'Fiziki İmkanlar Arttıkça Adalet Su Gibi Akacak'* : Adliyelerin Dünü, Bugünü ve Çağlayan Adliyesi

“Binalarımızı biz şekillendiririz, sonra onlar bizi şekillendirir.”
- Winston Churchill, 28 Ekim 1944**

Adliye, TDK sözlüğünde hukuk ve adalet işlerinin görüldüğü devlet kuruluşu olarak tanımlanıyor. Bu yazıda; adliye mekanlarının Türkiye ve Batı’daki evrimleşme süreçlerine, ülkemizde inşa edilen adliyelere dair tarihsel, bürokratik ve mimari tartışmalara değinilmeye çalışılacak ve bunların ışığında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi yapısı ele alınacaktır.

Yazıda; akademik çalışmalar, mimarlık disiplinine ait yayınlar ve açık basın kaynaklarından faydalanılmıştır.


(Taylor, 2013, s.477) Cean (Calvados) mahkemesi ve cezaevi.

Adliye’nin ortaya çıkışı ve ‘Hükümet Konağı’ 

Batı’da Adliyeler 

17. yüzyılın başından itibaren Kıta Avrupası ve ABD’de yargılamalar ve hukuki işlemler için hükümet binaları ve kamuya açık meydanlar kullanılıyordu. Ayrıca; kent ve kasaba merkezlerindeki hanlar, konaklar ve kiralık evler de yargılamalara ev sahipliği yapmaktaydı (Spaulding 2012).

17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Virginia kolonisindeki yerleşimlere hakim olan iki bina türü kiliseler ve adliyelerdi (Peters 1995). Kalıcı olacak şekilde tasarlanmayan bu adliyeler, çoğunlukla ahşap malzemenin kullanıldığı, duvarları olmayan ve direkler üzerinde ayakta tutulan, üstü kapalı alanlardı. Kolonilerin kalıcı hale gelmesi ve bir şehir mimarisinin belirginleşmeye başlamasıyla birlikte adliyeler; yolların kesişiminde bulunan, tuğla ve yerli malzemelerin kullanıldığı, kalın duvarlı, yüksek tavanlı, dikdörtgen veya T şeklinde plana sahip; döneme ait kaynaklarda “içerisinde havanın bile yerinden kıpırdayamadığı”, “hantal” olarak nitelendirilen, bünyesinde hapis ve kırbaç bölümlerini de barındıran kalıcı yapılara dönüştü (Peters 1995). Ayrıca, 17. yüzyılın sonundan itibaren Amerika’daki hemen her yeni adliye inşaatını yeni bir cezaevi inşaatlarının izlediğini not etmek gerekiyor (Riley 1942). 

Hükümet binaları dışında yargılamaların yapıldığı, yalnızca duruşma salonlarına sahip adliye yapıları ABD’de 18. yüzyıldan itibaren cezaevlerinin yanında konumlanmıştı.  Mahkemelerin idari işleri hükümet binalarında görülmeye devam etti. (McNamara 2004) Virginia’ya yerleşen kolonyalistler 17. yüzyılın sonuna doğru; idari nitelikli odalar, arşiv, jüri odaları, avukat odaları gibi hususi unsurları da barındıran adliyeleri hükümet binalarının yakınlarına inşa etmeye başladılar. (Lounsbury 2005). 

