ABD'nin Müslüman mültecilerle savaşı

Eldivenler çıktı ve acımasız saldırı başladı. Başkan Donald J. Trump, "Yabancıların Terörist Saldırılarından Ülkeyi Korumak" başlıklı başkanlık kararnamesiyle dünya genelindeki Müslüman mültecilere savaş ilan etti.

Başkan Trump -diğer eylemlerinin yanı sıra- bir kalem hareketiyle Suriyeli mültecilerin ABD'ye girmesini yasakladı ve ayrıca  İran, Irak, Libya, Somali, Sudan ve Yemen'den herhangi birinin (mülteciler dahil) ABD'ye girmesini engelledi. Bu yedi ülkenin ortak iki temel özelliği var: Ağırlıklı olarak Müslüman nüfusa sahip ve zulüm veya işkence gibi ciddi insan hakları ihlallerinden dolayı sığınma talep eden insanların çoğunun kaçmaya çalıştığı ülkeler olması.

Başkanlık kararnamesi, çok rahatsız edici ve tehlikeli olması haricinde, kendi saçmalığı içinde acıklı da.

Bu akıl almaz bir kararname çünkü -Müslüman veya başka dinden- mültecilerin vatandaşlardan daha fazla terör eylemleri yapma riski taşıdıklarına dair hiçbir veri bulunmamakta. Mülteci, terör eylemleri yapan kişi değildir. Terör eylemi yapan kişilerden kaçan biridir. Uluslararası hukuka göre, bu suçların failleri otomatik olarak mülteci statüsünden çıkarılmaktadır. Buna ek olarak ABD Mülteci Kabul Programı mültecileri herhangi bir kategoride (göçmen veya ziyaretçi) en titiz ve güvenlik taramasına koymaktadır.

Başkanlık kararnamesi, akıl almaz bir mantıksızlık göstersr de kimse buna gülmemelidir.

Bu çok korkutucu bir belgedir. 21 milyon insanın evlerinden kaçmak zorunda kaldıkları küresel bir acil durumla karşı karşıya kalınırken, yeryüzündeki en varlıklı ve en güçlü ülkelerden biri bu duruma, mültecilerin tek umudu yeniden yerleştirmeyi ortadan kaldırarak tepki veriyor.

Yeniden yerleştirme, Lübnan, Ürdün, Kenya ve Pakistan gibi ülkelerde zor koşullarda sıkışan hassas durumdaki kişilerin (işkenceye maruz kalanlar veya risk altındaki kadınlar ve kız çocukları gibi) ABD gibi bir ülkeye  yerleşmesine izin veren bir süreçtir. Özetle başkanlık kararnamesi, onlara ev sahipliği yapan ülkeleri yalnız bırakarak halihazırda en hassas durumda olan insanları cezalandırıyor.

Başkanlık kararnamesi Müslüman mültecileri açıkça yasaklıyor mu? Hayır. Ancak Müslüman karşıtı gerekçe aşikar. Bu ciddi kısıtlamalara tabi tüm ülkeler çoğunlukla Müslüman nüfusa sahip. Bu hareketle Başkan Trump, ABD'nin Müslüman halktan korunması gerektiğine ve bu kişilerin doğasında tehlikeli olduklarına dair açık bir mesaj gönderdi.

Ayrıca, metin yeni kısıtlamalara ilişkin istisnalardan biri olarak, dini zulüm iddialarına sahip insanları yalnızca dini bir azınlığın parçası olduğu takdirde tanımlıyor. Bu hükmün açık bir yorumuyla Trump yönetimi, ağırlıklı olarak Müslüman ülkelerden kaçan Hıristiyanları yeniden yerleştirecektir.

Bu huküm, dini zulümün dilinde dini ayrımcılığı gizlemektedir.  Bu tercih edilen muamelenin, "yabancı" veya "Amerikan dinine" bağlı olduğu gerekçesiyle ayrımcılıkla ve şiddetle yüz yüze kaldıkları bazı ülkelerdeki Hıristiyan azınlıklara yönelik bir riski vurgulaması bile söz konusu olabilir. Tüm bunların yanında, bu başkanlık kararnamesi, ABD gibi ülkelerin Müslüman insanlara düşman olduğunu ispatlamak isteyen İslam Devleti (IŞİD) gibi silahlı gruplar için bir istihdam aracı olarak takdire değer şekilde kullanılabilir.

Şüphesiz ki, bu başkanlık emri nedeniyle insanlar hayatını kaybedecektir.  Çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkeler, uluslararası toplum tarafından haksızlığa uğratılmış veya yalnız bırakılmış hissedecek, bu da mültecilerin zorla sınırdışı edilmesine yol açacak veya arttıracaktır. Aksi durumda ABD'ye yerleşebilecek ve katlanılmaz durumlarda sıkışıp kalan hassas durumdaki kadınlar, erkekler ve çocuklar, işkence veya ölüm riskine karşı eve dönmeyi "seçecek".

Bu insanların kim olduğunu kendimize hatırlatmamız önemlidir. 2016'da, ABD'ye yerleştirilen mültecilerin % 72'si kadınlar ve çocuklardı. Benim düşünceme göre, "mülteci" terimi  yaşamlarını barış içinde yeniden başlatmak için ölümcül denizlere, çöllere ve insan kaynaklı tehlikelere göğüs germiş insanları tam hakkı ile tanımlamıyor. Bu insanların bir kısmıyla tanışma ayrıcalığım oldu ve neredeyse düşünülemez zorluklara rağmen direnme güçleri karşısında kendimi mahçup hissettim. ABD de dahil olmak üzere herhangi bir ülke, onları kabul etmekten fayda görecektir.

Sayın Başkan, meydan okuyarak saldırmış olabilirsiniz, fakat bugün dünyadaki 21 milyon mülteciyle dayanışarak korumaya erişimlerini sağlamak için onlarla birlikte çalışan sayısız insan ve kuruluş olarak biz de hodri meydan diyoruz.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty