20. Duruşma

11 Mart 2014’te 269 günlük koma neticesinde hayatın kaybeden Berkin Elvan’ın katil zanlısı polis memuru F.D’nin “olası kast ile adam öldürmek” suçlamasıyla İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 20. duruşması 18 Haziran 2021'de görüldü.

Yetersiz Kapasiteli Duruşma Salonu
Duruşma tutanağına göre; 17. Ağır Ceza Mahkemesi davanın 19. celsesindeki kararında, bir sonraki celsenin daha yüksek izleyici kapasitesine sahip bir duruşma salonunda görülebilmesi için salonu daha büyük olan iki farklı ağır ceza mahkemesine müzekkere yazdı. 14. Ağır Ceza Mahkemesi “duruşma yoğunluğu” nedeniyle talebi reddetti. 27. Ağır Ceza Mahkemesi ise cevabında “belirtilen tarihin çok ileri bir tarih olması”, “mahkemece yeni duruşma günlerinin belirtilen tarih civarlarına” verilmiş olması, “diğer mahkemelerin de duruşma salonu talep etmeleri” gerekçeleriyle; “ilerleyen tarihlerde talep edilmesi halinde mahkeme duruşma tarihleri değerlendirilerek cevap verilebileceğini” bildirdi. Bu cevap üzerine, konu hususunda 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılmasını Elvan Ailesi’nin avukatlarından Çiğdem Akbulut 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nden talep etti. Mahkeme, talep üzerine 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden müzekkere yazdı. Gelen yeni cevapta, “belirtilen tarihte mahkemenin çok sanıklı dava dosyasının duruşması bulunduğundan mahkeme salonunun mahkemece kullanılacağı” gerekçesiyle talebi reddetti.

İzleyiciler
Duruşmayı CHP’den dört, HDP’den bir ve TİP’ten bir milletvekili; EMEP’ten genel başkan düzeyinde bir ve Sol Parti’den bir temsilci izledi. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun ve aralarında Taksim Dayanışması’nın da bulunduğu organizasyonların izlediği duruşmayı basından Evrensel ve Cumhuriyet Gazeteleri; Diken, Mezopotamya Haber Ajansı, dokuz8HABER ve DW (Deutsche Welle) izledi.

Yargılama
Duruşmada Elvan Ailesi’nden Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Özge Elvan ve Gamze Elvan katılan sıfatıyla hazır bulundular. Onları temsilen 18 avukat salonda hazır bulundu. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS bağlantısı yoluyla duruşmada hazır bulunan sanık polis memuru F.D. salonda altı avukat tarafından temsil edildi.

Duruşma saat 11.00’de başladı. Mahkeme heyetinin değişmiş olması nedeniyle önceki zabıtların okunduğu kaydedildi. Salonun izleyicilerle kapasite üzerinde dolu olduğu, oturacak yer bulamayanların duruşma salonu kapısının dışına kadar yığıldığı, izleyicilerin önemli kısmının mahkeme başkanı ve avukatların sesini duymakta güçlük çektikleri görüldü.

Mahkeme heyeti başkanı, yargılama sürecinde “ellerinden geleni yaptıklarını” ifade etti. “Adil bir yargılama yapmak ve adil bir karar vermekten başka bir amacımız yok. Sadece somut delillere ve kanuna uygun bir karar vermeye çalışıyoruz” dedi. Duruşma salonuna yığılan ve ayakta kalan çok sayıda izleyici konusunda “duruşma salonunun yetersizliği malum” ifadelerini kullanan başkan, “[adliyede] sadece iki tane büyük duruşma salonu olduğu için sosyal mesafeye uymadan oturmak zorunda kaldık” dedi.

Beyanların daha sonra yazılı çözümlemeleri yapılması için SEGBİS kaydı açıldı.

Savcı 29 Ocak 2021’de 19. duruşmada verdiği; sanığın iddianamedeki suçlama olan “olası kasıtla adam öldürme” değil, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçlamasıyla cezalandırılmasını talep ettiği mütalaasını tekrarladı.

Elvan Ailesinin Avukatlarının Beyanları

Aileyi temsilen salonda bulunan avukatlardan dördü sırayla söz aldı.

