ABD/İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları: Şaibeli ‘barış planı’ ihlalleri ağırlaştırma ve cezasızlığı ödüllendirme tehlikesi taşıyor

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) bugün bir açıklama yayımlayarak, Trump yönetiminin sunduğu, uluslararası hukuku ihlal eden ve Filistinlileri haklarından daha fazla yoksun bırakmayı öngören öneri paketini hedef aldı. Af Örgütü paketin, İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda bundan sonra yaşanabilecek acıların ve ihlallerin el kitabı olduğunu söyledi.

UAÖ, uluslararası topluma, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı adımları reddetme çağrısında bulundu. Uluslararası hukuka aykırı olan bu adımlar arasında, mevcut durumda İsrail sınırları içinde yer alan toprakların bir kısmının Filistin’e verilmesi karşılığında İsrail’in Ürdün Vadisi üzerindeki egemenliğinin resmen kabul edilmesi ve işgal altındaki Batı Şeria’daki hukuka aykırı yerleşimlerin büyük bir çoğunluğunun İsrail toprağı olarak tanınması yer alıyor.

‘Uluslararası Hukuk İhlal Ediliyor’

UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırma ve Savunuculuk Direktörü Philip Luther konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Trump yönetimi hazırladığı planda toprak takası ilkesini vurguluyor. Fakat yönetimin aslında Filistin toprakları üzerindeki işgalini daha da genişletmeyi önerdiğini ve bu durumun uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiğini gözden kaçırmamalıyız. Elli yıldan uzun bir süredir Filistin topraklarını işgal eden İsrail, yönettiği bölgelerde yaşayan Filistinlilere karşı kurumsallaşmış ayrımcılık sistemi uyguladı, Filistinlileri temel haklarından yoksun bıraktı ve uğradıkları ihlaller nedeniyle etkili çözüm yollarına erişimlerini engelledi. Söz konusu plan adeta bu şiddetli ve hukuka aykırı politikaları ödüllendiriyor” dedi.

Plan kapsamındaki toprak takası önerilerine göre, büyük oranda Filistinlilerin yaşadığı İsrail topraklarının gelecekte kurulacak Filistin Devleti’ne verilmesi söz konusu olabilir. Bu durum, ilgili bölgelerde yaşayan Filistinli İsrail vatandaşlarının haklarını kaybedebileceği endişesi yaratıyor.

UAÖ, uluslararası topluma, uluslararası hukuku ihlal eden işgal önerilerini reddetme ve işgal altındaki topraklarda kurulan İsrail yerleşimlerinin hukuka aykırı olduğunu yineleme çağrısı yaptı. Af Örgütü “Buna benzer öneriler, İsrail’in uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku gereğince işgalci güç olarak taşıdığı yasal yükümlülükleri değiştirmez ve Filistinlileri ilgili hukuki çerçevelerin sağladığı güvencelerden yoksun bırakmaz” dedi. 

5.2 Milyon Filistinli Mülteci ve Geri Dönüş Hakkı

Af Örgütü ayrıca planın, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını güvence altına almak yerine Filistinli mülteciler için “tazminat mekanizması” kurmayı önerdiğinin altını çizdi ve Filistinlilerin haklarına saygı çağrısı yaptı:

“Mevcut durumda 5.2 milyon kayıtlı mülteci ile Filistinliler dünyanın en büyük mülteci nüfusunu oluşturuyor. 1948’de evlerini terk etmek zorunda kalan veya terk etmeye zorlanan Filistinliler ile onların torunlarının uluslararası hukuk gereğince topraklarına geri dönme hakkı vardır. Bu hak, siyasi ödün olarak Filistinlilerden alınamayacak müstakil bir insan hakkıdır.” 

Philip Luther, “Kendisi, anne ve babası veya büyükanne ve büyükbabası 70 yıldan uzun bir süre önce topraklarından zorla çıkarılan yüz binlerce Filistinli mülteci bugün aşırı kalabalık mülteci kamplarında yaşıyor. Bu plan, mültecilerin uluslararası hukuk gereğince sahip oldukları hakları ve on yıllardır çektikleri acıları görmezden gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

‘İşgal Altındaki Topraklara Dair Hukuki Adımları Engelleme Planı’

Af Örgütü’ne göre plan, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçen ay İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndaki duruma ilişkin soruşturma açılması yönünde gelişme kaydedildiğini duyurmasının üzerine, uluslararası adalete zarar vermeyi amaçlıyor. Plan, Filistinli yetkililerin, tüm müzakereler boyunca, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde, Uluslararası Adalet Divanı’nda veya herhangi başka bir mahkemede İsrail Devleti’ne, ABD’ye ve bu ülkelerin vatandaşlarına yönelik hiçbir dava açmaması ve var olan davaları geri çekmesi gerektiği” konusunda ısrar ediyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Aralık 2019’da, Filistin’deki duruma ilişkin yapılan ön incelemenin İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda savaş suçları işlendiğini tespit ettiğini ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bölgesel yargı yetkisi doğrulanır doğrulanmaz soruşturmanın başlaması gerektiğini açıklamıştı.

Planda, Filistinli yetkililerin “Interpol aracılığıyla ya da İsrail’e veya ABD’ye ait olmayan herhangi bir yasal sisteme başvurarak İsrail veya ABD vatandaşlarına karşı adım atmaması” da isteniyor. Bu talep açıkça Filistinlileri uluslararası adaleti sağlamaya yönelik önemli bir araç olan, uluslararası yargı yetkisine sahip üçüncü ülke mahkemelerinde adalet aramaktan alıkoyma girişimidir.

Philip Luther, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Adil ve sürdürülebilir barış için Filistinliler ile İsraillilerin insan haklarına öncelik veren ve savaş suçları ile diğer ağır ihlallerin mağdurlarına adalet ve onarım sağlamayı öngören bir plan gerekli. Söz konusu plan bu temel testte başarısız olmakla kalmıyor, aynı zamanda hem Filistinliler hem de İsrailliler için adaleti sağlamaya yönelik süregelen çabalara da zarar vermeye çalışıyor.

Arka Plan

ABD Başkanı Trump, “barış planı” adını verdiği planını, dün, Barıştan Zenginliğe başlıklı 180 sayfalık bir öneri paketi halinde sundu. Trump, bu planın “iki devletli gerçekçi bir çözüm” olacağını ve İsrail’in Filistinliler ile yürüttüğü müzakereler temelinde bu planı halihazırda kabul ettiğini söyledi. Halbuki plan, Filistinli liderlerden hiçbir görüş alınmadan hazırlandı