Üçüncü yılında Çin’deki merkezlerden ve kayıplardan hala haber alınamıyor

Çin’de bulunan, ‘eğitim yoluyla dönüştürme’ merkezleri olarak adlandırılan kamplar üç yılını dolduruyor. Çin’in Uygurlara yönelik ‘siyasi eğitim’ politikası gerekçesiyle oluşturduğu, denetim ve şeffaflıktan uzak kamplarda bir milyona yakın kişi toplu halde gözaltında tutuluyor. Uygur kaynakları bu sayının bir milyonu da aştığını ifade ediyor. Bu kişilerin akıbeti bilinmezken, gözaltına alınanların birçoğunun ailelerine hiçbir bilgi verilmiyor. 

Çin hükümeti, Sincan bölgesindeki Uygurlara, Kazaklara ve çoğunluğu Müslüman diğer etnik gruplara yönelik toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel asimilasyon politikalarını sürdürüyor. Kamplardaki koşullar bilinmemekle birlikte yurt dışında yaşayan Uygurlar da Çin’e iade baskı ve tehdidi altında.

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Çin dışında yaşayan ve Sincan bölgesindeki yakınları hala kayıp olan 100’ün üzerinde kişinin yanı sıra, Sincan’daki gözaltı kamplarında tutulan kişilerle görüşmeler gerçekleştirdi, çalışmalar yayımladı.

Bir aileden iki kişi: Kadir Abdugani neden hapiste, İlyas Rahman nerede?

Abdugani Kadir 2007’den beri Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Kaşgar kentinde elektrikli araç ticareti yapan bir iş insanıydı. Nisan ve Haziran ayları arasında kayıp olduktan sonra ‘eğitim yoluyla dönüştürme’ merkezleri adı verilen gözaltı kamplarında alıkonulduğu öğrenildi. Temmuz 2017’de hapis cezasına mahkum edildi.

Kadir’in mevcut durumda Yining Cezaevi’nde tutulduğu anlaşıldı. Ancak Çin dışında yaşayan aile üyeleri, Kadir’in dört yıl önce kaybedilmesinden bu yana onunla iletişim kuramıyor. Kadir’in, 2016 tatilinde Mısır’a gitmeye karar verdiği ve kendisiyle birlikte gelecek diğer Uygurlara uçak bileti aldığı için cezaevinde tutulduğu düşünülüyor.


İlyas Rahman ©Private

Abdugani Kadir, Mısır’da öğrenimini sürdürdüğü sırada Temmuz 2017’de kaybedilen İlyas Rahman’ın kayınpederi. Uluslararası Af Örgütü kayıp İlyas için de uzun süredir kampanyalar yürütüyor. İlyas Rahman’dan Temmuz 2017’den beri haber alınamıyor. Türkiye’de yaşayan eşi Münzire ise İlyas’ın bir gözaltı kampında tutulduğunu düşünüyor. Bunun nedeniyse İlyas Rahman’ın Mısır’dan Türkiye’ye geçmek isterken havalimanında tutuklanması. 2017’de Mısır hükümeti Çin hükümetinin baskısıyla oradaki öğrencileri tutuklamaya başlayınca,İlyas ve Münzire Türkiye’ye kaçma planı yapıyorlar. Önce Münzire kızıyla birlikte Türkiye’ye geliyor, dikkat çekmemek için sonraki günlerde de İlyas’ın uçuşu planlanıyor. Ancak İlyas Mısır’dan çıkmak isterken havaalanında tutuklanıyor. 

Mısır yetkilileri Temmuz 2017’de Mısır’daki yüzlerce Uygur’u alıkoymaya ve Çin hükümetine teslim etmeye başlamıştı. Çin sadece ülke içinde yaşayan Uygurlara baskı uygulamıyor, farklı ülkelerdeki Uygurların da Çin’e iadesi için uluslararası çalışmalar yürütüyor.

2017’den beri İlyas’ı arayan Münzire Abdugani ikinci bebeklerini beklerken İlyas kaybedilmişti. Babası Kadir’in de aynı dönemlerde önce kaybedilmesi sonra tutuklanması nedeniyle Uluslararası Af Örgütü küresel ölçekte acil eylem başlattı.


Münzire ve kızı, 2019 ©Amnesty International

Türkiye’de İlyas için 8 bin 885 imza toplandı, dünyadan 10 bini aşkın dayanışma mektubu geldi

İlyas için Türkiye’de, Af Örgütü tarafından yürütülen acil eylemde 8 bin 885 imza toplandı. Ayrıca Af Örgütü Haklar için Yaz Kampanyası kapsamında Türkiye’de yaşayan İlyas’ın eşi Münzire’ye dünyadan 10 bini aşkın dayanışma mektubu iletildi. 