Avukat Çiğdem Akbulut’un Beyanları

Sözlerine “Dosyaya ne kadar hakim olduğunuza dair soru işaretleri var” ifadelerini kullanarak başlayan Akbulut, “Bu bizim için çok önemli, çok özel bir dosya. 14 yaşında bir çocuğun öldürülmesine dair bir dosya” dedi. Berkin Elvan’ın hayatını kaybettiği olayın yaşandığı tarih itibariyle ne ilk ne de son olduğunu vurgulayan Akbulut, “Bugün, bundan sonra vereceğiniz kararla bir son olabilir” dedi. Avukat Akbulut şöyle konuştu:

“Berkin Elvan bundan sekiz sene önce ailesiyle birlikte yaşadığı Okmeydanı’nda vuruldu. Biz diyoruz ki sanık bunu kasten yaptı. Bu siyasi bir dosya. 14 yaşında bir çocuğun kolluk tarafından vurulması, onu vuran polisin saklanması ve yargıdan kaçırılması... Annesinin yuhalatılması. Dönemin Başbakanı tarafından ailelerin yakarışlarına karşı 'ne var, talimatı ben verdim’ dendiğini de biliyoruz ki; bu bilerek yapılan bir ateşlemenin sonucunda gerçekleşmiş bir ölüm.

Bugün aramızda olmayan avukatlar var. Berkin için adalet mücadele verdikleri için aramızda olamayan. , Berkin için adalet mücadelesi verdikleri için... Öldürüldüğü sokakta açlık grevi yaptıkları için tutuklanan, hüküm giyen ve ölen avukatları var Berkin’in. Meslektaşımız Ebru Timtik bu yüzden öldürüldü. Ebru Timtik ve arkadaşlarına 159 yıl ceza verdiler. Avukat Ebru Timtik de Berkin gibi, ölmedi; öldürüldü.”

Av. Akbulut dava dosyasının günümüze kadar geçirdiği süreci özetledi:

“Berkin 16 Haziran 2013’te vurulduğunda, [25 Haziran 2013’te] yaptığımız suç duyurusunda; olay yerinde görevli kolluk personelinin [listesinin] istenmesi, Berkin’i hastaneye götüren tanıkların hızla dinlenmesi, işkence ve adam öldürmekle sorumlu kolluk görevlilerinin tespiti.

İşimizin kolay olmadığını ve etkin bir soruşturma yürütülmeyeceğini o gün anladık. Kolluktan görev listelerini istediğimizde belirtilen tarihte o bölgede, şaka gibi, ‘herhangi görevlendirme yapılmadığına dair bir yazı geldi. Okmeydanı’nın geneline dair görevlendirme yapılmadığını gördük.

[Berkin Elvan’ın] 16 Haziran 2013’te 07.15 civarında vurulduğu anlaşılmışken; bize saat 08.00’den sonraki görev listeleri geldi. Savcı [görev listelerini] üç kez daha istedi. Sonunda tehdit etti, ‘olayla ilgisi olmayan personelin ismini göndermeyin’ dedi. Bir savcı, soruşturmayı yürütmekle görevli kolluktan bunu istemek zorunda kaldı.

Listeler geldi. Ama İstanbul’da görevli tüm polislere dair görev listeleri geldi. Kumda iğne aramak gibi didik didik bir çalışma yaptık. Polisten sadece [biber gazı kapsülü atan] zet silahı kullanan polislerin listesini istemiştik. Bize önce olay yerinde MOBESE’nin olmadığı söylendi. Sonra, ‘Var ama gezi eylemcileri kırdı’ dendi. Foto Film Şube’ye soruldu. ‘Okmeydanı bölgesinde çekili bir kaydın şubelerinde olmadığı’ söylendi.

Tekrar dilekçe sunuldu. Neredeyse bir yıl sonra, bugün dosyada bulunan polis araçları ve TOMA’ların görüntüleri dosyaya girmiş oldu. Savcılığın keşif talebi sulh ceza mahkemesi tarafından reddedildi. İtiraz da reddedildi.

Neden? 14 yaşında bir çocuk ölmüş. Gereksiz keşif yaparak haksız menfaat sağlamak ve gereksiz masraf yapmak gibi gerekçelerle…

Dosyada görmüşsünüzdür. Çeşitli kriminal çözümlemeler ve görüntüler var. Ateşleme yapan iki polis var. Emniyet’te kolluk toplanıyor. Şüpheli olabilecek kolluğa görüntüler grup grup izlettiriliyor.

‘Sarışın amir’ olarak geçen kişinin ismi tespit edildi. Amir ancak 2015’te dinlenebildi. Bölgeyi ve kimseyi hatırlamadığını söyledi. Soruşturmada, sadece bizim için, deliller yavaşça toplanarak devam edildi.

