COVID-19 sürecinde ağırlaşan koşullara rağmen kadın mücadelesi patriyarkayı yeniyor

Dünya Kadınlar Günü bir şölen zamanı olmalı. Özellikle pandeminin dünya çapında kadınların, kız çocukların ve LGBTİ+’ların hayatlarına verdiği zararları düşününce, şu an pek de kutlanacak bir şey yokmuş gibi gelebilir.

Fakat bu yıl kadınların başarılarını kutlamak özellikle önemli; yalnızca güzel haberlere ihtiyaç duyduğumuzdan değil, aynı zamanda umutlu olmak için birçok sebep olduğundan. İşte geçtiğimiz yıl yaşanan ve bize değişimin her zaman -pandeminin ortasında bile- mümkün olduğunu kanıtlayan 10 gelişme.

1. Arjantin’in Yeşil Dalga Hareketi zafere ulaştı

Aktivistlerin yıllardır yılmadan sürdürdüğü mücadele sonucunda Arjantin’de kürtaj nihayet Aralık 2020’de yasal hale geldi. Artık Arjantin’de, gebeliğin 14. haftasına kadar, tecavüz vakalarında ve hayati risk taşıyan durumlarda ise daha geç evrelerde yasal olarak kürtaj yaptırılabilecek. Bu yasa birçok kadının hayatını kurtaracak. Geçtiğimiz 30 yılda, güvenli olmayan kürtaj işlemleri gebe ölümlerinin başlıca nedeniydi.

Bu gelişmeyi özellikle cesaret verici kılan şey, daha 18 ay önce kürtajı yasallaştırma teklifinin Arjantinli senatörler tarafından reddedilmiş olması. Aktivistler, bu ezici darbeye rağmen mücadeleyi sürdürdü.

O dönemde, Uluslararası Af Örgütü Arjantin Direktörü Mariela Belski, senato oylamasını "engel değil, sıçrama tahtası" olarak nitelendirmişti. Belski’nin sadece iki yıl sonra haklı çıkmış olması, dünyanın dört bir yanında herkese ilham kaynağı olmalı. Zor dönemlerde değişim imkansız görünebilir, ancak değildir.

2. Aktivistler sınırlandırıcı kürtaj yasalarına karşı mücadeleyi sürdürdü

Arjantin örneğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Geçtiğimiz yıl, birçok hükümet, cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını sınırlandırmak için aşırı sert adımlar attı ve sıklıkla baskı uygulamak için salgını bahane etti.

Ekim ayında, Polonya’nın son derece siyasallaşmış Anayasa Mahkemesi, kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan ve ülke çapında kadın hakları aktivistlerinin kitlesel protestolarını tetikleyen yasa lehine karar verirken, Ocak ayında Honduras’taki milletvekilleri dünyanın en sert kürtaj yasalarından birini anayasaya dahil etti. Diğer yandan, bazı hükümetler, teletıp (telefon vasıtasıyla tedavi) dahil birçok yöntemle, sokağa çıkma yasakları sürecinde kürtaja erişimi iyileştirmek için değişiklikler yaparken, birçok ülkede üreme sağlığı hizmetleri durma noktasına geldi.

Ancak kadınlar sadece hükümetlerinin daha iyisini yapmasını beklemiyor; kampanyalar başlatarak, protestolar ve atölyeler düzenleyerek ve destek ve sağlık hizmetleri sağlayarak sorunların çözümüne katkı sunuyor.

Örneğin Polonya'da kadın grupları, polis tarafından taciz, gözaltı, kovuşturma ve aşırı güç kullanımına karşı durarak protestolara devam ediyor. Aktivistler 8 Mart'ta sokaklara çıkmayı planlıyor ve Polonya'daki kadınlarla dayanışmak ve onların bedensel özerklik haklarını savunmak için Polonya Büyükelçiliklerinin veya Avrupa'daki simgesel binaların önünde dayanışma protestoları bekleniyor.

Güney Kore'de kürtajın suç olmaktan çıkarıldığı Ocak ayında gördüğümüz gibi, aktivizmin somut neticeleri olabilir. Bu karar, kısmen ülkedeki #MeToo hareketinin yükselişinin bir sonucuydu. Tayland'da parlamento, gebeliğin ilk 12 haftasında kürtaja izin veren bir yasa çıkardı. Bu yasa, kadınların daha önce gebeliğin herhangi bir aşamasında kürtaj yaptırdıkları için cezaevine girebileceği bir ülkede büyük bir adımdı.

