Afganistan: Taliban insan haklarını ortadan kaldırmakta zaman kaybetmiyor

Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve İşkenceye Karşı Dünya Örgütü (OMCT) bugün yayımlanan brifingde, Taliban’ın son 20 yılın insan hakları kazanımlarını peyderpey ortadan kaldırdığını belirtti. Brifing, Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinin ardından uygulanan geniş kapsamlı baskıları belgeliyor.

Afganistan’ın Taliban’ın eline düşmesi başlıklı brifing, Taliban’ın Afganların insan haklarına saygı göstereceğine ilişkin defalarca dile getirdiği iddialara rağmen, uluslararası hukuk kapsamında suç sayılan bir dizi insan hakları ihlalinin ayrıntılarına yer veriyor. Buna sivillerin ve kuşatılan askerlerin planlı bir şekilde öldürülmesi ve Pençşir Vadisi’ne insani yardım malzemelerinin ulaştırılmasının engellenmesi de dahil.

AFGANİSTAN'IN TALİBAN'IN ELİNE DÜŞMESİ

BRIFING'I OKU (EN)

Uluslararası Af Örgütü Güney Asya Direktör Yardımcısı Dinushika Dissanayake konu hakkındaki açıklamasında, “Taliban, kontrolü ele geçirdiği bu beş hafta içinde, insan haklarını korumak veya insan haklarına saygı göstermek konusunda ciddi olmadığını açıkça ortaya koydu” dedi ve bunlara örnek olarak, misilleme saldırıları, kadınlara yönelik kısıtlamalar, protestolar, medya ve sivil topluma yönelik baskıları örnek gösterdi. Dissanayake sözlerini şöyle sürdürdü:

"BM İnsan Hakları Konseyi, Afganistan’ın dört bir yanında işlenen uluslararası hukuk suçlarına ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri ve suiistimallerine ilişkin kanıtları belgelemek, toplamak ve muhafaza etmekle yetkilendirilmiş güçlü ve bağımsız bir mekanizma kurmalıdır.”

Dinushika Dissanayake
UAÖ Güney Asya Direktör Yardımcısı

“Ülkede hakim olan korku iklimi, birçok bölgede mobil bağlantının olmaması ve Taliban’ın uyguladığı internet kesintileri göz önünde bulundurulduğunda, sahada neler olup bittiğini öngörmek zor değil. BM İnsan Hakları Konseyi, Afganistan’ın dört bir yanında işlenen uluslararası hukuk suçlarına ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri ve suiistimallerine ilişkin kanıtları belgelemek, toplamak ve muhafaza etmekle yetkilendirilmiş güçlü ve bağımsız bir mekanizma kurmalıdır.”

İnsan hakları savunucuları için takip, tehdit ve işkence

15 Ağustos’tan beri neredeyse her gün insan hakları savunucularını hedef alan saldırılar bildiriliyor. Taliban kapı kapı dolaşarak insan hakları savunucularını arıyor ve onları saklanmak zorunda bırakıyor. Araştırmacılar, ülkeden çıkmayı başaran Afgan insan hakları savunucusu Mahmud* ile görüştü. Mahmud, Taliban’ın Kabil’e girdiği gün bir telefon aldığını ve arayan kişinin ondan kurumun araçlarını, ekipmanını ve parasını teslim etmesini istediğini söyledi. Bu kişi Mahmud’un adını biliyordu ve onu işbirliği yapmak dışında bir seçeneğinin olmadığı konusunda uyardı.

Sonraki günlerde, Mahmud başka telefonlar ve WhatsApp mesajları da aldı. Ev adresi soruluyor ve belirlenmiş bir mekanda buluşmaya çağrılıyordu. Çalıştığı sivil toplum örgütünden iki arkadaşı Taliban tarafından dövülmüştü. Bir çalışma arkadaşının paylaştığı, Uluslararası Af Örgütü ve bir adli patoloji uzmanının doğruladığı fotoğraflar arkadaşının sırtında ‘kırbaç izlerini’ ve sol kolunda sararmaya başlamış morlukları gösteriyor.

İşkenceye Karşı Dünya Örgütü İnsan Hakları Savunucuları Program Direktörü Delphine Reculeau şunları söyledi, “Afganistan’da mahsur kalan insan hakları savunucuları gerçek bir tehditle karşı karşıya. Taliban’ın düşmanı olarak görüldükleri için her yandan saldırı altındalar. Ofisleri ve evleri basıldı. Çalışma arkadaşları dövüldü. Devamlı saklanmak zorunda bırakılıyorlar. Devamlı gözaltı, işkence tehdidi altında yaşıyorlar. Ülkeden çıkmayı başaranlar şu an komşu ülkelerdeki askeri kamplarda mahsur durumda; nereye gideceklerini ve bir gecede darmadağın olan hayatlarını nasıl yeniden kuracaklarını bilmiyorlar.”