Emniyetin çok hızlı soruşturduğu bir iddia vardı: Berkin'in cebindeki maytaplar. Kolluk maytapları sürekli gündeme getirdi. Berkin polisi maytaplarda yaralayacaktı çünkü...”

Av. Akbulut, sanık polis memuru F.D.’nin teşhisi zorlaştırmak için takma bıyık kullandığını ve gözlük taktığını ileri sürdü:

“Gözlüğü aksesuar olarak kullandığını söyleyen, teşhisi zorlaştırmak isteyen bir sanıktı. Jandarma Kriminal Laboratuvarı uzmanlarıyla birlikte keşif yaptık. Heyet ayrıldı. Polis ve kriminal ekiple olay yerinde kaldık. Jandarmaların deneme atışları yaparak itinayla inceleme yapmalarının kolluk tarafından kötü karşılandığını gördük. Jandarma Kriminal, detaylı incelemesini yapmadan oradan ayrıldı. Jandarma Kriminal’in raporunu beklerken; bir anda ‘biz uzman değiliz rapor sunamayız’ dediklerini gördük.

Başından itibaren “deliller karartılıyorsa bu bir tutuklama gerekçesidir” dedik. Bir cezasızlıkla karşı karşıyayız. Bunun son bulmasını istiyoruz. İnsanların hak kullanımlarına, basın açıklamalarına müdahale eden polislerin bir daha bunu yapmamalarını istiyoruz.

Berkin’i sanık F*** D*** vurdu. Kasten vurdu. Çünkü kolluğa sınırsız yetki veren iktidar vardı. Eskişehir'de Ali İsmail’i pusu kurup sıkıştırarak öldürmüşlerdi. Ethem Sarısülük’ü silahla öldürdüler. Berkin kasten vuruldu. Çünkü olay yeri bunu doğrudan gösteriyor. Berkin bir sokakta vuruluyor. Sokakta bir duvar var ve fişek izleriyle dolu. [Sanık] Şunu söylüyor: insanları sokaktan uzaklaştırmak için duvara atış yapılmış. Ancak Berkin duvara yakın bir mesafede kafasından boynundan vuruluyor. Karşıdan gelen hiçbir şey yokken sadece Berkin'in vurulduğu sırada arka arkaya altı tane seri atış var. Yaklaşıyor eğiliyor Nisan alıyor ve ateşliyor.

Tüm polisler gecelerinin gündüzlerine karıştığını söylediler. Bunu kabul ediyoruz. O gaz bombası "yeter artık" diyerek doğrudan sıkıldı. Sanık F*** D***’nın her aşamada açıkça yalan söylediğini gördük.”

Av. Akbulut dava dosyasındaki son raporda, verilerin sanığın faille %75 benzerlik gösterdiğini kayıt altına aldığını ifade etti. Sanık polis F.D’nin yalan beyanlarda bulunduğunu söyledi:

“Sanık, grubunda resmi olarak zet silahı kullanan polis olmasına rağmen polis aracından hiç ayrılmadığını söyledi. Tanık polisler dinlendi ama hiçbiri teşhis edemediler F*** D***’yı. Ama D***’nın mevcut görüntüsünü de tespit edemediler. Onunla en uzun şekilde birlikte çalışan bir polis, ‘F*** olabilir’ dedi. Bunu önemsemiyoruz.

Bu kişinin F*** D*** olduğuna dair HTS kayıtlarımız var, bilirkişi raporlarımız var. Cezayı sadece Berkin için istemiyoruz. İstiyoruz ki bundan sonra bir polis tetiği çekerken bir kere daha düşünsün: ‘Bunun sonucu ne olabilir?’”

Av. Akbulut, sanık polis F.D’ye ceza verilmesini ve tutuklanmasını talep etti. Ancak, olayla ilgili tek sorumluluğu F.D.’ye atfetmediklerinin altını çizdi:

 “Ama o yalnız değildi. Açık şekilde, arkasında ona talimat veren bir amir vardı. Haklarında takipsizlik verilen tüm kolluk hakkında itirazlarda bulunduk. AYM’den de AİHM’den de yerel mahkemedeki yargılamanın devam ettiği cevabını aldık.”

