşulardan Ayman Haniyeh ise hayatta kalanları aramalarının yarattığı travmayı şöyle anlattı: "Hatırlayabildiğim tek şey ceset, diş, kafa, kol, iç organ parçaları görmemdi; hepsi parçalanmış ve dağılmıştı." Hayatta kalanlardan biri aynı saldırının ardından nasıl oğlunun vücudunun "parçaları" ile dolu bir torbayı kucakladığını anlattı.

İsrail şu ana kadar raporda detaylandırılan bu saldırıların herhangi birini kabul etmedi ve Uluslararası Af Örgütü'nün bütün bu saldırıların her birinin neden gerçekleştiğini açıklamaları yönündeki taleplerine de cevap vermedi.

Luther, "Şu an, uluslararası insancıl hukuk uyarınca işlenmiş her türlü hak ihlali ile ilgili hesap verebilirliğin olması hayati öneme sahip. İsrail yetkilileri bazı cevaplar vermeli. Uluslararası toplum acil adımlar atarak bu ağır insan hakları ihlalleri döngüsüne ve cezasızlığa son vermeli" dedi.

İsrail ve Filistin yetkililerinin savaş suçu iddialarını bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturma konusundaki başarısızlıkları göz önünde bulundurulunca, uluslararası toplumun, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) olaya dahil olmasını desteklemesi kaçınılmaz.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail ve Filistin yetkililerine Roma Statüsü'nü kabul etme ve İsrail ile İşgal Altındaki Filistin Toprakları'nda işlenmiş suçları soruşturması için UCM'ye yetki verme konusunda yaptığı çağrıyı yineliyor. Örgüt aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi'ne de İsrail ile İşgal Altındaki Filistin Toprakları'ndaki durumu UCM'ye sevk etme çağrısını yineliyor. Böylece başsavcı tüm tarafların uluslararası hukuk uyarınca işlediği suçlara yönelik iddiaları soruşturabilir.İsrail aralarında

Uluslararası Af Örgütü'nün de olduğu uluslararası insan hakları örgütlerinin Gazze'ye girişini engellemeye devam ediyor. Örgüt rapor için araştırmasını uzaktan yapmak zorunda kaldı, bu araştırma Gazze'de olan iki saha araştırmacısı ile desteklendi. İsrail de Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi tarafından oluşturulan Araştırma Komisyonu ile işbirliği yapmayacağını açıkladı.

Luther, "Bağımsız insan hakları gözlemcilerinin Gazze'ye girmesinin engellenmesi, hak ihlallerinin uluslararası araştırmadan saklamak ya da üstünü örtmek için kasti bir engelleme niteliğindedir. İsrail BM Araştırma Komisyonu ile tam olarak işbirliği yapmalı ve Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası insan hakları kuruluşlarına derhal Gazze'ye giriş izni vererek insan haklarına olan bağlılığını kanıtlamalı" dedi.