Hayri Demir Davası

Gazeteci Hayri Demir'in evinde bulunan üç kitap,  sosyal medya paylaşımları, kişisel internet sitesindeki yazıları ve 2015 yılında Suriye'de gerçekleştirdiği gazetecilik faaliyetleri hakkında "terör örgütü propagandası" ve "terör örgütü üyeliği" suçlamalarıyla bir iddianame düzenlendi.

[SCROLL DOWN FOR ENGLISH]

Gazeteci Hayri Demir hakkında “terör örgütüne üye olma” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarını ihtiva eden 16/05/2019 tarihli iddianame Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 

Arka Plan Bilgisi 

Ankara’da yaşayan gazeteci Hayri Demir’in evine 28/02/2016’da hırsız girdi.  Demir’in şikâyeti üzerine akşam 20:00 sularında eve gelen Olay Yeri İnceleme ekipleri evde inceleme yaptı. Hırsızlık olayına ilişkin soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “daimi arama kararı” çıkartılsa da soruşturmada herhangi ilerleme sağlanamadı. 

Demir’in beyanına göre, evden sadece fotoğraf makinesi ve 2 SD kartı çalındı. Çalınan SD kartlar PYD ile IŞİD arasında yaşanan çatışmalar ile ilgili 2015 yılında Suriye’de gerçekleştirilmiş röportajları ve görselleri içeriyordu. 

Gözaltı 

Hırsızlık olayından bir yıl sonra 16/03/2017’de Demir gözaltına alındı. Sekiz günlük gözaltı sürecini Ankara’da bir spor salonunda, haklarında muhtelif terör soruşturmalarından işlem yapılmış 150’yi aşkın kişiyle birlikte geçirdi. 

Soruşturma ve Dava Süreci  

Hırsızlık olayından 26 ay sonra düzenlenen iddianameye göre, hırsızlık olayının ertesi günü kartları “sokakta bulduğunu” bulduğunu beyan eden bir şahıs “kartların içerisinde ne olduğunu merak edip” kart içeriklerini “evde izledi.” Kartlarda suç unsurları bulunduğuna kanaat getiren şahıs, Esat Polis Merkezi Amirliği’nde “tanıdığı polis memuruna bu malzemeleri teslim etmek amacıyla gittiğinde,” yolda tanıdığı polisle karşılaştı. Kartların bu polise elden teslim edilmesiyle soruşturma başlamış oldu. 

Düzenlenen iddianamede Demir’in sosyal medya hesabına ait 12 görsel, kişisel internet sitesindeki yazıları ve bahsi geçen SD karttaki -Suriye’nin kuzeyinde kaydedilmiş- görüntüler suçun maddi unsurları olarak yer alıyor. 

Dava dosyasında, 2 SD kartın kolluk birimlerine nasıl ulaştığına dair 2 farklı anlatı mevcut. Bunlardan birinde, “yaşı küçük iki çocuğun yol kenarında hafıza kartı buldukları ve sahibini bilmediklerini beyanla (kartların) görevlilere teslim edildiği” belirtiliyor.  Diğerindeyse, kartların polise teslimi sırasında çocukların olmadığı, “okul çıkış saati olması dolayısıyla yakınımda bulunan yaşı küçük çocukların benimle birlikte hafıza kartlarını bulmuş olabileceği değerlendirilmiştir.” ifadelerine yer verilmiş. 

_______________________________________

Hayri Demir Trial

The indictment dated 16 May 2019, charging journalist Hayri Demir with “membership to a terrorist organization” and "making propoganda for a terrorist organization" was accepted by Ankara 15th Heavy Penal Court.

Background Information

A thief broke in Hayri Demir’s house in Ankara on 28 February 2016. Upon Demir’s complaint, a Crime Scene Investigation team came around 8 p.m. to his flat to search and collect the pieces of evidence. Despite the “permanent search warrant,” issued by the Office of the Chief Prosecutor, there has been no progress in the investigation.

According to Demir’s account, only his camera and two SD Cards were stolen from the house. The stolen cards contained interviews and other visuals related to the battles between the Democratic Unity Party (PYD) and the Islamic State (ISIS) which had been recorded in Syria in 2015.

Detention

A year after the incidence of theft, Demir was detained on 16 March 2017. He spent 8 days in detention with over 150 other suspects who were under investigation for several terror-related charges.

Investigation and Prosecution Process

According to the indictment which was prepared 26 months after the theft, a third person who stated that “he had found the cards on the street and got curious about their contents” watched them “in his house.” Having been convinced that the contents constituted a crime, he got on the way to Esat Police Station “to deliver these objects to the police officer that he personally knew” when he came across that police on the way. Upon delivery of the cards, the investigation began.

In the indictment, 12 visuals from Demir’s social media account, articles from his personal web page and the tapes which were filmed in the north of Syria are referred as the material elements of the crime.

There are two different narratives in the case file over how these two SDs reached to the law enforcement officers. According to the first, “two underaged children found a memory card and, stating they didn’t know the owner, (cards) were submitted to the officers.” In the second, which points that there were no children during the delivery, it is stated that “because it was departure time from schools, the underaged children around might possibly have found the memory cards with me.”

 

 

2. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olma” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı davanın 2. duruşması, soruşturmanın başlamasının 45. ayında, 23 Ekim 2019'da Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.  

Duruşma, 10.30’da vaktinde başladı. 

Katılımcılar 

Duruşmayı Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Sendikası ve muhtelif gözlemciler izledi. Sanık Hayri Demir ve müdafi avukatı Gulan Çağın Kaleli de davada hazır bulundular. 

Sanık Savunması 

Sözlerine davayı izlemeye gelen meslektaşlarına ve avukatlarına teşekkür ederek başlayan Demir, görülmekte olan davada gazetecilik mesleğini icra ettiği için yargılandığını belirtti. Dosyada mutat “gazetecilik faaliyetleri dışında delil olmamasına” işaret etti. 

Gazeteciyi “kamuoyu oluşturan, taraf olmayan ve siyasi sorumluluk etrafında mesleğini yerine getiren kişi” olarak tanımlayan Demir; “bir yerde bir olay olduğunda buraya herkes gidemez, gazeteci gider” diyerek belirtilen tarihte Suriye’de bulunmasını habercilik kaygılarıyla açıkladı. 

Demir’in sözünü kesen mahkeme heyeti başkanı, ondan üzerine atılı eylemlere dair savunma yapmasını istedi. 

