Mısır: Yetkililer olağanüstü hal güçlerini insan haklarını daha çok engelleme amaçlı suistimal etmek yerine mezhep temelli şiddete karşı kullanmalılar

Uluslararası Af Örgütü bugün, Mısır’daki üç elim kilise bombalama olayının ardından Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi tarafından ilan edilen olağanüstü hal kapsamına alınan olağanüstü önlemlerin, Mısır’daki Kıptilere yönelik mezhep temelli saldırıların ardında yatan nedenlerin çözümünde çok az etkisi olacağını ve bu önlemlerin insan haklarında daha fazla kötüleşmeye yol açabileceğini bildirdi.

Kendilerine İslam Devleti (İD) adını veren silahlı grup, aynı anda gerçekleştirilen ve en az 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan Palmiye Pazarı ayinlerine yönelik Tanta’daki bir bombalı saldırı ve İskenderiye’deki iki bombalı saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Uluslararası Af Örgütü Kuzey Afrika Kampanyaları Direktörü Najia Bounaim, “Bu ölümcül kilise saldırıları, insan hayatının korkunç bir şekilde hiçe sayıldığına işaret ediyor ve güçlü bir şekilde kınanmalıdırlar. Bir ibadet yerinde bulunan sıradan yurttaşlara yapılan böyle korkunç bir saldırıyı hiçbir şey meşrulaştıramaz,” dedi.

Bounaim sözlerine, “Topraklarında yaşayan insanların hayatlarını ve güvenliklerini korumak Mısır yetkililerinin görevidir; fakat çözüm, Mısır’da geriye kalan çok az özgürlüğü engellemeye devam etmekte ve kısıtlamaları artırmakta değildir. Mezhepsel şiddetle mücadele, cezasızlığa son verme ve insanlara koruma sağlama yönünde hakiki bir siyasi irade gösterilmesini gerektirmektedir,” diye devam etti.

Bounaim açıklamasında, “Mısır’ın yakın tarihinde, güvenlik güçlerine aşırı güç veren olağanüstü önlemlere başvurmak yaygındır; bu güçler kullanılarak hiçbir denetleme olmaksızın insan hakları ihlalleri yapılmakta, keyfi gözaltılar, işkence ve diğer ciddi ihlaller gerçekleştirilmektedir,” dedi.

Mısır’da Olağanüstü Hal

Mısır’da bundan bir önceki olağanüstü hal Ağustos 2013’te, Raba ve El-Nahda oturma eylemlerinin şiddet kullanılarak dağıtılmasının ardından üç aylık bir süre için ilan edilmişti.

Mısır bundan önce, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in döneminde 31 yıl süreyle olağanüstü hal ile yönetilmiş, olağanüstü hal 2012’de kaldırılmıştı. Bu uygulama, sistematik hak ihlallerinin önünü açmış, Mısır güvenlik güçlerine yıllarca, idari gözaltı adı altında, adil yargılanma hakkına yönelik yasal güvencelere saygı göstermeksizin binlerce kişiyi gözaltına alma yetkisi vermişti. Anayasa Mahkemesi 2013’te, Olağanüstü Hal Yasası (1958 tarihli 162 sayılı yasa) kapsamında idari gözaltılara izin veren maddeyi kaldırmıştı.

O dönem olağanüstü halin kaldırılmasının ardından Mısır yetkilileri, yargılama öncesi uzun süreli gözaltıları yapabilmek için olağan ceza yasasındaki ilgili maddeleri temel aldılar ve toplu davalarda özel terörizm birimlerini kullandılar, bu da gayri adil yargılamaların ardından verilen yüzlerce ölüm veya ömür boyu hapis cezasıyla sonuçlandı.

Ancak daha da ürkütücü olan şudur: Olağanüstü Hal Yasası, yetkililerin bireyleri, hiçbir şekilde adil olmadıkları bilinen Olağanüstü Hal Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılamalarına izin vermektedir, üstelik bu mahkemelerde temyiz hakkı yoktur.

Najia Bounaim açıklamasında ayrıca, “Olağanüstü halin, sınırlanamayan hakların ihlaline gerekçe gösterilmesine asla izin verilemez. İşkence, yasadışı cinayetler, zorla kaybetmeler ve keyfi gözaltılar, olağanüstü hal ilan edilerek yasal zemine oturtulamaz,” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi 2015’te bir Terörle Mücadele Yasası da onaylayıp imzalamıştı (2015 tarihli 94 sayılı yasa). Bu yasa yetkililere, aslında sadece olağanüstü halde olabilecek türden, kişilerin ifade özgürlüklerine, barışçıl toplanma ve eylem yapma haklarını keyfi ve etkin şekilde kısıtlayan, geniş güçler  veriyor.