Avukat Akçay Taşçı’nın Beyanları
Avukat Taşçı, atışın yapıldığı yer ile Berkin Elvan’ın bulunduğu yer arasın 60-70 metre mesafe olduğunu ve olay günü havanın açık olduğunu vurguladıktan sonra, dava dosyasına giren bazı görsellerin duruşma sırasında gösterilmesini talep etti. Görüntüler açıldıktan ve video 4. dakika 43. saniyeden itibaren oynatılmaya başladıktan sonra olaydaki kasıt unsurunu videodan göstererek şöyle anlattı:

“Kastı tespit etmek için elimizde birkaç done var. [görüntüde] Diğer polisin normal bir zet atisi yaptığını görüyoruz, herhangi hedef gözetmeksizin bölgeyi gaza boğma amaçlı bir atış. Açıya dikkat edelim. O sırada sanık polisle konuşuyorlar dikkat edin. Bu sırada gaz atma niyetinde olan arkadaki iki polisin gaz atma açısına dikkat edin.

Konuşup karar verip farklı bir acıya geliyorlar. Bir anda harekete geçiyorlar. Köşeye geçerek nişan alıyorlar. Bu bize tam bu andaki atışın özel bir sebebi olduğuna dair bir veri sağlıyor.

Berkin’in düştüğünü görüyoruz. Sayın Başkan, tam karşıya bakın. O an için özel bir müdahale gerektiren, kamu düzenini ortadan kaldıran, polisler için tehlike arz eden bir durum yok. Sadece kafasını gösteren çocuklar var. O sırada sanık ve fişekçi polis karar alıyorlar ve ateş ediyorlar.

Diğer hiçbir atışta polisin bir nişan alma davranışı yok. Ama bu atışta vurma kastı var. Silahın namlusunun aşağı doğru olduğu, amacın sokağın içine atmak olmadığı görülüyor.

Duvardaki izlerin tamamını gördük. Defalarca duvara sektirerek atılmış. Bunlar deneyimli zet polisleri. 1.55[cm]’lik bir çocuğu vurmak için gerçekten yükseğe doğru ateş etmek gerekir. Dolayısıyla bu bilinçli bir atıştır. Sanık polisin davranışlarında tek bir tereddüt yok. Harekete geçip kararlı şekilde davranıyor. Dolayısıyla bilinçli taksirden bahsedemeyiz. Sanık polis orada gördüğü gruba karşı kesinlikle bir toplumsal olaya müdahale atışı yapmıyor. Sanık doğrudan hedef alarak ve yukarıdan aşağı doğru [atış yaparak] 1.55 boyunda bir çocuğu öldürmüştür.

Kasıt için bir husumet gerekir. Bu husumet en tepeden "yüzde elliyi evde zor tutuyoruz" diyenlerce oluşturuldu. Bu husumetin korunacağı konusunda bir güvence söz konusu. Başına hiçbir şey gelmeyeceği düşüncesiyle, sanık Berkin’i kasten öldürmüştür.”

Av. Taşçı görüntülerden hareketle olayı anlatırken, savcının çok büyük çoğunlukla önündeki ekrana baktığı, avukatlara bakmadığı, göz teması kurmadığı görüldü.

Avukat Can Atalay’ın Beyanları
Av. Atalay, esas hakkındaki savunma dilekçesinin duruşmadan önceki gün dosyaya girdiğini ve dilekçeyi akşam vakitlerinde okuduklarını, söyledi. Atalay, cinayetin işlendiği yer nedeniyle failin saikine ve kastına işaret edildiğini ifade ettikten sonra toplantı ve gösteri yürüyüşündeki polis müdahalesinin usulüne uygun geçekleşmediğini olay anını canlandırarak anlattı: belirtti:

“Gezi direnişi anındayız. İstanbul'un kent merkezinin, Türkiye'nin meydanının dönüştürülmesi, Taksim Gezisi’nin betonlaştırılması anındayız. Bilindik mesele. Taşeron şirketler aracılığıyla ağaçları sökülünce vatandaş tepki gösteriyor. Polis müdahale ediyor. Tepki artıyor.

Şu iki şey mümkün değil: Hem Fetullahçı çeteden bahsedip hem de polis zulmünün birinci sorumlusu olan Fetullahçı polisleri görmezden gelmek mümkün değil.

Sayın Yargıçlar,

Bir çocuğun Ramallah’ta doğması, Diyarbakır'da doğması, Belfast’ta doğması suç emaresi olarak kabul edilebilir mi? George Floyd öldürüldü. Tüm Amerika ayağa kalktı. Hiçbir genç baştan şüpheli olarak kabul edilemez.