Demir, dosyanın bütünü itibariyle bir “kumpas dosyası olarak önünde durduğunu” vurguladı. Soruşturmanın başlamasına sebep olan ve Şubat 2016'da ikamet ettiği evde gerçekleşen hırsızlık olayına ilişkin bazı noktalara dikkat çekti. Evine giren hırsızın, çekmecenin içindeki kumbaraya bile dokunmadan sadece fotoğraf makinasını almış olmasındaki tuhaflığı vurguladı. Tutanaklarda ilgili SD kartların nasıl edinildiğine dair 3 farklı beyan olmasının bir çelişkiye işaret ettiğini ileri sürdü. Savunmasını yapabilmesi için dijital materyallerin bir örneğinin kendisine verilmesini talep etti. 

Soruşturmanın, gerçekleşen hırsızlık olayının hemen ertesi günü emniyete teslim edilen ancak tutanaklara göre tam olarak nasıl teslim edildiği belli olmayan çalıntı hafıza kartıyla başladığına dikkat çekti.   

Demir, iddianameye mesnet teşkil eden 12 sosyal medya paylaşımına dair atılı suçlamalara tek tek cevap verdi. İddianamedeki suçlamaların ilgili paylaşımlarla birlikte ana kaynağını teşkil eden SD kart içindeki görüntüler için de “bana ait olmayan konuşmalar, iddianamede bana aitmiş gibi yazılmış” dedi. 

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarihli Deniz Yücel kararını hatırlatan Demir, örgüt üyeleriyle yaptığı görüşmelerin gazetecilik faaliyeti olduğunu ifade etti. 

İfade ve basın hürriyeti konularında AİHM’de en çok mahkum olan ülke olduğumuzu belirten Demir, “biz mesleğimizi icra etmek için burada olmalıyken, mesleğimizi savunmak için şu an burada mesai yapıyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

 

Müdafi Avukat Savunması 

Avukat Gulan Çağın Kaleli davanın hukuka aykırı elde edilen deliller ve değişen konjonktürün etkisi olmak üzere 2 temele dayandığını belirtti.  

Delillerin adli birimlere nasıl ulaştığına dair dosyada bulunan 3 farklı anlatıyı ayrıntılarıyla ele alan Kaleli, delil tesliminin hukuki olabilmesi için delilleri hangi kolluk teslim aldıysa o kolluğa dair teslim tesellüm tutanağının dosyada bulunması gerektiğini ifade etti.  

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda lehte ve aleyhte delillerin toplanması gerektiği açıkça belirtilmesine rağmen, iddia makamının mevcut davada buna uymadığını ileri sürdü. 

Dava konusu suçlamaların konjonktürelliğini; İçişleri Bakanlığı, Yargıtay ve diğer mahkemelerin muhtelif kararlarıyla örneklendirdi. Yargıda yeknesaklığın oluşabilmesi için lehteki diğer mahkeme kararlarının dikkate alınması gerektiğini söyledi. 

Delillerin adli birimlere nasıl ulaştığına dair; dosyada bulunan 3 farklı anlatıyı ayrıntılarıyla ele alan Kaleli, delil tesliminin hukuki olabilmesi için delilleri hangi kolluk teslim aldıysa o kolluğa dair teslim tesellüm tutanağının dosyada bulunması gerektiğini ifade etti. 

Ara Karar 

Mahkeme heyeti; ilgili hafıza kartlarının bir dijital kopyasının savunmalarını yapabilmeleri için savunma makamına verilmesine, sanığa ait materyallerin iadesine ve davanın bir sonraki duruşmasının 23 Ocak 2020 saat 11:00'da görülmesine karar verdi. 

 

 

1. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olma” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 24 Eylül 2019’da görüldü.

Duruşmaya sadece Hayri Demir katıldı.

İddianamenin kabulü kararının okunmasının ardından söz alan Demir, avukatının mazeret dilekçesi verdiğini, savunmasını avukatının nezaretinde yapmak istediğini ifade etti.

Mahkeme heyeti Demir’in talebini kabul edip duruşmayı 23 Kasım 2019 saat 10:30’a erteledi.

3. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olma” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı davanın 3. duruşması, 23 Ocak 2020'de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.  Duruşma 1 saat 25 dk geç başladı.

Demir Sanık Kürsüsünde

Kürsüye gelen Hayri Demir, savunmasında şunları söyledi:

“Geçen duruşmada görüntülerin bir kopyasının tarafıma verilmesini istemiştim. Bunlar celse arasında tarafıma verildi. Çünkü, diğer celsede de dediğim gibi, görüntülerde bana ait olmayan deşifreler var. Özellikle buna dikkat çekmek için görüntülerin karşılaştırmasının bir kısmını yaptım.

Örneğin, (Demir’e ait olduğu iddia edilen deşifreleri içeren) araştırma tutanağında 33. sayfada 09:11 görüntü dökümünde ‘bizi çekme, silahımız’ yok ifadeleri dikkat çekmek amacıyla boldlanmış (kalın punto ile yazılmış). Bu ifadeler bana ait değil. Tutanakta bunun gibi çok sayıda ifade var. Bunlar benim ifadelerimmiş gibi araştırma tutanağına konulmuş. Ondan bir önceki tutanakta da bunun gibi bana ait olmayan ifadeler var. Bunları uzatmak mümkün, böyle başka ifadeler de var. Ben bunları kabul etmiyorum.

Evet, benim çektiğim ve konuştuğum ifadeler var. Yaklaşık 50 görüntünün deşifresi var orada. Deşifresi yapılanlar arasından, hepsini okumayacağım ama bir tanesini okuyayım. Bakarsanız hepsi aynı mahiyette.”

Demir, tutanakta alıntılanan, kendisine ait haber anonsunu okuduktan sonra:

“50 görüntünün tamamı neredeyse bu mahiyette görüntüler. Bunu neden okumak istedim? Çünkü izlerseniz siz de göreceksiniz… Elimde mikrofon var ve ben anons geçiyorum.

