COVID-19'la mücadelenin birinci yılı: Adil bir aşılama için ilaç şirketlerine sesleniyoruz

COVID-19 pandemisinin birinci yılını kısa süre önce geride bıraktık. Bugünden bakınca, geçtiğimiz yıl mart ayının ilk günlerinde pandeminin ve sonrasında yürütülen politikaların hayatlarımızı bu denli etkileyeceğini muhtemelen tahayyül etmemiştik. COVID-19 yayılmaya devam ederken, dünyadaki işgücünün yarısı işsizlikle karşı karşıya ve 150 milyon kadar kişi daha aşırı yoksulluğa sürükleme tehdidini sürdürüyor. Son bir yılın özeti, pandeminin dünya üzerindeki eşitsizliği ve sosyal adaletsizliği daha da derinleştirdiğidir.

Pandemi, sağlık hakkından, eğitim hakkına, sosyal haklardan, ağırlaşan ekonomik şartlara dünyanın pek çok yerinde hali hazırda aksayan ve ihlaller barındıran pek çok başlıkta krizi büyüttü. Kriz derinleşirken insan haklarını ihlal eden yönetim şekillerinin sorunu çözmekte yetersiz oldukları da ortaya çıktı. Çözüm ise ancak uluslararası iş birliği ve insan hakları temelli politikaların geliştirilmesi ile sağlanabilir.

Pandemi ile mücadelede en önde yer alan sağlık çalışanları gerekli desteklerden yoksun bırakıldı

Uluslararası Af Örgütü tarafından raporlanan son verilere göre, tüm dünyada her 30 dakikada bir sağlık çalışanı hayatını kaybediyor. Pandeminin ilk günlerinden bu yana en az 17 bin sağlık çalışanı yaşamını yitirdi. İnsanların hayatlarını kurtarabilmek için öne çıkan, üstelik tüm bu olağanüstü şartlarda hayatları pahasına çalışmaya devam eden sağlık çalışanlarının korunması konusundaki yetersizlikler aradan geçen bir yıla rağmen giderilmiş değil.

Sağlık çalışanlarına yönelik kişisel koruyucu ekipman yetersizliği pandemi boyunca dünyada sağlık çalışanlarının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biriydi. Özellikle pandeminin ilk döneminde pek çok sağlık çalışanı kendilerini koruyacak yeterli ekipmana erişemedi. Pek çok ülkede, tüm zorluklara rağmen görevlerini yapmaya cesurca devam eden sağlık çalışanlarına yönelik hali hazırdaki maaşları dışında hiçbir ek fayda sağlanmadı. Diğer ülkelerdeki ek faydalar ise belirli kategorilerdeki çalışanları kapsam dışı bıraktı.

Üstelik birçok ülkede, sağlık çalışanları ve pandemi ile mücadelede kilit konumda bulunan kişiler, kaygılarını ifade ettikleri için işten çıkarıldı veya cezai yaptırımlar ile karşı karşıya bırakıldı. Örneğin, ABD’de, yetkili hemşire asistanı Tainika Somerville, daha fazla kişisel koruyucu ekipman sağlanması talebiyle hazırlanan dilekçeyi okurken kaydedilen bir videoyu Facebook’ta paylaşmasının ardından işten çıkarıldı. Malezya’da, polis, hastanelere temizlik hizmeti veren bir şirkete karşı düzenlenen barışçıl bir protestoyu dağıttı. Protestocular, şirketin, sendika üyelerine yönelik adil olmadığını ifade ettikleri muameleden ve hastanenin temizlik işçilerine yeterli koruma sağlanmamasından şikayetçiydi. Polis protestoya katılan beş sağlık çalışanını gözaltına aldı ve ‘izinsiz toplantı’ yapmakla suçladı.

Sağlık çalışanları aşılara erişimde sorun yaşıyor

Pandemi süresince ön saflardaki sağlık çalışanlarına yönelik kişisel koruyucu ekipman yetersizliğinin yanı sıra aşılara erişim konusunda da sorunlar devam ediyor.

Avrupa’da sağlık çalışanlarının genel itibariyle ulusal planlarda önceliklendirilmiş olmasına rağmen tedarik sorunları aşılama hızını yavaşlattı. Bazı ülkelerde sendikalar ve işverenler, aşılamada öncelik verilen ilk gruplara dahil edilmeleri için evde bakım çalışanlarının resmen sağlık çalışanı olarak tanımlanması için çalışma yürüttü.

Sağlık çalışanlarını aşılamaya Ocak ayında başlayan Brezilya ve Şubat ayında başlayan Peru’nun da aralarında bulunduğu ülkelerde sağlık çalışanları örgütleri, bazı yerlerde idare ve yönetim personelinin ön saflarda çalışan personelden daha önce aşılandığını bildirdi. Peru’da bazı hastanelerin temizlik ve hijyen çalışanları virüse maruz kaldıkları halde aşılanmadı.