Fransa (1789) ve Amerika’daki (1776) ihtilallerden sonra meşruiyet zeminleri zarar gören devletlerin anayasallığı önemsemesi, Kıta Avrupası’nda adliyelerin hükümetten ve binalarından ayrı kurumsallaşmasını ve belirgin mimari formlara kavuşmasını tesis etmiştir. 19. yüzyılın başından itibaren şehirlerin kamusal alanlarında yüksek kaideler ve büyük basamaklar üzerinde yükselen, girişlerinde sütunlar ve revaklar bulunan; bünyesinde birden fazla duruşma salonu ve sadece profesyonellerin girebildiği ek odalar barındıran, -döneme ait kaynaklarda “Adalet Tapınağı” olarak da tabir edilen- üçüncü nesil neoklasik yapılar Avrupa şehirlerinde belirdi. “Yunan ve Roma sütun mimarisinin ‘sütun-lento’ [3] sistemine dayanan cephe sunumlarını taşıyan, her büyüklük ve türde binalar Berlin, Münih, St. Petersburg, Washington, D.C., Londra ve Paris’te tasarlandı. (Levine 2009)(…) Bunlar, çoğulcu ve demokratik bir toplumda özgürlük ve otoritenin nasıl bir araya getirileceği sorusuna, çeşitli soyutlamalara ve uzaklardaki vaatlere somut birer form giydirerek yanıt vermek için tasarlanmış ‘cephe sunumları’ idi.” (Spaulding 2012) Öte yandan, haşmetli adliye binalarının altın çağını bu yıllarda yaşaması, orta sınıf avukat ve mimarların hala oldukça kırılgan vaziyetteki sosyal statülerine, bu tip yapılar marifetiyle toplumsal bir onay ve güvence aramalarıyla ilişkilidir (McNamara 2004).

Osmanlı İmparatorluğu’nda Adliyeler

Osmanlı’da Tanzimat reformlarına dek iktidar, kendisini taşrada kurumlar ve binalar üzerinden değil, kişiler üzerinden cisimleştirmekteydi. 19. yüzyıla kadar; yönetim ve denetimden sorumlu kişiler olan mutasarrıf, muhassıl, defterdar ve kadı; işlerini ikamet ettikleri konaklarda görmekteydi. Maaş dışı başka gelir formlarının tahsis edildiği bu kişiler; yaşadıkları konaklarda faaliyet gösterir, kendi personellerini tutarlardı. (Ortaylı, 1984)

Tanzimat ve 1864 Vilayet Nizamnamesi sonrası ortaya çıkan yeni kurumsallaşmayla bütçe, kadrolaşma, memurlar arasında derecelenme gibi pratikler ortaya çıktı. Niteliklerini içinde ikamet eden kişilerden alan konakların yerini; dışında devlet arması bulunan ve yüksek merdivenler çıkılarak girilen; içinde adliye, zaptiye (polis) ve diğer kamu ofislerini barındıran, devletin doğrudan cisimleştiği ‘hükümet konağı’ yapısı aldı. Burada bulunan adliyelerde ceza ve ticaret davaları; değişik etnik ve dinsel gruplar için kurulan mahkemelerde görüldü. Şer’i mahkemeler bu yapıların dışında faaliyet gösterirdi (Ortaylı, 1984).


Adana Adalet Sarayı Proje Müsabakası, 1946

Cumhuriyet Dönemi

Adliyeleri hükümet konağı içinde hayal ve inşa etme pratiği Cumhuriyet’ten sonra da devam etti. Hükümet konağı dışında bir yapı içinde hizmet vermek üzere 1926’da inşa edilen ilk adliye Ankara Adliyesi oldu. Adliyeler, 1970’lere kadar genel itibariyle hükümet konakları içinde kaldı. 

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, Adalet Bakanlığı merkez ve taşrada pek çok adliye binası inşa etti. Adliye binası projeleri; Adliye Bakanlığı veya Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın (ATGV) düzenlediği ihaleler veya mimarlık yarışmaları yoluyla seçiliyor. 

Özel mimarlık bürolarının bulunmadığı (Tanyeli 1999) bir dönemde Cumhuriyet mimarlığının formlarının gelişip işlevlerinin belirlendiği (Batur,2007) 1930 – 1940 yılları arasında Mimar dergisi etrafında toplanan mimarların mesleki meşruiyet mücadelelerinin Türkiye’de kamu binalarının mimarlık yarışmasıyla projelendirilmesi pratiğinin yaygınlaşmasına katkısı büyük. Yarışmayla inşa edilecek olan yapıların tasarımı, esasları 1952’den itibaren bakanlıklar tarafından çıkarılan yarışma yönetmeliğinde tanımlanan ve devlet birimlerinin katı kurallarını (Atalay Eylül 2003) içeren “şartname”ler çerçevesinde düzenlenen projelere göre şekilleniyor. 