Bugün mesela burada bir olay olduğu zaman, eğer ki görüntülü bir haber odasında çalışıyorsam ya da bir televizyon kanalında çalışıyorsam; gazeteci olarak okurumu temsilen orada bulunuyorsam, mikrofondan anons çekerim. Bu, gazeteciliğin olmazsa olmazıdır. Orada da (durum) aynı şekilde. Bunu kime gösterirseniz gösterin, zaten birazdan haberleri de sunacağım, bunlar bir haber metninde olabilecek ayrıntılardır. O bölgede ne yaşanıyorsa, nasıl bir olay vuku bulmuşsa, o vakanın ayrıntıları nelerdir, belli kurallar etrafında…”

Hakim, Demir’in sözünü ilk kez kesti:

“Tamam. Gazetecilik konusunda mahkemenin bilgisi var. Ayrıntıya girmeden. Evet?”

Mikrofona yaklaşan Demir:

“Devam ediyorum… Mesela deşifrelerden sonra da şöyle deniliyor. IŞİD örgüt mensuplarından ele geçirilen köyde yaşananları Kürtçe lehçesi ile anlattıklarının yer aldığı notu düşülmüş görüntülerden sonra. Ama bu görüntülerin neresinin suç unsuru olduğu ya da neden suç unsuru olarak değerlendirildiğine, dosyaya konulduğuna dair tek bir şey yok. Çünkü zaten hepsi haber mahiyetinde çekilmiş.

Bir başka husus var. Mesela orada yaptığım 3 röportaj var. Bunlardaki isimler de konulmuş. O röportajları yaptığım kişilerden birisi Türkmen bir komutan. O dönem Demokratik Suriye Güçleri’nin komutanı olan Talal Ali Silo diye birisi. Tutanağa da geçsin diye belirteyim.”

 

Dosyadaki araştırma raporunun ilgili sayfasına okumaya başlayan Demir, ismi geçen komutanın sözlerinin Kürtçe olması nedeniyle çözümünün yapılamadığı ibaresini okudu. Açıklamaya devam etti:

“Aslında bu, çözümün üstünkörü bir biçimde hazırlandığını gösteriyor. Çünkü söz konusu şahıs Arapça konuşuyor. Kürtçe de konuşmuyor.  O bölgede o gün yaşanan gelişmelere dair bir basın açıklaması yapıyor. Ben de mikrofon uzatmışım. Açıklamalarını alıyorum. Haber mahiyetinde takip ediyorum ama, konuşması Kürtçe bile değil. Arapça. Hatta Kürtçe bilmiyor. Arapça biliyor. Ama buna rağmen Kürtçe olarak yazılmış.

Bu bölgesel ayrıntıları neden söylemek istiyorum? Çünkü öyle bir dosya öyle bir şekilde hazırlanmış ki tamamen gazetecilik faaliyetleri üzerine. Siz diyorsunuz, evet, mahkemenin gazetecilik konusunda bilgisi var. Ama ben bunları savunmak, bunları dile getirmek zorundayım. Çünkü dosyada başka bir şey yok. Soruşturma 2016’da başlatılıyor. Ben 2017’de gözaltına alınıyorum. Bu süre içerisinde yaptığım yüzlerce haber var ama hiçbir şey dosyaya konulmamış. Ne bir telefon dinleme tutanağı ne de farklı bir şey var. Tamamen haberler, yaptığım röportajlar ve yaptığım paylaşımlar.

Şimdi bu Talal Silo denilen, yani yaptığı açıklamalar dosyaya konulan kişinin kim olduğunu söyledim. Bu kişi Türkiye’de. 16 Kasım 2017’de Türkiye’de olduğu ortaya çıktı. Hala da Türkiye’de ailesi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Türkiye’ye iltica etmedi ama Türkiye’nin kontrolü altında yaşıyor. Bunun bilgisi haberlerde de var. Şöyle bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum….”

Hakim, sesini yükselterek Demir’in sözünü kesti:

“Yahu Talal Silo’nun Türkiye’de yaşayıp yaşamamasının senin savunmanla ne alakası var, sana isnad edilen suçla?”

Demir sözüne devam etmek istedi:

“Ama bir saniye… Suçlanıyorum. Devamına geleceğim…”

Hakim yine araya girdi:

“Tamam Türkiye’de yaşıyor?”

Demir devam etti:

“Aynı şahsın Kasım 2017’de Türkiye’de olduğu ortaya çıkıyor. 8 Aralık 2017’de Türkiye güvenlik yetkililerinin de huzurunda Reuters ve Anadolu Ajansı bununla röportaj yapıyor. “

Hakim:

“E tamam, evet…”

Demir:

“Buraya bağlayacağım çünkü ben. Yapılan röportaj her tarafta yayımlandı. Nedense bu röportaja soruşturma açılmıyor ama ben burada bu suçla yargılanıyorum. Bu yüzden de…”

Hakim:

“Anladım… Talal Silo’yla röportaj yapmak suç değildir diyorsun. Zaten Türkiye’de yaptılar diyorsun.”

Demir savunmasını sürdürürken elindeki haberleri heyete gösterdi:

“Özellikle şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Söz konusu görüntüler Aralık 2016 tarihinde dosyaya konmuş. O günlerde çektiğim fotoğraflar, görüntüler, ki dosyada da mevcut, mahkemenize sunmak istiyorum. Mesela Ensonhaber sitesinden -Türkiye’nin en çok okunan haber sitelerinden birisi- 2 fotoğraf, Star Gazetesi, Evrensel Gazetesi, Hürriyet Gazetesi – yani Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden birisi, Yeni Şafak Gazetesi. Bu 18 çıktıyı mahkemeye sunmak istiyorum. Buradaki haberler ve fotoğraflar tamamen benim o günlerde çektiğim ve çeşitli medya organlarının kullandığı görüntü ve fotoğraflar. Karşılaştırabilirsiniz de. Hatta bazılarında ben haber kaynağı, yani bölgedeki muhabir olarak gösteriliyorum.”

Demir, tutanaklara geçmesini istediği haberleri okumak üzere elindeki kağıtları karıştırmaya başladı. 10 saniyelik sessizliğin ardından hakim, “Bulduğun zaman okursun haydi bakalım” diyerek Demir’i ihtar etti.

Demir, o dönem onlarca gazetecinin bulunduğu ve “alternatif medyada da”an” bir bölgede bir gazeteci olarak bulunmasının bir habercilik faaliyeti olduğunu ifade edip, elindeki haberlerden bir alıntı yaptı: “ayrıca bölgedeki gelişmeleri takip etmek için Dicle Haber Ajansı muhabiri Hayri Demir’i twitterdan takip edebilirsiniz.”