Bir çocuk Okmeydanılı olduğu için, açık konuşalım, Alevi olduğu için -o çocuğun ailesi meydanda yuhalatıldı- suçlu kabul edilemez. Bu ancak ayrımcı apartheid rejimlerinde görülebilir. Bu yaklaşım da tarihin çöp sepetine gidecektir.

AİHM açıkça tek başına toplantı yürüyüşünün kendisinin, toplantıya, gösteriye müdahaleyi haklı kılamayacağını ortaya koyar.”

Av. Atalay AİHM’in bu konudaki Cisse v Fransa kararını örnek verdi ve devam etti:

“Türkiye'de kolluğun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması için değil kullanılmaması için kullanıldığı AİHM kararlarında söyleniyor.”

Av. Atalay, mahkemeye sundukları görüntülerden beş numaralı görüntünün açılmasını istedi. Görüntülerde görünen kişinin F.D. olduğunu ileri sürdü. Atalay keşif sırasında olanlara da değindi:

“Keşif bitmiş. Keşfi yapan kolluk, tehdit etti. Tehdide itiraz etti. O itirazın sonucunda bütün ekipmanı toplayıp bir anda [keşiften] çıktılar. Ona rağmen elimizde böyle bir rapor var. Önder Aytaç gaz fişeği öldürücü bir silah değildir diye günlerce anlattı. Fetullahçı argümanı. Polis akademisinde onlar kurmuşlar bu argümanı: Yivsiz ve setsiz bir silah… Bu özelliklere sahip bir silahla kuş vurabiliyorsunuz ancak bir elli boyundaki bir çocuğu vuramıyorsunuz... Buna inanmamızı bekliyorsunuz.

Taş atan çocukların attığı taşı silah sayıp onlara ceza veriyorsunuz. Ama bu konuda eğitimli bir idari teşkilatlanmanın üyesinin yaptığı atışı elverişsiz silah olarak görüyorsunuz. 5 bin soruşturma var. Çoğunun takipsizlik kararı tebliğ edilmedi. [bu dosyalardaki iddia konusu atışların]Önemli bölümü belden yukarısı ve ağız boşluğuna isabet etmiş.”

Elvan Ailesi Fertlerinin Beyanları

Gülsüm Elvan’ın Beyanları
Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, sözlerine savcılık mütalaasına, “şiddetle, öfkeyle, acıyla” karşı olduklarını ve mütalaayı kabul etmediklerini söyleyerek başladı:

Yalanla, dolanla bizi Vatan Emniyet’e götürdüler. Onun ne olduğunu ilk kez öğrendik. Ayın 16’sında vurulduktan sonra,[üzerinde bulunan] malını çıkartmışsınız ya... İzin verseydiler götürseydik belki de çocuğum yaşayacaktı. Ben 269 gün hastanede çile çektim. O hastane benim evim oldu yatağım oldu(…).”

Gülsüm Elvan’ın beyanları sırasında fenalaşan Sami Elvan, yanındakilerin yardımıyla salon dışına çıkarıldı.

Gülsüm Elvan dönemin emniyet müdürünün kendisini arayıp, “Buraya gelin de konuşalım” dediğini; kendisinin ise müdürün gelmesi gerektiğini söylediğini söyledi:

“Ondan sonra her türlü delili yok ettiler. Bu bilinçlidir. Bizi şuradan vuruyorlar. Alevidir… Ben Alevilik aramıyorum. İnsanlık arıyorum. Ben Aleviyim ne yapayım?

Çocuğum bilinçli şekilde vuruldu. Bu kanunu bu yasayı ben çıkarmadım. Ben ekmek almaya gidip gitmemesinde de değilim. [Berkin Elvan’ın ölümü sonrasında cebinden çıktığı iddia edilen] Bu torpil dediğimiz şey, kızkaçıran, çocukların Okmeydanı’nda oynadıkları bir şey. Bayramlarda yılbaşlarında çocuklar oynarlar.

Benim çocuğum o yıl mezun olacaktı. Kıyafetler aldık. ‘Anne’ dedi. ‘Ben kızkaçıran alacağım’ Ben çocuğuma beş lira verdim. Bir ekmek arası döner, bir de ayran… Bir de oyun oynadı. Kaç tane torpil alabilir o parayla?”