(Keskin, 2007)

1949’da İstanbul Sultanahmet, 1973’te Ankara Sıhhiye, 1983’te Antalya, 1986’da Bursa ve 1990’te İstanbul Bakırköy (Surdışı) Adliyeleri için herkesin katılımına açık ulusal proje yarışmaları düzenlendi. Yarışmalar, açık veya “davetli” usullerle uygulandı.  Davet mektubuyla yarışma düzenleme uygulamasında içinde bulunduğumuz son yıllarda da gözle görülür bir artış söz konusu. 

Önceden Bayındırlık ve İskân Müdürlüklerince gerçekleştirilen adliye inşaatları, 1992’den beri Adalet Bakanlığı’nın Teknik İşler Daire Başkanlığı tarafından kararlaştırılıyor .

Çağlayan Adliyesi

2000’lerin ikinci yarısından sonra Türkiye’de yeni adliye binası inşaatlarına hız verildi. Şehir merkezlerindeki adliye inşaat projelerinde tercih edilen temel tarz, ilçe adliyelerinin merkezi adliye binalarında toplanması oldu. Bu eğilim, 2009’da Bakanlar Kurulu tarafından benimsenen “Yargı Reformu Stratejisi” belgesinde “Birbirine yakın ve iş sayısı az olan adliyelerin yakın adliyelerle birleştirilmesi için çalışmaların yapılması” ifadeleriyle yer aldı. 2012’de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile Türkiye’deki 102 adliye başka adliyelerle birleştirildi.


© Fırat Doğan/Uluslararası Af Örgütü Türkiye

Bu bağlamda, İstanbul’daki -Bakırköy ve Kartal adliyeleriyle birlikte- üç “büyük adliye”den biri olan Çağlayan Adliyesi ATGV’nin 2005 yılında düzenlediği “İstanbul Avrupa Yakası Adalet Sarayı” projesi yarışmasıyla şekillendi. İhalesi 237 milyon 960 bin TL [2] sözleşme bedeli ile 2007’de yapıldı. “Avrupa’nın en büyük adliyesi” olduğu ifade edilen yapının 2011’de kamunun kullanımına sunulmasıyla, Avrupa yakasındaki 11 binaya dağılan adliyeler Çağlayan’da birleştirilmiş oldu.

Teknik Özellikler:

Adliye binası, dört ila 19 kattan oluşan yeknesak bir yapı içerisindeki altı ana bloktan meydana geliyor. Dört ana kapıdan girilebilen yapının içerisinde 326 duruşma salonu, 267 savcı odası, bir adet büyük konferans salonu ve dört küçük seminer salonu, 73 asansör, 48 yürüyen merdiven ve -4. kattan itibaren depo, nezarethane ve otopark bölümleri yer alıyor.

“Hukuk, Adalet İhtişam Demektir”

Yapıya çıplak gözle hangi açıdan bakılırsa bakılsın etrafındaki kentten uzak, çok yüksek, tek parçadan oluşan bir kütleden ibaret olduğu göze çarpıyor. Adliyenin önündeki 22 bin m2’lik alanın İstanbul’un yayalaştırılmış en büyük meydanı olduğu bilgisi basında yer almıştı. Adliye ile çevresindeki yapılar arasına geniş bir mesafe koyan bu meydanın, adliyenin insanla dolaysız temasını engelleyecek şekilde tasarlanmış olması, binanın adeta “haddini ve yaklaşabileceğin mesafeyi bil!” (İnan, 1984, s. 10) diye fısıldadığını düşündürüyor. Meydanın adliye sathının 30 metre uzağında, çoğu zaman bir TOMA aracının da beklediği bir polis barikatıyla katmanlandırılmış olması; çevresiyle kurduğu ilişki ve görüntüsüyle çağrıştırdığı ulaşılamazlık imgesini kuvvetlendiriyor.

