Türkiye: Cezaevindeki gazetecileri serbest bırakın

Uluslararası Af Örgütü, geçtiğimiz haftalarda tutuklanan sekiz gazetecinin halihazırda gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde olan diğer onlarca gazeteci ve medya çalışanının arasına katılmasından kaygı duymaktadır. Sekiz gazeteciden altısı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu olduğu öne sürülen iki kişinin ölümü ve cenaze töreniyle ilgili haber yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. Kürtçe yayın yapan Rudaw TV muhabiri Rawin Sterk Yıldız ve Yakın Doğu Haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu ise sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındı.

Türkiye, Terörle Mücadele Kanunu ile diğer yasaları keyfi bir biçimde kullanarak bağımsız gazetecileri hedef almaya son vermeli ve haber alma ve verme hakkını da kapsayan ifade özgürlüğü hakkını korumalıdır.

BARIŞ TERKOĞLU, BARIŞ PEHLİVAN VE HÜLYA KILINÇ – ODATV

İnternet üzerinden yayın yapan haber sitesi Odatv’nin Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile serbest muhabir Hülya Kılınç, 3 Mart’ta Odatv’de yayınlanan bir haberle ilişkili olarak, “bir MİT mensubunun kimliğini ifşa etmek” suçlamasıyla 4 Mart 2020’de polis tarafından gözaltına alındı. Hülya Kılınç’ın hazırladığı haberde, Libya’da öldürülen ve MİT mensubu olduğu öne sürülen bir kişinin cenaze töreniyle ilgili ayrıntılar yer alıyordu. Kılınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Şubat’ta İzmir’deki bir otoyol açılışında, Libya’da isimlerini açıklamadığı ‘şehitler olduğunu’ duyurmasının ardından ölümleri araştırmaya başladı. Libya’da ölen iki MİT mensubunun isimlerini ve nasıl öldüklerini daha sonra İYİ Parti Milletvekili Ümit Özdağ 26 Şubat’ta TBMM’de gerçekleştirdiği bir basın toplantısında[1] açıkladı. Odatv’de bu iki kişiden sadece biriyle ilgili haber yapıldı. Haberde bu kişinin yalnızca adı ve soyadının ilk harfi yayınlandı, tam kimliği açıklanmadı. 

Terkoğlu ve Kılınç, İstanbul’da savcılıktaki ifadelerinin ardından, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu Madde 27/3 (MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini radyo, televizyon, internet, sosyal medya vb. medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla ifşa etmek) kapsamında tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği 6 Mart’ta Terkoğlu ve Kılınç’ın tutuklu yargılanmasına karar verdi.

6 Mart’ta Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan da aynı soruşturma kapsamında ifade vermeye çağrıldı ve savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklama talebiyle sevk edildiği Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından aynı suçlamalarla tutuklandı. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın tutuklanma kararlarına yapılan itiraz 26 Mart tarihi itibariyle hala sonuçlanmamışken, Hülya Kılınç için yapılan itiraz reddedildi. Üç gazeteci mevcut durumda Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Gazeteciler, suçlu bulundukları takdirde üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilebilir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun (BTK) idari tedbir kararı ile 5 Mart’ta odatv.com adresine erişim engellendi. 7 Mart’ta, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği kararı onadı ve Odatv’ye ait odatv.com.tr ve odatv.net adreslerine de BTK’nın kararı ile erişim engeli getirildi. Engelleme kararları, Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubu olduğu öne sürülen bir kişinin cenazesiyle ilgili “Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı” başlıklı haber nedeniyle alındı. Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği haberde ilgili kişinin iki fotoğrafı, adı, soyadının baş harfi, doğum tarihi ve doğum yeri bulunuyor. Haber aynı zamanda üzerinde “Teşkilat Başkanı” yazan cenaze töreninde görülen bir çelengin ve isimsiz bir mezarın fotoğraflarına yer veriyor.