Münzire eşi ve babasını ararken Uluslararası Af Örgütü de konu hakkında çalışmaları kapsamında Çin hükümeti ve ilgili ülkelere şu tavsiyelerde bulundu: 

Çin hükümetine tavsiyeler

  • Yurt dışında yaşayan Uygurlar, Kazaklar ve çoğunluğu Müslüman diğer etnik gruplara yönelik her türlü taciz ve korkutma politikasına son verilmelidir.
  • Siyasi ‘yeniden eğitim’ kampları kapatılmalı ve bu kamplarda tutulan herkes derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır.
  • Bu etnik grupların haklarını hukuka aykırı bir şekilde sınırlandıran tüm yasalar ve düzenlemeler yürürlükten kaldırılmalı veya değiştirilmeli, bu amaçla başvurulan tüm tedbirler sonlandırılmalı. Dini ve kültürel uygulamaları sınırlandırmak için “aşırılık” ve “terör” söyleminin kullanılmasına son verilmelidir.
  • Diğer ülkelerden ‘geri göndermeme ilkesi’ni ihlal ederek kişilerin Çin’e iadesini istemeye son verilmelidir.
  • BM insan hakları uzmanlarının, bağımsız araştırmacıların ve gazetecilerin Sincan’da olup bitenlere yönelik bağımsız bir soruşturma yürütebilmesi için bölgeye sınırsız erişimine izin verilmelidir.

Diğer hükümetlere tavsiyeler

  • Ülkelerinde yaşayan Uygur, Kazak ve çoğunluğu Müslüman diğer etnik grup diasporalarına mensup kişilerin Çin büyükelçilikleri ve konsolosluklarının uyguladığı korkutma politikalarına karşı koruma altına olmasını sağlamak ve Çin’e iade edilmelerine son vermek için planlı adımlar atılmalıdır.

Arka Plan

Sincan, Çin’in etnik açıdan en çeşitli bölgelerinden biridir. 22 milyon kişilik bölge nüfusunun yarısından fazlası, Türki ve çoğunluğu Müslüman etnik gruplardan oluşmaktadır. Uygurlar (11 milyon 300 bin civarında), Kazaklar (1 milyon 600 bin civarında) ve Sincan’da yaşayan diğer gruplar, Çin’in iç bölgelerinde çoğunluk olan Hanlardan dil, kültür ve yaşam şekli açısından son derece farklıdır.

Sincan hükümeti Mart 2017’de ‘Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi’ni yürürlüğe soktu. Düzenleme; ‘aşırılık yanlısı düşünceleri yaymak,’ devlet radyo ve televizyon kanallarındaki programları kötülemek veya izlememek, çarşaf giymek, ‘normal olmayan’ sakal bırakmak, ulusal politikalara direnmek ve ‘aşırılık yanlısı içerikleri’ yayınlamak, indirmek, saklamak ya da buna benzer içerikleri olan yazıları, yayınları veya görsel-işitsel materyalleri okumak gibi ‘aşırılık yanlısı’ olarak nitelenen çeşitli davranışları yasaklıyor. Ayrıca düzenleme, devlet kadrolarının ‘aşırılıkla mücadele’ kapsamındaki çalışmaları için ‘sorumluluk sistemi’ ve yıllık performans değerlendirmesi getiriyor.

Çin hükümeti, Ekim 2018’e kadar bu merkezlerin varlığını inkar ediyordu. Ekim 2018’de ise bu merkezleri, gönüllü ve ücretsiz ‘mesleki eğitim’ merkezleri olarak tarif edip, kampların varlığını kabul ettiler. Yetkililer, söz konusu mesleki eğitimin, insanların iş bulmasını ve ‘faydalı’ yurttaşlar olmasını sağlamak için gerekli teknik ve mesleki eğitimin verilmesi amacı taşıdığını iddia ediyor. Ancak Çin’in yaptığı açıklamalar, daha önce bu merkezlerde gözaltında tutulan kişilerin tanıklıklarıyla örtüşmüyor. Tanıklıklara göre bu merkezlerde insanlar darp ediliyor, yiyecekten yoksun bırakılıyor ve tek başına hücre hapsinde tutuluyor.

Çin, Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası toplum tarafından bağımsız uzmanların Sincan’a sınırsız erişimine izin verilmesi çağrılarını defalarca reddetti. Onun yerine Çin, farklı ülkelerden heyetleri Sincan’a davet ederek eleştirileri susturmaya çabaladı; ancak bu ziyaretler önceden planlıydı ve yetkililer tarafından yakından izlendi.