Türkiye: İnternet yasasındaki değişiklik ifade özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit

Sosyal medyaya ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifinin 28 Temmuz 2020’de TBMM’de oylamaya sunulması bekleniyor. Uluslararası Af Örgütü tarafından yapılan açıklamada sosyal medya platformlarını da düzenleyen yasada öngörülen kapsamlı değişikliklerin, internet ortamında ifade özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit oluşturabileceği ifade edildi.

Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği değişiklikler, yetkililerin düzenli olarak hedef aldığı internet ortamında eleştirel veya muhalif görüşlerini ifade eden kişilere yönelik riskleri ağırlaştırıyor.

Mevcut kanun gereğince sosyal medya şirketleri, mahkemelerden gelen içerik engelleme veya kaldırma taleplerini dört saat içinde yanıtlamak zorunda. Yeni düzenleme gereğince ise şirketlerin Türkiye’deki yasal temsilcileri, mahkeme kararını 24 saat içinde uygulamamalarından doğan “zararlardan” sorumlu tutulacak.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türkiye yetkililerinin internetteki içerikleri sansürlemek için halihazırda kullandığı yöntemler göz önünde bulundurulduğunda, bu zorunluluk, şirketlerin yasal temsilcilerinin yüksek miktarda para cezalarıyla, hatta cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği anlamına geliyor.”

Öngörülen değişiklikler, aynı zamanda, sosyal medya şirketlerinin kullanıcı verilerini Türkiye’de depolamasını gerektiriyor. Meclisten geçmesi halinde, yasada öngörülen değişiklikler, hükümetin uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına aykırı şekilde internetteki ifade özgürlüğü hakkını ihlal ederek sosyal medya şirketlerini online içerikleri sansürlemeye zorlama yetkisini büyük ölçüde artıracak. Ayrıca, bu değişiklikler, sosyal medya platformlarını, online içerikler paylaşan kişilerin kimliğini açıklamaya zorlayarak, bu kişileri adil olmayan ve haklarını ihlal eden gözaltı, tutuklama, yargılama ve mahkumiyet riski altına sokacak.”

Hükümet, kanun teklifinin, insanların hakları, kamu düzeni ve ulusal güvenliğin korunması için gerekli olduğunu savunuyor. Uluslararası insan hakları hukuku gereğince ifade özgürlüğü hakkının belirli durumlarda kısıtlanması meşrudur; ancak benzeri her türlü kısıtlama, bu amaçlar doğrultusunda gerekli ve orantılı olmalıdır. Buna karşılık, Uluslararası Af Örgütü, mevcut yasaların yetkililere, kişilerin internet ortamındaki şiddet ve istismara karşı korunması da dahil olmak üzere bu amaçları gerçekleştirebilmeleri için gerekli yetkileri tanıdığı kanaatinde.

Tarık Beyhan, “Hükümetin, uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına aykırı şekilde internette ifade özgürlüğü hakkını ihlal ederek sosyal medya şirketlerini online içerikleri sansürlemeye zorlama yetkisini büyük ölçüde artıracak kanun teklifi meclisten geçmemelidir.” dedi ve Uluslararası Af Örgütü’nün tavsiyelerini sıraladı.

“Türkiye yetkilileri, kanun teklifini yasalaştırmak yerine, mevcut yasaları internette şiddete ve istismara maruz kalan kişileri korumak için etkili bir biçimde uygulamalıdır. Yetkililer ayrıca,  Türkiye’nin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamak zorundadır.”

“Türkiye yetkilileri, İnternet Yasası’nda ve sıklıkla internette ifade özgürlüğü hakkını ihlal etmekte kullanılan son derece muğlak ve geniş kapsamlı terörle mücadele ve hakaret yasalarında değişiklik yapmalıdır. ”

“Sadece ifade özgürlüğünü sınırlandırmak ve genel yasaklara bağlı kalmak, ayrımcılıkla mücadelede yetersiz kalan uygulamalardır. Ötekileştirilen ya da çevrimiçi şiddete veya istismara maruz kalan grupların etkin şekilde korunması ve sosyal açıdan kapsanması; kalıp yargılarla mücadele etmek, ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve daha kapsamlı eşitliği teşvik etmek için hoşgörü, eğitim ve diyaloğun geliştirilmesi de dahil olmak üzere geniş çaplı müdahaleler gerektirir. Yetkililerin internetteki ifadeleri izleme ve sansürleme yetkisini artırmak yerine bu gibi adımların atılması, ifade özgürlüğü hakkını korunmak ve çevrimiçi şiddet ve istismarla mücadele etmek konusunda önemli bir ilerleme kaydedilmesini mümkün kılacaktır.”