Mısır yetkilileri son on yıllar boyunca olağanüstü hali, muhalefeti bastırmak, ifade, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü haklarını ihlal etmek için bahane olarak kullandılar, bireyleri askeri ve olağanüstü hal mahkemelerinde yargıladılar, yargı sisteminin dışında gözaltılar yaptılar.

Olağanüstü Hal Yasası’nda çok genel ifadelerle yer bulan önlemler cumhurbaşkanına, kişilerin hareket etme özgürlüklerini kısıtlama yetkisi de veriyor. Ayrıca yetkililere, kişilerin özel hayatın gizliliği haklarını ihlal eden izleme uygulamaları ve medyaya sansür için geniş kapsamlı bir güç veriyor. Mısır menşei Albawaba gazetesi, olağanüstü halin ilanından bir saat sonra yetkililerin, gazetenin kilise saldırılarıyla ilgili haberin yer aldığı pazartesi sayısını topladıklarını bildirdi.

Mısır anayasasına göre cumhurbaşkanının, kabinenin görüşünü aldıktan sonra olağanüstü hal ilan etme yetkisi var. Kararın, yedi gün içinde parlamentoda onaylanması gerekiyor.

Uluslararası Af Örgütü, Mısır’ın uzatmalı olağanüstü hal ile ilişkili büyük hak ihlalleri tarihini göz önüne alarak, olağanüstü hali oturumlarında ele alacak olan Mısır parlamentosunu, hükümetin olağanüstü hali meşrulaştırmasını dikkatle ele almaya davet ediyor. Parlamento, ilan edilen olağanüstü halin uluslararası insan hakları hukukunun talep ettiği yüksek kriterlere uymasını sağlamak zorunda. Önerilen tüm olağanüstü hal önlemlerinin mevcut durumun gerekleriyle bire bir örtüşmesi gerekiyor. Mevcut yasaları doğru bir şekilde uygulamak yerine sadece önerilen olağanüstü hal önlemlerinin, söz konusu tehdide etkin bir şekilde yöneltileceğini gösteren kanıtlar sunulmalı. Ayrıca, bu önlemlerin kesinlikle sadece gereken durumlarda ve orantılı bir güçle uygulanması yönünde azami özen gösterilmesini de içeriyor.

Her ne kadar Mısır anayasası olağanüstü hal süresini üç ayla sınırlasa ve bir defa uzatılabileceğini öngörse de Mısır yetkilileri bu anayasal sınırlamaların etrafından dolaşarak Kuzey Sina’da olağanüstü hali 2014’ten bugüne her üç ayda bir yeniliyorlar, bu da zorla kaybetmeler, keyfi gözaltılar ve yasadışı öldürmeler dahil birçok ciddi insan hakkı ihlalinin yapılabilmesine fırsat veriyor.

Mezhep Temelli Saldırıların Arkaplanı

Mısır’daki Kıpti Hıristiyan azınlığa yönelik saldırılar, eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Temmuz 2013’te devrilmesinin ardından tırmanışa geçti. Kıpti kiliseleri, Kıptilerin yaşadıkları evler kundaklandı, Kıpti azınlık mensubu kişiler fiziksel saldırılara uğradı, mülkiyetlerine yönelik yağma olayları oldu. Tahrir Enstitüsü’nün kayıtlarına göre son üç yılda 400 mezhep temelli saldırı yaşandı. Mısır Kişisel Haklar Girişimi, 2011 ila 2016 yılları arasında, yetkililerin yasayı uygulamak yerine tarafları uzlaştırma yoluna gittiği en az 64 mezhep temelli saldırı olayını belgeledi.

Hükümetin, Kıpti Hıristiyanları mezhep temelli saldırılardan koruma konusundaki sürekli başarısızlığı son derece endişe vericidir. Aralık 2016’da Kahire’deki bir kiliseye yönelik bombalı saldırı en az 25 kişinin ölümüyle sonuçlandı. 30 Ocak-23 Şubat 2017 tarihleri arasında Kuzey Sina’da yedi kişinin öldürülmesinin ardından İD'in Sina grubu, Kıptilere yönelik başka şiddet içeren saldırıların planlandığını duyurdu. Bir hafta önce Tanta’da, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir eğitim merkezine düzenlenen bombalı saldırıda bir polis öldü, 15 polis yaralandı.

Mısır yetkilileri, bu Hıristiyanlara yönelik mezhep temelli saldırıların sorumlularını yargılama konusunda sistematik olarak isteksiz davranıyor, bunun yerine devlet kaynaklı mutabakat anlaşmalarını dayatıyor; bu mutabakatlar çerçevesinde bazen mali anlaşmalar yapılıyor, hatta bazen Hıristiyanları zorla evlerinden çıkarma gibi uygulamalara başvuruluyor. Sonuç olarak, Hıristiyanlara yönelik mezhepsel şiddet uygulayanlar cezasız kalmaktadır.