Heyet başkanı hakim, “Tamam. Toparlayalım şimdi. Anladık.” diyerek bir kez daha Demir’in sözünü kesti. Demir devam etti:

“Aslında bu dosyanın hazırlanmasının, tırnak içinde, bir intikam şeyi var demek istiyorum. Benim bulunduğum bölge Türkiye tarafından, hatta dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından, Türkiye’nin kırmızı çizgisi ilan edilmişti. Bu açıdan herkesin gözü oradaydı. Ben de gazeteci olarak orada bulunuyordum.

Nedense deşifreler (video kayıtlarının çözümü) yapılırken özellikle bu konu üzerinde durulmuş. Sanki ben orada kırmızı çizgiyi geçerken bilmem ne yapmışım diye. Ama bu, haberlerde bahsedilirken, mesela Hürriyet’in haberinde bile o bölgeden bahsedilirken kırmızı çizgi ilan ediliyor. Kaldı ki Davutoğlu’nun 26 Aralık günü Belgrad’da yurt dışı programı vardı. Orada bu konu kendilerine soruldu. Kürtler Fırat’ın batısına geçti mi diye soruldu gazeteciler tarafından. Kendisi ‘Hayır, Kürt unsurlar geçmedi. Bizim aldığımız bilgiye göre koalisyon güçleriyle ortak hareket eden yerel güçler, Arap unsurlarının da olduğu yerel güçler geçti’ dedi. Ama gelin görün ki, üzerinden süre geçtikten sonra benim orada olmam, benim Demokratik Suriye güçlerini takip etmem ya da oradaki yerel unsurları takip etmem… Ki biz Demokratik Suriye Güçleri’nden bahsediyoruz. İddianameye de öyle girmiş. Ama Türkiye’de….”

Heyet başkanı Demir’in bir kez daha sözünü kesti:

“Şimdi bak Hayri Demir. Siyasi savunma yapmayı arzu edebilirsin, tamam mı? Bizim mahkemeler siyasetin yapıldığı yerler değil. Senin siyasi görüşün, düşüncen, başka şeylerin… Hükümeti beğenirsin beğenmezsin. Herkesin kendi özgür iradeleri… Biz iddianame içeriğindeki anlatımla beraber insanları yargılıyoruz. Suç unsuru olup olmadığına bakıyoruz. Anlaşıldı mı? Dolayısıyla, sana dijital materyalleri teslim ettik. Bunları inceledin. Hangisi sana ait değil, veya raporlamada bunların yansıtılıp yansıtılmadığı gerekçesiyle sana söz hakkı verdim. Burada siyasi savunma yapacaksan dosyamızın esasıyla irtibatlı olmadığı gerekçesiyle savunmanı sonlandırırım. Tamam mı? Suçlamalara yönelik cevap vereceksen seni dinleyeceğiz. Yoksa dinlemeyeceğiz. Evet buyur.”

Demir yanıt verdi:

“Sayın heyet, burada siyasi savunma değil, burada Demokratik Suriye Güçleri’nin… burada benim dosyamda görülüyor, konulmuş… Ben de diyorum ki, Demokratik Suriye Güçleri’nin terör örgütü olduğuna dair bir karar var mı yok mu? Bunu söylemek istiyorum.”

Heyet başkanı araya girerek, “Tamam bunu söyle. Biz sana bir şey demiyoruz onları niye söylüyorsun diye. Ama olayı sana isnat edilen suçlamadan alıp başka bir boyuta getiriyorsun.” dedi.

Bunun üzerine Demir’in avukatı Nuray Özdoğan söze girdi: “O dönem, suçlama konusu olan, takip ettiği söz konusu örgüte dair….”

Hakim devam etti: “Avukat hanım size söz hakkı verdiğimde siz de suçlamalara yönelik sınırsızca savunma yapabilirsiniz. Biz kimsenin savunmasını kesmiyoruz. Savunma, dosyanın esasıyla alakalı bir şeydir. Tamam mı?” Avukatın açıklamaya devam etmesi ve karşılıklı bir diyalog oluşması üzerine hakim ekledi: “Evet devam edelim, buyur. Avukat hanım karşılıklı konuşmayalım lütfen. Siz devam edin savunmanıza.”

Demir savunmasını sürdürdü: “Dosyanın dışında herhangi siyasi savunma yapmıyorum. Ben orada bana isnat edilen suçların perde arkasını açmak zorundayım. O günün konjonktürünü, o günün siyasi atmosferini, o gün neler yaşandığını ben belirtmeden, orada neden bulunduğumu ya da oradaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğini ben belirtmek zorundayım. Bir bütün olarak ele almak zorundayım…”

Hakim araya girdi: “Savunmanın özü hakkında suçlamalara yönelik cevap verecekseniz dinliyoruz sizi. Vermeyecekseniz yargılamaya devam edeceğiz. Susma hakkınızı kullanmış kabul edeceğiz. Buyrun.”

Demir devam etti:

“Susma hakkımı kullanmıyorum da suçlamalara…”

Hakim:

“Suçlamalara cevap verecekseniz cevap verin. Vermeyecekseniz…”

Savunmasına devam eden Hayri Demir, kişisel web sitesinden “sadece başlıkları alınan” bazı yazıların yargılama dosyasına ve iddianameye dahil edildiğini, ancak aynı yazılar nedeniyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde zaten yargılandığını ve basın kanunu kapsamında bu davalar için düşme kararı verildiğini söyledi. İlgili yargılamaların esas numaralarını mahkeme heyetiyle paylaştı. Demir, halihazırda yargılandığı dosyaya eklenen yazıların sadece başlıklarının dosyaya eklenip içeriklerinin konmamış olmasında bir art niyet söz konusu olduğunu belirtti. Başlıklardaki ifadelerin röportaj yaptığı kişilere ait olduğunu; ancak, bunların araştırma tutanağına kendi görüşleriymiş gibi geçirildiğini söyledi

Avukatın Savunması

Demir’in savunmasını bitirmesinin ardından, avukatı Nuray Özdoğan söz aldı.