3. Sierra Leone’de gebe kız çocuklar okula dönebilecek

Mart 2020'de Sierra Leone, gebe kız çocukların okula gitmesini ve sınavlara girmesini yasaklayan yasayı yürürlükten kaldırdı. 2015'ten bu yana birçok gebe kız çocuğun yaftalanmasına ve eğitim haklarından mahrum bırakılmasına yol açan yasa, kız çocukların gelecekte çalışma umutlarına zarar vermişti. Bu yasa olması gerektiği gibi artık tarih kitaplarında yerini aldı ve böylece eğitimde eşit haklar doğrultusunda önemli bir adım atılmış oldu.

4. Tecavüzle ilgili yasalarda değişiklikler yapıldı

Kadın hakları grupları ile tecavüzden hayatta kalan kişilerin oluşturduğu grupların yıllardır sürdürdüğü mücadelenin ardından Aralık 2020'de, Danimarka parlamentosu onay olmadan cinsel ilişkiyi tecavüz olarak tanımlayan bir yasa çıkardı. Çoğu Avrupa ülkesi gibi Danimarka'da da daha önce tecavüzü ancak fiziksel şiddet, tehdit veya baskı söz konusu olduğunda kabul eden çağdışı yasalar yürürlükteydi.

Danimarkalı bir gazeteci olan Kirstine, tecavüzü bildirdikten sonra adalete erişmenin ne kadar zor olduğunu şöyle anlattı:

“Yaşadıklarımın en kötü tarafı polisin, avukatların ve hakimin fiziksel şiddete dair kanıt olup olmadığına odaklanmasıydı: Yani onay verip vermediğimden ziyade direnip direnmediğime odaklanmaları.”

Diğer ülkeler de benzer değişiklikler yapmaya devam ediyor: 2019'da Yunanistan, yasalarında onay olmadan cinsel ilişkinin tecavüz olduğunu kabul eden değişiklikler yaptı; geçen yıl Hırvatistan da yasalarını değiştirdi ve İspanya ile Hollanda da aynı değişikliğe dair planlarını açıkladı. Yasaların değiştirilmesi tecavüzü durdurmayacak fakat bunlar tutumların değiştirilmesi yönünde önemli adımlardır. Yasalarda onaya yer verilmesi, hükümetlerin tecavüzü ciddiye aldıkları mesajını iletir.

5. Daha yüksek sayıda ülke eşcinsel evlilikleri resmen tanıdı

İçinde bulunduğumuz pandemi süreci çok sayıda LGBTİ+ için yıkıcı bir süreç oldu. Sokağa çıkma yasakları birçok insanı güvenli olmayan ortamlarda karantinaya girmek zorunda bırakırken sağlık hizmetleri, istihdam ve barınmanın önünde çoktandır bulunan engeller daha da büyüdü.

Bu iç karartıcı duruma rağmen zaman zaman güzel haberler aldık. Geçen yıl Kosta Rika, Orta Amerika’da eşcinsel evlilikleri yasallaştıran ilk ülke oldu ve Kuzey İrlanda’da ilk eşcinsel evlilik gerçekleşti. Gabon, iki tarafın da onayı olan eşcinsel ilişkileri suç olmaktan çıkardı ve Angola’da eşcinsel ilişki yasağını ortadan kaldıran bir yasa yürürlüğe girdi. Karadağ, eşcinsel sivil birlikteliği yasallaştırmayı öngören yasa tasarısını onayladı ve Hırvatistan eşcinsel çiftlerin evlat edinmesini yasal hale getirdi. Ayrıca, Japonya ve Güney Kore’de LGBTİ+’lar dahil herkesi ayrımcılığa karşı koruyacak yasa tasarıları meclise sunuldu ve görüşülmeye başlandı.

Bu adımlar, herkesin eşit haklardan faydalanmasını sağlamak konusunda hayati önem taşıyor. Azar azar, ülke ülke dünya düzeni değişiyor.

6. İş yerlerinde LGBTİ+ hakları koruma altına alındı

Haziran’da Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, LGBTİ+’ların istihdamda cinsel yönelim veya toplumsal cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığa karşı Sivil Haklar Yasası gereğince koruma altında olduğuna hükmetti. Uzun süredir beklenen bu karar, LGBTİ+’ların yasalar önündeki eşitliğinin tanınmasını sağladı ve Trump yönetiminin LGBTİ+’ların insan hakları güvencelerini zayıflatma uygulamalarına gereken karşılığı verdi.

Dünyanın çeşitli yerlerinde çok sayıda trans için pandemi korkutucu bir süreçti. Destek hizmetlerinin durdurulması ve dışlayıcı sosyal koruma önlemleri translara karşı şiddet riskini artırdı ve transları bir kenara itti.