“Uluslararası toplum ahlaki ve siyasi taahhütlerini yerine getirmeli ve hayatlarını insan haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini, hukukun üstünlüğünü ve demokratik özgürlükleri savunmaya adamış insanları yüz üstü bırakmamalı, onları ne pahasına olursa olsun korumalıdır.”

Gazetecilere yönelik zulüm

Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü, Kabil’de yaşayan iki kadın gazeteci, Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinin ardından tehdit edildiklerini ve korkutulduklarını anlattı. İşvereni tarafından hayatının risk altında olduğu konusunda uyarılan Ayeşa* başkentten ayrıldı. Uluslararası Af Örgütü’ne, o günden beri Taliban’ın ailesinin evine gittiğini ve kendisinin evde olmadığını söylediklerinde onları tehdit ettiğini belirtti. Adile* Taliban’ın iktidara geldiği ilk iki haftayı korku ve belirsizlik süreci olarak tarif etti. Adile ilk önce Afganistan’da kalmaya ve mesleğini sürdürmeye karar verdi, ancak bir gece Taliban evine geldi ve onu sordu. Bundan kısa bir süre sonra yakınlarının ısrarı üzerine ülkeden ayrıldı.

Gazeteci Abdül, Taliban’ın editörlere, gazetecilere ve medya çalışanlarına yalnızca Şeriat hukuku ve İslami kurallar ve düzenlemeler çerçevesinde çalışabilecekleri talimatı verdiğini aktardı ve “Cumhuriyetin düşüşünden bu yana işyerime haber geçmedim. Taliban evime geldiği için saklandım. Düşüşten bu yana ofisimiz kapalı” dedi.

Kadınlar, kız çocuklar ve protesto hakkı

Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle şiddetlenen korku ikliminin bir sonucu olarak birçok Afgan kadın mevcut durumda burka giyiyor, erkek bir vasi olmadan evden çıkmaya çekiniyor, şiddet ve misillemeden kaçınmak için diğer faaliyetlerini durduruyor. Kadın haklarına yönelik sayısız tehdide rağmen kadınlar ülke çapında protestolar düzenliyor.

Bazı protestoların barışçıl bir biçimde gerçekleştirilmesine izin verilirken, birçoğu Taliban tarafından şiddet kullanılarak bastırıldı. 4 Eylül’de Kabil’de bir protestoya katılan 100 civarında kadın, havaya ateş açan ve biber gazı sıktığı bildirilen Taliban özel güçleri tarafından dağıtıldı.

İnsan hakları savunucusu Nazir*, Uluslararası Af Örgütü’ne, Parwiz isimli bir arkadaşının 8 Eylül’de kadın hakları protestosuna katılmasının ardından Taliban tarafından şiddetli bir şekilde dövüldüğünü şu sözlerle anlattı, “Parwiz 8 Eylül’de, kadınların düzenlediği bir protesto sırasında gözaltına alındı. Kolu kırıldı. Emniyet müdürlüğüne götürüldü. Taliban onu serbest bırakırken yeni kıyafetler giydirmişti çünkü kendi kıyafetleri kanıyla sırılsıklam olmuştu.”

8 Eylül’de, şu an Taliban’ın kontrolü altına girmiş olan İçişleri Bakanlığı, “protestolara ilişkin bir politika yasalaştırılana kadar” Afganistan’ın her yerinde tüm protestoları ve toplanmaları yasaklayan bir kararname çıkardı.

FIDH Güney Asya Program Sorumlusu Juliette Rousselot, “Uluslararası toplum Taliban’ın işlediği ihlalleri görmezden gelmemeli. BM İnsan Hakları Konseyi’nde somut adımlar atılması cezasızlığa müsamaha gösterilmeyeceği mesajını iletmekle kalmayacak, aynı zamanda daha geniş çaplı ihlallerin engellenmesine de katkıda bulunacaktır. Tüm tarafların işlediği insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarına ilişkin hesap verebilirliği sağlamak için bu adımlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde devam eden soruşturmaya yönelik destekle eş zamanlı olarak atılmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.

*Kişilerin kimliğini korumak için takma isimler kullanılmıştır.