Barış Pehlivan’ın avukatları ayrıca Pehlivan’ın 6 Mart’ta cezaevine kayıt işlemlerini beklediği sırada bir gardiyan tarafından sırtına vurulmasıyla ilgili suç duyurusunda bulundu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, Silivri Cumhuriyet Savcılığı’nın güvenlik kamerası görüntülerini incelediği ve Pehlivan’ın herhangi bir darp veya kötü muameleye uğramadığı sonucuna vardığı belirtilerek, iddialar reddedildi. Barış Pehlivan’ın avukatının 19 Mart’taki beyanına[2] göre, Adalet Bakanlığı iddialara yönelik idari bir soruşturma yürütmeleri için iki müfettiş görevlendirdi.

Uluslararası Af Örgütü, Odatv’nin MİT mensubu oldukları öne sürülen kişinin ölümü ve cenaze törenleriyle ilgili yaptığı haberin açıkça kamu yararı barındıran bir konuya ilişkin olduğu kanaatindedir. Her iki MİT mensubu ile ilgili bilgiler, bir muhalefet partisi milletvekili tarafından 26 Şubat’ta TBMM’de gerçekleştirilen bir basın toplantısında açıklanması sonucunda zaten kamuya mal olmuştur. Odatv’ye ait web sayfalarına erişimin engellenmesi ve Odatv için çalışan gazetecilerin tutuklanması ifade özgürlüğü hakkının ihlalidir. İfade özgürlüğünün ulusal güvenliği korumak için meşru bir biçimde sınırlandırılabileceği durumlar olabilir; ancak bu sınırlandırmalar, ulusal güvenlik adına meşru bir yararın önemli ölçüde zarar görebileceğine ilişkin somut ve tanımlanabilir bir riski ortadan kaldırma amacı doğrultusunda mutlaka gerekli olmalıdır.[3] Odatv’de yayınlanan içerikler halihazırda kamusal alanda dolaşıma girmiş olduğundan, Odatv’nin bu içerikleri yayınlamasının önemli ölçüde zarar verebilecek ciddi bir risk yarattığını düşünmek zordur.

Uluslararası Af Örgütü, yetkililerin, bu vakayı, hükümeti ısrarla eleştiren gazetecileri hedef almak için kullandığı kanaatini taşımakta ve savcıya üç gazeteciye yöneltilen suçlamaların gerekli ve orantılı olup olmadığını zaman kaybetmeksizin yeniden değerlendirme çağrısında bulunmaktadır. Ayrıca, Barış Pehlivan’a yönelik kötü muamele iddialarına ilişkin etkin, hızlı ve bağımsız bir soruşturmanın başlatılması çağrısında bulunuyoruz. İfade özgürlüğü hakkına getirilen sınırlandırmaların, ulusal güvenliği koruma amacı doğrultusunda gerekli ve orantılı olduğunu kanıtlamanın yükümlülüğünün Türkiye yetkililerinin üzerinde olduğunu vurgulamak isteriz.[4]

MURAT AĞIREL – YENİÇAĞ

Yeniçağ Gazetesi köşe yazarı Murat Ağırel ilk olarak 6 Mart’ta, istihbarat mensubu oldukları öne sürülen aynı iki kişinin Libya’da hayatını kaybetmesiyle ilgili sosyal medyada yaptığı öne sürülen bir paylaşım nedeniyle sorgulandı. Savcılık tarafından sevk edildiği Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ağırel’in serbest bırakılmasına itiraz etmesinin ardından İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği 8 Mart’ta Ağırel’in 2937 Sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu Madde 27/3 gereğince tutuklanmasına karar verdi. Murat Ağırel, hakim karşısındaki savunmasında, 22 Şubat’ta MİT mensuplarının Libya’da ölümüyle ilgili bir tweet paylaştığını, ancak kısa bir süre içinde çok sayıda olumsuz tepki alması ve sahte olduğunu düşündüğü hesaplardan hakaret içeren cevaplar gelmesi üzerine tweeti silmeye çalıştığını fakat hesabının ele geçirildiğini fark ettiğini söyledi. Hesabına yeniden erişmesinin ardından istihbarat mensubuyla ilgili tweeti de dahil olmak üzere attığı tweetlerin çoğunun silinmiş olduğunu gördüğünü ifade etti. Uluslararası Af Örgütü bu nedenle Murat Ağırel’in iddia edilen sosyal medya paylaşımını tahkik edemedi.

Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği mahkeme kararının 10. sayfasında iki farklı karar yer alıyor: İlk kararda, “şüphelinin kollukta alınan ifadesi ve Hakimliğimiz huzurunda alınan savunması göz önüne bulundurulduğunda; atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, delillerin büyük oranda toplanmış olması, kaybolma ve karartılma şüphesinin bulunmayışı (…) nazara alınarak” Ağırel’in tutuksuz yargılanmasına hükmediliyor. Aynı belgede yer alan ikinci kararda ise “suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil ve olguların bulunması, (…) şüphelinin delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ile tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması” gerekçesiyle Ağırel’in tutuklu yargılanmasına karar veriliyor. Aksi kanıtlanmadığı takdirde, birbirine tamamen zıt iki kararın aynı mahkeme belgesinde yer alması, Murat Ağırel’in tutuklanmasına karar veren mahkemenin bağımsızlığına dair ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Mahkeme kararının sosyal medyada ve medya kanallarında yayılması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yazılı bir açıklama[5] yayınlayarak, belgenin sahte olduğunu ve hazırlayan, kullanan ve paylaşan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu 204. madde gereğince “resmî belgede sahtecilik” suçundan soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Murat Ağırel’in avukatları, Uluslararası Af Örgütü’ne, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na karardan sorumlu olan hâkim hakkında şikâyette bulunmayı planladıklarını bildirdi. Ağırel’in tutukluluğa itiraz başvurusu 18 Mart’ta reddedildi.

Uluslararası Af Örgütü, Murat Ağırel’in tutuklu yargılanması kararının adil ve bağımsız bir süreç sonucunda verilmemiş olabileceğinden kaygı duymakta ve Ağırel’in tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması çağrısında bulunmaktadır.

Murat Ağırel, halihazırda kamusal alanda dolaşıma giren bilgilere dayanan ve açıkça kamu yararı barındıran bir konuyla ilgili paylaşımları nedeniyle tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Ulusal güvenliğe önemli ölçüde zarar verme riski bulunduğuna ilişkin haklı gerekçelerin olmadığı bu durumda, Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerine, Ağırel’in suçlanmasının gereklilik ve orantılılık bakımından yeniden değerlendirilmesi için çağrı yapmaktadır.

AYDIN KESER VE MEHMET FERHAT ÇELİK – YENİ YAŞAM

Yeni Yaşam gazetesi Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ile Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik 6 Mart’ta basılı gazetede ve gazetenin web sitesinde yayınlanan bir haber nedeniyle “bir MİT mensubunun kimliğini ifşa etmek” suçlamasıyla gözaltına alındı. 7 Mart’ta İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, Keser ve Çelik’i, yurt dışına çıkış yasağı ve haftada iki kez polis merkezine giderek imza vermelerini kapsayan adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Ancak savcılığın itirazı üzerine İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği 8 Mart’ta Keser ve Çelik’in tutuklu yargılanmasına karar verdi. Tutukluluğa itiraz başvuruları 18 Mart’ta reddedildi.

Söz konusu haber, Libya’da ölen iki kişi hakkında daha önce yayınlanan gazete haberini kaynak göstererek, asker olarak söz ettiği kişilere devlet töreni yapılmamasını sorguluyor. Gazeteciler hakkındaki tutuklama kararında öne sürülen gerekçelerin aksine, haberde, ilgili kişilerin Libya’daki görevleri hakkında herhangi bir ayrıntı verilmiyor.