Spesifik devlet desteğinin ve teşvik paketlerinin yokluğunda çoğu trans LGBTİ+ toplulukların desteğine bel bağlamak durumunda kaldı. Trans aktivistlerin ve toplulukların bir araya gelerek desteğe en çok ihtiyacı olanlara destek verdiği cesaretlendirici örnekler yaşandı; ancak devletlerin yetersiz kaldığı durumlarda harekete geçmek aktivistlerin sorumluluğu olmamalı.

7. Sudan kadın sünnetini yasakladı

Sudan, dünyada kadın sünnetinin en yaygın olduğu ülkelerden biriydi; ancak Temmuz 2020'de bu uygulama yasaklandı. Eğer yasa gerektiği gibi uygulanırsa milyonlarca kadın ve kız çocuk hayat boyu sürecek bir ızdıraba karşı koruma altında olacak.

8. Kadın hakları savunucuları tahliye edildi

Suudi Arabistan'ın en önde gelen kadın hakları aktivistlerinden Luceyn Haslul, yaklaşık 3 yıl cezaevinde tutulduktan sonra Şubat 2021’de tahliye edildi. Luceyn, kadınların araç sürmesini yasaklayan yasanın yürürlükten kaldırılmasında kilit rol oynadığı halde ilgili yasada değişiklik yapıldığı tarihte erkek vasi yasalarına meydan okuduğu için tutukluydu. Ailesi ve dünyanın dört bir yanındaki insan hakları örgütleri Luceyn’in tahliye edilmesi için yılmadan mücadele eti ve şimdi onun yanı sıra gözaltında işkenceye maruz bırakılan herkes için adalet talep ediyorlar. Luceyn halen adli kontrol şartlarına ve seyahat yasağına uymak zorunda.

Kız kardeşi Lina, "Luceyn evinde ama hâlâ özgür değil. Mücadelemiz devam ediyor. Tüm siyasi mahpuslar serbest kalmadıkça tam anlamıyla mutlu olmayacağım" dedi.

Suudi Arabistan’daki sayısız aktivist hâlâ demir parmaklıkların ardında. Gerçek adalet ancak hükümet baskıcı kanunları kaldırıp işkence sorumlularından hesap sorduğunda sağlanabilir. Ancak bugün, Suudi Arabistan'ın en cesur kadın hakları savunucusunun cezaevinden çıkmasını kutlamalıyız.

9. Birleşik Krallık “tampon vergisi”ni kaldırdı

Ocak 2021'de tüm kadın örgütlerinin yıllardır süren kampanyaları sonuç verdi ve Birleşik Krallık hükümeti "tampon vergisini" kaldırdı. Kadın hijyen ürünleri, yakın bir zamana kadar "lüks tüketim ürünü" olarak sınıflandırıldıkları için bu ürünlere %5 vergi uygulanıyordu. Mevcut durumda Avrupa Birliği tüm üye ülkelerde aynı değişikliği hayata geçirmeyi planlıyor.

10. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı protestolar her zamankinden daha güçlüydü

Sokağa çıkma yasakları sürecinde aile içi şiddet oranları tüm dünya genelinde hızla yükseldi. Pandemi, bu sorunun boyutlarını gözler önüne sererken birçok aktivisti de harekete geçmeye teşvik etti.

2020'de sayısız örnekte kadınların şiddete karşı daha güçlü bir koruma talebiyle seslerini yükselttiklerini gördük. Namibya'da protestocular başkent sokaklarında kadın cinayetleri ve cinsel şiddeti protesto ederek hayatı durdurdu. Türkiye ve Ukrayna’da, hükümetleri (kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemeye yönelik bölgesel bir sözleşme olan) İstanbul Sözleşmesi’ne uymaya çağıran kalabalık protestolar gerçekleştirildi. Mart ayında, Güney Amerika'da milyonlarca kadın, şiddet ve eşitsizliği protesto etmek için boykot düzenledi.

Suçluların hesap vermesinin sağlanması toplumsal cinsiyet temelli şiddetin azaltılmasında kritik bir rol oynuyor; ancak sesinizi duyurmanın tek yolu protestolara katılmak değil.

Uluslararası Af Örgütü, 5 yıl önce öldürülen Honduraslı insan hakları savunucusu Berta Cáceres ile Güney Afrika’da öldürülen öğrenciler Popi ve Bongeka için aktif biçimde mücadele veriyor.

Siz de Kolombiya Amazonlarını savunduğu için ölüm tehditleri alan Jani Silva'yı korumak için sürdürdüğümüz kampanyaya destek olarak sesinizi duyurabilirsiniz.