Dikkat polis konuşuyor: Yaptığınız eylem anayasal haktır!

Televizyonlar, gazeteler tarihin en sıcak günlerinin yaşandığını anlatıyor. İstanbul’da yüksek nem ve sıcak hava nedeniyle nefes almak bile çok zor. Günlerden cumartesi, Türkiye’nin bilinen en turistik noktalarından İstiklal Caddesi’nde insanlar binaların gölgelerine sığınarak yürüyor. Caddenin tam ortasında ise olağanüstü bir hareketlilik var. Yüzlerce polis caddeyi geçişe kapatmış şekilde kalkanlarıyla bekliyor. O sırada anons aracından, formaliteyi bir an önce yerine getirmek isteyen o sabırsız ses yükseliyor: 

“Dikkat, dikkat polis konuşuyor! İstiklal Caddesi’nde toplanan gruba sesleniyorum; yaptığınız eylem kanunsuzdur derhal dağılın!”

Nefes almadan, arka arkaya üç kez tekrarlanan anons bittiğinde söz konusu grup artık istese bile dağılabilecek durumda değil. Zira polis çoktan grubu çembere aldı ve gözaltı aracının yanlarına yanaşmasını beklemeye başladı bile.

Yaşananlara yabancı olanlar etrafta bulunanlara soruyor:

“Ne oluyor burada?”

Haftalardır yaşananlara tanık olanlar bilinen manzarayı bilmeyenlere iki kelimeyle açıklıyor:

“Cumartesi Anneleri!”

Bilenler bilmeyenlere anlatsın; Cumartesi Anneleri zorla kaybedilen yakınlarını aramaktan vazgeçmediği için her hafta hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıyor! Hem de Anayasa Mahkemesi kararına rağmen…

700. Hafta ve sürgün

Cumartesi Anneleri, 1995’ten itibaren tam 700 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek gözaltında kaybedilen yakınlarına ne olduğunu sordu. Yıllar boyu sürdürdükleri mücadele ile Türkiye’nin en uzun süreli barışçıl protestosu olan Cumartesi Anneleri, 700. Hafta buluşmasından bu yana ülkede toplanma özgürlüğüne yönelik hukuka aykırı kısıtlamaların da sembolü haline geldi.

Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasaklama kararıyla Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 700. Haftasında “evlatlarının mezar yeri” belledikleri Galatasaray Meydanı’ndan sürgün edilirken meydan, Cumartesi Anneleri’nin hakikat talebi duyulmasın diye bariyerlerle kapatıldı.

Anayasa Mahkemesi yasaklamanın, Anayasa’nın 34. maddesinde garanti altına alınan “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını” ihlal ettiğine dair iki ayrı karar verdi. Mahkeme, yaşanan ihlalin tekrarlanmaması için yani Cumartesi Anneleri’nin toplanma özgürlüğü yeniden engellenmesin diye kararın kopyasını Beyoğlu Kaymakamlığı’na ve Adalet Bakanlığı’na gönderdi.

Geri dönüş ve hukuksuzluk döngüsü

Kararın kamuoyu ile paylaşılmasının ardından kayıp yakınları ve hak savunucuları Galatasaray sürgününden 241 hafta sonra meydana dönmek istedi ve haftalardır şiddetlenerek devam eden hukuksuzluk döngüsü başladı. Anayasa Mahkemesi, yıllar süren hukuk mücadelesinin ardından Cumartesi Anneleri’ne yönelik engellemenin hak ihlali olduğuna hükmetti hükmetmesine ama uygulanan Anayasa Mahkemesi kararı değil Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasaklama kararı oldu. Öyle bir yasaklama kararı ki normlar hiyerarşisinin çiğnenmesini gerçeğini bir kenara bırakın altı hafta boyunca kararı gören olmadı.

Sonradan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın barışçıl toplantısının, 13 Kasım 2022 tarihinde İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen bombalı saldırıdan 11 gün sonra yayınlanan ve bir yasaklama kararı niteliğinde olmayan genel emir uyarınca engellendiği anlaşıldı. 947. Haftada ilk kez Cumartesi Anneleri’ne yönelik yasaklama kararı geldi. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’na dönmelerinin dokuzuncu haftasında “2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali” gerekçe gösterilerek yasaklandı. Peşinden Cumartesi Anneleri/İnsanları’na yönelik birer günlük toplantı ve gösteri yürüyüşü yasakları geldi. Kararlar bu yazının yazıldığı tarihe kadar hiçbir zaman kamuoyu ile paylaşılmadı, ısrarlı talep üzerine yalnızca bazı haftalar ifade işlemi sonrasında avukatlara gösterildi. İçeriğine dair bilgi edinilen yasaklama kararlarında Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın buluşmasının kamu düzenini ne şekilde bozacağına veya başkalarının hak ve özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair herhangi bir somut açıklama yapılmadı.

Haftalar ilerledikçe, görüntü alınmasını engellemek amacıyla kurulan kalkanlı polis çemberi gibi yaşanan hukuksuzluk ve polis pratikleri de genişleyerek tüm Taksim’e yayılıyor. Cumartesi Anneleri’ni meydana yaklaştırmamaya karar veren polis güçleri son haftalarda kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları İstiklal Caddesi’ne çıkar çıkmaz etraflarını sararak müdahale ediyor.

Duyanlar duymayanlara anlatsın; yaşananlar Galatasaray Meydanı’nda görülen yarım saatle sınırlı kalmıyor. Tüm bu hukuksuzluk sürecinin bir sonucu olarak Cumartesi Anneleri/İnsanları her hafta cumartesi gününü gözaltında, kliması çalışmayan araçlarda, emniyette ve Galatasaray Meydanı’na kilometrelerde uzak hastanelerde (ki bu hastaneler Taksim’e dönüşü mümkün olduğunca zor olan hastaneler arasından her hafta değişecek şekilde seçiliyor) geçiriyor.

Yakınlarının akıbetini öğrenmek isteyen kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmasını talep ettiği için tüm günü alan bir eziyete maruz bırakılıyor.

Yaşananların en önemli sonucu ise Cumartesi Anneleri’nin esas talebinin görünmez kılınması oluyor. Barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik ihlaller o kadar şiddetli hale getiriyor ki hakikat talebi ve cezasızlığın son bulması çağrısı polis aracından yapılan anonsun gürültüsünde boğuluyor. 

Cumartesi Anneleri’nin haklı mücadelesini anlamak için çok basit bir soruya cevap vermek yeterli:

Çocuğunuz zorla kaybedilseydi, onu aramaktan vazgeçer miydiniz?

Bilenler sessiz kalmasın; Cumartesi Anneleri’nin yeri Galatasaray Meydanı’dır!

---
Damla Uğantaş
Kampanya Koordinatörü
Uluslararası Af Örgütü Türkiye