Özdoğan, dosyada bulunan soruşturma aşamasındaki tutanakların tamamına, hukuka uygun tutulmadıkları gerekçesiyle itirazları olduğunu ve bu konuya dair daha sonra ayrıntılı beyanda bulunacaklarını ifade ederek sözlerine başladı, ekledi:

“Ayrıca, dosyada müvekkilim için yargılama konusu olan olay haber takibi olup, takip ettiği haberler zaten siyasi ve askeri bir operasyonun yürüdüğü bir bölgeye dair olduğu için, buna dair verdiği beyanlarda geçerli kavramlar, aynı soruşturma aşamasında olduğu gibi, tarafınızca siyasi savunma olarak beyan edilmesini doğru bulmuyoruz. Çünkü takip ettiği haber alanı zaten siyasi ve askeri bir operasyonun bulunduğu alan. Dolayısıyla kullandığı kavramlar nedeniyle burada duruşma salonunda da suçlanıyor olması, aslında soruşturma sürecindeki hukuksuzluğun kovuşturma sürecinde de devam ettiğini gösteriyor.

Yargılamanın devam etmesini Anayasa’nın 28. Maddesinin ihlalinin de devam etmesi anlamına geldiğini de söylüyoruz mahkemenize.

Dosyadaki eksiklikler giderildikten sonra diğer delillere dair ayrıntılı beyanda bulunacağız.”

Ara Karar

Mahkeme heyeti:

  1. Demir’in ikamet ettiği evden 2016’da çalındığını beyan ettiği ve iddianameye konu teşkil eden SD kartlara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2016’da başlatılan soruşturmanın akıbetinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmak sorulmasına,
  2. Demir’in daha önce yargılandığını belirttiği 2 davanın gerekçeli karar ve iddianamelerinin İstanbul 14. Ağır Ceza mahkemesi ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenmesine,

Karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması 28 Nisan 2020 saat 09:00’da görülecek.

11. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 11. duruşması, 19 Nisan 2022’de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 

İzleyiciler
Duruşmayı aralarında P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) gözlemcilerinin de bulunduğu dokuz kişi izledi.

Yargılama
Duruşmada gazeteci Hayri Demir ve avukatı Nuray Özdoğan hazır bulundu.

Hayri Demir, hukuk dışı yöntemlerle elde edilen delillerle ve gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığını ifade etti. Evinden çalınan SD kartı kolluk kuvvetlerine teslim eden kişinin güvenlik görevlisi (jandarma) olduğu yönünde bilgiler bulunduğunu ifade eden Demir, bu kişinin mahkemede tanık olarak dinlenmesini ve SD kart üzerinde bulunan parmak iziyle bu kişinin parmak izinin karşılaştırılmasını talep etti.

Demir’in avukatı, dosyada bulunan delilin ‘hırsızlık’ yoluyla elde edildiğini vurguladı. Bu delilin soruşturma ve kovuşturma kapsamında bir delil olamayacağını, delil bütünlüğünün bozulmuş olduğunu söyledi. Delil olarak sunulan argümanların, basın faaliyeti kapsamında olduğunu ifade ettiği sırada, heyet başkanı hakim bu beyanları daha önce de dile getirdiği gerekçesiyle avukatın sözünü kesti. Avukatın sözünü bir kez daha kesen hakim, avukattan beyanlarını “toparlamasını” istedi.

Talepleri istenen cumhuriyet savcısı; Demir’e, dosyaya yeni giren delillere ilişkin savunma yapması için süre verilmesini, dosyadaki deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etti. Demir’in mahkemede tanık olarak dinlenmesini istediği kişinin, dinlenme talebinin reddini istedi. Gerekçe olarak, “yargılamanın esasına etkisi olmayacağı” görüşünü aktardı.

Karar
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi;

(1) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dijital materyallerin gönderilmesi için yazılan ve henüz cevap gelmeyen müzekkerenin tekrar yazımına, 10 gün içinde cevap verilmemesi halinde ilgili görevliler hakkında “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla suç duyurusunda bulunacağının ihtar edilmesine,

(2) cevap gelmesi halinde dijital materyallerin bilirkişiye gönderilmesine,

(3) Hayri Demir hakkında beyanları bulunan H.Ş.’nin tanık olarak dinlenmesine,

(4) Demir’in, parmak izinin SD kart üzerindeki parmak iziyle kıyaslanmasını ve mahkemede dinlenmesini talep ettiğini talep ettiği kişi hakkındaki talebinin, Demir’e isnat olunan eylemin “silahlı terör örgütü üyeliği suçu olması” ve “dosyaya esaslı bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle” reddine karar verdi.

Davanın 12. duruşması 29 Haziran 2022 saat 9.45’te görülecek.

12. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 12. duruşması, 29 Haziran 2022’de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı Alman Büyükelçiliği temsilcileri ve Türkiye Gazeteciler Sendikası izledi.

Yargılama
Duruşmada, Adana F Tipi Cezaevi’nde “tutuklu ve hükümlü” olarak bulunan bir kişi, SEGBİS üzerinden tanık olarak dinlendi.

Heyet başkanı hakim tanığa Demir’i tanıyıp tanımadığını sordu. Tanık, “Şahsı hatırladım da ne ifade verdiğimi hatırlamıyorum. Çok fazla ifade verdim” dedi. İfadesinin hatırlatılmasının ardından “Hayri Demir olarak bilirim. Kamışlı bölgesinde gördüm. DİHA (Dicle Haber Ajansı) için haber yapmıştır. Teşrin barajında yürütülen silahlı çatışma sırasında DİHA’ya bağlı haber elemanı olarak tanıdım. Bildiğim kadarıyla disiplinsiz hareketleri nedeniyle görevine son verilmiştir.” dedi. Hakim tanığa disiplinsiz hareket diyerek neyi kastettiğini sordu. Tanık hatırlamadığını söyledi.

Mahkeme başkanı, tanığa soru sorması için sözü Hayri Demir’e verdi. Demir, tanığa hangi tarih aralığında Suriye’de bulunduğunu sordu. Tanık 2018’den 2021’in sonuna kadar Suriye’de bulunduğunu söyledi.

Hayri Demir, tanığın başkasına ait beyanı kendi beyanıymış gibi okuduğunu söyledi. Tanığın Suriye’de bulunduğu tarihte kendisinin Suriye’de bulunmadığını vurguladı. “Sizin okuduğunuz beyan başka bir suçtan yargılanan H*** D***’ın beyanının aynısıdır” dediği sırada hakim, Demir’in sözünü kesti. Demir’e yeniden söz verdi. Demir’in tanığın beyanları hakkında söyleyeceklerinin dosyaya girmesini istediği sırada hakim Demir’in yeniden kesti. “Yazdık. Tekrarlayıp durma.” dedi. Sözü Demir’e verdi. Demir soruşturma süreci ve devam etmekte olan yargılama sürecinin uzadığını söylemek üzere cümlesine başladı. Ancak Hakim, Demir’in sözünü yeniden kesti.