Gülsüm Elvan konuşurken heyet başkanının Elvan’a bakarak dinlediği ve notlar aldığı görüldü.

“Bu yasayı siz çıkardınız ben değil. 18’in altı... Diyelim ki altı... Onu öldürmeyecektin ya! Çocuğumu öldürmeyeceklerdi. Ama bunu devlet yaptı. Benim feryadım figanım yıllardır başka çocuklar ölmesin, başka analar ağlamasan. Ama maalesef her gün bize bir anne daha katılıyor.

Bu ülkeyi yönetenler bizi hiç görmedi. Bu vatan haini, bu terörist... Hayır: Bu çocuk. Rize'de öldürülen de aynı. Çocuklar kendi isteğiyle bir şey yapamaz. Hepiniz çocuk oldunuz.

Söylüyorum: Ben Gezi direnişine katıldım. İsyan ettim. İnsanca yaşamak istiyoruz. Bir park vardı çocuğumuzu götürebileceğimiz. Biz zengin değiliz.

Şu anda öyle acı geliyor ki bana, karşımda [duruşma salonunda Gülsüm Elvan’ın karşı tarafında bulunan savunma avukatlarını kastederek] anneler ve kadınlar… Annesiniz ya! Anne!

Çocuğumun katilin dışarıdayken gazeteciler suçlu. Bu devlet çocuğumu hem öldürdü hem de çocuğumun üstünden para kazandı. Yeter artık. Tüm olanların sebebi yargıçtı. Sizler ceza vermeyerek bu suçlara ortak olduğunuz için her gün bizim acımıza yenisi ekleniyor. Ben adalet istiyorum. Benim çektiğimi başka anne çekmesin. Bizi hala meydanlarda yuhalatıyorlar.

Bunlar tüm dünyanın önünde suçlu da; bütün katiller, emri ben verdim diyen kişi beni meydanlarda yuhalatan kişi yargının önüne çıkana kadar benim elim onların yakasında.

Siz kapatsanız da ben yapacağım. Ben durmayacağım. Çocuğumu bana verin.”

Gülsüm Elvan’ın cümlelerini tamamlarken fenalaştığı görüldü. Elvan son cümlesini söyledikten sonra duruşma salonundan yanındakilerin yardımıyla ayrıldı:

“Recep Tayyip Erdoğan o emri verdiği gibi emir versin. Çocuğumu geri getirsin.”

Elvan salondan ayrılırken “Övünün yasalarınızla!” dedi, salondan çıktıktan sonra da haykırmaya devam etti.

Özge Elvan’ın Beyanları
Berkin Elvan’ın kardeşi Özge Elvan söz aldı. Elvan, mahkemeden çıkacak en ağır cezanın ailenin içini bir nebze soğutacağını söyledi:

“(…) Belki annem için bir nebze soğutacağını düşünüyorum.

Burada sanki biz yargılanıyormuşuz gibi, sanki Berkin’in masumiyetini kanıtlamaya çalışıyor gibi olmamız çok ağır bir şey.

F*** D*** lütfen ölme. Vicdanin seni öldürsün!”

Gamze Elvan’ın Beyanları

Gamze Elvan “Sizin vicdanınıza sesleniyorum. Lütfen düzgün ve adil bir ceza verin” dedi. Yorgun ve yıpranmış görünen aile fertleri mahkeme salonunu terk etti.

Mahkeme heyeti 12.52 itibariyle duruşmaya yarım saat ara verdi. 13.50 itibariyle duruşma yeniden başladı. Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan da beyanlarını tamamladıktan sonra sanığın beyanlarına geçildi.

Sanık Polis Memuru F.D. ve Avukatlarının Beyanları
Duruşmada Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS bağlantısıyla hazır bulunan sanık polis F.D sözlerine “zaten baştan beri çok konuşmadığını, konuşma gereği de duymadığını” söyledi. F.D. “benim kendimi aklamamdan çok karşı tarafın iddialarını ispatlaması gerekiyordu. Zaten bir şey de ispatlanmadı” dedi. F.D. savunmasına şöyle devam etti:

“Baştan beri ‘delil karartıyor’ diye itham ettikleri İçişleri Bakanlığı’nın verdiği TOMA görüntüleriyle dava buraya getirildi. Bu davanın siyasi bir dava olduğu iddiasını reddediyorum. Bir avukat hayatını kaybetti ama bir savcımız da öldürüldü.”