Aşı üretim, tedarik ve dağıtımındaki adaletsizlik

Aşılara erişim konusundaki adaletsizlik yalnızca sağlık çalışanlarını değil hepimizin hayatını doğrudan etkiliyor. Hayatımızın yeniden normalleşebilmesi için mecbur olduğumuz aşıların çok büyük bir bölümü varlıklı ülkelerce satın alınarak stoklandı. Mevcut durumda aşıların tedarik ve dağıtım süreçlerinde yaşanan kriz pandeminin bitirilmesini doğrudan etkileyecek nitelikte.

Uluslararası Af Örgütü, Oxfam, Frontline AIDS ve Global Justice Now tarafından yapılan veri analizine göre varlıklı ülkeler kendi vatandaşlarını neredeyse üç kez aşılamaya yetecek kadar dozu çoktan garanti altına almışken onlarca devlet aşı için sıra beklemeye devam ediyor. Zira 2021 yılı sonuna kadar 70 ülkede yaşayan nüfusun yalnızca yüzde 10’u aşıya erişebilirken, Kanada kendi vatandaşlarını 5 kez aşı yaptıracak kadar dozu garantilemiş durumda.

Öte yandan vatandaşlarının büyük bölümünün aşılamasını neredeyse tamamlayan nadir ülkelerden olan İsrail’de Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail işgali altında yaşayan neredeyse 5 milyon Filistinli aşılama planının dışında bırakıldı. Bu uygulama yerleşik ayrımcılığın son derece sert bir uygulamasıydı ve insan hakları bakımından kabul edilemez bir nitelikteydi.

Herkes için adil bir aşılama

Şimdiye kadar, tüm dünyadaki aşı dozlarının yarısından fazlası dünya nüfusunun yüzde 10’undan azını oluşturan 10 varlıklı ülkede uygulanırken, 100’den fazla ülkede henüz tek bir kişi bile aşılanmadı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşıların eşit dağılımını sağlamayı amaçlayan küresel aşı programı COVAX'ı desteklemiş ve hükümetlerden aşıyı kamuya açık bir ürün kılmaya çağırmıştı. COVAX, 2021'in sonuna kadar yaklaşık 2 milyar doz aşı dağıtmayı hedefliyor. Ancak bu rakam programa üye ülkelerin nüfuslarının sadece yüzde 20'sine tekabül ediyor.

Küresel bir kriz durumu olan pandeminin bitirilmesi ancak herkesin iyiliğini sağlayarak mümkün olabilir. Yakın gelecekte hayatın normalleşmesi, insanların sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam edip edememesi aşılara erişip erişememeleri ile doğrudan ilgili olacak. Daha adil bir aşılama için hem devletlere hem de kamu kaynakları kullanılarak geliştirilen aşıları üreten ilaç şirketleri sorumluluklarını yerine getirmeli.

Devletlerin sorumlulukları

Nerede yaşadığı fark etmeksizin, dünyadaki herkesin COVID-19 aşısına erişebilmesi gerekir. Uluslararası insan hakları hukuku gereğince, G20 ülkelerini de kapsayan varlıklı ülkeler, pandemiyle mücadele etmek için yeterli kaynak ayırmaya çalışan ülkelere destek olmak zorundadır.

Devletler gelecekteki salgın durumlarında insan hayatını daha iyi koruyabilmek için hatalarından dersler çıkarmalı ve sağlık sistemlerini iyileştirmeye yönelik adımlar atmalıdır. Hükümetlerin aşı dağıtım planlarında ön saflarda çalışan tüm sağlık çalışanlarına öncelik vermesi şart. Ayrıca işle bağlantılı edimleri sonucunda COVID-19’a yakalanan sağlık çalışanlarına ve kilit çalışanlara yeterli tazminat sağlanmalıdır.

İlaç şirketlerine seslenin

Küresel çapta aşıların geliştirilmesi, yeterli miktarda üretilmesi ve daha sonra dünyanın her yerine zamanında ve kapsayıcı bir biçimde dağıtılması için olası tüm engeller kaldırmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü, ilaç şirketlerinin COVID-19 aşılarıyla ilgili teknoloji, bilgi ve mülkiyet haklarını gönüllü olarak paylaşması için Mayıs ayında COVID-19 Teknoloji Erişimi Havuzunu (C-TAP) kurdu. Şimdiye kadar hiçbir şirket, bu erişim havuzuna kaydolmadı.

İlaç şirketleri COVID-19 hakkındaki bilgi ve teknolojilerini paylaşırsa, diğer firmalar COVID-19 aşıları üretebilir. Bu sayede daha hızlı bir şekilde daha fazla aşı üretebilir ve pandemiyi geride kimse kalmadan bitirebiliriz. Siz de Uluslararası Af Örgütü’nün “İlaç şirketlerine seslenin: COVID-19 aşılarında adaleti sağlayın”  başlıklı kampanyasına destek vererek ilaç şirketlerine teknoloji transferi dahil olmak üzere, COVID-19 aşıları için münhasır olmayan lisanslar vermeleri, bilgi, teknoloji ve veri paylaşımı yapmaları ve tedarik miktarını diğer üreticiler aracılığıyla artırmak amacıyla yenilikleri paylaşmaları için C-TAP gibi küresel mekanizmalara katılmaları çağrısında bulunabilirsiniz.  

---

Damla Uğantaş
Kampanyalar Sorumlusu
Uluslararası Af Örgütü Türkiye