Demir, hakkında yalan beyanda bulunduğunu ifade ettiği tanık hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.

Savcı, mahkemeden bilirkişi raporunun beklenmesini, tanık H.Ş.’nin beyanının yeniden alınmasını, tanık hakkındaki suç duyurusu talebinin yargılamanın sonunda değerlendirilmesini talep etti.

Karar

Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında H.Ş.’nin yeniden dinlenmesi talebini; tanığın SEGBİS’ten teşhis işlemini gerçekleştirmiş olduğu ve sanık tarafından sorulan soru üzerine hangi tarihlerde Suriye’de bulunduğunu söylediği gerekçesiyle reddetti.

Bir sonraki duruşma 28 Eylül 2022 saat 11.15’te görülecek.

13. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 13. duruşması, 28 Eylül 2022’de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı MLSA izledi.

Yargılama
Duruşma üç dakika erken başladı. Mübaşirin salona giren bir izleyiciye telefonunu kapatma uyarısı yaptığı görüldü. Bir yıldan fazla süredir beklenen dijital materyaller hakkındaki bilirkişi raporunun dosyaya sunulmuş olduğu zapta geçirildi.

Savcı dosya hakkında değerlendirmede bulunmak için mahkemeden süre talep etti.

Karar
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi, soruşturmanın genişletilmesi talebi varsa değerlendirilmesine yoksa mütalaanın hazırlanması için dosyanın savcılığa verilmesine karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması için altı gün sonraya, 4 Ekim 2022 saat 09:00’a tarih verildi.

14. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 14. duruşması, 28 Eylül 2022’de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

 

Duruşma, mübaşirden alınan bilgiye göre heyetin vaktinde hazır olmaması nedeniyle 45 dakika gecikmeyle başladı.

İzleyiciler

Duruşmayı sivil toplum alanından TGS, MLSA, P24 ve DİSK Basın-İş; basından Mezopotamya Haber Ajansı, Yeni Yaşam ve Artı Gerçek izledi.

 

Yargılama

Duruşmada gazeteci Hayri Demir ve avukatı hazır bulundu.

 

Savcının oldukça sessiz konuşması nedeniyle sesi güçlükle duyulabildi. Mahkeme heyeti başkanı, savcının soruşturmanın genişletilmesi talebini reddetti.

 

Savcı mütalaasını okudu. Mütalaada Demir’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası suçlamalarından cezalandırılması istendi.

 

Heyet başkanı, izleyici sıralarında bulunan bir kişinin eline telefonunu almasına, “Telefonumuzu kapatalım” diyerek müdahale etti. İzleyici, hukukçu olduğunu, telefonuyla kayıt yapmadığını söyledi. Heyet başkanı, duruşma özelinde herhangi yasak kararı bulunmamasına karşın “İletişim yasak. Konuşacaksanız dışarı çıkın.” dedi. İzleyicinin itirazı üzerine, “İzin vermedik, yayın yasağı var.” dedi.

 

Mütalaa

Savcı, esasa ilişkin mütalaasını sundu. Mütalaada; Hayri Demir’in DİHA’da çalışmış olması;

“DİHA’nın PKK- KCK’nın propaganda mecrası olduğu” değerlendirmesi yapılarak, örgüt üyeliği iddiasına delil sayıldı. Mütalaadaki ceza talebinin delilleri arasında, Demir’in evinde bulunan ve hakkında toplatılma kararı olan bir kitabın bulunması, Demir’in Suriye’deki gazetecilik faaliyetleri sırasında terör örgütü üyeleriyle birlikte hareket ettiği, örgüt mensuplarının operasyonlarından haberdar olduğu ve bölge halkıyla görüşerek örgüt eylemlerini meşru gösterdiği iddiaları sayıldı.

 

Hayri Demir’in, Fırat Nehri’nin batı yakasının Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğunu söyleyerek örgüt mensuplarının karşı tarafa geçmesini tarihi bir an olarak belirttiği, “gülerek sevinçle karşıladığı”, “video görüntülerinde YPG ve QSD mensuplarından ‘savaşçı’, ‘yoldaş’ ve ‘arkadaş’ olarak bahsedip, eylemlerini ‘özgürleştirme’ olarak nitelediği” ve örgüt mensuplarının eylemlerini benimseyip örgüt mensuplarını sahiplendiği ileri sürüldü.

 

Mütalaada, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı hakkında PKK/KCK silahlı terör örgütünün “ideolojisi doğrultusunda kamuoyu oluşturma, örgütün eylemlerini meşru gösterme, örgüte karşı yapılan askeri operasyonları manipüle ederek katliam gibi sunma vb. faaliyetler ile legal görünüm altında illegal bir amaca hizmet eden bir yapı olduğu”, Hayri Demir’in “sözde haber geçerken kullandığı örgütsel jargon, dil, haberlerin sunumu, ele alınan haber konuları birlikte değerlendirildiğinde” silahlı terör örgütünün basın yayın ayağına üye olduğu, çekilen görüntülerin PKK/KCK terör örgütü adına yayın yapan internet, TV ve basın yayın kuruluşlarına servis edildiği iddialarına yer verilerek Demir’in her iki suçtan da cezalandırılması istendi.

 

Hayri Demir’in Beyanları

Gazeteci Hayri Demir, dosyadaki bilirkişi raporunda, iddia edilen değerlendirmelerin, kendisi tarafından yapılmış gibi gösterildiğini söyledi:

“Paylaşımlarının daha önce yargılama konusu yapıldığını söylemiştim. Oradan beraat istenmiş. Aynı paylaşımda, iki paylaşımdan bahsediliyor, bunlardan birisi yaptığım haber, diğeri ödül alan bir belgesel. Bu belgesele dair bir dava açılmamış.”