İlk jandarma kriminal raporunda, “fail ile %75 benzerliği bulunmadığını” belirten F.D. daha sonra “benzetildiğini” ileri sürdü:

“(…) Benim saçıma bilmem kaç wattlık projektörle ışık tuttular. (…)

Tanık beyanları okunduysa, çelişkili olduğu görülecektir. Bir tanık ‘duvardan sekip Berkin'in kafasına geldi’ diyor. Sonra [ifadesini] değiştiriyor.

Baştan beri değinilmeyen bir konu gaz fişeklerinin çok yüksek ısılara ulaşmasıdır. Kaynakçı eldivenleri giyerlerdi [gaz kapsüllerini] bize geri atmak için. Berkin Elvan’ın kafasında yanık izi yok.

En baştan beri, 11 senedir devletime hizmet ettim. On bir senedir. Devletime hizmet edeceğim de.”

Sanık polisin SEGBİS yoluyla ifadesine devam ederken Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan’ın duruşma salonunu terk ettiği görüldü.

Avukat Didem Boz’un Beyanları
Savunmalarını yazılı olarak sunduklarını belirten Av. Boz suçun maddi unsurlarına değinmek istediğini, müvekkilinin sanık olarak yargılandığı davada neye göre nedensellik bağı kurulduğunu anlatacağını söyledi.

“Bizim dosyamızda fiilin varlığı hala ispatlanmış değildir. Ne yapılmıştır? Maktulün arkadaşları olduğu iddia edilen kişilerle bir nedensellik bağı oluşturulmuştur.

Jandarma Adli tıpa inceleme için gönderilmiş ve bir sonuç alınamamıştır. İkinci bir tarama yapılmıştır. Müvekkilimiz, A** P**’den uzun olduğu için şüpheli sanık olmuştur. Bu zayıf ihtimal müvekkili dosyaya dahil etmiştir.

Müvekkilin de dediği gibi %30 benzerlik varsa %70 de benzememektedir. Bir şey elde edilemeyince dosyaya TOMA arkası görüntüleri sokuldu. Şu husus gözardı edildi. Olay yeri görüntüleriyle bu görüntüler farklı zamanlara aittir. Adli tıp 06.07.2018  (?)tarihli raporunda şöyle dedi (…)

İki farklı yer ve zamana ait görüntüler hukuk dışı varsayımlarla ilişkilendirildi. Müvekkil hiçbir şekilde tespit edilememiştir. Sonra TOMA arkası tabir edilen görüntülerle bir yüz karşılaştırması yapıldı. %75 aynı kişi olduklarına dair kanaat getirildi. Raporda zorlama bir yolla, ‘kuvvetle muhtemel aynı kişidir’ kanaatine varıldı. Delilden sanığa değil, sanıktan delile gidilmeye çalışıldı.

Olay yeri olduğu iddia edilen yerde maktulün zet tüfeğiyle vurulduğunda dair bir görüntü, bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Maktulün zet tüfeğiyle yaralandığı ispatlanmış olmadığı da dosyada mevcuttur. [Berkin Elvan’ın] Vücudunda yanık izine rastlanmamıştır. Zet tüfeği ateşlendiğinde işi yayar. Müvekkil hala ihtimaller üzerinden yargılanmaktadır. [iddialar] Açık bir ispata dayanmalıdır.”

Avukat Seçil Yeşil Güleç Tabanca’nın Beyanları

Av. Tabanca, “Hiçbir görüntünün olmadığı bir bilirkişi raporuna dayanarak” bir olay yeri yaratıldığını söyledi. “Zorlama yolla yaratılan olay yeri ve çelişkili tanık ifadelerine” dayanarak hüküm tesis etmenin hukuka aykırı olacağını ifade etti:

“İlk ameliyatını yapan ikinci doktor da bir yanık tespitinin yapılmadığını söylüyor.

Bu işin eğitimini almış polislerin değerlendirmesi şöyle; zet yivsiz, hedef alınması mümkün olmayan ve yalpa yaparak hareket eden sıcak nesne atam bir tüfektir. Bir kısım tanık ‘hedef alındı’ diyor. Bir kısım tanık ‘duvara çarptırılacak atıldı’ diyor. Diğer polislere gelince, olay yerinde ve saatinde yaralama kaydının olmadığı polislerin kayıtlarında mevcuttur. 112’ye telefon açılmadığını, bir ambulans talep edilmediğini söylüyorlar. Dolayısıyla müvekkilimin bu dosyada sanık olarak yargılanmasını kabul etmiyoruz. Müvekkilimin beraatını istiyorum.”