Adliye yapılarının toplam kütlesi; içindeki mahkeme sayıları, bulundukları yargı çevresi, yıllık dava sayıları ve nüfus gibi faktörler ışığında mimari bir form kazanıyor. Şüphesiz İstanbul gibi yüksek nüfuslu ve canlı bir şehrin adliyesi olmanın gerektirdiği kütlenin hatırı sayılır bir büyüklükte olması kaçınılmaz. Ancak görünen o ki, kütle gereksinimi Türkiye’de diğer pek çok kamu yapısında adet olduğu üzere, Çağlayan örneğinde de tüm bu kütlenin tek parça halinde üst üste yığılıp büyük bir meydanın ortasına dikilivermesi olarak yorumlanmış. 


© Fırat Doğan/Uluslararası Af Örgütü Türkiye

Çağlayan Adliyesi’nin bir adliye olduğunu bir an için düşünmeden bina boş hayal edildiğinde; yapıyı bir hastane, hapishane, plaza veya otelden farklı düşünmek oldukça zor. 

Modern adliye yapılarının bünyesindeki birimlerin “hizmet çeşidine göre küçük kütlelere bölünerek, bireyin kendi işinin bulunduğu parçaya dahil olacağı, devasa bir yapı içinde kaybolmayacağı” (Ongun 2019) şekilde tasarlanması gerekmektedir.  

Yeknesak bir kütleden ibaret devasa yapıların, kullanıcılarda karmaşa ve düzensizlik hissi uyandırdığı ifade ediliyor. Türkiye’deki adliyelerin neredeyse hepsinde olduğu gibi, Çağlayan’da da yargılamanın üç kurucu unsurunun ikisi; hüküm makamını temsil eden mahkemeler ve iddia makamını temsil eden savcılık aynı bina içinde. Ağır ceza mahkemelerinin ön cephede konumlandırıldığı binanın yönetim işlerini binanın arka cephesindeki Abide-i Hürriyet Parkı’na bakan Başsavcılık birimi yürütüyor.

Tüm devlet binaları gibi adliyelerin de vatandaşları etkileme potansiyeli var. “Kamu binaları insanı canlandırabilir, yatıştırabilir ya da küçük hissettirebilir, daraltabilir. Mahkemeler ve adliyeler mekânsal düzenlemeleriyle muhataplarına prestij veya onur verebilir ya da onların itibarlarına zarar verebilir.” (Mulcahy 2011)  

Adliyenin inşa edildiği dönemin Adalet Bakanı, yeni adliyeler konusundaki muhayyilesini şöyle tarif etmişti: “Bugün yabancı bir heyet gelse, elinden tutup da 'burası da Türk yargısıdır' diye götürebileceğimiz ihtişamlı bir tek bina yok Hukuk, adalet ihtişam demektir. Adam ister suçlu ister başka türlü olsun kapıdan girerken önünü ilikleyip saygıyla bu binanın girişinden başlaması lazım.”

Gelinen noktada, yukarıdaki eleştiriler Bakanlığın 2019’daki Yargı Reformu Stratejisinde hedefleri arasında “Yeni hizmet binalarında mahkemeler ve Cumhuriyet savcılıklarının mekânsal olarak ayrılması” ve “çalışma verimliliğini artıracak bir anlayışla farklı tip ve büyüklükte projeler geliştirilmesi” ifadeleriyle kendine yer buldu. Ancak, faaliyet raporlarına göre Bakanlığın son 15 yılda, aralarında Çağlayan ve Kartal adliyeleri gibi rekor maliyetli yapıların da bulunduğu, çoğunluğu adliyelerden oluşan iki yüzden fazla bina inşa ettiği düşünüldüğünde, bu yapısal ve organizasyonel sorunların niçin daha önce düşünülmediği sorusu şimdilik cevapsız.

