Birleşik Krallık: Mülteciler Günü’nde yapılan destek eylemine polis engeli, protesto hakkına yönelik saldırıdır

Uluslararası Af Örgütü Birleşik Krallık Şubesi, İşkenceye Karşı Mücadele Örgütü (Freedom from Torture), Liberty ve diğer insan hakları örgütlerinden oluşan bir koalisyon Dünya Mülteciler Günü’nde Londra’da barışçıl bir protesto gerçekleştirmek istedi.

Aktivistler Westminster Köprüsü’ne, “Zulüm değil şefkat: Mülteciler hoşgeldiniz” yazılı 50 metrelik bir pankart asmayı planlıyordu. Polis, hazırlık yaptıkları sırada kurumların çalışanları ve aktivistleri durdurarak, kamu düzenini tehdit ettikleri gerekçesiyle protestoya engel oldu.

Uluslararası Af Örgütü son yıllarda pek çok kez köprüye pankart asma eylemi gerçekleştirdi ve bunların hiçbirinde polis tarafından engellenmedi. Dünkü engeller, Birleşik Krallık hükümetinin resmi makamlara aşırı yetkiler verdiği ve polisi şiddet içermeseler dahi protestoları bastırmak için daha fazlasını yapmaya teşvik ettiği bir dönemde barışçıl protestolara yönelik geniş çaplı baskıların bir parçası olarak meydana geldi.

“Defalarca söylediğimiz gibi, protesto hakkı özgür ve adil bir toplumun olmazsa olmazıdır ve insanların uzun ve zorlu mücadeleleri sonucunda elde edilmiştir. Protesto hakkı olmazsa insanların güç sahiplerinden hesap sorma imkanı zayıflar."

Sacha Deshmukh
Uluslararası Af Örgütü Birleşik Krallık Şubesi Direktörü

Uluslararası Af Örgütü Birleşik Krallık Şubesi Direktörü Sacha Deshmukh konu hakkındaki açıklamasında, “Bu barışçıl protestonun engellenmesi günümüzde protestoların denetlenmesinde yapılan tüm yanlışları ortaya koyuyor. Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle, toplumun en fazla ötekileştirilen gruplarından biriyle dayanışmak için köprüden bir pankart sarkıtma planımız anında durdurma, beş polis aracı ve bir polis botu gerektiren bir şey değildi. Bugün polisin muğlak bir tüzük kullanması, artık protesto anlamına gelebilecek herhangi bir davranışı sezdiğinde sergilediği aşırı sert tutumun altını çiziyor” dedi. Deshmukh sözlerini şöyle sürdürdü:

“Defalarca söylediğimiz gibi, protesto hakkı özgür ve adil bir toplumun olmazsa olmazıdır ve insanların uzun ve zorlu mücadeleleri sonucunda elde edilmiştir. Protesto hakkı olmazsa insanların güç sahiplerinden hesap sorma imkanı zayıflar. Barışçıl protestolara karşı ülke genelinde tanık olduğumuz artan baskılarla bugünkü müdahale birlikte düşündüğünde Birleşik Krallık’ta protestoların denetlenmesi konusunda çok ama çok karanlık bir döneme girdiğimiz görülüyor.”

Aktivistlerin hedefinde Yasadışı Göçle Mücadele Yasa Tasarısı var

“Bu müdahale, hükümetin gitgide daha otoriter yasalar çıkarttığı bir dönemde barışçıl muhalefete yönelik baskıların bir örneğidir” diyen İşkenceye Karşı Mücadele Örgütü Savunuculuk Direktörü Yardımcısı Natasha Tsangarides şöyle devam etti:

“İngiltere toplumunun futbolculardan inanç önderlerine kadar çok geniş bir kesimi, Birleşik Krallık hükümetinin mültecilerle ilgili yasa tasarısının insanlık dışı olduğunu açıkça ifade etti. 35 yıldan uzun süredir mültecilere ve işkenceden hayatta kalanlara klinik hizmetler sağlıyoruz. Şu an bu insanlar yasa tasarısı nedeniyle sınır dışı edilme tehlikesi altında. Zulüm ve işkenceden hayatta kalanlar için zararlı sonuçlar yaratabilecek yasalara karşı çıkmak ve onların insan hakları için mücadele etmek tam olarak bizim görevimizdir. Bunu yapabilme hakkımız temel bir haktır ve İngiltere demokrasisi çabalarımız için daha güçlendiricidir.”