 

Heyet başkanı hakim, “Mütalaaya karşı süre isteyeceksen kısa tutalım” diyerek Demir’in sözünü kesti. Demir, yasal bir belgesele ceza istenmesinin sadece gazeteciliği cezalandırmak olduğunu söyledi, “Evet ben Suriye’ye gittim, yine giderim. Gazetecilik için gittim. Böylesi önemli bir olaya gözünü kapatmamayı gerektiren bir durumdur gazetecilik. Şu an yurtdışına çıkış yasağım olmasaydı, [İran’daki başörtüsü protestolarını kastederek] şu an İran’da faaliyetlerimi sürdürüyor olacaktım”

 

Mikrofon ayarlarındaki sorun nedeniyle ses salonda fazlaca yankılandığı için Demir’in bazı beyanları anlaşılamadı.

 

Hayri Demir, PYD’nin lideri Salih Müslim’in Türk yetkililerin davetiyle Türkiye’ye geldiği dönemde yaptığı haber ve röportajlar nedeniyle suçlandığını söyledi:

 

“Görüntülerdeki deşifrelerin hatalı olduğunu söylemiştim. Mesela, orada bir kadına ait söylemler benim ağzımdan çıkmış gibi iddianameye eklemiş. Olay 2016’da yaşandı. Suriye’den döndükten bir hafta sonra evime hırsız girdi. Bizim suç duyurusu yedi yıldır savcılıkta bekletiliyor.”

 

Demir, evinden çalınan SD kartın nasıl soruşturma dosyasına girdiği konusunda dosyada üç farklı bilgi mevcut olduğunu hatırlattı. Bu sırada heyet başkanı Demir’in sözünü kesti. Hakim “Bunları 4-5 kez kayıt altına alıyoruz. Aynı şeyleri tekrar edip durma bize. Süre isteyeceksen, aynı şeyleri bir daha bir daha söyleyip durma. Anladım, söyleme hakkın var. Sürekli kayıt altına alınmasın bunlar, tekrar tekrar zamanımız gidiyor. [Sonraki duruşmada mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere] süre istemeyeceksen istediğin kadar süre verebilirim sana.” dedi. Demir’in aynı beyanları tekrar etmesi nedeniyle zamanının gittiğini ileri sürdü.

 

Demir cevaben, “Benim de zamanım gidiyor. Her devasında sözümü kestiniz.” dedi. Hakim Demir’in sözünü yeniden keserek “Senin savunmanı bölmek, kısıtlamak gibi bir derdim yok.” dedi. Önceki sözlerini tekrarladı.

 

Hayri Demir sözlerinin devamında; Suriye’ye Suruç Kaymakamlığı’nın verdiği kimlikle gittiğini ve kaymakamlığın giden yardımlar konusunda yetkili merci olduğunu, kendisine verilen kimliği dosyaya ibraz ettiğini söyledi:

 

“Kişisel sitemde paylaştığım haberler bir yazı dizisiydi. Herkesin gözü Rojava’daydı. Oradaki yaşamı yansıttım. O gün IŞİD tarafında haber yapmış olsaydım bugün yargılanacak mıydım acaba? IŞİD henüz bir terör örgütü değilken, hedef göstermekten dava açıldı hakkımda. Şikayetçi olan kişi daha sonra IŞİD üyesi olarak cezalandırıldı.

 

Yedi yılı aşkın süredir burada gazeteciliği savunuyorum. Çalıştığım kurumları araştırmış. O zaman resmi bir şirket olduğu iddianamede de görünüyor.”

Hayri Demir, DİHA’nın o dönem kapatılmamış olduğunu kendisi ayrıldıktan sonra kapatılmış bir yayın organı olduğunu söyledi.

 

Ses sorununu çözmesi için salona bir teknik görevli geldi.

 

Hayri Demir haber yapmaya ayıracağı zamanı, halkın haber alma hakkına ayıracağı zamanı savunma yapmaya ayırmak durumunda kaldığını söyledi. Savunması sırasında çocukluğundan bir örnek verdiği, öldürülen gazeteci bir akrabasından bahsettiği sırada, heyet başkanı hakim Demir’in sözünü kesti, “Dava konumuzla ne alakası var akrabanın. Yoksa sonlandıracağım savunmanı. Dosyanın özü halkında savunma yap yoksa sonlandıracağım. (…) Onu Gazeteciler Cemiyeti’nde anlatırsınız. Burası tartışma yeri de değil. Savunmanızı yapmıyorsanız sonlandıracağım.” dedi. Demir’in savunmasına devam etmesi üzerine heyet başkanı Demir’in savunmasını zorla sonlandırdı:

 

“Sanığın tüm ikazlara rağmen dosyamız konusu olmayan konulara değinmek suretiyle savunma

adı altında kendi dünya görüşünü mahkeme heyetine anlatmaya çalıştığı, mahkeme tarafından dosyanın esası ve suçlamaya yönelik savunma yapması ihtar edildi, aksi halde savunmasını yapmış sayılacağının belirtilmesine rağmen aynı tutuma devam ettiği anlaşılmakla, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapmış olduğuna oy birliği ile karar verildi.”

 

Heyet başkanının zapta geçirdiği “oy birliği” ifadesine rağmen konuyla ilgili üye hakimlerle bu konuda bir müzakere yaptığı görülmedi.

 

Demir’in avukatı, müvekkilin beyanlarının kesilmesinin hukuka aykırı olduğunu söyledi. Savcılığın Demir’in haber kaynaklarını ve içeriklerini yorumlayarak üyelikten ceza istediğini, DİHA’da çalışmasının kendisini suç unsuru olarak kabul ettiğini ifade etti. Savunma için kendilerine kısa olmayan bir süre verilmesini talep etti.

 

Karar
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi Demir ve avukatına, mütalaaya karşı savunma yapmaları için süre verilmesine karar verdi. Davanın bir sonraki duruşması 21 Aralık 2022 saat 10:45’te görülecek.

 

15. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 15. duruşması, 21 Aralık 2022’de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma iki saat 15 dakika gecikmeyle başladı. Mübaşir, salona girenlere telefonlarını kapatması uyarısı yaptı. Bir gazeteciye duruşma notlarını telefona alması nedeniyle engel olundu.

İzleyiciler
Duruşmayı basından İleri Haber, Yeni Yaşam ve Artı TV muhabirleri takip etti. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve DİSK Basın-İş gözlemcileri de duruşmayı izledi.

Yargılama
Duruşmada Hayri Demir’in avukatı Nuray Özdoğan hazır bulundu.

Mahkeme başkanı, savcının kısa süre sonra salona geleceğini ifade etti, salonda savcı bulunmamasına rağmen savcının mütalaasını tekrarladığını aktardı. Savcı salona beş dakika gecikmeyle geldi.