Batuhan Durmuş
Dava Gözlem Program Sorumlusu
Uluslararası Af Örgütü Türkiye

---

* 24 Şubat 2011. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili.
** Avam Kamarası, 28 Ekim 1943

Dipnotlar

1. bkz: Post-and-lintel system
2. Adliye Bakanlığı 2011 Faaliyet Raporu, sh 61
3. https://www.adalet.gov.tr/Bakanlik/FaaliyetRaporu/

Kaynakça

  • “Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu 2” içinde, 71, 92, 93, 100. İstanbul: Mimarlar Odası Yayınları, 2009.
  • Aslanoğlu, İnci, ve diğerleri. «“Söyleşi: Osmanlı’dan Bugüne Hükümet Konakları”.» Mimarlık Dergisi, 1984: 4-15.
  • Atalay, Süreyya. «Bir Örnek... İstanbul Adalet Sarayı Proje Yarışmaları.» TMMOB Ankara Şubesi Bülteni, Eylül 2003: 26.
  • 1925 – 1950 Döneminde Türkiye Mimarlığı: 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık içinde, yazan Afife Batur, 209-234. Tarih Vakfı Yayınları, 2007.
  • Birliği, Adalet Bakanlığı & Avrupa. Adliye Personeli El Kitabı. Ankara, 2013.
  • Keskin, Gül. Çağlayan ve Kartal'da Dev Adalet Sarayları. 17 3 2008. https://v3.arkඈtera.com/h26136-caglayan-ve-kartalda-dev-adalet-saraylarඈ.html.
  • Koca, Feray. «Muğla’da Osmanlıdan Cumhuriyete İdari Merkezin Sembolü: Hükümet Konakları.» (Mimarlar Odası) Mayıs 2016.
  • Levine, Neil. «Modern Architecture: Representation and Reality.» 76. 2009.
  • Lounsbury, Carl r. The Early Courthouses Of Virginia: An Architectural History,. University of Virginia Press, 2005.
  • McNamara, Martha. From Tavern to Courthouse: Architecture and Ritual in American Law 1658–1860. Johns Hopkins University Press, 2004.
  • Mulcahy, Linda. Legal Architecture: Justice, due process and the place of law içinde, 1. New York: Routledge, 2011.
  • Ongun, Oğuz. «Bir adalete erişim meselesi olarak adliye mimarisi: Çağlayan Adliyesi örneğ.» YÖK. 2019. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=4J_FzTwlrMCH4qBROpXPHyj8jlDPqz9iNOVQxZo5XEYPqmnM95G9wQvC3nw_38ap.
  • Peters, John & Margaret. «Virginia's Historic Courthouses.» 5. Hong Kong: University Press of Virginia, 1995.
  • Riley, Edward M. «The Colonial Courthouses of York County, Virginia.» The William and Mary Quarterly, 1942: 11-13.
  • Sağlam, Hakan. «MİMARLIK VE İKTİDAR: Günümüz Adalet Sarayları Üzerine Bir Sorgulama.» Mimarlık, 2013.
  • Sayar, Yasemin. «Türkiye’de Mimari Proje Yarışmaları 1930-2000: Bir Değerlendirme.» Mimarlık, Kasım-Aralık 2014.
  • Spaulding, Norman W. «The Enclosure of Justice: Courthouse Architecture,.» Yale Journal of Law & the Humanities, 2012.
  • 1950’lerden Bu Yana Mimari Paradigmaların Değişimi ve Reel Mimarlık içinde, yazan Uğur Tanyeli, 235-254. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları,, 1999.
  • Topraklı, Yağmur. «Turkey Court Management System Compliant Courthouse Design: The Case Of Ordu Annex Courthouse Building.» Social Science Studies Journal, 2019: 4928.
  • Yıldırım, Hüseyin. «"Adalet Bakanlığı Yargı Reformu.» "ADALET BAKANLIĞI YARGI REFORMU STRATEJİSİ" BELGESİ GÖLGESİNDE YARGI REFORMU. Ankara: Türkiye Barolar Birliği, tarih yok. 278.