Avukat Nurcihan Koçeri’nin Beyanları
Olayda “kast ve taksirin olmadığının ortada olduğunu” ileri süren Avukat Koçeri, zet tüfeklerinin yapısının hedef almaya imkan vermediğini, yivsiz ve setsiz; öldürücü olmayan silahlar olduğunu ileri sürdü:

“[zet tüfeği] Dava konusu suçun işlenmesinde elverişsiz bir araçtır. Zet tüfekleri, ortalama bir tabanca mermisinden beş kat yavaş yol alırlar. Mütalaada bilinçli taksirden bahsediliyor.

Zet tüfeği tabanca gibi öldürücü olan bir araç değildir. Zet tüfeği kanuni yetki dahilinde kullanılmıştır. Bilirkişi raporları muğlak ve çelişkilidir. Kendi içlerinde tutarsızdır. Müvekkilin zet tüfeğini kullanan kişi olduğu ispat edilememiştir. Müvekkil aleyhine somut bir delil dosyada bulunmadığından beraatını istiyoruz.”

Avukat Derya Koyuncu’nun Beyanları
Savunmasında HTS kayıtlarından bahsedeceğini belirten Av. Koyuncu telefon sinyallerinin bir noktada sinyal vermesinin o kişiyi nokta halinde konumunu belirleyemeyeceğini ancak bölge olarak belirleyebileceğini; dolayısıyla F.D.’nin telefonun orada sinyal vermesinin suçu onun işlediği anlamına gelmeyeceğini ileri sürdü.

Avukat Aslı Yiğit’in Beyanları
Dosyada sanık polis F.D.’yi mahkum ettirebilecek “kesin delil” bulunmadığını, “bir takım tanık ifadelerinin hiçbirinin müvekkili teşhis etmediğini” ileri süren Av. Yiğit. Gaz fişeğini ateşleyen kişinin müvekkili olup olmadığının, görüntülerde yere düşen kişinin Berkin Elvan olup olmadığının belirsiz olduğunu ileri sürdü. Müvekkilinin beraatını talep etti.

Avukat Görkem Ünsal’ın Beyanları
Sanık polis F.D’yi temsilen söz alan son avukat Ünsal, zet tüfekleriyle noktasal, hedef gözeterek atış yapmamın mümkün olmadığını belirtti. İzmir Foça Jandarma Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı bilirkişi heyetinin de olayın meydana gelmesinde sanığın hangi irade ile hareket ettiğine dair dosyada bir beyan veya belge olmadığını ileri sürdüğünden hareketle, müvekkilinin beraatını istedi.

Sanık Polis F.D.’nin Son Sözü
İsnat edilen tüm suçlamaları reddettiğini söyleyen F.D beraatını talep etti.

Mahkeme heyeti 14.25’te karar öncesi değerlendirme için duruşmaya yarım saat ara verdi.

Karar
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle verdiği kararını, gerekçeli karar daha sonra yayımlanmak üzere, 16.00’da açıkladı:

  1. Sanık polis memuru F. D.’nin üzerine atılı “kasten öldürme” suçunu işlediğinin sabit olması nedeniyle;
    1. Müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
    2. Sanığın suçu “olası kasıtla işlediği anlaşılması nedeniyle TCK 21/2 gereğince takdiren” 20 yıl hapis cezasına düşürülmesine,
    3. "Sanığa verilen cezanın geleceği üzerindeki olası etkisi dikkate alınarak" cezasından TCK 62. gereğince 1/6 indirim yapılarak sanığın 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.
  2. TCK’da “kasten öldürme” suçunun “nitelikli halleri” arasında sayılan “Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,” (TCK 82/1-e) durumunun sanık polis için "her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı" delil bulunmaması gerekçesiyle uygulanmasına yer olmadığına karar verdi.
  3. "Sanığın aktif görevde olması, duruşmaları takip etmiş olması, dosyanın istinaf ve temyiz süreci, hükmün kesinleşmesi halinde göreceği infaz rejimi, tutuklamanın neticede bir koruma tedbiri olması, suç tarihinden bu yana dosyanın geldiği aşama itibariyle bu aşamadan sonra adli kontrol tedbiri ile de amaca ulaşılabileceği” gerekçe gösterilerek, sanık hakkında “yurt dışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri” uygulanmasına karar verdi.