Heyet başkanı, Avukat Özdoğan’a savunması için “Özet olsun, 100 sayfayı 95 sayfa yapınca özet olmuyor” dedi.

Avukat Nuray Özdoğan’ın Savunması
Av. Özdoğan sözlerine yargılama konusu soruşturmanın 2015’teki olaylara dayandığını söyleyerek başladı. Demir’in 2015’teki paylaşımları nedeniyle hakkında bir diğer ceza dosyası daha açık olduğunu söyledi. Demir’in Diyarbakır’da aldığı, hükmünün açıklaması geriye bırakılan cezadaki yargılama konusunun da Demir’in 2015’teki paylaşımları olduğunu söyledi. Ayrıca, İstanbul’da 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan ve dört aylık zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilen yargılamada da Demir’in 2015’e ait paylaşımlarının konu edildiğini söyledi. Aynı paylaşımlardan defalarca yargılama yapılamayacağına dikkat çekti, “2015 yılına dair Facebook paylaşımları zaten yargılama konusu oldu. ‘Bu paylaşımı unuttuk seni bunlardan şimdi yargılayacağız’ diye bir şey olmaz.”

Av. Özdoğan, savcının mütalaada ceza istediği bazı suçlamalara ne iddianamede yer verildiğine ne de bu suçlamalar hakkında bir ek iddianame düzenlendiğine dikkat çekti.  İddianamede değinilmeyen suçlamalar nedeniyle Demir’e ceza verilemeyeceğini söyledi. İddianamede bulunmayan ancak mütalaada ceza istenen suçlamaları tek tek saydı.

Özdoğan, her ne kadar savcılık Demir’in Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) çalışmış olmasını bir suç delili olarak saysa da mahkemeye sundukları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait 2 Aralık 2016 tarihli belgede DİHA hakkında bir soruşturma bulunmadığının ifade edildiğini vurguladı.

Bir DİHA çalışanına ceza verildiği ileri sürülen dosyaya TGS üzerinden edindiklerini; kararın şahsın DİHA’da çalışması nedeniyle değil başka suçlamalar nedeniyle verildiğini ileri sürdü.

Demir’in ev aramasında bulunan ve yasaklı olduğu iddia edilen İletişim Yayınları’ndan 2015’te basılan kitaptan yalnızca bir tane bulunması nedeniyle buna suç isnat edilemeyeceğini söyledi. Söz konusu kitabın yasaklama kararı öncesi ilk basım olduğunu söyledi.

Demir’in Suriye’deki habercilik faaliyetleri sırasında kaydetmiş olduğu görüntüleri içeren iki hafıza kartındaki görüntülerin büyük kısmının zaten A Haber, Hürriyet gibi yayın organlarınca da kullanıldığını söyledi.

Savcının mütalaada suç isnat ettiği video içeriğindeki şakanın Demir’le videodaki bir diğer gazeteci arasında gerçekleştiğini ifade etti. Hakim, Özdoğan’a “Neymiş o şakalaşma?” diye sordu. Özdoğan, görüntünün IŞİD’in çekildiği alanda kaydedildiğini, şaka içeriği rahatsız edici olsa dahi bir yargılamada suçlama konusu edilemeyeceğini söyledi.

Av. Özdoğan, yargılama konusu edilen SD kart görüntülerinin delil bütünlüğünün bozulduğunu söyledi.

“Başkasının eline geçmiş. Birisi çalmış. Evin yakınında bir yere bırakılmış. Bulan kişi polise teslim ediyor. Delil bütünlüğü bozulmuş delil üzerinden yargılama yürütülemez.”

Demir’in IŞİD’e yönelik operasyonlarını haberleştirdiği Suriye Demokratik Güçleri’nin, çekimlerin yapıldığı  18 Eylül 2015 tarihi itibariyle Türkiye’nin terör örgütleri listesinde bulunmadığını söyledi.

Av. Özdoğan’ın Demir’in yargılanmasının sebebinin daha önce DİHA muhabiri olması olduğunu söylediği sırada heyet başkanı “Tekrara düşmeden” diyerek söz kesti. Kısa süre sonra, “Neticede?” diyerek avukatın sözünü tekrar kesti.

Av. Özdoğan müvekkili hakkında terör örgüt üyeliğine ilişkin somut bir delil olmadığını, terör örgütü propagandasına konu suçlamasıyla ise 2015’te yargılama konusu yapıldığını ifade etti. Ayrıca, basın kanunu gereği davanın dört aylık süre içinde açılmış olması gerektiğine dikkat çekti.

Müvekkilinin beraatını, beraat verilmeyecekse düşme kararı verilmesini istedi.

Özdoğan’ın sözlerini bitirmesinin ardından heyet başkanı “Dışarıda bekleyin müzakere yapacağız” dedi. Salon boşaltıldı.

Karar
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı:

  1. Demir’in “terör örgütü üyeliği” suçlamasından delil yetersizliği gerekçesiyle beraatına karar verildi.
  2. Demir’in yargılama konusu edilen yedi Facebook paylaşımından suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraatına karar verildi.
  3. Demir’in yargılama konusu edilen üç Facebook paylaşımı nedeniyle açılan kamu davasının, Demir’in bu suçlamalarla Diyarbakır’da yargılanmış olması nedeniyle reddine karar verildi.
  4. Demir’in iki paylaşımının “PKK/KCK terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini açıkça övdüğü” değerlendirilerek;
    1. Demir’in “suç işleme kastındaki yoğunluk” nedeniyle “terör örgütü propagandası” suçlamasından cezanın alt sınırından uzaklaşılarak takdiren 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi
    2. Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmiş olması nedeniyle ceza yarı oranda artırılarak 1 yıl 15 ay hapis cezasına çıkarıldı.
    3. Demir’in suçu “çeşitli tarihlerde aynı suç işleme kararının icrasıyla birden fazla kez işlediği” değerlendirilerek ve “zincirleme suç sayısı dikkate alınarak” cezanın takdiren ¼ oranında artırılarak neticede Demir’in 1 yıl 21 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.
    4. Demir’in “tutum ve davranışları , yargılama sürecinde pişmanlığa yönelik beyanını ifade etmemiş olması” nedeniyle cezada herhangi indirim yapılmasına gerek görülmedi.