Uluslararası Af Örgütü, Odatv gazetecilerinin durumunda olduğu gibi Aydın Keser ve Ferhat Çelik’in de ifade özgürlüğü hakları ihlal edilerek, devlet yetkililerine yönelik eleştirileri nedeniyle adil olmayan bir biçimde soruşturmaya uğradıkları kanaatindedir. Ulusal güvenliğe önemli ölçüde zarar verme riski bulunduğuna ilişkin haklı gerekçelerin olmadığı bu durumda, Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerine, Keser ve Çelik’e suçlama yöneltilmesinin gereklilik ve orantılılık bakımından yeniden değerlendirilmesi için çağrı yapmaktadır.

RAWİN STERK YILDIZ – RUDAW TV

Rudaw TV muhabiri Rawin Sterk Yıldız ve kameraman Mehmet Şirin Akgün, Mezopotamya Haber Ajansı muhabirleri İdris Sayılğan ve Naci Kaya ile birlikte 28 Şubat’ta Türkiye-Yunanistan sınırında, sınırı geçmeye çalışan mülteci ve sığınmacılarla ilgili haber yaptıkları sırada polis tarafından gözaltına alındı. Gazeteciler önce “birinci derece askeri yasak bölgeye girme” iddiasıyla gözaltına alındı. 3 Mart 2020’de, “terör örgütü üyeliği” soruşturması kapsamında Rawin Sterk Yıldız ile Mehmet Şirin Akgün’ün gözaltı süreleri Edirne 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından ikinci kez 48 saatliğine uzatıldı.

İdris Sayılğan, avukatının ilk tutuklama kararına itirazı sonucunda 3 Mart’ta serbest bırakıldı. Gözaltında bulunan Mehmet Şirin Akgün ve Naci Kaya da avukatlarının sunduğu tutukluluğa itiraz dilekçelerinin kabul edilmesi üzerine 4 Mart’ta serbest bırakıldılar.

Rawin Sterk Yıldız ise Ankara’ya sevk edildi. Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği 6 Mart 2020’de, Türkiye’nin İdlib’deki askeri harekâtı ve 27 Şubat’ta öldürülen Türkiye ordusu askerlerinin sayısıyla ilgili attığı tweetlerin, Filistinliler ile Kürtlerin durumunu karşılaştıran tweetleri, 2015’teki Facebook paylaşımları ve başka bir kişinin Yıldız’ın Facebook sayfasında yaptığı bir paylaşım nedeniyle Rawin Sterk Yıldız’ın “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklu yargılanmasına karar verdi. Şu anda Ankara’da Sincan Cezaevi’nde tutulan. Rawin Sterk Yıldız’ın tutukluluğuna itiraz başvurusu 26 Mart 2020 itibariyle henüz sonuçlanmamıştı.

Uluslararası Af Örgütü, Rawin Sterk Yıldız’ın hakkında sorgulandığı sosyal medya paylaşımlarını inceledi. Söz konusu paylaşımlar, haber ve yorum niteliği taşımakta ve bu nedenle ifade özgürlüğü hakkının kullanımı kapsamına girmektedir.

ALPTEKİN DURSUNOĞLU – YAKIN DOĞU HABER

Alptekin Dursunoğlu, Yakın Doğu Haber adlı haber sitesinin genel yayın yönetmenidir. Dursunoğlu, 2020’de İdlib’de devam eden askeri harekata ilişkin Twitter’daki üç paylaşımı ve 2016’da yaptığı bir başka paylaşım nedeniyle 29 Şubat’ta gözaltına alındı. Bu üç paylaşımdan ikisi, ‘Türkiye destekli terörist gruplar’a atıfta bulunan bir paylaşımın da aralarında bulunduğu Arapça tweetlerin Türkçe çevirileriydi. İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi 1 Mart’ta “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla Dursunoğlu’nun tutuklanmasına karar verdi. Sonrasında hakkında iddianame hazırlandı ve Dursunoğlu 16 Mart’ta çıkarıldığı ilk duruşmada 50 gün hapis cezasına mahkûm edildi. Hapis cezası, 1.000 TL para cezasına çevrildi.