"35 yıldan uzun süredir mültecilere ve işkenceden hayatta kalanlara klinik hizmetler sağlıyoruz. Şu an bu insanlar yasa tasarısı nedeniyle sınır dışı edilme tehlikesi altında. Zulüm ve işkenceden hayatta kalanlar için zararlı sonuçlar yaratabilecek yasalara karşı çıkmak ve onların insan hakları için mücadele etmek tam olarak bizim görevimizdir. Bunu yapabilme hakkımız temel bir haktır."

Natasha Tsangarides
İşkenceye Karşı Mücadele Örgütü Savunuculuk Direktörü Yardımcısı

Liberty Savunuculuk Direktörü Sam Grant ise “Hükümetin protestolar karşıtı aşırı geniş ve sert yasaları, polisin yetki aşımına zemin hazırladı ve insanların iktidara karşı koymasının engellenmesine yol açtı. Bu pankartın asılması, hükümetin, uluslararası insan hakları ilkelerini hiçe sayan ve aileleri ve toplulukları birbirinden ayıran Yasadışı Göçle Mücadele Tasarısı’na itiraz etmek için önemliydi. Mültecilerle ve göçmenlerle dayanışma içinde olmaya ve hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Grant sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Ya herkesin insan hakları vardır ya da hiç kimsenin yoktur. Hükümet, insan haklarını kimin hak edip kimin etmediğini seçemez.”

Mültecilerle dayanışma protestosu rüzgarlı hava gerekçesiyle yasaklandı

Mülteciler Günü’nde erken saatlerde Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları örgütlerinden oluşan bir grup Westminster Köprüsü’ne 50’şer metrelik iki adet “Zulüm değil şefkat: Mülteciler hoşgeldiniz” yazılı pankart asmak istedi. Etkinlik, Dünya Mülteciler Günü’ne dikkat çekmek için planlanmıştı.

İnsan hakları alanında çalışan örgütler, Birleşik Krallık hükümetinden mevcut göç tasarısını çöpe atmasını ve onun yerine, mültecilere adil inceleme sunan bir sığınma sistemini yeniden kurarak, her ne yolla ülkeye gelmiş olurlarsa olsunlar mültecilerin güvenliğe erişimini sağlamasını talep ediyor. İşkenceye Karşı Mücadele Örgütü, Uluslararası Af Örgütü Birleşik Krallık Şubesi, Göçmenlerin Esenliği için Ortak Konsey (JCWI) Together with Refugees, JustRight Scotland, Mülteci Kadınlar için Kadınlar, Praxis, Rainbow Migration ve Rene Cassin bu örgütler arasında yer alıyor.

Aktivistlerin etkinliğe hazırlık yaptıkları sırada polis yanlarına geldi ve Londra Limanı Thames Tüzükleri’ni ve rüzgarlı havayı gerekçe göstererek durmaları gerektiğini söyledi. Pankartlar henüz sarkıtılmamış, hatta tam olarak bağlanmamıştı. Aktivistler hafta içinde daha sonraki bir günde gelmeyi teklif ettiler ancak polis o gün pankarta izin verilip verilmeyeceğini de söylemekten kaçındı.

Polis memurları, beş polis aracı ve bir polis botu tarafından kuşatılan aktivistler en sonunda pankartları Parlamento Meydanı’nda yere sermelerine izin verileceğinin söylenmesiyle uzlaşma sağladı ancak Parlamento binası önünde duran diğer yetkililer ilk sorulduğunda böyle bir eyleme izin verilmeyeceğini belirtmişti.

Aktivistlere göre, polisin herhangi bir yasal dayanağı olmadan bir protestoyu engellemek için art arda sıraladığı bahaneler, hükümetin artan çeşitlilikteki barışçıl protestoların bastırılması için polisi cesaretlendirdiğine işaret ediyor.

Geniş çaplı baskılar

Dün aktivistlerle polis arasında yaşananlar, Birleşik Krallık hükümetinin şiddet içermeyen protestoları bile susturmak için resmi makamlara gitgide daha geniş ve sert yetkiler verdiği son yıllarda barışçıl protestolar üzerindeki daha geniş çaplı baskıların bir göstergesidir. Geçen yıl Polis, Suç, Cezalandırma ve Mahkemeler Yasası’nın çıkartılması, bu yıl başında Kamu Düzeni Yasası’nın çıkartılması ve son olarak geçen hafta protesto düzenlemelerinin yasaya eklenmesi bu durumun örnekleridir.