Uluslararası Af Örgütü, Arapça kaynaklardan Türkiye’nin askeri harekâtına yönelik eleştirel nitelikte olduğu anlaşılan haber içeriklerini sosyal medya paylaşması nedeniyle Alptekin Dursunoğlu’nun hapis cezasına mahkum edilmesinin, Dursunoğlu’nun ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğinden endişe etmektedir.

SONUÇ

Uluslararası Af Örgütü, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ifade özgürlüğü hakkı üzerinde caydırıcı etki yaratması muhtemel bir biçimde, siyasi gerekçelerle gazetecileri hedef almak için kullanılmasından derin kaygı duymaktadır. Söz konusu durumda, Libya’da öldürülen istihbarat mensubu oldukları öne sürülen iki kişinin cenaze törenlerini haberleştiren tüm gazeteciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isim vermeden söz ettiği ‘şehitlerin ölümü’yle ilgili kamuoyuna yaptığı açıklama ve milletvekili Ümit Özdağ’ın hayatını kaybeden kişilerin isimlerini açıklamasının ardından araştırma yapıyorlardı. Gazeteciler, milletvekili Ümit Özdağ’ın bildirdiği isimler ile herkes için erişilebilir hale gelen açık kaynaklı içerikleri yayınladı ve gazetecilerin birçoğu hayatını kaybedenlerin tam isimlerini yayınlamamayı tercih etti.

Devletlerin ifade özgürlüğü hakkını sınırlandırabileceği az sayıda durum vardır. Ulusal güvenliği korumak bu durumlar kapsamında olsa da Ulusal Güvenlik ve Bilgi Edinme Hakkına İlişkin Küresel İlkeler (Tshwane İlkeleri), yalnızca “ulusal güvenlik adına meşru bir yararın önemli ölçüde zarar görebileceğine ilişkin somut ve tanımlanabilir bir risk” söz konusu olduğunda bilginin açıklanmasına yönelik sınırlandırmaların gerekli olabileceğini ve hatta buna benzer durumlarda dahi “açıklamadan doğan riskin, açıklamanın barındırdığı genel kamu yararından ağır basması gerektiğini” belirtir. Mevcut durumda, gazetecilerin kamusal alanda dolaşıma girmiş olan bilgileri haber yaptığı ve ölümlerin halihazırda kamuoyunun büyük ölçüde dikkatini çektiği göz önünde bulundurulduğunda, Uluslararası Af Örgütü, bu yargılamaların gereksiz ve orantısız olduğundan büyük bir endişe duymaktadır.

Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerine, bu konuyu araştırmanın barındırdığı yüksek kamu yararını ve gazetecilerin kamusal alanda dolaşıma girmemiş herhangi bir içeriği yayınlamama kararını göz önünde bulundurarak, söz konusu yargılamaların gerekli ve orantılı olup olmadığını yeniden değerlendirmeleri ve bu süreçte gazetecileri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmaları çağrısında bulunmaktadır.


[1] İyi Parti Milletvekili Ümit Özdağ’ın 26 Şubat 2020’de gerçekleştirdiği basın toplantısına ait görüntüler daha sonra https://odatv2.com/vid_video.php?id=8HA3C adresinde yayınlandı.

[3] Ulusal Güvenlik ve Bilgi Edinme Hakkına İlişkin Küresel İlkeler (Tshwane İlkeleri), İlke 3(b)(i)

[4] Ulusal Güvenlik ve Bilgi Edinme Hakkına İlişkin Küresel İlkeler (Tshwane İlkeleri), İlke 4